ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

56

/

57

وَكَذَلِكَ مَكَّنِّا لِيُوسُفَ فِي الأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ نُصِيبُ

بِرَحْمَتِنَا مَن نَّشَاء وَلاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ {56}

 

 وَلَأَجْرُ الآخِرَةِ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ {57}

 

56. İşte böylece o yerde Yusuf'a iktidar verdik. O, orada dilediği yerde konaklardı. Rahmetimizi dilediğimize veririz, iyi hareket edenlerin de ecrini boşa çıkarmayız.

57. Ahiret mükafatı ise iman edip de takvaya devam edenler için elbette daha hayırlıdır.

 

"İşte böylece o yerde Yusuf'a iktidar verdik. O, orada dilediği yerde konaklardı." Yani onu hükümdarın kalbine yaklaştırmak, onu hapisten kurtarmak suretiyle, ona nimetler ihsan etmiş olduğumuz gibi aynı şekilde ona yeryüzünde imkan da verdik. Yani onu dilediğini gerçekleştirebilme iktidarına sahip kıldık.

 

el-Kiya et-Taberi der ki: Bu buyrukta, mübah olan bir şeye, başkasının gıbta edeceği bir duruma, salah bulunan bir hale ve hakları elde etmeye ulaşmak hususunda hile (yol ve çare) aramanın, caiz olduğuna delil vardır. Yüce Allah'ın: "Eline bir demet sap al; onunla vur ve yeminini bozma!" (Sad, 44) buyruğu da bunun gibidir. Ebu Said el-Hudri'nin, Hayber'deki amil ile Rasulullah (s.a.v.)a ödediği hurma ve söylediği sözler ile ilgili hadis de bu kabildendir.

 

Derim ki: İleride de geleceği üzere bu görüş merduttur.

 

"Ona iktidar verdik" anlamında (...) diye kullanılır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Onları size vermediğimiz bir iktidarı vererek yeryüzünde yerleştirmiş, iktidar vermiş idik. "(el-En'am, 6)

 

Taberi der ki: Büyük hükümdar olan el-Velid b. er-Reyyan, Yusuf'u Itfir'in görevinin başına getirdi ve Itfir'i azletti. Mücahid der ki: Ayrıca bu büyük hükümdar Hz. Yusuf'un önünde İslam dinini kabul etti.

 

İbn Abbas der ki: Hükümdar onu birbuçuk sene sonra hükümdarlığa getirdi.

Mukatil'in rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şayet Yusuf ben inşaallah iyice koruyanım, bilenim demiş olsaydı, derhal hükümdarlığa getirilirdi."

Daha sonra Irfir öldü. Hükümdar el-Velid de Hz. Yusuf'u Itfir'in eşi Rail ile evlendirdi. Hz. Yusuf onunla gerdeğe girdiğinde bakire olduğunu gördü. Rail'den İfraim ve Menşa adında iki oğlu oldu.

 

Bu kadının Zeliha olduğunu söyleyenler de derler ki: Hayır, Hz. Yusuf onunla evlenmedi. Zeliha onu kafilesi ile birlikte görünce ağladı, sonra da:

 

Masiyet sebebiyle hükümdarları köle yapan, itaat sebebiyle de köleleri hükümdar yapan Allah'a hamdolsun, dedi. Bunun üzerine Hz. Yusuf onu da evine aldı ve onun yanında ölünceye kadar baktığı kimseler arasında bulundu. Yusuf (a.s) onunla evlenmedi. Bu açıklamaları da el-Maverdı zikretmiştir. Bu açıklamalar daha önce Vehb'den nakledilen açıklamalardan farklıdır. es-Sa'lebi de bunu zikretmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Hükümdar Mısır yönetim işini Hz. Yusuf'a devredince, Hz. Yusuf insanlara güzel bir şekilde davrandı, onları İslam'a davet etmeye koyuldu ve kendisine iman edinceye kadar onlara daveti sürdürdü. Aralarında adeleti uyguladı, erkekler kadınlar ondan memnun kaldı, onu sevdi.

 

Vehb, es-Süddı, İbn Abbas ve başkaları derler ki: Bundan sonra bolluk ve verimli yıllar girdi. Hz. Yusuf insanlara tarlaları düzeltmelerini, ıslah etmelerini emretti, alabildiğine ekin ekmelerini söyledi. Mahsuller yetişince verdiği emirle mahsuller toplandı, sonra da bu mahsuller için mahzenleri inşa etti. O sene toplanan mahsuller o kadar çoktu ki, mahzenlere sığmadı. Aynı şekilde her yılın mahsullerini böylece topladı ve bu mahsulü bol yedi yıl bitene kadar böylece sürüp gitti. Daha sonra ise kıtlık ve kuraklık yılları geldi. Hz. Cebrail inerek şöyle dedi: Ey Mısır halkı aç kalınız. Allah onlara yedi yıl süreyle açlığı musallat etti.

 

Bazı hikmet ehli kimseler şöyle demiştir: Açlığın ve kıtlığın iki alameti vardır. Birincisi nefis yemeği adeten görülenden daha fazla sever ve önceki halinden farklı olarak daha çabuk acıkır, yeterinden fazla yiyecek ister ve alır. İkincisi ise yiyecek bulunmaz ve rahatlıkla elde edilemez olur, son derece kıt olur. İşte bu iki alamet te Hz. Yusuf döneminde bir araya gelmişti. Erkekler, kadınlar, çocuklar: "Açlık, açlık" diye bağrışarak uyandılar. Yiyiyor fakat doymuyorlardı. Hükümdar da uyandığında "açlık, açlık" diye bağırdı.

 

Bunun üzerine Hz. Yusuf ona dua etti. Allah da onun bu hastalığını iyileştirdi. Daha sonra Hz. Yusuf bütün Mısır topraklarında: Ey insanlar diye seslendi. Sizden hiç kimse hiçbir şeyekmesin. Çünkü tohum da zayi olacak ve hiçbir şey bitmeyecektir.

 

Bu kıtlık seneleri anlatılamayacak kadar büyük dehşetlerle geldi.

 

İbn Abbas der ki: Kıtlık başladığı sırada hükümdar gece yarısında acıkıverdi. Ey Yusuf! Açlık, açlık diye seslendi. Hz. Yusuf da: İşte kıtlık zamanları geldi, dedi. Kıtlık yıllarının ilki başlayınca bolluk yıllarında hazırlamış oldukları herşey o ilk yılda tükenip bitti. Bu sefer Mısır halkı Hz. Yusuf'dan yiyecek almaya başladılar. İlk yıl onlara nakit para karşılığında yiyecek sattı. Nihayet Mısır'da Hz. Yusuf'un eline geçmedik tek bir dinar ve dirhem kalmadı.

 

İkinci yıl süs eşyaları ve mücevherat karşılığında onlara sattı. Kimsenin elinde mücevherat ve süs eşyası namına bir şey kalmadı.

 

Üçüncü yıl davar ve binek karşılığında sattı. Nihayet bütün davar ve bineklerini kendisi eline geçirdi.

 

Dördüncü yıl köle ve cariyelere karşılık onlara satış yaptı ve onların hepsi nihayet eline geçti.

 

Beşinci yıl ev ve tarlaları karşılığında satış yaptı. Bunların hepsine sahip oldu.

 

Altıncı yıl ise çocuklarına ve kadınlarına karşılık yiyecek sattı. Hepsini köleleştirdi.

 

Yedinci yıl ise bizzat kendilerinin köleliği kabul etmeleri karşılığında satış yaptı. Yedinci yılda ise Hz. Yusuf'un kölesi olmadık tek bir hür ve köle kalmadı.

 

Bunun üzerine insanlar şöyle dedi: Allah'a yemin ederiz. Biz bundan daha üstün ve daha büyük bir mülk görmedik.

 

Bunun üzerine Hz. Yusuf Mısır hükümdarına şöyle dedi: Rabbimin bana ihsan ve bağışında yaptıklarını nasıl buluyorsun? İşte şimdi bütün bunlar senindir. Bu konuda görüşün nedir? Hükümdar ona şöyle dedi: İşi sana havale ediyorum, sen dilediğini yap, biz sana tabiyiz. Ben sana itaatten yüz çevirecek bir kimse değilim ve ben de ancak senin kölelerinden birisiyim, senin hizmetkarlarından bir hizmetkarım.

 

Buna karşılık Yusuf (a.s) şöyle dedi: Ben onları köleleştireyim diye, onları açlıktan kurtarmadım. Ben onların başına bela olayım diye, onları beladan korumadım. Allah'ı da şahit tutarak, seni de şahit tutarak söylüyorum ki, bütün Mısır halkını hiçbir fert hariç olmamak üzere hepsini azad ediyorum.

 

Mallarını, mülklerini onlara geri veriyorum. Senin de mal mülkünü sana benim yolumdan gitmen şartıyla geri veriyorum.

 

Rivayet edildiğine göre Yusuf (a.s) da o yıllar zarfında yediği yemeklerle karnını doyurmadı. Kendisine: Yeryüzü hazineleri elinde olduğu halde aç mı kalıyorsun? denilince, şu cevabı verdi: Karnımı doyurursam aç olanları unutacağımdan korkarım. Hz. Yusuf hükümdarın ahçısına da yemeğini günün ortasında vermesini emretti. Taki hükümdar da açlığın tadını görsün. İşte o zamandan beri hükümdarlar yemeklerini günün ortasında yemeğe başladılar.

Yüce Allah'ın: "Rahmetimizi dilediğimize veririz" buyruğu ise ihsanımızla dilediğimize veririz, demektir. Rahmet ise nimet ve ihsan demektir. "İyi hareket edenlerin de ecrini" yani mükafatını "boşa çıkarmayız."

 

İbn Abbas ve Vehb iyi hareket edenlerle, sabredenleri kastetmektedir, demişlerdir. Çünkü Hz. Yusuf kuyuda iken sabretti, köle iken, zindanda iken sabretti. Kadının kendisini davet ettiği, Allah'ın haram kıldığı şeylere karşı sabretti.

 

el-Maverdi der ki: Hz. Yusuf'a bu "iyi hareket edenler" halinden neyin verildiği konusunda iki farklı görüş vardır. Bir görüşe göre bu Yüce Allah'ın onu sınamasına karşılık verdiği sevab ve mükafattır. İkinci görüşe göre Yüce Allah ona bunu ayrıca bir lutuf ve ihsan olmak üzere vermiştir. Bununla beraber sevab ve mükafatı da ahirette olduğu gibi kalmıştır.

 

Yüce Allah'ın: "Ahiret mükafatı ise ... daha hayırlıdır" buyruğuna gelince, yani bizim ahirette ona vereceklerimiz ona dünyada verdiklerimizden çok daha hayırlı ve daha fazladır. Çünkü ahiretin mükafatı devamlıdır, dünya mükafatı ise kesilir. Ayetin zahiri takva sahibi her mü'min hakkında umumi olduğu şeklindedir. Şu beyitler (bu konuda) nakledilmektedir: "Allah'ın Rasulü Yusufda, senin gibi zulüm ve iftiraya uğrayarak Hapsedilmiş birisine örnek alınacak bir tarafyok mu? O bir süre hapiste güzel bir sabır ile kaldı; Bu güzel sabrı sonunda onu hükümdar yaptı."

 

Şairlerden birisi de bir arkadaşına şunları yazmıştır: "Korku dar boğazının arkasında emniyetin geniş alanı vardır. Kendisinden dolayı sevinilen ilk şey hüznün son demidir.

 

O bakımdan asla ümidini kesme, çünkü Yüce Allah Yusufa Zindandan kurtardıktan sonra hazinelerinin mülkünü verdi."

 

Yine bir şair şunu söylemiştir: "Gelen musibetler son haddine ulaşıp da bunlardan dolayı kalpler Eriyecek noktaya vardı mı, Bela yerleşip teselli azaldı mı, İşte bu son noktada kurtuluş olur."

 

Bu kabilden şiirler pek çoktur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 58

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR