HUD 32 / 35 |
قَالُواْ
يَا نُوحُ
قَدْ
جَادَلْتَنَا
فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا
فَأْتَنِا
بِمَا
تَعِدُنَا
إِن كُنتَ
مِنَ الصَّادِقِينَ
{32} قَالَ إِنَّمَا
يَأْتِيكُم
بِهِ اللّهُ
إِن شَاء وَمَا
أَنتُم
بِمُعْجِزِينَ
{33} وَلاَ
يَنفَعُكُمْ نُصْحِي
إِنْ
أَرَدتُّ
أَنْ
أَنصَحَ
لَكُمْ إِن
كَانَ
اللّهُ
يُرِيدُ أَن
يُغْوِيَكُمْ هُوَ
رَبُّكُمْ
وَإِلَيْهِ
تُرْجَعُونَ
{34} أَمْ
يَقُولُونَ
افْتَرَاهُ قُلْ
إِنِ
افْتَرَيْتُهُ
فَعَلَيَّ
إِجْرَامِي
وَأَنَاْ
بَرِيءٌ
مِّمَّا
تُجْرَمُونَ
{35} |
32.
Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle gerçekten mücadele ettin. Bizimle olan bu
mücadeleni çok uzattın. Şimdi eğer doğru söyleyenlerden isen, bizi kendisiyle
tehdit edip durduğunu bize getir."
33. Dedi
ki: "Dilerse onu size ancak Allah getirir. Siz aciz bırakabilecekler
değilsiniz."
34.
"Eğer Allah sizi saptırmak isterse, ben size öğüt vermek istesem bile bu
öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve nihayet ancak O'na
döndürüleceksiniz."
35.
Yoksa: "Onu kendiliğinden uydurdu" mu? derler. De ki: "Eğer ben
onu kendim uydurduysam günahı bana aittir ve ben de sizin kazanmakta olduğunuz
günahlardan uzağım."
"Dediler ki: Ey
Nuh! Bizimle gerçekten mücadele ettin. Bizimle olan bu mücadeleni çok
uzattın." Yani bizimle tartışıp durdun, bu tartışmanı uzattın ve bu konuda
ileri gittin.
Arap dilinde
"cedel" tartışmada aşırıya gitmek anlamındadır ve bu kelime ileri
derecede eğerek bükmek anlamındaki; (...) den türetilmiştir. Kartala da kuşlar
arasındaki gücü dolayısıyla (aynı kökten gelen): "Ecdel" denilir. Bu
anlamdaki açıklamalar el-En'am Süresi'nde (121. ayet, 4. başlıkta) daha
doyurucu bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.
İbn Abbas ise;
"Bizimle olan bu mücadeleni çok uzattın" anlamındaki buyruğu
"dal" harfinden sonra "elif" olmaksızın okumuştur. Bunu da
en-Nehhas nakletmektedir.
Dini hususlarda cedel
övülmüş bir iştir. İşte bundan dolayı Hz. Nüh vs. peygamberler hak ortaya çıkıp
üstün gelinceye kadar kavimleriyle tartışmışlardır. Bu hakkı kabul eden
başarılı olur ve kurtuluşa erer, reddeden de zarar eder, hüsrana uğrar. Hak
uğrunda olmayıp batıl hak suretinde görünsün diye yapılan tartışma ise
yerilmiştir ve böyle bir tartışmacı dünyada da, ahirette de kınanır.
"Şimdi eğer"
söylediklerinde "doğru söyleyenlerden isen bizi kendisiyle tehdit edip
durduğunu" azabı "bize getir."
"Dedi ki: Dilerse
onu size ancak Allah getirir." Yani O, sizi helak etmeyi dilerse
azaplandırır; "siz aciz bırakabilecekler" yani azab etmek istediği
takdirde azabından kurtulabilecekler "değilsiniz." Bu, siz
çokluğumızla galib gelebilecekler değilsiniz, diye de açıklanmıştır. Çünkü
çoklukları gözlerinde büyümüştü. İleride de geleceği üzere dağıyla, ovasıyla
yeryüzünü doldurmuş bulunuyorlardı.
"Eğer Allah sizi
saptırmak" dalalette bırakmak "isterse, ben size öğüt vermek istesem
bile bu öğüdüm" benim size tebliğim ve iman etmeniz için gayret göstermem
"size fayda vermez." Çünkü siz öğüt kabul etmiyorsunuz.
Öğüt (nush)un sözlük
anlamına dair açıklamalar daha önce et-Tevbe Süresi'nde (91-92. ayet, 2.
başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
"Eğer Allah sizi
saptırmak isterse" ifadesi Mutezile, Kaderiye ve onlara uygun kanaat
belirtenlerin görüşlerinin batıl olduğunu ortaya koyan delillerdendir. Çünkü
onlar Yüce Allah'ın isyankarın isyan etmesini, kafirin de küfre sapmasını,
azgın ve sapığın azıp sapmasını irade etmediğini, kulun bunları yapmakla
birlikte Allah'ın bunları iradesiyle istemediğini iddia etmişlerdir. İşte Yüce
Allah: "Eğer Allah sizi saptırmak isterse" buyruğu ile onların bu
kanaatlerini reddetmektedir. Bu türden açıklamalar daha önce el-Fatiha
Süresi'nde (-4. bölüm, 31. başlıkta) ve başka yerlerde (mesela, Al-i İmran, 8.
ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Böylelikle onlar A'raf Süresi'nde Yüce
Allah'ın: "Beni azgınlığa ittiğin için ... " (el-A'raf, 16)
buyruğunda ifade ettiği azdırması hususunu açıklarken belirttiğimiz gibi
lanetli hocaları İblis'i de yalanlamış oldular. İşte bu yanlış görüş
sahiplerinin Nüh (a.s)'ın: "Eğer Allah sizi saptırmak isterse ... "
buyruğundan kendilerini kurtarmalarına imkan yoktur. Çünkü bu buyrukta onların
saptırılıp azdırılmaları şanı Yüce Allah'a izafe edilmektedir. Çünkü hidayete
ileten de, saptıran da O'dur. O, inkarcı ve zalimlerin söylediklerinden oldukça
Yüce ve büyüktür.
"Sizi saptırmak. ..
" buyruğunun sizi helak etmek anlamına geldiği de söylenmiştir. Çünkü
sapıklık sonunda helake götürür. Taberi ise bunu azabıyla sizi helak etmek
isterse ... diye açıklamıştır. Tayy kabilesinden; "Filan kişi
hastalandı" diye bu kelimeyi kullandıklarını ve; (...) nun onu helak
ettim, anlamına geldiği de nakledilmiştir. Yüce Allah'ın: "işte onlar gayy
ile karşılaşacaklardır (helak olacaklardır)." (Meryem, 59) buyruğu da
buradan gelmektedir.
"O sizin
Rabbinizdir" yani sapıklığa götüren ve azdıran da O'dur, hidayete ileten
de O'dur.
"Ve nihayet ancak
O'na döndürüleceksiniz" buyruğu da bir tehdittir. "Yoksa: Onu
kendiliğinden uydurdu mu? derler." Bununla Peygamber (s.a.v.)ı
kastetmektedirler. Yani Kur'an'ı ve Nuh ile kavmine dair haber verdiği şeyleri
kendiliğinden uydurdu, dediler. Bu açıklamayı Mukatil yapmıştır. İbn Abbas da
der ki: Bu sözler Hz. Nuh'un kavmi ile konuşmasının bir bölümüdür. Bu görüş
daha bir kuvvetlidir. Çünkü bu buyruktan önce de sonra da sadece Hz. Nuh ve
kavminden söz edilmektedir. Buna göre buradaki hitab onların Hz. Nuh'a
söyledikleridir ve cevap da Hz. Nuh'un onlara verdiği bir cevaptır:
"De ki: Eğer onu
ben kendim uydurduysam" yani vahiy ve risaleti kendim ortaya atmış isem
"günahı bana aittir." Benim bu günahımın cezasını ben çekeceğim,
şayet söylediklerimde haklı isem o vakit beni yalanlamanızın cezasını da siz
çekeceksiniz.
"Günah
kazanmak" "Günah kazandı" nın mastarıdır ki, bu da günah ve
kötülük işlemek demektir.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Benim işlediğim suçumun ve yaptıklarımın cezası bana aittir.
en-Nehhas ve başkalarından nakledildiğine göre de; (...) ile (...) aynı
anlamdadır. Nitekim şair şöyle demektedir: "Elimin işlediği ve dilimin
cinayeti dolayısıyla aşiretim tarafından Kovulmuş ve cürmüm karşılığında rehin
alınmışım."
Hemzeyi üstün olarak;
(...) şeklindeki okuyuşa göre ise bu kelime; "Suç, günah, cürüm"
kelimesinin çoğuludur. Bunu da yine en-Nehhas zikretmiştir. "Ben de sizin
kazanmakta olduğunuz" küfür ve beni yalanlama kabilinden "günahlardan
uzağım."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN