ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

İBRAHİM

11

/

12

قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ {11}

 وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ {12}

 

11. peygamberleri onlara şöyle demişti: "Biz ancak sizin gibi bir insanız, ama Allah kulları arasından dilediği kimselere lutfeder. Allah'ın izni olmadıkça, bizim size apaçık bir delil getirmemize imkan yoktur. Artık mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir.

12. "Hem bize yollarımızı da göstermişken ne diye Allah'a tevekkül etmeyelim ki? Bize yaptığınız eziyetlere elbette dayanacağız. Artık tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir."

 

"Peygamberleri onlara şöyle demişti: Biz ancak" suret ve şekilde sizin de söylediğiniz gibi "sizin gibi bir insanız, ama Allah kulları arasından dilediği kimselere lutfeder." Yani dilediği kimseye peygamberliği ihsan eder. Tevfik, hikmet, marifet ve hidayeti lutfeder diye de açıklanmıştır. Sehl b. Abdullah ise, Kur'an'ı okumayı ve içindeki buyrukları kavramayı lutfeder, diye açıklamıştır.

 

Derim ki: Bu güzel bir görüştür. Taberi de İbn Ömer yoluyla şöyle dediğini nakletmektedir: Ebu Zerr'e dedim ki: Amcacığım! Bana tavsiyede bulun. Dedi ki: Senin benden istediğin gibi ben de Rasulullah (s.a.v.)dan istekte bulundum. Şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın kulları arasından dilediği kimseye lutfettiği bir sadakanın (İhsanın) bulunmadığı bir gün, birgece, bir an dahi yoktur. Yüce Allah kullarına kendisini anmalarını ilham etmesi gibi bir lutufta da bulunmamıştır."

 

"Allah'ın izni" O'nun meşıeti, iradesi "olmadıkça bizim size apaçık bir delil" belge veya mucize "getirmemize imkan yoktur." Bu, gücümüz dahilinde olan bir şey değildir. Biz sizin istediğiniz gibi herhangi bir delili ve mucizeyi O'nun emir ve kudreti olmaksızın getirme gücüne sahip değiliz.

 

Buyruk lafız itibariyle haberdir, mana itibariyle nefydir. Çünkü hiçbir kimseye güç yetiremediği bir şeyi yasaklamak söz konusu değildir.

 

"Artık mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir" buyruğunun anlamı daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

"Hem bize yollarımızı" yani rahmetine ulaştıran, azab ve intikamından koruyan yolları "da göstermişken ne diye Allah'a tevekkül etmeyelim ki?"

 

"Ne diye Allah'a tevekkül etmeyelim ki?" buyruğundaki; "Ne diye" mübdeta olarak ref mahallinde sorudur. "... lim" de onun haberidir. Ondan sonrası ise hal mevkiindedir. İfadenin takdiri de şudur: Allah'a tevekkülü terketmemizi gerektiren nedir ki?

 

"Bize yaptığınız eziyetlere" bizi küçük düşürmeye, dövmeye, yalanlamaya ve öldürmeye rağmen, Allah'ın bizim için yeterli olduğuna, bize mükafat ve sevab vereceğine güvenerek; "Elbette dayanacağız" buyruğundaki "lam" kasem lamıdır ve Allah'a yemin ederiz ki, elbette dayanacağız, demektir. "Artık tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İbrahim 13-14

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR