EN’AM 122 |
أَوَ
مَن كَانَ
مَيْتاً
فَأَحْيَيْنَاهُ
وَجَعَلْنَا
لَهُ نُوراً
يَمْشِي
بِهِ فِي النَّاسِ
كَمَن مَّثَلُهُ
فِي
الظُّلُمَاتِ
لَيْسَ
بِخَارِجٍ
مِّنْهَا
كَذَلِكَ زُيِّنَ
لِلْكَافِرِينَ
مَا
كَانُواْ
يَعْمَلُونَ |
122. Ölü iken
kendisini dirilttiğimiz, insanlar arasında ona onunla yürümesi için nur
verdiğimiz kimse, içinden çıkamayacağı karanlıklarda kalan kimse gibi midir?
Kafirlere, işledikleri işleri böylece süslü gösterildi.
Yüce Allah'ın: "Ölü
iken kendisini dirilttiğimiz" anlamındaki buyruğunda yer alan; "Kimse
... mi" de ki "vav" harfini cumhur üstün olarak okumuştur.
Başına da soru hemzesi gelmiştir. el-Müseyyebi, Nafi' b. Ebi Nuaym'den, "vav"
harfini sakin olarak okuduğunu rivayet etmektedir. en-Ne hhas der ki: Bunun
manaya hamledilmiş olması da mümkündür. Yani, dikkatle bakın ve düşünün ben,
Allah'tan başka bir hakim mi arayacakmışım? (114. ayet-i kerimeye işaret
etmektedir).
"Vav" harfinin
sakin olarak kıraatinin şu anlama geldiği söylenmiştir: O, nutfe iken ölü idi.
Biz de ona ruh üflemek suretiyle onu dirilttik. Bu açıklamayı İbn Bahr
nakletmektedir. İbn Abbas da şöyle demektedir: Kafir iken kendisine hidayet
verdiğimiz kimse gibi midir? ... Ayet-i kerime, Hamza b. Abdulmuttalib ile Ebu
Cehil hakkında nazil olmuştur.
Zeyd b. Eslem ve
es-Süddi, "kendisini dirilttiğimiz" ile kastedilen Ömer (r.a.)'dır.
"Karanlıklarda kalan kimse" ise, Ebu Cehil'dir -Allah'ın laneti
üzerine olsun- demektedir.
Doğrusu; bunun, mü'min
ve kafir herkes hakkında umumi olduğudur. Şöyle de açıklanmıştır: Cahilliği
sebebiyle ölü iken kendisini ilim ile dirilttiğimiz kimse ... Kimi ilim ehli de
bu açıklamanın doğruluğuna delalet eden Basralı şairlerden birisine ait şu
beyitleri nakletmektedir: "Bilgisizlik, bilgisizler için ölümden önce bir
ölümdür, Cesetleri kabirlerden önce kabirdir onların ilimle hayat bulmamışsa
bir kişi ölüdür, Artık öldükten sonra dirilişe kadar onun için diriliş
olmaz."
"Nur" hidayet
ve imanı ifade eder. el-Hasen ise Kur'an demektir, diye açıklamıştır. Hikmet
anlamına geldiği söylendiği gibi, Yüce Allah'ın: "Nurlarını önlerinde ve
sağlarında koşar görürsün" (el- Hadid, 2) buyruğu ile: "Bize bakın da
sizin nurunuzdan aydınlanalım" (el-Hadid, 13) buyruğunda sözü geçen nurdur,
diye de açıklanmıştır.
"İnsanlar arasında
ona, onunla" yani o nur ile "yürümesi için nur verdiğimiz kimse ...
karanlıklarda kalan kimse gibi midir?" Bu buyrukta yer alan; "Kimse
gibi midir" buyruğu, (...) anlamında olup, buradaki (ikinci "gibi"
anlamını veren); (...) fazladan gelmiştir. Mesela, konuşma esnasında; "Ben
senin gibisine ikram ederim," ifadesi "Sana ikram ederim"
anlamındadır. Yüce Allah'ın "Cezası ... öldürdüğü hayvanın benzeri bir
hayvan ... " (el-Maide, 95) ile; "Onun gibi hiç bir şey yoktur"
(eş-Şura, 11) buyrukları da böyledir.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Hiç böylesinin misali karanlıklarda bulunan kimsenin misali gibi
olur mu? (...) ile (...); Gibi, aynı anlamdadır.
"Kafirlere
işledikleri işler böylece süslü gösterildi." Yani şeytan onlara putlara
ibadeti süslü gösterdi ve kendilerine müslümanlardan daha üstün oldukları
vehmini verdi.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN