NAHL 41 |
وَالَّذِينَ
هَاجَرُواْ
فِي اللّهِ
مِن بَعْدِ
مَا
ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ
فِي
الدُّنْيَا
حَسَنَةً
وَلَأَجْرُ
الآخِرَةِ
أَكْبَرُ
لَوْ
كَانُواْ يَعْلَمُونَ |
41. Zulmedildikten
sonra Allah yolunda hicret edenleri Biz dünyada elbette güzel bir şekilde
barındıracağız. Ahiret mükafatı ise elbette daha büyüktür; bilmiş olsalardı.
Yüce Allah'ın: "Zulmedildikten
sonra Allah yolunda hicret edenleri ... " buyruğunda sözü edilen hicretin
anlamına dair açıklamalar daha önce en-Nisa Süresi'nde (100. ayet 5. başlıkta)
geçmiş bulunmaktadır.
Hicret: Allah yolunda
yahut Allah'ın dini için vatanları, aile ve yakınları terketmek ve aynı zamanda
günah ve kötülükleri de terketmek demektir.
Buradaki: "Allah
yolunda" buyruğundaki; "..... de, da" edatının "lam"
anlamında olup "Allah için hicret edenleri ... " anlamını verdiği
söylenmiştir.
"Zulmedildikten"
yani Allah yolunda azaba uğratıldıktan sonra ... Bu ayet-i kerime Suheyl,
Bilal, Habbab ve Ammar hakkında inmiştir. Mekkeliler istediklerini onlara
söyletinceye kadar işkence etmişlerdi. Mekkeliler onları serbest bırakınca da
Medine'ye hicret etmişlerdi. Bu açıklamayı el-Kelbi yapmıştır.
Ayet-i kerimenin Ebu
Cendel b. Suheyl hakkında indiği de söylenmiştir. Ebu Katade der ki: Burada
maksad Muhammed (s.a.v.)ın ashabıdır. Mekke'de müşrikler onlara zulmetmişler ve
yurtlarından çıkarmışlardı, sonunda onlardan bir kesim Habeşistan'a gitmişti.
Daha sonra Yüce Allah onları hicret yurduna yerleştirmiş ve müminlerden onlara
yardımcılar takdir buyurmuştu. Bununla birlikte ayet-i kerime herkesi kapsamına
almaktadır.
"Biz dünyada
elbette güzel bir şekilde barındıracağız" buyruğundaki "gü. zelbir
şekilde" ifadesi ile ilgili altı türlü açıklama yapılmıştır:
1. Bundan kasıt
Medine'ye yerleşmektir. Bu açıklamayı İbn Abbas, el-Hasen, Şa'bi ve Katade
yapmıştır.
2. Maksad güzel
rızıktır. Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır.
3. Düşmanlarına karşı
yardım edeceğiz, demektir. Bu açıklamayı edDahhak yapmıştır.
4. Onlara doğru sözlülük
ve güzel övgü ihsan edilecektir. Bunu da İbn Cüreyc nakletmektedir.
5. Bundan kasıt fethedip
ele geçirdikleri ülkelerle ellerine geçirdikleri, yönetimleri altına aldıkları
bölgelerdir.
6. Maksad dünyada
onlardan sonra kalan, onların övgü ile anılmaları ve dünyada soylarından
gelenlerin sahip oldukları şereftir.
Yüce Allah'ın lutfu ile
onlar bütün bunları elde edebilmişlerdi. Allah'a hamd olsun.
"Ahiret mükafatı
ise mutlaka daha büyüktür" yani Allah Teala'nın ahirette vereceği mükafat
herhangi bir kimse tarafından görülmeden önce bilinemeyecek kadar büyüktür:
"Nereye bakarsan orada pek çok nimetler ve büyük bir saltanat görürsün.
"(el-İnsan, 20)
"Bilmiş
olsalardı" yani keşke zalimler bu gerçeği bilmiş olsalardı. Bunun
müminlere raci olduğu da söylenmiştir. Yani eğer müminler ahiret sevabını görüp
müşahede edecek olsalar, onun mükafatının dünya hayatındaki güzelliklerden daha
büyük olduğunu da bileceklerdir.
Rivayete göre Ömer b.
el-Hattab (r.a) muhacirlere devletten atiyyelerini ödediğinde şöyle dermiş: Bu,
Allah'ın size dünyada va'dettiğidir. Ahirette sizin için sakladıkları ise
elbette daha çoktur. Sonra da onlara bu ayet-i kerimeyi okurdu.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN