ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

A’RAF

22

/

24

فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا

يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا

عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ {22}

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ {23}

قَالَ اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ {24}

 

22. Nihayet ikisini de aldatarak aşağıya düşürdü. Ağacı tatdıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerine cennet yapraklarından üst üste koyarak örtmeye başladılar. Rabbleri her ikisine: "Ben size bu ağacı yasak etmedim mi ve size şeytan muhakkak sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?" diye seslendi.

23. "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer bize mağfiret ve rahmet etmezsen muhakkak ki zarara uğrayanlardan oluruz" dediler.

24. Buyurdu ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Siz, yer yüzünde bir süreye kadar yerleşip kalacak ve orada geçineceksiniz."

 

Yüce Allah'ın: "Nihayet ikisini de aldatarak aşağıya düşürdü" buyruğu ikisini de helake götürdü, demektir. İbn Abbas der ki: Onları yemin ile aldattı. Adem ise, her hangi bir kimsenin Allah adına yalan yere yemin edeceğini sanmıyordu. Böylelikle verdiği vesvesesi ve yemini ile onları aldatmış oldu.

 

Katade der ki: Onları aldatıncaya kadar onlara Allah adına yemin edip durdu. Kimi zaman mü'min Allah ile de aldatılabilir. İlim adamlarından birisi şöyle dermiş: Allah ile bizi aldatmaya kalkışan, sonunda bizi aldatır. Hz. Peygamber'den gelen hadiste de şöyle buyrulmaktadır: "Mü'min çabuk kanar ve kerimdir. Facir ise hilekar ve bayağıdır." Neftaveyh de bu hususu şöylece dile getirmektedir: "Şüphesiz kerim olanı istersen kandırabilirsin Bayağı olan kimsenin ise, tecrübeli olup aldatılmadığını görürsün."

 

"ikisini de ... aşağıya düşürdü." buyruğu ile aynı kökten gelen; "Kovasını sarkıttı" anlamındadır. (...) ise, çıkarttı manasınadır. Bu kelimenin, onlara cüret kazandırdı demek olduğu da söylenmiştir. Yani, masiyete karşı onlara cüret verip cesaretlendirerek sonunda cennetten çıkmış oldular.

 

 

 

[ - ]

Yüce Allah'ın: "Ağacı tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerine cennet yapraklarından üst üste koyarak örtmeye başladılar" buyruğuna dair açıklamalarımızı da üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Yasağı Çiğnemenin Cezası:

2- Açılan Avretlerin Örtülmesi:

3- Avreti Açmanın Çirkinliği ve Tesettürün Güzelliği:

 

1- Yasağı Çiğnemenin Cezası:

 

"Ağacı tattıklarında" yani ağaçtan yediklerinde, demektir. Bu ağacın hangisi olduğu hususu ile Adem'in bu ağaçtan nasıl yediği ile ilgili farklı görüşler, el-Bakara Süresi'nde (35. ayet, 7. başlık v.d) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Avret yerleri kendilerine göründü." Önce Havva yedi, ona birşey olmadı. Adem de yiyince bu sefer cezaya çarpıldılar. Çünkü, daha önce el-Bakara Süresi'nde de (az önce işaret edilen yerler) geçtiği üzere nehiy her ikisi hakkında sözkonusu idi.

 

İbn Abbas der ki: üzerlerinde elbise gibi duran beyaz çiçeği andıran örtü geri çekildi, el ve ayaklarda tırnaklara dönüştü.

 

2- Açılan Avretlerin Örtülmesi:

 

"Başladılar" kelimesinin (mastarında) "fe" harfinin sakin olması da mümkündür. el-Ahfeş ise, mazi ve muzari fiillerinin; (...) şeklinde kullanıldığını nakletmektedir. Bu fiil işe başlamak anlamına gelir. "üstüstekoyarakörtmeye ... " buyruğunu el-Hasen, "hı" harfini esreli, "sad" harfini de şeddeli olarak okumuştur. Bunun aslı ise (...) şeklinde olup, "te" harfi "hı" harfine idğam edilip iki sakin yan yana geldiğinden dolayı "hı" harfini esreli okumuştur.

 

İbn Bureyde ve Yakub ise "hı" harfini üstün olarak okumuşlar ve "te" harfinin harekesini ona vermişlerdir. "Ye" harfi ötreli olarak; (...) şeklinde; (...) den gelmiş gibi de okunabilir. ez-Zührı ise (...) şeklinde, (...) den gelmiş olarak okumuştur. Her iki şekil de hemzeli veya şeddeli okuyuş ile nakledilmiştir.

 

Buyruk da: Örtünmek kastı ile yaprak koparıp üzerlerine yapıştırmaya başladılar, demek olur. "Ayakkabıyı dikti," ifadesi de buradan gelmektedir. Ayakkabılara yama vuran kimseye de; (...) denilir. (...) ise, biz (ayakkabıyı dikmek için iğneye yol gösteren delici) anlamındadır.

 

İbn Abbas der ki: (Sözü geçen yaprak) incir yaprağıdır. rivayet olunduğuna göre Adem (a.s)'ın avreti ortaya çıkınca cennet ağaçlarını dolaşıp, oradan avretini örtmek üzere bir yaprak almak istemiş, fakat cennet ağaçları onu azarlamıştı. Nihayet incir ağacı ona acıyarak ona bir yaprak vermişti. İşte "cennet yapraklarından üst üste koyarak örtmeye başladılar" buyruğunda kastedilenler Adem ile Havva'dır. Allah da incir ağacını tatlılık ve fayda bakımından zahiri ile batınını bir birine eşit kıldı ve her yılana iki defa meyve verme özelliğini kazandırarak mükafatlandırdı.

 

3- Avreti Açmanın Çirkinliği ve Tesettürün Güzelliği:

 

Ayet-i kerimede avreti açmanın çirkin olduğuna ve Allah'ın avretlerini örtmeyi kendilerine vacip kıldığına delil vardır. İşte bundan dolayı onlar hemen avretlerini örtmeye koşmuşlardır. Cennette böyle bir emrin onlara verilmesine mani bir husus yoktur. Nitekim her ikisine de: "Yalnız bu ağaca yaklaşmayın" denilmişti.

 

"el-Beyan" sahibi, Şam'den şöyle dediğini nakletmektedir: Örtünmek için ağaç yaprağından başka hiçbir şey bulamayan bir kimsenin bununla örtünmesi gerekir. Çünkü, bu şekilde bir örtünme de mümkün olan ve dışa karşı bir örtmedir. Nitekim, Adem de cennette böyle yapmıştı. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

Yüce Allah kendilerine: "Rabbleri her ikisine: Ben size bu ağacı yasak etmedim mi? Ve şeytan muhakkak sizin apaçık bir düşmanınızdır, demedim mi?" diye seslendi. "Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bize mağfiret ve rahmet etmezsen muhakkak ki zarara uğrayanlardan oluruz dediler" buyruğuna gelince; yani, Yüce Allah onlara ... ben size bu ağacı yasak etmedim mi diye buyurdu, onlar da; ''Rabbimiz!" diye nida ettiler. Bu, izafet terkibi halindeki bir nidadır, aslı da ''Ey Rabbimiz" şeklindedir. Buradaki (...): Ey, nida edatının hazfinde ta'zim manası bulunduğu da söylenmiştir.

 

Her ikisi de günahlarını itiraf ettiler ve tevbe ettiler. -Her ikisine de Allah'ın salat ve selamı olsun-o

 

Bu husus, el-Bakara Süresi'nde (2/36. ayet ile 37. ayetin 2. başlık v.d) geçmiş bulunuyor.

Yüce Allah'ın: "Buyurdu ki: ... inin" bu buyruğa dair açıklamalar da -ayetin sonuna kadar olanlar da dahil- önceden (el-Bakara, 36. ayette) geçmiş bulunmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A’raf 25

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR