ENFAL 9 / 10 |
إِذْ
تَسْتَغِيثُونَ
رَبَّكُمْ
فَاسْتَجَابَ
لَكُمْ
أَنِّي
مُمِدُّكُم
بِأَلْفٍ مِّنَ
الْمَلآئِكَةِ
مُرْدِفِينَ
{9} وَمَا
جَعَلَهُ
اللّهُ
إِلاَّ
بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ
بِهِ
قُلُوبُكُمْ
وَمَا النَّصْرُ
إِلاَّ مِنْ
عِندِ
اللّهِ
إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ
حَكِيمٌ {10} |
9. Hani
siz, Rabbinizden imdat istiyordunuz da: "Muhakkak Ben size birbiri ardınca
bin melek ile yardım ediyorum" diye duanıza karşılık vermişti.
10. Allah
bunu, ancak bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz tümüyle rahatlasın diye
yapmıştı. Yardım, yalnız Allah katındandır. Şüphe yok ki, Allah mutlak
galiptir, Hakimdir.
Yüce Allah'ın:
"Hani siz, Rabbinizden yardım istiyordunuz ... " buyruğundaki yardım
isteme anlamını veren "istiğase" yardım ve imdada yetişme isteğinde
bulunmak demektir. "Adam imdat istedi" tabiri; "İmdat diye
bağırdı" demektir. İsmi, (...) şeklinde gelir. İmdat istemek, yardım talep
etmek ise, "Benden yardım diledi," şeklinde kullanılır. Bunun da
ismi; (...) şeklinde gelir. Bu açıklamalar el-Cevheri'den nakledilmiştir.
Müslim, Ömer b.
el-Hattab (r.a)'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bedir günü Rasulullah
(s.a.v.), müşriklere baktı. Bin kişi olduklarını gördü. Ashabı ise üçyüzonyedi
kişi idiler. Bunun üzerine Allah'ın Peygamberi (Allah'ın salat ve selamı
üzerine olsun) kıbleye yöneldi, sonra ellerini uzattı. Rabbine şöylece niyaz
etmeye koyuldu:
"Allah'ım, bana
va'dini gerçekleştir! Allah'ım bana va'dettiğini ver. Allah'ım, eğer sen İslam
ehlinden bu topluluğu helak edecek olursan, yeryüzünde sana ibadet
olunmayacaktır." O, kıbleye yönelmiş, ellerini uzatmış halde, Rabbine,
-ridası omuzlarından düşünceye kadar- niyaza devam etti. Sonra Ebu Bekir yanına
gitti, ridasını alıp omuzlarına bıraktı. Arkasına durup şöyle dedi: Ey Allah'ın
Peygamberi, Rabbine bu kadar seslenişin yeter. Şüphesiz ki O, sana verdiği
sözünü gerçekleştirecektir. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hani siz,
Rabbinizden imdat
istiyordunuz da: Muhakkak Ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım
ediyorum diye duanıza karşılık vermişti" buyruğunu indirdi ve Allah,
melekleri yardımına gönderdi, diyerek hadisin geri kalan bölümlerini zikretti.
"Birbiri
ardınca" anlamındaki (...) kelimesini Nafi' "dal" harfini üstün
olarak; (...) diye okumuştur. Diğerleri ise "dal" harfini esreli
olarak ism-i fail şeklinde okumuşlardır. Yani, birbiri ardınca, arka arkaya
gelen guruplar demektir. Böylesi ise gözlere daha bir heybet ve korku verir.
"Dal" harfinin
üstün okunuşu ise, faili meçhul (ism-i mef'ul) sigasıdır. Yani, ardınızdan
gönderilen melekler anlamındadır. Çünkü Bedir günü savaşanların ardından bin
tane melek gönderilmişti. Yani, bu bin melek, kafirlere karşı onlara yardım
etmek üzere indirilmişti. Bu kıraate göre bu kelime "bin"in sıfatı
olur. Bunun, "Size ... yardım ediyorum" buyruğundaki mansub zamirden
hal olduğu da söylenmiştir. Yani siz, birbirinizin ardınca savaş halindeyken,
size bin melek ile yardım edeceğim. Mücahid'in kabul ettiği görüş budur.
Ebu Ubeyde'nin naklettiğine
göre (...) ile (...) aynı anlamdadır. (İkisi de; arkamdan geldi, peşimden geldi
anlamında). Ancak Ebu Ubeyd bunların aynı anlama gelmesini kabul etmemektedir.
(Yani, birincisi arkamdan geldi, ikincisi ve hemze ziyadesi ile olanı ise,
arkamdan gönderdi manasınadır). Çünkü Yüce Allah: "Arkasından onu radife
(ikinci üfürüş) izleyecek" (en-Naziat, 7) diye buyurmakta, buna karşılık;
(...) diye buyurmamaktadır.
en-Nehhas, Mekki ve
başkaları derler ki: Burada "dal" harfinin esreli okunuşu daha
uygundur. Çünkü te'vil bilginleri bu kıraate göre tefsir yapmaktadırlar. Yani
melekler birbiri ardınca gelmişlerdir. Diğer taraftan bunda -Ebu Ubeyde'nin
naklettiğine göre- "dal" harfinin üstün okunuşu manası da vardır. Bir
başka sebep ise, kurra'nın çoğunlukla "dal" harfini esreli olarak
okumuş olmalarıdır.
Sibeveyh der ki: Kimi
kıraat alimi; (...) şeklinde "ra" harfi üstün, "dal"
harfini de şeddeli olarak okumuşken, kimileri de; (...) şeklinde "ra"
harfini esreli okumuşlardır. Başkaları da "ra" harfini ötreli olarak;
(...) diye okumuşlardır. Her üç kıraatte de "dal" harfi hem esreli,
hem de şeddelidir.
Sibeveyh'in bu
açıklamasında belirttiği birinci kıraatin takdirine göre, kelimenin aslı; (...)
şeklinde olup, "te" harfi "dal" harfine idğam edilmiş,
ondan sonra "dal" harfinin harekesi -iki sakin yanyana gelmesin diye-
"ra" harfine verilmiştir. İkinci kıraatte ise "ra" harfi
iki sakin yanyana geldiğinden dolayı esreli okunmuştur. üçüncü kıraatte ise
"ra" harfinin ötreli okunuşu, "mim" harfinin ötreli
okunuşuna ittiba dolayısıyladır. "Ey filan geri çevir," demek gibi.
Cafer b. Muhammed ile
Asım el-Cahderi de "bin" anlamındaki kelimeyi (...) şeklinde;
binlerce anlamında; "bin" anlamındaki; (...)'in çoğulu olarak
okumuştur. Tıpkı; (...): Fels kelimesinin çoğulunun; (...) diye kullanılması
gibi. Yine Cafer ile Asım'dan bu kelimeyi; (...) diye okudukları da rivayet
edilmiştir.
Al-i İmran Süresi'nde
meleklerin inişinden, onların alametlerinden ve savaşlarından söz edilmişti
(bk. 3/123-125. ayetler, 3. başlık ve devamında). Yine Al-i İmran Süresi'nde
Yüce Allah'ın: "Allah bunu ancak bir müjde olsun ... " buyruğunun
anlamı da geçmiş bulunmaktadır. (Bk. 3/126. ayetin tefsiri). Maksat, gönderilen
yardımdır. Bununla ard arda gönderilen meleklerin kastedilmesi de mümkündür.
"Yardım yalnız
Allah katındandır." Şanı Yüce Allah bununla zafer ve yardımın meleklerden
değil, kendi katından geldiğine dikkat çekmektedir. Yani, eğer O'nun yardımı
olmasaydı, meleklerin sayılarının çokluğunun faydası görülmezdi, Allah'tan
gelen yardım ise, kılıçla değil huccet ile olur,
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN