ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

EN’AM

146

وَعَلَى الَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمْنَا كُلَّ ذِي ظُفُرٍ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ

شُحُومَهُمَا إِلاَّ مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا

اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ ذَلِكَ جَزَيْنَاهُم بِبَغْيِهِمْ وِإِنَّا لَصَادِقُونَ

 

146. Biz, yahudilere de bütün tırnaklıları haram kıldık. Onlara sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık. Ancak, sırtlarına veya karınlarındaki bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışan ayrı. Bu (böyledir); onları zulümleri yüzünden bununla cezalandırdık. Şüphesiz Biz doğru söyleyenleriz.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

 

1- islam'dan Önceki ümmetlere de Bazı Yasaklar Konulmuştu:

2- israiloğullarına Haram Kılınan iç Yağları:

3- Haram Kılınan içyağlardan istisna Kılmanlar:

4- Geçmiş Şeriatlerdeki Bu Hükümlerin Neshi:

5- Ehl-i Kitap Tarafından Kesilen Hayvanların, Kendileri için Haram Olan Bölümlerinin Bizim tarafımızdan Yenilmesinin Hükmü:

6- Haram Kılmak Bir Cezalandırmadır:

 

1- islam'dan Önceki ümmetlere de Bazı Yasaklar Konulmuştu:

 

Yüce Allah, Muhammed (s.a.v.) ümmetine haram kıldığı şeyleri zikrettikten sonra "Biz yahudilere de bütün tırnaklıları haram kıldık" ile de yahudilere haram kıldığı şeyleri sözkonusu etmektedir. Çünkü, onlar: Allah bize herhangi bir şeyi haram kılmadı, aksine İsrail'in (Hz. Yakub'un) kendisine haram kıldığı şeyleri biz de kendimize haram kıldık diyerek, Allah'ın haramlara dair hüküm indirdiğini yalanlamışlardı.

 

el-Bakara Suresi'nde; "Yahudiler"in ne anlama geldiğine dair açıklamalar (62. ayet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Bu haramlar, yahudilere bela ve ceza olmak üzere emredilmiş mükellefiyetler idi, Burada onlara haram kılınan şeylerin başında tırnaklı olan her şey zikredilmiştir.

 

el-Hasen, "fe" harfini ötreli değil de sakin olarak; (...): Tırnak diye okumuştur, Ebu's-Simal ise, "zı" harfini esreli, "fe" harfini de sakin olarak; (A) diye okumuştur. Ebu Hatim ise, "zı" harfini esreli ve "fe" harfini sakin okuyuşu kabul etmemiş ve böyle bir kıraati zikretmemiştir. Ancak bu da bir söyleyiştir. Bu iki harfin esreli kıraati de vardır. Çoğulu ise, (...) şeklinde gelir. Bu açıklamayı el-Cevherı yapmıştır. en-Nehhas, el-ferra'dan ayrıca; (...) şeklinde çoğul yapıldığını da ilave eder. İbnü's-Sikkit der ki: Bir adamın tırnakları oldukça uzun ise (...) denilir. Nitekim saçları uzun bir kimse hakkında; (...) denildiği gibi.

 

Mücahid ile Katade derler ki: "Tırnaklılar" dan kasıt, parmakları birbirinden ayrı olmayan kara hayvanları ve kuşlardır. Deve, deve kuşu, ördek ve kaz gibi. İbn Zeyd ise, kasıt yalnızca develerdir, demektedir.

 

İbn Abbas der ki: "Tırnaklılar"dan kasıt, deve ve deve kuşlarıdır. Çünkü deve kuşlarının da deve gibi tırnakları vardır.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Bundan kasıt, kuşlardan pençeli olanlar, hayvanlardan da tek tırnaklı olanlardır, Çünkü, tek tırnağa (demek olan el-Hafir'e) istiare yoluyla tırnak (anlamındaki zıfr) da denilir. Tirmizı el-Hakim de der ki: Hafir de tırnaktır, mihleb (pençedeki tırnak) de tırnaktır. Şu kadar var ki, bunların her birisinin tırnağı kendisine göredir. İfadede istiare diye birşey de sözkonusu değildir. Nitekim her ikisinin de kesildiklerini ve bunlardan bir miktar kısaltıldığını, her ikisinin de tek bir cins olarak yumuşak ve gevşek kemik olduklarını görebilmekteyiz. Asıl itibari ile de bu şekilde gelişen gıdadan ibarettir. Ve insan tırnağı gibi kesilirler. Bu gibi hayvanların tırnaklarına "hafir" adının veriliş sebebi ise, yere düşmesi suretiyle yeri hafr etmesi (kazması) ndan dolayıdır. Kuşun pençesindeki tırnağa "mihleb" denilmesine gelince, diğer uçan kuşları tırnaklarının iğne gibi sivri uçları ile yaralamasıdır. Tırnağa "zufur" deniliş sebebi ise, eşyayı ele geçirme imkanını bulmasıyla zafer buluşundan dolayıdır. Yani, insanoğlu ve kuş, onun sayesinde ele geçireceklerini ele geçirirler.

 

2- israiloğullarına Haram Kılınan iç Yağları:

 

Yüce Allah'ın: "Onlara, sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık" buyruğu ile ilgili olarak Katade şöyle demiştir: Bununla işkembe üzerindeki iç yağı ile böbrekler üzerindeki yağları kastetmektedir. es-Süddi: de böyle açıklamıştır. İbn Cüreyc de der ki: Kemiğe karışmamış, yahut kemik üzerinde bulunmayan bütün iç yağlarını onlara haram kılmıştı. Buna karşılık böğürlerindeki yağlar ile kuyruk yağlarını da helal kılmıştı. Çünkü kuyruk yağı usus denilen kuyruk sokumundaki kemiğin üzerindedir.

 

3- Haram Kılınan içyağlardan istisna Kılmanlar:

 

Yüce Allah'ın: "Ancak, sırtlarına ... yapışan müstesna" buyruğundaki; (...) lafzı istisna olarak nasb mahallindedir."Sırtlarına" kelimesi ise, "Yapışan" kelimesi ile merfu' olmuştur.

 

"Veya karınlarındaki bağırsaklarına" kelimesi ise, "sırtlar" kelimesine atfedilerek ref' mahallindedir. Yani; "Yahut karınlarındaki bağırsaklarına yapışan ... " takdirindedir. Ayetteki kelimenin başına elif-Iam'ın gelmesi ise takdiri ifadedeki izafetin yerine gelmiştir. Buna göre "bağırsaklarına yapışan" iç yağları helal kılınanlar arasında olur.

 

(...): Veya kemiğe karışan" buyruğundaki; (...) da aynı şekilde "yapışan"a atf ile nasb mahallindedir. Işte bu, bu husustaki görüşlerin en sahih olanıdır. el-Kisai:, el-Ferra ve Ahmed b. Yahya'nın görüşü budur. Şu kadar var ki nazar (akıl yürütme ve kıyas)a göre; bir şeyin hemen kendisinden önce gelene atfedilmesi gerekir. Bundan tek istisna, bu atf ile mananın sahih olması veya bunun aksine herhangi bir delilin bulunması halidir.

 

Şöyle de denilmiştir: helal kılınan şeylerde istisna, yalnızca sırtlarına yapışanlardır. Yüce Allah'ın: " ... veya karınlarındaki bağırsaklarına yapışan, veya kemiğe karışan" buyruğu ise haram kılınan şeylere atfedilmiştir. Bunun anlamı da şöyle olur: Onlara sığır ve koyunların iç yağlarını yahut karınlarındaki bağırsaklarına yapışanları veya kemiğe karışanları haram kıldık. Ancak sırtlarına yapışanlar müstesnadır, haram değildir.

 

Şafii, bu ayet-i kerimeyi, iç yağı yememek üzere yemin eden kimsenin sırtlardaki iç yağını yemek suretiyle yemini bozmuş olacağına delil göstermiştir. Çünkü şanı Yüce Allah, onların sırtlarına yapışanları, genel olarak iç yağından istisna etmiştir.

 

4- Geçmiş Şeriatlerdeki Bu Hükümlerin Neshi:

 

Yüce Allah'ın: "Veya karınlarındaki bağırsaklarına" buyruğundaki "Bağırsaklar," hayvanın pisliğini çıkardığı yerler demektir İbn Abbas ve başkalarından bu açıklama nakledilmiştir Tekili de; (...) olur. Bu ismin veriliş sebebi ise, hayvanın dışkısının burada toplanmasıdır. Zibil diye bilinen de odur.

 

"Bağırsaklar" kelimesinin tekili: (...) şeklinde gelir ''Tencere, kelimesinin çoğulunun, (...) diye gelmesi gibi. (...): Bağırsak kelimesinin tekil ve çoğul itibariyle; "Vuran, vuranlar" gibi olduğu söylendiği gibi; tekilinin; ( V) şeklinde geldiği de söylenmiştir. "Gemi, gemiler" gibi.

 

Ebu Ubeyde der ki: "Bağırsaklar: Havaya" karın bölgesinde dairesel şekilde gelen şey demektir el-Havaya 'nın, karnın dairevi şekil aldığı yer anlamına geldiği de söylenmiştir Bu da bağırsaklara bitişir el-Havaya'nın, üzerlerinde iç yağı görülen bağırsaklar olduğu da söylenmiştir. Başka yerde bu kelime devenin hörgücü etrafında çevrelenen örtü anlamına gelir. Şair İmruu'l-Kays şöyle demektedir: "Deve hörgücü etrafında kumaşları doladılar ve üzerine güzelce kuruldular. Irak dokuması süslü işlemeli kumaşları da iyice serdiler."

 

Şanı Yüce Allah, bu buyrukta onlara yalanlarını reddetmek üzere Tevrat'ta bu gibi şeyleri haram kıldığını haber vermektedir. Tevrat'taki bu haram kılmanın ifadesi ise: "Size ölü, kan, domuz eti ve tırnakları birbirinden ayrı olmayan her bir binek ile, beyazlığı görülmeyen bütün balıklar size haram kılınmıştır" şeklindedir. Daha sonra Yüce Allah, bütün bunları Muhammed (s.a.v.)'ın şeriati ile nesh etti. Onlara, daha önce kendileri için haram kılınmış bulunan hayvanları mübah kıldı, Muhammed (s.a.v.) ile zorluğu kaldırdı, bütün insanların, helalı ile, haramı ile, emir ve yasaklarıyla İslam dinine bağlanmaları zorunluluğunu getirdi.

 

5- Ehl-i Kitap Tarafından Kesilen Hayvanların, Kendileri için Haram Olan Bölümlerinin Bizim tarafımızdan Yenilmesinin Hükmü:

 

Kitap ehli, davarlarını kesip, Tevrat'ta Allah'ın kendilerine helal kıldığı şeyleri yedikten sonra, haram kıldığı şeyleri bırakacak olurlarsa, bizim için helal olur mu?

 

Malik, "Muhammed'in Kitabı"nda: Bunlar haramdır derken, "el-Mebsut"un sema yoluyla dinlenilen kıraatinde: Bunlar helaldir demiştir. İbn Nafi de böyle demiştir. İbnü'l-Kasım ise, bunların yenilmesini mekruh görürüm demektedir.

 

Birinci görüşün açıklaması şudur: Onların dinlerine göre bunlar haramdır. Ve kesim esnasında bunların kendilerine helal olmaları kasıtları yoktur. O bakımdan kan gibi bunlar da haram olurlar.

 

İkinci görüşün açıklamasına gelince; sahih olan budur. Çünkü Yüce Allah, İslam ile bu haram kılma hükmünü kaldırmıştır. Onların bu hususta ki inanışlarının ise hiç bir etkisi yoktur, çünkü bu bozuk bir inanıştır. Bu açıklamayı da İbnü'l-Arabı yapmıştır.

Derim ki: Bunun sıhhatine delil olan hususlardan birisi de Buharı ile Müslim'in Abdullah b. Muğaffel'den naklettikleri şu rivayettir: Abdullah dedi ki:

 

Bizler, Hayber Kasrı'nı muhasara altında tutmuştuk. Birileri içinde iç yağı bulunan bir torba attı. Onu almak üzere ileri atıldım. Bir de baktım ki Peygamber (s.a.v.) yanımda duruyor. Ondan utandım. Buharı'nin lafzı ile rivayet böyledir.

 

Müslim'in lafzı da şu şekildedir: Abdullah b. Muğaffel dedi ki: Hayber günü içinde iç yağı bulunan bir torba elime geçti. Onu elime aldım ve: Bugün bundan kimseye bir şey vermeyeceğim dedim. Dönüp baktığımda Resulullah (s.a.v.)'ı gülümser gördüm. 

 

İlim adamlarımız derler ki: Hz. Peygamberin tebessümü, İbn Muğaffel'in o torbayı almakta gösterdiği ileri derecedeki hırsı görmesinden ve cimrilik göstermesinden dolayıdır. Hz. Peygamber ona bu torbayı atmasını emretmediği gibi, ona herhangi bir şeyi de yasaklamadı.

 

Bu gibi şeylerin yenilmesinin caiz olduğunu Ebu Hanife, Şafii ve genel olarak ilim adamları da kabul etmektedir. Şu kadar var ki Malik, bu husustaki görüş ayrılığı dolayısıyla mekruh görmüştür. İbnü'l-Münzir, Malik'ten bunların haram olduğunu söylediğini de nakletmektedir. Malik'in, arkadaşlarının büyükleri bu kanaattedir.

 

Bu husustaki delilleri ise daha önce açıklanan delildir. Halbuki hadis onların aleyhine delil teşkil etmektedir. Eğer, yahudiler tırnaklı her bir hayvanı boğazlayacak olurlarsa, Esbağ der ki: Onların kestikleri arasından Allah'ın Kitabında haram kılınmış bulunanların yenilmesi de helal değildir. Çünkü onlar, bunların haram kılınışını dini bir hüküm olarak kabul etmektedirler. Eşheb ve İbnü'l-Kasım da böyle demiştir. Şu kadar var ki, İbn Vehb bunların caiz olduğunu söylemiştir. İbn Habib de şöyle demektedir: Onlara haram kılınmış bir şeyin bu hükmünü biz kendi Kitabımızdan öğrenmiş isek, onların kestikleri arasından o şey bize helal olmaz. Haram kılındığını yalnızca onların görüşlerinden ve delillerinden biliyor isek, kestikleri arasından böyleleri bizim için haram değildir.

 

6- Haram Kılmak Bir Cezalandırmadır:

 

Yüce Allah'ın: ''Bu (böyledir)" yani, bu haram kılma böyledir. Buna göre bu edat burada ref' mahallindedir. Yani, durum bu şekildedir demektir.

 

"onları zulümleri yüzünden" zulümleri sebebiyle "cezalandırdık." Peygamberleri öldürdükleri, Allah'ın yolundan alıkoydukları, faiz alıp insanların mallarını batıl yollarla helal kabul ettikleri için, onlara bir ceza olmak üzere bu hükümleri koyduk.

İşte bunda haram kılmanın ancak bir günah sebebiyle olduğuna bir delil vardır. Çünkü haram kılmak bir darlıktır. Genişlik terk edilip harama gidiş, ancak yapılanlardan dolayı sorumlu tutulmak halinde sözkonusu olur.

 

"Şüphesiz Biz doğru söyleyenleriz." Şu yahudiler hakkında kendilerine haram kıldığımızı belirttiğimiz etler ve yağlara dair haberlerimizde doğru söylüyoruz.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

En’am 147

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR