A’RAF 180 |
وَلِلّهِ
الأَسْمَاء
الْحُسْنَى
فَادْعُوهُ
بِهَا
وَذَرُواْ
الَّذِينَ
يُلْحِدُونَ
فِي أَسْمَآئِهِ
سَيُجْزَوْنَ
مَا
كَانُواْ يَعْمَلُونَ |
180. En güzel isimler
Allah'ındu. O halde O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde eğriliğe
sapanları terkedin. Onlar, yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.
Yüce Allah'ın: "En güzel
isimler Allah'ındır. O halde O'na bunlarla dua edin" buyruğuna dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Ayetin Nüzul Sebebi:
2- Yüce Allah'ın En Güzel isimleri
(el-Esmau'l-Hüsna):
3- isim ile Müsemma Arasındaki ilişki:
4- Allah'ın isimlerinin "En
Güzel" Diye Nitelendirilmesinin Sebebi:
5- Allah'ın En Güzel isimleriyle
(el-Esmaü'l-Hüsna) Allah'a Dua Etmek:
6- Yüce Allah'ın Diğer isimleri:
"O'nun isimlerinde eğriliğe sapanları
terkedin. onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir"
1- ilhad (Eğriliğe Sapmalı):
2- Allah'ın isimlerine Birşeyler
Katmanın ve Eksiltmenin Mahiyeti:
1- Ayetin Nüzul
Sebebi:
Yüce Allah: "En
güzel isimler Allah'ındır, o halde O'na bunlarla dua edin" buyruğu ile
ibadeti yalnızca Allah'a halis kılmayı, müşrik ve inkarcılardan uzak durmayı
emretmektedir.
Mukatil ve ondan başka
bazı müfessirler şöyle demişlerdir: Bu ayet-i kerime, namazı esnasında Ya
Rahman, Ya Rahim diyen müslüman bir kişi hakkında nazil olmuştur. Bunun üzerine
Mekke müşriklerinden birisi şöyle demişti: Muhammed ve ashabı, bir ve tek Rabbe
ibadet ettiklerini iddia etmiyorlar mı? Bu adama ne oluyor ki, iki Rabbe dua
ediyor. Bunun üzerine Şanı Yüce Allah: "En güzel isimler Allah'ındır, o
halde O'na bunlarla dua edin" buyruğunu indirdi.
2- Yüce Allah'ın En
Güzel isimleri (el-Esmau'l-Hüsna):
Tirmizi ile İbn Mace'nin
Sünen'inde ve başkalarında Ebu Hureyre'nin Peygamber (s.a.v.)'dan naklettiği
hadis yer almaktadır. Bu hadiste Peygamber (s.a.v.) Yüce Allah'ın doksandokuz
isminin bulunduğunu zikretmiştir. Bu kitaplarda yer alan rivayetlerin birisinde
bulunan bazı isimler diğerinde bulunmamaktadır. Biz bu hususu (el-Kitabu'l-Esna
fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde açıkladık.
İbn Atiyye, Tirmizi'nin
rivayet ettiği hadisi zikrettikten sonra şöyle demektedir: Bu hadis mütevatir
değildir. Ebu İsa (et-Tirmizi) onun hakkında: Bu, garip bir hadistir. Biz bunu
ancak Safvan b. Salih yoluyla bilmekteyiz. O ise hadis ehline göre sika bir
ravidir, demekle birlikte mütevatir değildir. Bu hadisin mütevatir olan bölümü
Hz. Peygamberin: "Muhakkak Allah'ın doksan dokuz ismi, yani bir eksiği ile
yüz ismi vardır. Kim bunları ezberleyip sayabilirse cennete girer."
bölümüdür.
Hadis-i şerifteki
"bunları ezberleyip sayabilirse" anlamındaki; (...): Bunları
sayabilir ve ezberleyip belliyebilirse demektir. Biz, sözünü ettiğimiz kitapta
açıkladığımız gibi, başka şekilde de açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca orada
Tirmizi'nin rivayet ettiği hadisin sahih olduğunu belirtmiş ve bu isimler
arasından hangisinin ittifakla Esma-i Hüsna'dan kabul edildiğini, hangisi
hakkında görüş ayrılığı bulunduğunu önder ilim adamlarımızın kitaplarında
tesbit edebildiğimiz kadarıyla ikiyüz isim civarında ismi sözkonusu ettik. Bu
isimleri tayin etmeden önce de kitabın mukaddime bölümünde Esmai Hüsna'nın
hükümlerine dair otuziki fasıl da açıkladık. Bu hususta bilgi sahibi olmak
isteyenler, orada da aynı konuda yazılmış diğer kitaplarda gerekli bilgileri
elde edebilirler. Doğruya muavaffak kılan Allahtır, O'ndan başka Rab yoktur.
3- isim ile Müsemma
Arasındaki ilişki:
Bu konuda ilim adamları
isim ile müsemma hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Biz, bu hususta ilim
adamlarının görüşlerini (el-Kitabu'l-Esna" adlı eserimizde zikretmiş
bulunuyoruz. İbnü'l-Hassar der ki: Bu ayet-i kerime de ismin müsemma hakkında
kullanıldığını gördüğümüz gibi; aynı şekilde ismin tesmiye (yani ad verme)
hakkında da kullanıldığına işaret vardır. Çünkü Yüce Allah'ın:
"Allah'ındır" buyruğu müsemma hakkında kullanılmıştır. Buna karşılık
"Isimler" buyruğu, "ism"in çoğulu olup tesmiyeler (adlar)
hakkında kullanılmıştır. İşte bu da bizim söylediğimizin doğruluğuna delildir.
Buna karşılık Yüce Allah'ın "O'na bunlarla dua edin" buyruğunda yer
alan "O'na" zamiri, müsemma olan Şanı Yüce Allah'a aittir ki,
kendisine dua edilecek olan da O'dur. Buna karşılık "bunlarla" zamiri
ise isimlere aittir. Bunlar da Yüce Allah'a başkaları ile değil de kendileriyle
zikredilerek dua edildiği isimlerdir. Arap dilinin gerektirdiği budur.
RasuluIlah (s.a.v.)'ın: "Benim beş ismim vardır. Ben Muhammed'im ve
Ahmed'im ... " hadisi de bu kabildendir. Daha önce el-Bakara Süresi'nde
(30. ayet 2. başlıkta) buna dair kısmen açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
Hak ehlinin benimsediği
görüşe göre isim, müsemmanın kendisidir. Yahut da ona taalluk eden bir sıfattır
ve tesmiyenin kendisinden başkadır.
İbnü'l-Arabi de Yüce
Allah'ın: "En güzel isimler Allah'ındır" buyruğuna dair açıklamalarda
bulunurken şöyle demektedir: Bu hususta üç görüş vardır. Kimi ilim adamımız
şöyle demiştir: Bu buyrukta ismin müsemmanın kendisi olduğuna delil vardır.
Zira, ondan başkası olsaydı isimlerin Yüce Allah'tan başkası hakkında da
kullanılması gerekirdi. İkincisine gelince, başkaları da şöyle demektedir:
Bundan kasıt, kullanılan isimlerdir. Yoksa, Şanı Yüce Allah bir ve tektir,
isimler ise çoğuldur. (üçüncü görüş bu başlığın sonunda gelecektir).
Derim ki: İbn
Atiyye'nin, Tefsir'inde naklettiğine göre ayet-i kerimedeki "isimler"
te'vil (tefsir) alimlerinin icmaı ile "adlandırmalar" anlamındadır.
Başka anlam caiz değildir. Kadı Ebu Bekr ise "et-Temhid" adlı
kitabında şöyle demektedir: Peygamber (s.a.v.)'ın: "Allah'ın doksandokuz
ismi vardır. Kim bunları ezberleyip bellerse cennete girer" buyruğunun
te'vili şöyledir: Yani Yüce Allah'a ait doksandokuz isimlendirme vardır. Bu
hususta görüş ayrılığı yoktur. Bunlar ise Şanı Yüce Allah'ın çeşitli sıfatlara
sahip oluşunu ortaya koyan ifadelerdir. Bu sıfatların kimisi bizatihi O'nun
hakkıdır, kimisi ise, O'nun sahib olduğu bir sıfat dolayısıyla O'nun hakkıdır.
Zatına ait isimleri ise, bizatihi O'nu ifade eder. O'na ait bir sıfata taalluk
eden isimleri ise, O'nun isimleridir. Bunların bir kısmı da bizatihi
sıfatlarıdır. Bir kısmı fiillerine ait sıfatlardır. İşte Yüce Allah'ın:
"En güzel isimler Allah'ındır, o halde O'na bunlarla dua edin" yani,
O'na verilen en güzel adlar O'nundur demektir.
üçüncü görüşe gelince;
onlardan başka bir takım kimseler ise "en güzel sıfatlar Allah'ındır"
diye açıklamışlardır.
4- Allah'ın
isimlerinin "En Güzel" Diye Nitelendirilmesinin Sebebi:
Şanı Yüce Allah'ın
isimlerini "en güzel isimler" diye nitelendirmesi, bu isimlerin hem
kulaklarda, hem de kalplerde güzel olmasından dolayıdır. Çünkü bu isimler O'nun
tevhidine, lütf-u kerimine, cömertliğine, rahmetine, bol bol ihsanına delalet
etmektedir. "En güzel" kelimesi ise, Allah'ın isimlerine sıfat olarak
gelmiş mastar bir kelimedir. Bununla birlikte; (...) veznin de (...)'ın
müennesi olarak kabul edilmesi de mümkündür. Nitekim, (...): En büyük"
kelimesinin; (...) kelimesinin müennesi olduğu gibi.
Bunların çoğulu ise,
"En büyükler, en güzeller" şeklinde gelir.
Birinci görüşe göre,
akıl sahibi olmayan varlıkların sıfatında olduğu gibi, tekil olarak gelmiş
olur. Nitekim Yüce Allah'ın şu buyrukları da böyledir: " ... başkaişler
... "(Ta-Ha, 18) "Ey dağlar, siz de onunla tesbih edin. "(Sebe',
10)
5- Allah'ın En Güzel
isimleriyle (el-Esmaü'l-Hüsna) Allah'a Dua Etmek:
"O halde O'na
bunlarla dua edin." Yani, O'nun isimlerini anarak O'ndan istekte bulunun.
Her bir isim zikredilerek ona uygun isteklerde bulunulur. Mesela, ey Rahim,
bana rahmet et. Ey Hakim, lehime hüküm ver. Ey Razık (rızık veren) bana rızık
ihsan et. Ey Hadi bana hidayet eyle. Ey Fettah benim lehime aç (hüküm ver). Ey
Tevvab tevbemi kabul buyur. Ve buna benzer şekilde dua edilir. Dua ederken
umumi kapsamlı bir ismi zikretmek istersek, ey Malik bana rahmet buyur, ey Aziz
lehine hüküm ver, ey Latif bana rızık ver denilir.
En geniş kapsamlı ismi
zikrederek dua etmek istersek, ey Allah diye dua ederiz. Çünkü Allah lafza-i
celali bütün isimleri kapsar. Ancak, ey Rezzak bana hidayet ver denilmez. Şu
kadar var ki, ey Rezzak derken bana hayırı nasib et maksadı ile söylenilebilir.
İbnü'l-Arabi der ki: İşte duanı bu şekilde düzenle ki, sen ihlas edicilerden
olasın.
el-Bakara Suresi'nde
(186. ayet, 3. başlık ve devamında) duanın şartları ile, yine bu surede (7/55.
ayetin tefsirinde) duaya dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
Cenab-ı Allah'a hamd olsun.
6- Yüce Allah'ın Diğer
isimleri:
Kadı Ebu Bekr b.
el-Arabi, bunların dışındaki isimleri de Yüce Allah'ın isimleri arasında
saymıştır. Mutimmu Nurilıi (nurunun tamamlayıcısı), Hayru'l-Varisin
(mirascıların hayırlısı), Hayru'l-Makirin (tuzaklara en güzel şekilde karşılık
veren), Rabiu Selase (üçün dördüncüsü), Sadisu Hamse (beşin altıncısı),
et-Tayyib, el-Muallim ve buna benzer isimler.
İbnü'l-Hassar der ki:
Kadı Ebu Bekr Berracan'e uymuştur. Zira o, "en-Nazif"i ve buna benzer
kitapta da sünnette de varid olmamış başka bir takım isimleri de Esma-i Hüsna
arasında zikretmiştir.
Derim ki: İbn Hassar'ın
sözünü ettiği: "Kitapta da sünnette de varid olmamış" ifadesi
tartışılır. Zira Müslim'in Sahih'inde et-Tayyib ismi varid olmuştur. Tirmizi de
"en-Nazif (temiz, pak)" adını rivayet etmiştir.
İbn Abbas da Peygamber
(s.a.v.)'ın duası esnasında şu şekilde dua ettiğini rivayet etmektedir:
"Rabbim, bana yardım et. Fakat bana karşı başkalarına yardım etme. Bana
zafer ver, fakat bana karşı başkalarına zafer verme. Benim lehime mekreyle
(başkalarının bana karşı hile ve tuzaklarını boşa çıkar), ama aleyhime mekr
etme (başkalarının hile ve tuzaklarını hakkımda başarılı kılma)." Ayrıca
Tirmizi bu hadis hakkında: Hasen, sahih bir hadistir der.
Buna göre dua esnasında
"Ya hayral makirin imkurli vela temkur aleyye ... (ey başkalarının hile ve
tuzaklarını boşa çıkaranların en hayırlısı başkalarının bana hile ve
tuzaklarını boşa çıkar, onların aleyhime kuracakları hile ve tuzakları başarılı
kılma) diye dua etmek caiz olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Biz de "et-Tayyib
ve en-Nazif" isimlerini ve bunun dışında haberlerde hayırlı seleften
nakledilmiş diğerlerini de (Esma-i Hüsna'ya dair) kitabımızda zikretmiş
bulunuyoruz. Ayrıca Yüce Allah'a isim olarak verilmesi ve kendisiyle dua
edilmesi caiz olan isimlerle, isim olarak verilmesi caiz olmakla birlikte onlar
anılarak dua edilmesi caiz olmayanları, ayrıca hem isim olarak verilmesi caiz
olmayan, hem de zikredilerek dua edilmesi caiz olmayan isimleri de eş-Şeyh Ebu'l-Hasen
el-Eş'ari'nin zikrettiklerine uygun olarak kaydettik. O eserimizde bütün bu
hususlar Yüce Allah'ın izniyle sizin için açık seçik ortaya çıkarıldı.
[ - ]
Yüce Allah'ın:
"O'nun isimlerinde eğriliğe sapanları terkedin. onlar yapmakta olduklarının
cezasını göreceklerdir" buyruğuna dair açıklamalarımızı da iki başlık
halinde sunacağız:
1- ilhad (Eğriliğe Sapmalı):
2- Allah'ın isimlerine Birşeyler
Katmanın ve Eksiltmenin Mahiyeti:
1- ilhad (Eğriliğe
Sapmalı):
Yüce Allah'ın:
"Eğriliğe sapanlar" kelimesindeki ilhad, sapmak ve maksadı terketmek
demektir. Mesela; (...): Kişi dinde esas maksattan saptı, denilir. (...);
meyletmeyi ifade etmek için kullanılır. Kabirde lahd da buradan gelmektedir.
Çünkü lahd, kabrin bir tarafında açılır.
Bu kelime (...) diye de
okunmuştur. Bir önceki okuyuşla beraber iki ayrı söyleyişi ifade ederler.
İlhad (haktan eğriliğe
sapmak) üç şekilde sözkonusu olur:
1. Müşriklerin yaptığı
gibi Allah'ın isimlerinde değişiklik yapmak. Çünkü onlar, O'nun isimlerini
alarak haktan meyledip bu isimleri putlarına ad olarak verdiler Mesela
"el-Lat" kelimesini "Allah" lafza-i celalinden,
"el-Uzza" ismini "el-Aziz" isminden, "Menat"
ismini "el-Mennan" dan türetmişlerdir. Bu açıklamaları İbn Abbas ve
Katade yapmışlardır.
2. Bu isimlere
fazlalıklar katmak suretiyle ilhad.
3. Bu isimlerde
noksanlıklar yapmak suretiyle ilhad. Nitekim Yüce Allah'ı isimlerinden başka
isimlerle adlandırdıkları ve O'nu, fiillerinden olmayan bir takım fiillerle
zikrettikleri, buna benzer O'na yakışmayan başka hususlar ile dualar uyduran
cahillerin yaptıkları böyle bir ilhaddır.
İbnü'l-Arabı der ki:
Bunlardan alabildiğine sakınmak gerekir. Sizden herhangi bir kimse Allah'ın
Kitabında ve beş hadis kitabında yer alan isimlerden başkasıyla asla dua etmesin.
Sözkonusu bu beş kitap ise Buhari, Müslim, Tirmizı, Ebu Davud ve Nesai'dir.
İslamın üzerinde yükseldiği kitaplar bunlardır. Musannef hadislerin aslını
teşkil eden Muvatta da bu hadis kitapların içerisine girmiştir. Bunların
dışındakileri bir kenara bırakın. Sizden herhangi bir kimse de asla: Ben şu şu
duayı seçiyorum, demesin. Çünkü, şüphesiz Allah onun için dua şeklini de seçmiş
ve bu hususta Rasulünü (Allah'ın salat ve selamı ona olsun) insanlara
göndermiştir.
2- Allah'ın isimlerine
Birşeyler Katmanın ve Eksiltmenin Mahiyeti:
Allah'ın isimlerine
birşeyler ilave etmek teşbihe yönelmek, birşeyler eksiltmek ise Tatil'e
yönelmektir. Şüphesiz müşebbihe (Allah'ı mahlukata benzetenler), Yüce Allah'ı
izin vermediği şekilde nitelemişlerdir. Muattile (tatil'e sapanlar) ise,
Allah'ın kendisini vasfettiği sıfatları kabul etmemişlerdir. Bu bakımdan, Ehl-i
Hak şöyle demişlerdir: Bizim dinimiz iki yol arasındaki bir yoldur. Ne teşbih,
ne de tatil sözkonusudur.
eş-Şeyh Ebu'l-Hasen
el-Buşenci'ye tevhide dair soru sorulunca şu cevabı vermiş: Diğer zatlara asla
benzemeyen, bununla birlikte sıfatları da tatil olunmayan bir zatı kabul
etmektir.
Yüce Allah'ın:
"O'nun isimlerinde eğriliğe sapanları terkedin" buyruğunun anlamının
şöyle olduğu da söylenmiştir: Onları terk ediniz, onlarla tartışmayınız,
onlarla görüşmeyiniz.
Buna göre ayet-i kerime
kıtal emriyle nesh edilmiştir. Bu açıklamaları da İbn Zeyd yapmıştır.
Bunun anlamının tehdit
olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: ''Yalnız
olarak yarattığım kimseyi bana bırak!'' (el-Müddessir, 11); ''Bırak onları
yesinler, faydalansınlar ...'' (el-Hicr, 3) Ayet-i kerimenin zahirinden
anlaşılan da budur. Çünkü Yüce Allah (bundan sonra): "Onlar, yapmakta
olduklarının cezasını göreceklerdir" diye buyurmaktadır. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN