NAHL 7 |
وَتَحْمِلُ
أَثْقَالَكُمْ
إِلَى
بَلَدٍ لَّمْ
تَكُونُواْ
بَالِغِيهِ
إِلاَّ
بِشِقِّ الأَنفُسِ
إِنَّ
رَبَّكُمْ
لَرَؤُوفٌ
رَّحِيمٌ |
7. Onlar, kendi
kendinize yarı canınız tükenmeden varamayacağınız bir memlekete ağırlıklarınızı
yüklenir, götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok esirgeyici, çok merhamet edicidir.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
üç başlık halinde sunacağız:
1- Ağırlıkların Götürülmesi:
2- Genel olarak Davarlar özel olarak da
Develer, Yüce Allah'ın Lütuflarındandır:
3- Binekler üzerinde Yolculuk ve Yük
Taşımak:
1- Ağırlıkların
Götürülmesi:
Yüce Allah'ın: "Onlar
... ağırlıklarınızı yüklenir götürürler" buyruğundaki;
"Ağırlıklar" insanların eşya, yiyecek ve buna benzer taşınacak ağır
şeyleri demektir. Bunlar da taşınması insana ağır gelen şeylerdir. Kastın,
insanların bedenlerinin taşınması olduğu da söylenmiştir. Buna da Yüce
Allah'ın: "Yer içindeki ağırlıklarım dışarıya çıkardığı zaman''
(ez-Zilzal, 2) buyruğu delil teşkil etmektedir. Buradaki
"memleket"ten kasıt, ikrime'nin görüşüne göre, Mekke'dir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Bu, genel olarak sırt üstünde taşınılarak kendisine ulaşılan her memleket ve
belde hakkında yorumlanır.
"Yarı can"
ise, canın son derece yorulması ve gayretini ortaya koyması, çabalaması
demektir. Genel okuyuş, "şin" harfi esrelidir. el-Cevheri der ki:
(...); Meşekkat demektir. Yüce Allah'ın: "Yarı canınız tükenmeden
varamayacağınız ... " buyruğu buradan gelmektedir. Bu kelime, bazen (şin
harfi) ötreli olarak da okunabilir. Bunu Ebu Ubeyde nakl etmektedir.
el-Mehdevi der ki: Bu
kelimenin "şin" harfinin üstün ve esreli okunması anlam itibariyle
birbirine yakındır ve her iki şekli de zorluk ve meşakkat anlamındadır. Bu da
asa ve benzer şeylerde görülen ortadan yarılma anlamındaki; (...)'den gelir.
Çünkü, bundan dolayı asa, insanın zorluk ve meşakkatten çektiğinin bir
benzerini çeker (kabul edilir). es-Sa'lebi der ki: Ebu Cafer ise, bu kelimeyi
"şin" harfi üstün olarak okumuştur. Bunların iki şekli de iki ayrı
söyleyiştir. Tıpkı; (...): (Her üç kelimenin de ilk harfleri esreli ve üstün olmak
üzere aynı anlam da olup sırasıyla): Yazılı sahife, alçı, rıtıl kelimelerinde
olduğu gibi. Şairin şu beyitinde de aynı kelime "şin" harfi esreli ve
üstün olarak nakledilir: "Ve o develer sahibi olup koşar (arkalarından) ve
kardeşim onları meşekkatlerinden dolayı
Kendisinin (bir
yorgunluk sebebi) kabul eder. Ve o çok yorulan bir kimsedir."
Bu kelimenin; "Ona
meşekkat verdim, veririm" manasıyla mastar anlamında olması da mümkündür.
(...) aynı zamanda yarım manasına da gelir. Nitekim, "Koyunun yarısını
aldım" demektir. Ayet-i kerimede, maksadın bu olma ihtimali de vardır.
Yani, siz ancak gücünüz eksilerek ve onun yarısı gittikten sonra
ulaşabileceğiniz bir yere sizi ulaştırırlar. Bu da şu demektir: Sizi kendi öz
gücünüzün yarısı ile diğer yarısının da tükenmesi ile ancak ulaşabileceğiniz
bir yere götürürler.
Bu kelime, aynı zamanda
dağın bir tarafı manasına da gelir. Nitekim, Ummu Zerr' hadisinde şöyle
denilmektedir: "Beni az koyunları bulunan bir ahali arasında (bir dağın
bir kenarında) buldu."
Ebu Ubeyd ise, buradaki
"şık" kelimesi, bir yerin özel adıdır, der. Bu kelime aynı zamanda öz
kardeş anlamına da gelir. Mesela: "O benim kardeşim ve canımın
yarısıdır" denilir. "Şık", Arap cahillerinden birisinin de
adıdır. Yine bu kelime, yan ve taraf anlamına da gelir. İmruu'lKays'ın şu
beyitinde bu anlamda kullanılmıştır: "Arkasında bulunan (bebeği) ağladı
mı, bir yanıyla ona yönelir. Diğer yanı yönelmeksizin altımda kalır."
O halde bu kelime,
müşterek (değişik anlamlarda) kullanılan bir kelimedir.
2- Genel olarak Davarlar
özel olarak da Develer, Yüce Allah'ın Lütuflarındandır:
Şanı Yüce Allah, genel
olarak bütün davarları lutfettiğini bildirirken, özel olarak develeri diğer
davarlardan farklı olarak ağır yükleri taşımak özellikleriyle sözkonusu
etmiştir. Çünkü, koyunlar otlaklara salınması ve boğazlanması için, inek türü
ekin için, deve türü ise yük taşımak içindir.
Müslim'in Sahih'inde Ebu
Hureyre'den şöyle dediği nakledilmektedir: Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: "Bir adam, üzerine yük vurduğu bir ineği önüne katıp gütmekte
iken, inek ona döndü ve: Ben bunun için yaratılmadım, Ben, ancak tarla sürmek
için yaratıldım, dedi, Bunun üzerine insanlar hayret ve dehşet içerisınde:
''Subhanallah, hiç bir inek konuşur mu? dediler." Resulullah (s.a.v.) da
şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki ben de, Ebü Bekir de, Ömer de buna iman
ediyoruz.
Bu hadis-i şerif,
ineklere yük vurulmayacağına ve sırtlarına binilmeyeceğine, ancak tarla sürmek,
etleri nin yenilmesi, besin ve sütlerinin alınması için yaratıldıklarına
delildir
3- Binekler üzerinde
Yolculuk ve Yük Taşımak:
Bu ayet-i kerimede
binekler üzerinde yolculuk yapmanın, onların sırtına yük vurmanın caiz olduğuna
delil vardır. Ancak bunun, yük vurmakta aşırıya gitmeksizin, taşıyabilecekleri
kadar olması ve bununla birlikte yürümekte de onlara yumuşak davranılarak zora
koşulmamaları gerekir. Peygamber (s.a.v.) da, hayvanlara şefkat göstermek ve
onları rahatlatıp dinlendirmeyi emrettiği gibi, onların yemlerine,
sulanmalarına gereken dikkatin gösterilmesini de emretmiştir. Müslim'in
rivayetine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Sizler, bolluk ve verimli zamanlarda yolculuk yaptığınız vakit develere,
yerden hakettikleri paylarını veriniz. Şayet kıtlık ve verimsiz zamanlarda
yolculuk edecek olursanız, o takdirde de devenizin gücünü tüketmeden önce
varacağınız yere varmakta elinizi çabuk tutunuz.'' Bu hadisi, Malik Muvatta'da,
Ebu Ubeyd'den, o, Halid b. Ma'dan yoluyla rivayet etmiştir.
Muaviye b. Kurra da
şöyle der: Ebu'd-Derda'nın "Demun" diye anılan bir devesi vardı.
Şöyle derdi: Ey Demün, Rabbinin huzurunda benden davacı olma.
Hayvanlar, dilsizdirler.
Onlar, muhtaç oldukları şeyleri kendi adlarına bir çare ve yol bularak ele
geçirmek imkanını bulamazlar. ihtiyaçlarını açıkça ifade etme gücüne de sahip
değildirler. O bakımdan, her kim bu hayvanlardan gereği gibi yararlandığı
halde, onların ihtiyaçlarını karşılamayacak olursa o, Allah'a şükretme imkanını
kaybetmiş ve Allah'ın huzurunda kendisinden davacı olunmaya kendisini maruz
bırakmış olur.
Matar b. Muhammed
rivayetle der ki: Bize Ebu Davud anlattı, dedi ki: Bize İbn Halid anlattı dedi
ki, bize el-Müsseyyeb b. Adem anlattı, dedi ki: Ben, Ömer b. el-Hattab (r.a)'ı,
bir deve güdücüsüne vurduğunu ve ona şöyle dediğini gördüm: Devene güç
yetiremeyeceği yükü mü vuruyorsun?
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN