ENFAL 50 / 51 |
وَلَوْ
تَرَى إِذْ
يَتَوَفَّى
الَّذِينَ كَفَرُواْ
الْمَلآئِكَةُ
يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ
وَأَدْبَارَهُمْ
وَذُوقُواْ
عَذَابَ
الْحَرِيقِ {50} ذَلِكَ بِمَا
قَدَّمَتْ
أَيْدِيكُمْ
وَأَنَّ اللّهَ
لَيْسَ
بِظَلاَّمٍ
لِّلْعَبِيدِ
{51} |
50.
Meleklerin, o kafirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura ve: "O yakıcı
azabı tadın" diye diye canlarını alırken bir görseydin.
51.
"Bu, ellerinizin daha önce yaptıkları yüzündendir. Ve hiç şüphesiz Allah'ın
kullarına zulmedici olmadığındandır."
Denildiğine göre,
bununla Yüce Allah, Bedir günü öldürülmeyip geriye kalan kimseleri
kastetmektedir. Bir diğer görüşe göre bu, Bedir günü öldürülen kafirler
hakkındadır.
"... Se, ...
sa" şart edatının cevabı muhzuftur. Takdiri de: ... görseydin, sen çok
büyük bir iş görmüş olacaktın, şeklindedir. Mücahid ve Said b. Cübeyr'e göre,
"Yüzlerine ve arkalarına" buyruğundaki "arkalar"ından
kasıt, kinaye yoluyla onların kıçlarıdır. el-Hasen'e göre ise sırtlarıdır.
"Vura vura" anlamındaki kelime de hal mevkiindedir. el-Hasen ayrıca
şöyle demektedir:
Bir adam, Resulullah
(s.a.v.)'e: Ey Allah'ın Rasulü dedi. Ben, Ebu Cehil'in sırtında ayakkabı bağı
gibi birşey gördüm. Hz. Peygamber: "İşte o, meleklerin vurmasıdır"
buyurdu.
Şöyle de denilmiştir:
Buradaki vurmak ölüm esnasında olur. Kıyamet gününde ateşe götürülecekleri
vakit olması da muhtemeldir. "O yakıcı azabı tadın" buyruğu ile
ilgili olarak el-Ferra şöyle demektedir: Yani, "melekler... tadın, derler"
takdirinde olup, bu "derler" fiili hazfedilmiştir.
el-Hasen der ki: Bu söz
kıyamet günü söylenecektir. Cehennem bekçileri onlara: Yakıcı (ateş) azabı(nı)
tadın diyeceklerdir. Rivayete göre, kimi tefsirlerde şöyle kaydedilmektedir:
Melekler ile birlikte demirden tokmaklar vardı. Onlar, darbe indirdiler mi,
yaralarında ateş alevalırdı. İşte Yüce Allah'ın: "O yakıcı azabı
tadın" buyruğu ile anlatılan budur.
"Tatmak: zevk"
hem hissen, hem de manen olur. Bu tabir ibtila ve deneme yerine de kullanılır.
Mesela; "Bu ata bin ve onu tat (dene)" denildiği gibi, "Filana
bak ve onun yanında bulunanın tadına bak (dene, sına)" da denilir. Şair
eş-Şemmah da bir atı vasfe derken şöyle demektedir:
"Tadına baktı. O da
ona bir parça yumuşaklık gösterdi o kadar. Bununla birlikte ona ok batırılacak
olsa, bunu engeller."
(Yani, bu atın huyu
yerine göre yumuşak, yerine göre serttir).
Bu kelime aslında ağız
yoluyla tatmaktan gelmektedir.
"Bu" ref'
mahallindedir. Durum işte böyledir, anlamındadır. Yahut da "bu" sizin
cezanız, "ellerinizin daha önce yaptıkları" kazandığı günahları
"yüZündendir ve hiç şüphesiz Allah'ın kullarına zulmedici
olmadığındandır." Çünkü, Yüce Allah doğru yolu açıklamış ve peygamberler
göndermişti. Ne diye muhalefet ettiniz?
" ... ve hiç şüphesiz";
(...); "Yaptıkları şeyler"e atf ile cer mahallindedir. Bununla
birlikte; ( Zıt) anlamında, "be" hazfedilmiş olarak nasb mahallinde
de kabul edilebilir. Yahut da; "Ve bu hiç şüphesiz Allah'ın ... "
anlamında da olabilir, "Bu" edatına atf-ı nesak olarak ref mahallinde
de olabilir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN