A’RAF 1 / 2 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِِ المص {1} كِتَابٌ
أُنزِلَ
إِلَيْكَ
فَلاَ يَكُن
فِي
صَدْرِكَ
حَرَجٌ
مِّنْهُ لِتُنذِرَ
بِهِ
وَذِكْرَى
لِلْمُؤْمِنِينَ
{2} |
1. Elif, Lam, Mim,
Sad.
2. (Bu) kendisiyle
uyarman, mü'minlere de öğüt almaları için sana indirilen bir kitaptır. Sakın
ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
Yüce Allah'ın:
"Elif, lam, Mim, Sad" şeklindeki Mukatta Harfler diye bilinen buyrukları
ile ilgili açıklamalar, daha önceden el-Bakara Suresi'nin baş taraflarında
(1-2. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Mübteda olarak mahallen
merfu'dur. "(Bu) ... bir kitaptır" buyruğu da onun haberidir. Sanki:
"Elif, lam, Mim, Sad. Sana indirilen bir kitabın" harfleridir
buyrulmuş gibidir.
el-Kisai de şöyle
demektedir: Yani, "bu ... bir kitaptır" takdirindedir.
[ - ]
Yüce Allah'ın;
"Sakın ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın" buyruğu ile ilgili
açıklamalarımızı da iki başlık halinde sunacağız;
1- Tebliğden Bıkılmamak Gerekir:
2- Uyarı Kafirlere, Öğüt de
Mü'minleredir:
1- Tebliğden
Bıkılmamak Gerekir:
Yüce Allah'ın:
"Sıkıntı", darlık anlamındadır. Yani, tebliğ dolayısıyla göğsün daralmasın.
Çünkü, Hz. Peygamber'den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Şüphesiz
Allah bana Kureyş'i ateşe vermemi emretti. Rabbim dedim. O takdirde onlar
başımı, ekmeği kırar gibi kırarlar. Bu ifadelerin yer aldığı hadisi Müslim
rivayet etmiştir.
el-Kiya der ki: Bu
buyruğun zahiri nehiy olmakla birlikte, ondan sıkıntının nefyedildiği
anlamındadır. Yani, ona iman etmiyorlar diye göğsün daralmamalıdır. Çünkü, sana
düşen tebliğden ibarettir. Sana onları uyarıp korkutmanın dışında iman
etmelerinden yahut küfre sapmalarından ötürü bir şey düşmez. Yüce Allah'ın şu
buyrukları da bunu andırmaktadır: "Belki bu söze iman etmezler diye
arkalarından üzülerek kendini helak edeceksin" (el-Kehf, 6); "iman
etmiyorlar diye neredeyse kendini öldüreceksin." (eş-Şuara, 3)
Mücahid ve Katade'nin
görüşüne göre, burada "harec" şüphe anlamındadır. Bu şüphe küfür
şüphesi değil, sadece kalbe gelen sıkıntının şüphesidir. Yüce Allah'ın şu
buyruğu da böyledir: "Andolsun kİ, onların söylediklerindengöğsünün
daraldığını da mutlaka bilip duruyoruz." (el-Hicr, 97)
Hitab, Peygamber
(s.a.v.)'e olmakla birlikte maksat onun ümmetidir, diye de açıklanmıştır.
Ancak, bu şekilde olması uzak bir ihtimaldir.
"Ondan"daki
zamir, Kur'ana racidir. Uyarıp korkutmaya (inzara) raci olduğu da söylenmiştir.
Yani, Kitap sana, onunla uyarasın diye indirilmiştir. O bakımdan, göğsünde
ondan dolayı her hangi bir sıkıntı olmasın. Buna göre ifadede takdim ve tehir
vardır. Buradaki zamirin, ifadenin gücünden anlaşılan yalanlamaya raci olduğu
da söylenmiştir. Yani, onu yalanlayanların yalanlamasından ötürü göğsünde bir
darlık olmasın.
2- Uyarı Kafirlere,
Öğüt de Mü'minleredir:
Yüce Allah'ın;
"Öğüt" kelimesinin, hem ref' mahallinde, hem nasb, hem de cer
mahallinde olması mümkündür. Ref mahallinde olması iki şekilde açıklanır.
Basralılar der ki: Bu, bir mübteda takdirine göre merfu'dur. (Bu, mü'minlere
bir öğüttür, anlamında olur).
el-Kisai der ki:
"Kitab"a atfedilerek merfu'dur. (Yani, bu ... bir kitaptır ve ...
mü'minlere bir öğüttür).
Nasb mahallinde olması
da iki şekilde açıklanır. Evvela mastar olabilir. Yani, "Sen onunla
hatırlat" takdirinde olur. Basralılar da böyle açıklamışlardır. el-Kisai
de şöyle demektedir: Bu buyruk "Onu indirdik"deki zamire
atfedilmiştir. (Buna göre; ve mü'minlere öğüt olmak üzere indirilmiştir,
anlamında olur).
Mecrur olması da
"Kendisiyle uyarman için" buyruğunun mahalline atıfladır. (Yani:
Kendisiyle uyarılan ve mü'minlere bir öğüt olması için ... )
İnzar (uyarıp
korkutmak), kafirler için sözkonusudur, öğüt (zikra) ise mü'minler için
sözkonusudur. Çünkü ondan yararlananlar onlardır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN