ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

EN’AM

70

وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَعِباً وَلَهْواً وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ

أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللّهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لاَّ يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُواْ بِمَا كَسَبُواْ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ

 

70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinip dünya hayatının aldatmış olduğu kimseleri terk et. Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçisi olmayan her bir nefsin, kazandıkları yüzünden helake sürüklenmemesi için sen, onunla hatırlat. Ne kadar fidye verse de ondan alınmaz. Onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. inkar edegeldiklerinden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.

 

Yani sen kalbini onlarla meşgul etme. Çünkü onlar, -sen kendilerine öğüt vermekle emrolunmuş olsan dahi- inatlaşan, işi yokuşa süren kimselerdir. Katade der ki: Bu buyruk mensuhtur. "Müşrikleri artık nerede bulursanızöldürün"(et-Tevbe, 5) buyruğu ile neshedilmiştir. "Bir oyuncak ve bir eğlence"nin anlamı senin davet etmiş olduğun dini alay konusu ederler demektir. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Onlar, kabul ettikleri din ile alayetmektedirler. Çünkü gereğince amel etmiyorlar.

 

Alay etmek (istihza) hiç bir dinde uygun görülmüş bir şey değildir. "Bir oyuncak ve bir eğlence" batıl ve şımarıklık şeklinde de açıklanmıştır. Bu kabilden açıklamalar daha önceden (el-En'am, 32. ayet, 1 ve 2. başlıklarda) geçmiş bulunmaktadır.

 

Oyun (un eğlenceden) önce zikredildiği yerler (Kur'an-ı Kerim'de) dört tanedir. Bu yerler de şöylece şiir halinde ifade edilmiştir: "(Önce) oyun (cak) ve (sonra) eğlence gelip de Bunun Kur'an-ı Kerim'de kaç yerde böyle geldiğini (sorarsan bil; ki): Birisi el-Hadid Süresi'nde (20. ayette) diğeri Kıtal Süresi'nde (Muhammed, 36) dir. el-En'am Süresi'nde ise (32 ve 70'de olmak üzere) iki yerdedir."

 

Burada "din"den kastın bayram olduğu da söylenmiştir. el-Kelbi şöyle demektedir: Yüce Allah her bir kavme ta'zim gösterecekleri ve Yüce Allah'a namaz kılıp ibadet edecekleri bir bayram tayin etmiştir. Her bir kavim bayram günlerini oyun ve eğlence edindiler. Bundan Muhammed (s.a.v.) ümmeti müstesnadır. Onlar bayram günlerini namaz, zikir ve sadaka verdikleri günler olarak bildiler. Cuma, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı günleri gibi.

Yüce Allah'ın: "Dünya hayatının aldatmış olduğu kimseleri" buyruğu dünya hayatından zahir olandan başkasını bilmeyen kimseleri "terket" demektir. " ... Kazandıkları (günahlar) yüzünden helake sürüklenmemesi için" rehin olarak alıkonulup helake teslim edilmemesi için "sen onunla" yani, Kur'an ile veya hesap ile "hatırlat." Bu şekildeki açıklama Mücahid, Katade, el-Hasen, İkrime ve es-Süddı'den nakledilmiştir.

 

(Helake sürüklenmek diye meali verilen:) ibsal: Kişinin helake teslim edilmesi demektir. Bu kelimenin sözlükte bilinen anlamı budur. (...) şeklinde aynı kökten gelen tabir: çocuğumu rehin bıraktım, demek olur. Avf b. el-Ahvas b. Cafer der ki: "Ve benim, işlediğimiz herhangi bir suç ve Döktüğümüz herhangi bir kan olmaksızın çocuklarımı rehin verişim ... "

 

Avf b. Cafer, Kuşeyroğullarından zengin birisi adına es-Suceyfe'nin iki oğlunun kan bedelini yüklenmek istemiş, onlar da: Biz senin bu işi yüklenmene razı olmuyoruz deyince, barış kastı ile çocuklarını onlara rehin vermişti. Nabiğa el-Cadi de şöyle demektedir: "Ve biz, el-Ufake'de Amir'i rehin verdik; ed-Derda'da olanlara karşılık rehin olarak;

Sonunda her ikisi de helak oldular."

 

ed-Derda ise, onlara ait bir askeri birliğin adıdır.

 

"Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçisi olmayan her bir nefsin ... " buyruğuna ait açıklamalar, daha önceden geçmiş bulunmaktadır. (Bk. el-Bakara, 48-49 ile 255 ve 257. ayetler ile; Al-i İmran, 68. ayetin tefsiri.)

 

Yüce Allah'ın: "Ne kadar fidye verse de ondan alınmaz" buyruğuna dair açıklamalar daha önce el-Bakara Süresi'nde (48-49. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

el-Hamim (kaynar su), oldukça sıcak su demektir. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Başları üzerinden oldukça kaynar su (el-hamım) dökülür"(el-Hac, 19); ''Onlar, bununla son derece sıcak su (el-Hamim) arasındagidip geleceklerdir. "(er-Rahman, 44)

 

Ayet-i kerime (nin hatırlatmayı emreden bölümü) kıtal ayeti ile nesih olmuştur. Bunun mensuh olmadığı da söylenmiştir. Çünkü Yüce Allah'ın: "Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinip ... kimseleri terket" buyruğu, Yüce Allah'ın: "Onları bırak yesinler, faydalansınlar" (el-Hicr, 3) buyruğu gibi bir tehdittir. Anlamı da; onlar için üzülme! Çünkü sana düşen sadece nefislerin helake teslim olunmasını hatırlatıp tebliğ etmekten ibarettir, şeklindedir. Çünkü, bu şekilde kendisini helake terkeden kimse, ona teslim etmiş ve rehin alınmış olur. İbsal'in asıl anlamının haram kılmak, yasaklamak olduğu da söylenmiştir. Bu da Arapların; bu sana haramdır, anlamında (...) şeklindeki ifadelerinden alınmıştır. Bu tabir, onların cennetten mahrum kılınmaları ve cennetin kendilerine haram kılınmış olması dolayısıyla bu anlamda kullanılmış olabilir. Şair der ki: "Sizin komşunuz bize haram ve yasak da Bizim komşumuz da, onun kocası da size helal, (öyle) mi?"

 

Buna göre burada ibsal, haram kılmak, yasak kılmak anlamındadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

En’am 71-73

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR