ENFAL 27 |
يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُواْ لاَ
تَخُونُواْ
اللّهَ
وَالرَّسُولَ
وَتَخُونُواْ
أَمَانَاتِكُمْ
وَأَنتُمْ
تَعْلَمُونَ |
27. Ey iman edenler,
Allah'a ve Resulü'ne hainlik etmeyin. Bile bile emanetlerinize de hainlik
etmeyin.
Rivayet edildiğine göre,
bu ayet-i kerime, Ebu Lubabe b. Abdü'I-Münzir'in Kurayzaoğullarına
kesileceklerini işaret edip bildirmesi üzerine nazil olmuştur. Ebu Lubabe der
ki; Allah'a yemin ederim, ayaklarımı yerimden hareket ettirmeden ben Allah'a ve
Resulüne hainlik ettiğimi anladım. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.
Bu ayet-i kerime nazil olunca, Ebu Lubabe Mescidin direklerinden birisine
kendisini bağlayarak şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, ölünceye yahut da Allah
tevbemi kabul edinceye kadar ne bir şey yiyeceğim, ne de birşey içeceğim. Buna
dair haber meşhurdur. (Bk. etTevbe, 102. ayetin tefsiri)
İkrime'den şöyle dediği
rivayet edilmiştir: Kurayzalıların (ahdi bozmaları) durumu ortaya çıkınca,
Peygamber (s.a.v.), Ali (r.a)'ı, huzurunda bulunan diğer insanlarla birlikte
gönderdi. Hz. Ali, Kurayzaoğullarının yanına varınca onlar Resulullah
(s.a.v.)'ın şahsiyetine dil uzattılar. Cebrail (a.s) da siyahbeyaz bir at
üzerinde geldi. Aişe (r.anha) dedi ki: Şu anda bile Resulullah (s.a.v.)'ı
Cebrail'in yüzündeki tozu silerken görür gibiyim. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü
bu Dihye midir? Hz. Peygamber: "Hayır, bu Cebrail (a.s)'dır" dedi.
(Cebrail) dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, Kurayzaoğullarının üzerine gitmekten
seni alıkoyan nedir? Resulullah (s.a.v.): "Onların kalelerinin hakkından
ben nasıl gelebilirim?" deyince, Cebrail (a.s) şöyle dedi: Ben, bu atımı
onların üzerlerine (kalelerinden içeriye) süreceğim. Bunun üzerine Resulullah
(s.a.v.) eğersiz bir ata bindi. Ali (r.a) onu görünce, Ey Allah'ın Resulü dedi.
Onların üzerine gitmesen de olur. Çünkü, onlar sana dil uzatıyorlar. Bu sefer
Hz. Peygamber: "Hayır, bu onlara bir selam vermek gibi olacaktır."
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) üzerlerine gidip şöyle dedi. "Ey maymun
ve domuzların kardeşleri!" Onlar, Ey Ebu'I-Kasım sen çirkin söz söyleyen
birisi değildin, dediler. Daha sonra da biz Muhammed'in vereceği hükme razı
olarak inmeyiz, bunun yerine biz, Sa'd b. Muaz'ın vereceği hükme göre ineriz,
dediler. Sa'd b. Muaz da bineğinin sırtından inip, haklarında
"savaşçılarının öldürülmesi, kadın ve çocuklarının da esir alınması"
hükmünü verdi. Resulullah (s.a.v.) da:
"Seher vakti melek
bana kapımı çalarak durumun bu şekilde olacağını bildirmişti" dedi.
Onların bu durumları hakkında da: "Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne
hainlik etmeyin. Bile bile emanetlerinize de hainlik etmeyin" ayeti nazil oldu.
Bu ayet-i kerime Ebu Lubabe hakkında nazil olmuştu. Çünkü o, Kurayzaoğulları,
biz Sa'd b. Muaz'ın hükmünü kabul ederek ineriz dediklerinde, o, kendilerine
böyle birşey yapmayın, kesileceksiniz deyip boğazına işaret etmişti.
Bir diğer görüşe göre
ayet-i kerime, onların Peygamber (s.a.v.)'dan herhangi bir şeyi işitip bunu
müşriklere ulaştırmaları ve yaygınlaştırmaları üzerine nazil olmuştur.
Bir başka görüşe göre,
ayet-i kerime ganimetlerden çalmak hakkında nazil olmuştur. Bunun (hainliğin)
Allah'a nisbet edilmesi ise, ganimetlerin paylaştırılmasını emredenin O
oluşundan dolayıdır. Rasülullah (s.a.v.)'a nisbet edilmesi ise, Yüce Allah'tan
aldığı emre göre hareket eden ve bu paylaştırma işini gerçekleştirenin o
olmasındandır.
Hıyanet, gadr etmek ve
birşeyi saklayıp gizlemek demektir. Nitekim Yüce Allah'ın: "O, gözlerin
hain bakışını bilir" (el-Mu'min, 19) buyruğundaki "hain"lik de
buradan gelmektedir. Peygamber (s.a.v.) da şöyle buyurmaktadır: "Allah'ım,
ben açlıktan sana sığınırım. Çünkü o, kişi ile beraber oturup kalkanların en
kötüsüdür. Hainlikten de sana sığınırım. Çünkü o, en kötü bir sırdaştır."
Bu hadisi, Nesai, Ebu Hureyre'den gelen bir rivayet olarak kaydetmiştir. Ebu
Hureyre: Resulullah (s.a.v.) şöyle diyordu... deyip hadisi zikretmiştir.
"Bile bile"
yani, hainlikteki çirkinliği ve utancı bile bile. Bir diğer açıklamaya göre
onun emanet olduğunu bile bile "emanetlerinize de hainlik etmeyin."
Bu buyruk ta ki
"hainlik etmeyin" anlamındaki; (...) kelimesi, birinci "hainlik
etmeyin" emrine uygun olarak cezm mahallindedir. Cevap olarak cezm olması
da mümkündür. Nitekim: "Balık yiyip, süt içme" demek gibi.
Emanetler ise, Allah'ın
kullara emanet olarak verdiği amellerdir. Bunlara emanet deniliş sebebi ise, bu
amellerin yapılması ile birlikte kişinin hakkının engellenmeyeceğinden yana
kendisini emniyet içerisinde görmesinden dolayıdır ki, emanet kelimesi
"emn: güvenlik"den alınmadır. Emanetlerin, vediaların ve buna benzer
hususların eda edilip sahiplerine teslim edilmesine dair açıklamalar, daha önce
en-Nisa Süresi'nde (58. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN