RA’D 25 / 26 |
وَالَّذِينَ
يَنقُضُونَ
عَهْدَ
اللّهِ مِن
بَعْدِ
مِيثَاقِهِ
وَيَقْطَعُونَ
مَا أَمَرَ
اللّهُ بِهِ
أَن يُوصَلَ
وَيُفْسِدُونَ
فِي
الأَرْضِ
أُوْلَئِكَ
لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ
سُوءُ
الدَّارِ {25} اللّهُ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَاءُ
وَيَقَدِرُ
وَفَرِحُواْ بِالْحَيَاةِ
الدُّنْيَا
وَمَا
الْحَيَاةُ
الدُّنْيَا
فِي
الآخِرَةِ
إِلاَّ
مَتَاعٌ {26} |
25.
Allah'a verdikleri sözü andlarıyla sağlamlaştırdıktan sonra bozanlar, Allah'ın
bitiştirilmesini emrettiği şeyi koparanlar, yeryüzünde fesad çıkaranlar (var
ya)! İşte lanet de onlaradır, yurdun kötüsü de onlaradır.
26. Allah
rızkı dilediğine genişletir, daraltır. Onlar ise dünya hayatı dolayısı ile
şımardılar. Halbuki dünya hayatı ahirete nisbetle sadece bir geçimliktir.
Yüce Allah ahdini yerine
getirenleri, emrini bitiştirip ifa edenleri söz konusu edip onların mükafatlarını
da zikrettikten sonra "Allah'a verdikleri sözü andlarıyla
sağlamlaştırdıktan sonra bozanlar ... " buyruğu ile de onların aksini söz
konusu etmektedir.
"Ahdin bozulması
(misak'ın nakzedilmesi)" Allah'ın emrinin terkedilmesi demektir.
Akıllarını ihmal etmeleri anlamında olduğu da söylenmiştir. Bunlar Yüce Allah'ı
tanımak üzere akıllarını kullanıp düşünmeyen kimselerdir.
"Allah'ın
bitiştirilmesini emrettiği şeyi" akrabalık bağlarını ve bütün
peygamberlere iman etmeyi "koparanlar, yeryüzünde" küfür ve
masiyetleri işlemek suretiyle "fesad çıkaranlar (var ya)! İşte lanet"
yani İlahi rahmetten kovulmak ve uzaklaştırılmak "de onlaradır, yurdun
kötüsü" yani dönülecek kötü yurt -ki o da cehennemdir- "de
onlaradır."
Sa'd b. Ebi Vakkas dedi
ki: Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki burada sözü geçenler
Harurı'lerdir (Haricilerdir.)
Yüce Allah'ın:
"Allah rızkı dilediğine genişletir" buyruğuna gelince; Yüce Allah,
mü'minin akıbeti ile müşrikin akıbetini söz konusu ettikten sonra, dünya hayatında
rızkı genişletip yayanın bizzat kendisi olduğunu beyan etmektedir. Çünkü dünya
bir imtihan yurdudur. Kafire geniş bir rızık verilmesi, onun üstün ve değerli
olduğuna delil değildir. Bazı mü'minlere az rızık verilmesi de onların hakir
olduklarına, küçüklüklerine delil değildir.
"Daraltır"
demektir. Yüce Allah'ın: "Rızkı kendisine daraltılan kimse ... "
(et-Talak, 7) demektir. "Daraltır"ın yeteri kadar verir anlamında
olduğu da söylenmiştir.
"Onlar ise dünya
hayatı dolayısıyla şımardılar." Bununla Mekke müşriklerini kastetmektedir.
Onlar dünya hayatı dolayısıyla şımardılar ve ondan başkasını tanımayıp Allah'ın
nezdindekileri bilemediler. Bu buyruk "yeryüzünde fesad çıkaranlar"
buyruğuna atfedilmiştir. Ayet-i kerımede takdim ve tehir vardır ki, ifadenin
takdiri şöyledir: Sağlamlaştırılmasından sonra Allah'ın ahdini bozanlar,
Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi kesenler, yeryüzünde fesad çıkartanlar
ve dünya hayatı dolayısı ile şımaranlar (var ya; işte lanet onlaradır...)
"Halbuki dünya hayatı
ahirete nisbetle" ahiretin yanında "sadece bir geçimliktir."
Yani eşyalardan bir eşya gibidir. Tencere ve küçük bir tepsi gibi bir şeydir.
Mücahid de; geçip giden azıcık bir şey demek olup günün yükseldiğini anlatmak
için kullanılan; "Gün yükseldi" tabirinden alınmıştır. Böyle bir
günün ise mutlaka zeval bulması kaçınılmazdır, der. İbn Abbas der ki: Dünyanın
geçimliği, çobanın azığı gibi bir azıktır, demektir.
Bir diğer açıklamaya
göre, dünya hayatının geçimliği dünyada iken kendisinden yararlanılan şeyler
demektir.
Geçimliğin, ahiret için
dünyadan edinilen azık anlamında olduğu da söylenmiştir. Takva ve salih amel
gibi.
Yüce Allah "yurdun
kötüsü de onlaradır" diye durumlarını belirttikten sonra "Allah rızkı
dilediğine genişletir, daraltır" buyurarak rızkı dilediğine genişletip
yayacağını, dilediğinin rızkını da daraltacağını bildirmekte ve daha sonra da
şöyle buyurmaktadır:
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN