ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TEVBE

1

 

بَرَاءةٌ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدتُّم مِّنَ الْمُشْرِكِينَ

 

1. Müşriklerden antlaşma yaptıklarınıza Allah ve Resulü tarafından ilişkilerin kesildiğine dair bir uyarıdır (bu).

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Bu Surenin isimleri:

2- Bu Surenin Baş Tarafında Besmelenin Bulunmayış Sebebi:

3- Enfal ile Tevbe Suresi Hakkındaki Bu Uygulama Kıyasa da Bir Delildir:

4- Berae: ilişkilerin Kesilmesi:

5- Hz. Peygamber, Kamuyu ilgilendiren Tasarruflarda Ashabın Tümünü Temsil Ediyordu:

 

1- Bu Surenin isimleri:

 

Bu surenin isimleri hakkında Said b. Cübeyr dedi ki: İbn Abbas (r.a)'a Berae Suresi'ne dair soru sordum, şöyle dedi: O, el-Fadiha (iç yüzleri açıklayıp rezil eden) dır. (Rezil etmedik) kimse bırakmayacak diye korkuya kapılacağımız derecede: "Onlardan ... onlardan ... " diye buyruklar inip durdu.

 

el-Kuşeyrı Ebu Nasr Abdurrahim der ki: Bu sure Tebuk gazvesi hakkında ve bu gazveden sonra inmiştir. Onun baş tarafında kafirlerin ahidleri onlara geri atılmaktadır (bozulmaktadır). Yine bu surede münafıkların sırları açığa çıkartılmaktadır. O bakımdan bu sure el-Fadiha ve el-Buhus diye adlandırılır. Çünkü bu, münafıkların sırlarını ve gizliliklerini açığa çıkarmaktadır. Ayrıca bu sure el-Müba'sire diye de adlandırılır. Ba'sere ise araştırmak, ortaya çıkarmak anlamına gelir.

 

2- Bu Surenin Baş Tarafında Besmelenin Bulunmayış Sebebi:

 

İlim adamları, bu surenin baş tarafında besmelenin bulunmayış sebebi hususunda beş ayrı görüş ileri sürmüşlerdir:

 

1. Araplar cahiliyye döneminde, eğer kendileriyle bir kavim arasında bir antlaşma bulunup da onlar bu antlaşmayı bozmak istediklerinde kavme, besmele yazmaksızın bir mektup yazmaları adetleri idi. İşte et- Tevbe Süresi de Peygamber (s.a.v.) ile müşrikler arasındaki antlaşmayı bozmak üzere nazil olunca, Peygamber (s.a.v.) bu süreyi Ali b. Ebi Talib (r.a) ile birlikte gönderdi. O da bu süreyi hac mevsiminde Araplara okudu. Arapların ahdi bozarken besmele okumamak şeklindeki uygulanagelen adetlerine uygun olarak o da besmele okumadı.

 

2. Nesai rivayetle der ki: Bize Ahmed anlattı dedi ki, bize Muhammed b. el-Müsenna, Yahya b. Said'den anlattı, Yahya dedi ki: Bize Avf anlattı dedi ki: Bize Yezid el-Rukaşı anlattı dedi ki: Bize İbn Abbas dedi ki: Ben, Osman'a şöyle dedim: el-Enfal Süresi Mesanı'den Berae (Tevbe) Süresi de Miündan olduğu halde onları arka arkaya yazmaya;

Bismillahirrahmanirrahim satırını da yazmayarak bu süreyi yedi uzun sure (es-Sebu't-Tival) arasına yazmaya sizi iten sebep nedir? Osman dedi ki: Rasülullah (s.a.v.)'a birşey nazil oldu mu, nezdinde bulunan yazıcılardan birisini çağırır ve: "Siz bunu şu şu hususun sözkonusu edildiği süreye koyunuz" diye buyururdu. Ona, birden çok ayet-i kerime nazil de olur ve yine: "Bu ayetleri içinde şu şu hususların sözkonusu edildiği süreye koyun" derdi. el-Enfal Süresi de (Medine'de hicretten sonra) ilk nazil olanlardandI. Berae (et-Tevbe) ise Kur'anın son nazil olan sürelerindendir. Bunun sözkonusu ettiği hususlar, öbürünün sözkonusu ettiği hususları andırıyordu. Rasülullah (s.a.v.) ise bize, onun ötekinden olduğunu açıklamaksızın vefat etti. Ben de onun (Tevbe'nin) ondan (el-Enfal'den) olduğunu zannettim. İşte bundan dolayı her iki sureyi yan yana getirdim ve aralarına

Bismillahirrahmanirrahim satırını yazmadım. Bu hadisi, Ebu İsa etTirmizı de rivayet etmiş olup: Bu hasen bir hadistir, demiştir.

 

3. üçüncü görüş, yine Osman (r.a)'dan rivayet edilmiştir. Malik de, İbn Vehb, İbnü'I-Kasım ve İbn Abdi'l-Hakem'in rivayetine göre şöyle demiştir: Bu sürenin baş tarafları (vahiyle) kaldırılınca, Bismillahirrahmanirrahim de onlarla birlikte kaldırıldı. Bu görüş, ayrıca İbn Aclan'dan rivayet edilmiştir. Ona göre Tevbe Süresi, Bakara Süresi kadar veya ona yakındı. Onun bir bölümü gittiğinden dolayı, her iki süre arasına Bismillahirrahmanirrahim yazılmadı. Said b. Cübeyr de der ki: Tevbe Süresi, Bakara Süresi gibi idi.

 

4. Harice, Ebu İsmet ve başkalarının görüşü olup şöyle demişlerdir: Hz. Osman'ın halifeliği döneminde mushafı yazdıklarında Rasülullah (s.a.v.)'ın ashabı arasında görüş ayrılığı ortaya çıktı. Kimileri, Berae ve Enfal tek bir süredir derken, kimileri bunlar iki ayrı süredir dedi. Bunlar iki ayrı süredir, diyenlerin görüşü dolayısıyla iki sure arasında bir boşluk bırakıldı ve bunlar tek bir süredir diyenlerin görüşü dolayısıyla da Bismillahirrahmanirrahim yazılmadı. Böylelikle her iki kesim de buna razı oldu ve her iki kesimin de mushafta delilleri tesbit edilmiş oldu.

 

5. Abdullah b. Abbas dedi ki: Ali b. Ebi Talib'e: Niçin Tevbe Süresi'nde Bismillahirrahmanirrahim yazılmadı diye sordum, şu cevabı verdi: Çünkü, Bismillahirrahmanirrahim bir emandır. Tevbe ise kılıç (savaş emri) ile nazil olmuştur. Onda eman diye birşey yoktur. Bu manada bir açıklama el-Müberred'den rivayet edilmiştir. O da şöyle der: Bundan dolayı ikisi bir arada olmaz. Çünkü "Bismillahirrahmanirrahim" bir rahmettir. Tevbe Süresi ise gazab olarak nazil olmuştur. Süfyan'dan da benzeri bir görüş rivayet edilmiştir. Süfyan b. Uyeyne der ki: Bu sürenin baş tarafına Bismillahirrahmanirrahim'in yazılmayış sebebi, besmelenin rahmet oluşundan dolayıdır. Rahmet ise bir emandır. Bu süre ise münafıklar hakkında ve kılıç ile inmiştir. Münafıkların ise emanı yoktur,

 

Besmelenin yazılmayış sebebi hususunda sahih olan Hz. Cebrail'in bu sure ile birlikte besmeleyi indirmemiş olmasıdır. Bunu da el-Kuşeyri söylemiştir. Hz. Osman'ın, "Rasülullah (s.a.v.) bize, bunun ondan olduğunu beyan etmeden vefat etti" sözleri ise, bütün sürelerin Hz. Peygamberin sözleri ve açıklamaları ile düzenlenmiş olduğunu, sadece Berae (Tevbe) Suresi'nin ise, Peygamber (s.a.v.)'ın bu husustaki açık buyruğu olmaksızın Enfal'e katıldığını göstermektedir. Buna sebep ise bu hususu açıklayamadan vefat etmesidir. Ayrıca bu iki süre, iki yakın arkadaş diye adlandırılırdı. O bakımdan, bu iki surenin bir arada Zikredilmeleri ve birinin diğerinden sonra gelmesi icabetmektedir. Çünkü, Rasulullah (s.a.v.) daha ayakta iken bu iki süre bir arada ve birbirinden ayrılmamak niteliğine sahipti.

 

3- Enfal ile Tevbe Suresi Hakkındaki Bu Uygulama Kıyasa da Bir Delildir:

 

İbn Arabi der ki: İşte bu, kıyasın dinde asli bir delil olduğunun delilidir.

 

Nitekim Hz. Osman ile ashabın ileri gelenlerinin, nassın bulunmaması esnasında benzerliği esas alarak kıyasa başvurduklarını ve Tevbe Suresi'nin konusu ile Enfal Süresi'nin konusunun benzer olduğunu gördüklerinden, Tevbe Süresi'ni Enfal'den sonra koymayı uygun gördüklerini görüyoruz. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in tertibinde bile kıyasın dahlinin bulunduğunu açıklamış olduğuna göre, sair ahkama dair başka ne düşünülebilir?

 

4- Berae: ilişkilerin Kesilmesi:

 

Yüce Allah'ın: "İlişkilerin kesildiği" buyruğu, şu hallerde kullanılır: Bir kimse birşeyi kendisinden izale edip uzaklaştıracak ve onunla kendisi arasındaki sebep ve bağlantıları koparacak olursa, "O şeyden beri oldum, ben ondan uzağım," denilir.

 

Bu kelime burada gizli bir mübtedanın haberi olmak üzere ref' mahallindedir. Bunun da takdiri: "Bu ... ilişkilerin kesildiği ... dir" şeklindedir. Mübteda olarak merfu' kabul edilmesi de mümkündür. Haberi de, Yüce Allah'ın: " ... larınıza(dır)" buyruğundadır.

 

Nekire (belirtisiz) bir ismin mübteda olarak gelmesi, bunun vasfedilmiş olmasından dolayıdır. Böylelikle bu kelime de bir dereceye kadar marife olmuş olur ve ona dair haber vermek mümkün olur. İsa b. Ömer ise bu kelimeyi, (...) şeklinde nasb ile ve; "İlişkilerin kopuşuna riayet ediniz" takdiri üzere okumuştur ve bunda iğra (teşvik) manası vardır. "Berae" kelimesi, "şenae(t) ve denae(t)" kelimeleri gibi "feale" veznindedir.

 

5- Hz. Peygamber, Kamuyu ilgilendiren Tasarruflarda Ashabın Tümünü Temsil Ediyordu:

 

"Müşriklerden antlaşma yaptıklarınıza ... " buyruğu, Resulullah (s.a.v.)'ın kendileriyle antlaşma yaptığı kimseler demektir. Çünkü, antlaşma akidlerini yapan kendisi idi. Ashabının tümü de buna razı idiler. Böylelikle bizzat kendileri akid yapmış ve antlaşmış gibi oluyorlardı. O bakımdan bu antlaşma akdi de onlara nisbet edilmiştir. Aynı şekilde kafirlerin ileri gelenlerinin kavimleri hakkında ve onlar adına yaptıkları akidler de onlara nisbet edilir, onlara mahsub edilir ve bu akid gereğince sorumlu tutulurlar. Zira başka türlüsü de mümkün değildir. Çünkü, bu hususta ayrı ayrı hepsinin rızasının alınmasına imkan yoktur. Buna göre imam (devlet başkanı), uygun göreceği bir maslahat dolayısıyla herhangi bir hususta akid yapacak olursa, bu bütün reaya için bağlayıcı olur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Tevbe 2

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR