ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENFAL

58

 

وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاء إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الخَائِنِينَ

 

58. Eğer bir kavmin hainliğinden endişeye düşersen, sen adalet üzere kendilerine antlaşmalarını bozduğunu bildir. Çünkü Allah hainlik edenleri sevmez.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- Hainliğin Belirtileri ve Antlaşmayı Bozmak:

3- Hainliğin Ağır Vebali ve Yöneticilerin Hainliği:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

"Eğer bir kavmin hainliğinden" onların aldatacaklarından ve ahidlerini bozacaklarından "endişeye düşersen, adalet üzere kendilerine antlaşmalarını bozduğunu bildir."

Bu ayet-i kerime Kurayzaoğulları ile Nadiroğulları hakkında inmiştir. Taberi bunu Mücahid'den nakletmektedir.

 

İbn Atiyye de der ki: Kur'an-ı Kerim'in lafızlarından anlaşılan şu ki, Kurayzaoğulları hakkındaki açıklamalar, Yüce Allah'ın: ''... arkalarındakileri dağıt da ibret alsınlar'' buyruğu ile sona ermiştir. Bundan sonra şanı Yüce Allah, bu ayet-i kerime ile, gelecekte hainlik edeceğinden korkacağı kimselere yapacağı uygulamalar hakkında emir vermektedir. İşte bu gibi kimseler hakkında bu ayet-i kerimenin hükmü gereğince uygulama yapılacaktır. Kurayzaoğulları ise, öyle hainliklerinden endişe edilecek durumda değillerdi. Onların hainlikleri açık ve bilinen bir husustu.

 

2- Hainliğin Belirtileri ve Antlaşmayı Bozmak:

 

İbnü'l-Arabı der ki: Hainlikten korkmak halinde ahdin bozulması nasıl caiz olabilir? Halbuki korkmak zandır, yakin ile birlikte bulunması sözkonusu değildir. Yakin olan antlaşma, hainlik zannı ile birlikte nasıl ortadan kalkar, denilecek olursa, buna iki şekilde cevap verilebilir:

 

1. Reca (ummak), Yüce Allah'ın: "Size ne oluyor da Allah)tangelecek bir azabı ummuyorsunuz?" (Nuh, 13) buyruğunda olduğu gibi, kesin bilgi manasına kullanıldığı gibi, "korkmak" da kat'i bilgi (yakin) anlamında kullanılmıştır.

 

2. Hainliğin etkileri ortaya çıkıp bunun da delilleri ispatlanacak olursa, artık antlaşmayı devam ettirmek, yok oluşa götürmemek için onu bozmak icabeder. Böyle bir durumda zaruretten ötürü kat'i olarak bilinen şeyi (antlaşmayı) hükümsüz kılmak caizdir. Şayet (antlaşmanın) kat'i olarak bozulduğu bilinecek olursa, zaten onlara bunun bildirilmesine de gerek kalmaz. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Mekke'nin fethi sırasında Mekke halkının ahdi bozdukları yaygın bir şekilde anlaşılıp bilinmesi sonucunda, onlara ahidlerini bozduğunu bildirmeksizin üzerlerine yürümüştür.

 

(...); Atmak ve reddetmek demektir. (Mealde: Atmak anlamı ile karşılanmıştır.) el-Ezheri der ki: Sen bir kavim ile antlaşma yapıp da onların antlaşmayı bozduklarını bilecek olursan, onlara antlaşmayı ve barışı bozduğunu bildirmeden önce, onlara herhangi bir hücum tertipleme. Böylelikle her iki taraf antlaşmanın bozulduğu hususunda birbirine eşit olsunlar. Bu eşitlikten sonra onlara hücum edebilirsin.

 

en-Nehhas da der ki: Bu, kısalığına rağmen pek çok anlam ihtiva etmesi açısından insanların sözleri arasında benzeri bulunmayan Kur'an-ı Kerim'in mucize ifadelerindendir. Buyruğun anlamı şudur: Seninle kendileri arasında bir antlaşma bulunan bir topluluğun hainlik edeceğinden korkacak olursan, onlara antlaşmalarını geri at. Yani onlara, antlaşmanızı yüzünüze çarpıyorum. Ben sizinle savaşacağım, de. Böylelikle onlar bunu bilsinler ve bu husustaki bilgi bakımından onlar da seninle eşit olsunlar. Onlar, sana güvenip seninle aralarında bir antlaşma varken onlarla savaşma. Çünkü bu bir hainlik ve ahdi bozmak olur. Daha sonra Yüce Allah bunu: "Çünkü Allah hainlik edenleri sevmez" buyruğu ile beyan etmektedir.

 

Derim ki: el-Ezheri ile en-Nehhas'ın sözünü ettiği antlaşmanın bozulduğunu bilmekle birlikte antlaşmanın bozulduğunu bildirme gereğini Peygamber (s.a.v.)'ın Mekke fethindeki uygulamaları reddetmektedir. Çünkü onlar antlaşmayı bozunca, Hz. Peygamber onlara bu hususta herhangi bir bilgi tevcih etmeyip aksine: "Allah'ım, benim haberimi onlara ulaştırma" diye dua etmiş ve onlara gaza düzenlemiştir. Ayetin anlamı da budur. Çünkü onlar tarafından bilerek antlaşmanın bozulup sona erdirilmesi ile onların da antlaşmayı bozduklarına dair bilgileri olmakta ve bu hususta onlarla eşit olunmaktadır. Eğer onlar, antlaşmayı bozduklarını bilmiyor iseler, o takdirde (habersiz hücum) helal değildir, caiz de olmaz.

 

Tirmizi ve Ebu Davud, Süleym b. Amir'den şöyle dediğini rivayet ederler:

Muaviye ile Bizanslılar arasında bir antlaşma vardı. O da antlaşma süresi dolar dolmaz onlara gaza yapmak için sınırlarına yakın olmak kastıyla şehirlerine yakın yerde yürürdü. Adamın birisi bir arap atı veya bir kadana üzerinde: Allahu ekber Allahu ekber ahde vefa gerekir, bozmaktan sakınmak gerekir, diyerek ona geldi. Dönüp baktıklarında gelenin Amr b. Anbase olduğunu anladılar. Muaviye ona bir elçi göndererek durumu ona sorunca şöyle dedi: Ben Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Her kimin kendisiyle başka bir kavim arasında bir antlaşma varsa, o antlaşmanın süresi dolmadan yahut da eşit bir şekilde onlara antlaşmayı bozduğunu bildirmeden herhangi bir düğümü bağlamasın ve çözmesin." Bunun üzerine Muaviye, beraberindekilerle geri döndü. Tirmizi der ki: Bu, hasen, sahih bir hadistir.

 

"Adalet" ise eşitlik ve dengelilik (itida!) demektir. Recez vezninde şair şöyle demektedir: "ahidleri bozan düşmanların yüzlerini vur Ta ki, sana adil bir şekilde karşılık versinler."

 

el-Kisai der ki: "adalet" demektir. Bu kelime orta, düzlük, (vasat) anlamına da gelebilir. Yüce Allah'ın: "Cehennemin ortasında "(es-Saffat, 55) buyruğunda da bu anlamdadır. Hassan'ın şu beyiti de bu türdendir: "Vay Peygamberin ashabı ve onun yakınlarına Lahdin ortasında üzerinin kapatılmasından sonra!"

 

el-Ferra der ki: "Adalet üzere kendilerine antlaşmalarını bozduğunu bildir" buyruğunun, gizlice değil, açıkça bildir, anlamına geldiği de söylenmektedir.

 

3- Hainliğin Ağır Vebali ve Yöneticilerin Hainliği:

 

Müslim, Ebu Said el-Hudrı'den şöyle dediğini rivayet eder: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Hainlik eden herbir kimse için Kıyamet gününde hainliği miktarınca onun için yükseltilecek bir sancağı olacaktır. Şunu bilin ki, kamu emirinden daha büyük hainlik edecek bir hain bulunmaz."

 

İlim adamlarımız -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- derler ki: İmamın (devlet başkanının) hainliğinin, diğerlerine göre daha büyük ve daha çirkin olmasına sebep, onun hainliğinin sebep olduğu fesattan dolayıdır. Çünkü, yöneticiler hainlik edecek, sözlerinde durmayacak ve bu durumları da bilinmekle birlikte, onlar ahdi bozduklarını adil bir şekilde bildirmeyecek olurlarsa, düşman hiçbir şekilde onlarla yapılan herhangi bir antlaşma ya da barışa güvenmez. O bakımdan düşmanın silah gücü artar, vereceği zarar da büyür.

 

Ayrıca böyle bir şey, insanların İslam'a girmekten uzak durmalarına ve müslüman yöneticilerin de yerilmesine sebep teşkil eder. Ancak, düşmanın herhangi bir antlaşması bulunmuyor ise, ona karşı hertürlü hileye başvurmak ve ona karşı hertürlü aldatmanın yapılması gerekir. İşte Hz. Peygamberin: "Harp hiledir" buyruğu buna göre yorumlanmalıdır.

 

İlim adamları, antlaşmasını bozan imam ile birlikte cihad edilip edilmeyeceği hususunda iki farklı görüşe sahiptirler. Çoğunluk (başka türlü) emanete ve benzeri şeylere hainlik eden ve fasıkın hilafına; böyle bir kimse ile cihada çıkılmayacağı kanaatindedir. Kimisi de böyle birisi ile cihada çıkılacağı görüşündedir. Her iki görüş de bizim mezhebimizde (Maliki mezhebinde) kabul görmüştür.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enfal 59

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR