ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUNUS

61

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُوداً إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

 

61. Herhangi bir işte bulunsan, ona dair Kur'an'dan bir şey okusan ve siz her ne yaparsanız yapınız, o işe daldığınızda Biz mutlaka üzerinize şahidiz. Yerde olsun, gökte olsun zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de muhakkak apaçık bir kitaptadır.

 

Yüce Allah'ın: "Her hangi bir işte bulunsan" buyruğundaki; (...) edatı olumsuzluk bildirir. Yani, hangi işte olursan ol. Bu da şu demektir: İster ibadet türünden, ister başka türden her ne durumda olursan ol, Yüce Rabbin mutlaka seni görür.

 

"İş" kelimesi, hal, durum gibi anlamlara gelip, çoğulu; (...) şeklindedir.

el-Ahfeş der ki: Araplar, ben onun yaptığı işi yapmadım, anlamında: (...) derler.

 

"Ona dair Kur'an'dan bir şeyokusan" buyruğu ile ilgili olarak el-Ferra ve ez-Zeccac derler ki: "Onadair" deki zamir, "iş"e aittir. Yani, her hangi bir iş yapıp ondan dolayı bir Kur'anı hüküm sana okunup ve böylelikle hükmünün nasıl olduğu bilinirse, yahut da onun hakkında tilavet olunacak bir Kur'ani buyruk inecek olursa ... demektir.

 

Taberi der ki: "Ona dair" Yüce Allah'ın Kitabına dair, O'nun Kitabından demektir. İkinci defa "Kur'an'dan" buyurulmak suretiyle bunun tekrar edilmesi ise, tefhim (şanını yüceltmek, yüceliğine dikkat çekmek) içindir. Yüce Allah'ın: "Muhakkak Ben ... olanAllah'ım" (el-Kasas, 30) buyruğunda olduğu gibi.

 

"Ve siz, her ne yaparsanız yapınız" buyruğu ile de hem Peygamber (s.a.v.)'e, hem de onun ümmetine hitap edilmektedir. "Her hangi bir işte bulunsan" buyruğu da ona hitap olmakla birlikte maksat, o ve ümmetidir. Nitekim kimi zaman Rasüle hitab edilmekle birlikte, kendisiyle birlikte ona tabi olanlar da kastedildiği olur. Burada Kureyş kafirlerinin kastedildiği de söylenmiştir.

 

"O işe daldığınızda" yani o işi yapmaya başladığınızda -görüldüğü gibi buradaki zamir "iş"e aittir- "Biz mutlaka üzerinize şahidiz" yani, o yaptığınız işi biliyoruz. Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "üç kişi fısıldaşmayıversin muhakkak O, onların dördüncüleridir." (el-Mücadele, 7)

 

"O işe daldığınızda" ile aynı kökten olmak üzere; "Filan kişi söze, işe daldı, başladı" denilir. Çobanın birisi şöyle demiş: "el-Haki! denilen yerde (veya bitkiyi) otladıkları Zu'l-Ebatıh'dan itibaren Gevişlerini yuttuktan sonra yollarına koyuldular."

 

İbn Abbas der ki: "O işe daldığınızda" o işi yaptığınızda demektir. el-Ahfeş'e göre; onunla ilgili olarak konuştuğunuzda, anlamına gelir. İbn Zeyd ise, o işe daldığınızda anlamındadır, der. İbn Keysan, sözü yaygınlaştırdığınızda diye açıklamıştır. ed-Dahhak der ki: "O" zamiri Kur'an'a aittir. Yani siz, Kur'an ile ilgili olarak yalanları yaydığınızda ... anlamındadır.

"Yerde olsun, gökte olsun zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden gizli kalmaz." İbn Abbas der ki: O'ndan gaip olmaz, kaçmaz. Ebu Ravk, O'ndan uzak düşmez, İbn Keysan, O'ndan kaçmaz diye açıklamışlardır. el-Kisai ise, "Gizli kalır" fiilini Kur'an-ı Kerim'in neresinde geçerse geçsin "ze" harfini esreli olarak okurken, diğerleri ötreli okumuşlardır. Her ikisi de fasih söyleyişlerdir (...) fiili gibi. "Ağırlığınca" kelimesindeki; (...) edatı burada sıla (zaid ve ulama edatı) olarak gelmiştir. Yani, senin Rabbinden "zerre" ağırlığı kadar bir şey dahi kaybolmaz. Zerre ise, oldukça küçük kırmızı renkli bir karıncacıktır. en-Nisa Suresi'nde (40. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Yerde olsun, gökte olsun ... bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de muhakkak apaçık bir kitaptadır" buyruğunda isimler, "ağırlığınca" anlamındaki kelimeye atfedilmiştir. "Zerre"ye atf da olabilir.

 

Yakub ve Hamza; "Daha küçüğü" kelimesi ile; "Daha büyüğü" kelimelerindeki "ra" harflerini "miskal: ağırlığınca" kelimesinin mahalline atf ile merfu okumuşlardır. Çünkü (...) edatı, te'kid için fazladan gelmiştir.

 

ez-Zeccac ise, mübteda olarak merfu olması da mümkündür, demiştir.

Haberi ise "muhakkak apaçık bir kitaptadır" anlamındaki buyruktur. Bu kitaptan kasıt ise, Yüce Allah'ın bu işi bilmesi ile birlikte Levh-i Mahfuzdur. el-Curcani der ki: Buradaki; "Muhakkak" kelimesi, "nesak vav'ı" anlamındadır. Yani, "Ve elbette o apaçık bir kitaptadır," takdirindedir. Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: "Çünkü Benim katımda Resuller korkmaz. Zulmedenler müstesna. " (Neml, 10-11) "Ve zulmedenlere gelince" takdirindedir. Yüce Allah'ın: "Ta kı; insanların size karşı bir delilleri kalmasın. Aralarından zulmedenler müstesna" (el-Bakara, 150) buyruğu ise, "... ve onlardan zulmedenlere gelince"; takdirindedir. Buna göre burada; (...) istisna edatı "nesak vav'ı" anlamındadır. Bu edattan sonra ise, hazfedilmiş "o" zamiri vardır.

 

Yüce Allah'ın: "Ve hıtta deyimi" (el-Bakara, 58) buyruğu; Oo(sözünüz) hıtta'dır, takdirindedir. Yine; "üçtürdemeyiniz" (en-Nisa, 171) da, onlar üçtür demeyiniz, takdirindedir.

 

Ayetin açıkladığımız bölümünün bir benzeri de Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Bir yaprak düşmeye görsün mutlaka onu bilir. Yeryüzünün karanlıklarında tek bir tane (bile olsa) onu bilir. Yaş ve kuru müstesna olmamak üzere hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır" (el-En'am, 59) Burada; " ... Müstesna olmamak üzere hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır"buyruğunda geçen istisna edatından sonra; (...): O(nların hepsi) zamiri takdiri olarak vardır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yunus 62

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR