ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

RA’D

43

وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَسْتَ مُرْسَلاً قُلْ كَفَى بِاللّهِ

شَهِيداً بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ

 

43. O kafir olanlar: "Sen gönderilmiş bir peygamber değilsin" derler. De ki: "Benimle sizin aranızda bir şahit olarak Allah ve yanında kitabın bilgisi bulunanlar yeter. "

 

"O kafir olanlar, sen gönderilmiş bir peygamber değilsin, derler." Katade der ki: Burada kasıt Arap müşrikleridir, yani sen bir peygamber veya bir Rasül değilsin. Sen ancak uydurma bir söz söyleyensin. Hz. Peygamber, onların teklif ettikleri mucizeleri göstermeyince onlar bu sözleri söylediler.

 

"De ki" yani ey Muhammed onlara de ki: "Benimle sizin aranızda" benim doğru söylediğime, sizin de yalan söylediğinize dair "bir şahit olarak Allah ve yanında kitabın bilgisi bulunanlar yeter." Bu, Arap müşriklerine karşı getirilen bir delildir. Çünkü onlar tefsirlerde belirtildiğine göre kitab ehlinden -aralarından iman eden kimselere- müracaat ediyorlardı.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Kitab ehlinin şahitlikleri davalaşan tarafların arasında hükmü neticeye bağlayacak bir tanıklık idi. Bunlar ise Abdullah b. Selam, Selman-ı Farisi, Temim ed-Dari, Necaşi ve arkadaşları gibi, kitab ehlinin iman edenleridir. Bunu da Katade ve Said b. Cübeyr ifade etmiştir.

 

Tirmizi, Abdullah b. Selam'ın kardeşinin oğlundan naklen, şöyle dediğini rivayet eder: Hz. Osman'ın öldürülmesi istenince Abdullah b. Selam geldi. Hz. Osman ona: Gelişine sebeb nedir? diye sorunca, o: Sana yardımcı olmaya geldim, dedi. Bunun üzerine Hz. Osman şöyle dedi: O halde insanların karşısına çık ve onların benden uzaklaşmalarını söyle, çünkü senin çıkışın benim için içeri girmenden daha hayırlıdır. Bunun üzerine Abdullah b. Selam insanların karşısına çıkarak şöyle dedi: Ey insanlar! Şunu bilin ki benim cahiliye döneminde adım filan idi. Rasülullah (s.a.v.) bana Abdullah adını verdi. Benim hakkımda Allah'ın Kitabından bir takım ayet-i kerimeler indi. Benim hakkımda Yüce Allah'ın: "Eğer o Allah tarafından gönderilmiş iken siz onu inkar etmiş iseniz ve israiloğullarından bir şahid de onun bir benzeri üzere şahitlik edip iman etmiş olduğu halde siz büyüklük taslamiş iseniz, gerçek şu ki Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez" (el-Ahkaf, 10) buyruğunu indirmiştir. Yine benim hakkımda: "De ki: Benimle sizin aranızda bir şahit olarak Allah ve yanında kitabın bilgisi bulunanlar yeter." ayetini indirmiştir... Biz bu hadisi bütünüyle (et-Tezkire" adlı eserimizde nakletmiş bulunuyoruz. Ebu İsa da bu hadis hakkında şöyle demektedir: Bu hasen, garib bir hadistir.

 

Abdullah b. Selam'ın cahiliye dönemindeki adı Husayn idi. Peygamber (s.a.v.) ona Abdullah adını vermiştir.

 

Ebu Bişr der ki: Said b. Cübeyr'e: "Ve yanında kitabın bilgisi bulunanlar" dan kasıt kimdir? diye sordum. O: O kişi Abdullah b. Selam'dır, dedi.

 

Derim ki: Bu kişi nasıl Abdullah b. Selam olabilir? Bu süre Mekke'de inmiştir. Abdullah b. Selam ise ancak Medine döneminde müslüman olmuştur.

 

Bunu es-Sa'lebi nakletmektedir. el-Kuşeyri de der ki: İbn Cübeyr dedi ki: Sure Mekke'de inmiştir. İbn Selam ise bu sureden sonra Medine'de İslam'a girmiştir. O bakımdan bu ayet-i kerimenin İbn Selam hakkında yorumlanması caiz olamaz. "Yanında kitabın bilgisi bulunan" dan kasıt, Hz. Cebrail'dir. Aynı zamanda bu, İbn Abbas'ın da görüşüdür.

 

el-Hasen, Mücahid ve ed-Dahhak der ki: Bu Yüce Allah'tır. Onlar bu buyruğu; "Kitabın bilgisi O'nun nezdinden gelmiştir" diye okurlar ve: Burada kasıt Abdullah b. Selam ile Selman'dır diyenlerin kanaatlerini reddediyorlardı. Çünkü onların görüşüne göre süre Mekke'de inmiştir, bunlar ise Medine'de İslam'a girmişlerdir.

 

Peygamber (s.a.v.)'den de bu buyruğu aynı şekilde okuduğu zayıf olmakla birlikte- da rivayet edilmiştir. Yine bunu Süleyman b. Erkam, ez-Zühri'den, o Salim'den, o da babasından, o da Peygamber (s.a.v.)'den yoluyla rivayet etmiştir. Mahbub da, İsmail b. Muhammed el-Yemani'den naklettiğine göre, o da aynı şekilde; "Nezdinden" şeklinde mim, ayn ve dal harflerini esreli olarak; "Kitabın alameti, işareti" anlamında "ayn" harfini ötreli ve "kitab" kelimesini de merfu olarak okumuştur. Abdullah b. Ata der ki: Ben Ebu Ca'fer b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebi Talib (r.a.)'a şöyle dedim: Yanında kitabın bilgisi bulunan kişinin Abdullah b. Selam olduğunu iddia etmişlerdir. O şöyle dedi: Hayır, bu kişi Ali b. Ebi Talib (r.a.)'dır. Muhammed b. el-Hanefiye de böyle demiştir. oBütün mü'minlerdir, diye de açıklanmıştır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

Kadı Ebu Bekir b. el-Arabi der ki: Bu kimsenin Hz. Ali olduğunu söyleyen iki esastan birisine dayanır: Ya o kimsenin kanaatine göre Hz. Ali mü'minlerin en bilginidir; ama gerçek öyle değildir. Çünkü Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.a.) ondan daha bilgilidirler. Diğer bir sebeb te Peygamber (s.a.v.)'e atfedilen: "Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır" sözü dolayısıyladır, bu da batıl bir hadistir. Peygamber (s.a.v.) ilmin şehridir, ashab'ı da bu şehre açılan kapılardır. Bu kapıların kimisi oldukça geniştir, kimisi orta büyüklüktedir ve bu onların ilimlerdeki derecelerine göre değişir. Burada "kitabın bilgisi"ne sahib olanların bütün mü'minler olduğunu söyleyenler de doğru söylemişlerdir. Çünkü herbir mü'min Kitab'ı bilir ve onun hangi yönden muciz olduğunu idrak eder. Peygamber (s.a.v.)'in doğru söylediğine de tanıklık eder.

 

Derim ki: Buna göre Kitab'tan kasıt Kur'an-ı Kerim'dir. Kitabın bilgisine sahip olan kimsenin Abdullah b. Selam olduğunu söyleyenler ise Tirmizi'nin belirttiği hadise dayanmaktadır. Abdullah b. Selam hakkında herhangi bir buyruğun inmesine mani bir durum olmadığı gibi, kendisi de bütün mü'minler lafzının kapsamına girmektedir. Bunu, ifadeler arasında yer alan: "O kafir olanlar" buyruğu da desteklemektedir ki, bununla kastedilenler Kureyşlilerdir. O halde Kitab bilgisine sahip olanlar yahudilerden olsun, hristiyanlardan olsun iman eden kimselerdir. Çünkü bunlar nübuvveti ve Kitabı puta tapıcılara göre daha iyi bilirler.

 

en-Nehhas der ki: Bu kimseden kasıt Abdullah b. Selam ve başkalarıdır, diyenlerin kanaatlerinin de doğru olma ihtimali vardır, çünkü deliller sahih olup da Kur'an-ı Kerım'den önce indirilmiş kitabı okuyan kimseler de bu delilleri tanıyacak olurlarsa artık bu kesin bir husus olur. İşin hakikatini en iyi bilen Allah'tır.

 

ER-RA'D SüRESİ'NİN SONU

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

14-İBRAHİM سورة إبراهيم

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR