ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

EN’AM

8

/

10

وَقَالُواْ لَوْلا أُنزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌ وَلَوْ أَنزَلْنَا مَلَكاً لَّقُضِيَ الأمْرُ ثُمَّ لاَ يُنظَرُونَ 8

وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكاً لَّجَعَلْنَاهُ رَجُلاً وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِم مَّا يَلْبِسُونَ {9}

 وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُواْ مِنْهُم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ {10}

 

8. "Ona ne diye bir melek indirilmedi" dediler. Eğer Biz bir melek indirseydik, herhalde iş bitirilmiş olurdu. Ve sonra kendilerine bir süre verilmezdi.

9. Eğer onu bir melek yapsaydık, onu da elbette bir adam yapardık. Ve herhalde onları (başkalarını) düşürmekte oldukları şüpheye düşürürdük.

10. Andolsun, senden önce geçen peygamberlerle de alay edildi onlarla eğlenenleri, alaya aldıkları şey çepeçevre kuşatıverdi.

 

Yüce Allah'ın: "Ona ne diye bir melek indirilmedi, dediler" buyruğu, onlar böyle bir teklifte de bulunmuşlardı, demektir. "Ne diye ... medi". lafzı; ... medi, değil miydi, anlamındadır.

"Eğer Biz bir melek indirseydik, herhalde iş bitirilmiş olurdu" İbn Abbas der ki: Eğer onlar meleği asli suretinde görmüş olsalardı, onu görmeye tahammül gösteremeyeceklerinden mutlaka öleceklerdi. Mücahid ve İkrime; mutlaka kıyamet kopardı, diye açıklamışlardır. el-Hasen ve Katade, şöyle demişlerdir: Kökten imha edilmek azabıyla helak edilirlerdi. Çünkü Yüce Allah'ın sünneti, kim bir mucize ister de o mucize ona gösterildiği halde iman etmeyecek olursa, Allah'ın onu derhal helak etmesi şeklinde cereyan edegelmiştir.

"Ve sonra kendilerine bir süre verilmezdi" hiçbir şekilde onlara mühlet verilmez ve ertelenmezlerdi.

 

"Eğer onu bir melek yapsaydık, onu da elbette bir adam yapardık." yani, onlar meleği gerçek suretinde göremezlerdi. Meleği ancak kesif cisimler şeklinde mücessem bir hal aldıktan sonra görebilirlerdi. Çünkü, her bir tür, kendi türüne ısınır ve kendisinden başka türlerden nefret edip uzaklaşır.

 

Şanı Yüce Allah, eğer insanlara gönderdiği elçiyi bir melek olarak göndermiş olsaydı, ona yaklaşmaktan uzak dururlardı. Ona ısınamaz, yanaşmazlardı. Onun konuşmasından dolayı içlerine korku girer ve ondan çekinirlerdi. Bunun sonunda da onun sözüne kulak asamazlardı. Bu korku, ona soru sormalarına engel olurdu. Bu suretle de peygamber gönderme maslahatı herkese şamil olmazdı. Eğer elçi olarak gönderdiği o meleği melek suretinden çıkartıp, ona ısınsınlar ve onun yanında huzurları kaçmasın diye suretlerine benzer bir surete dönüştürmüş olsaydı, bu sefer: Sen bir melek değilsin, sen ancak bir insansın. Biz de sana iman etmiyoruz diyecekler ve eski hallerine döneceklerdi.

 

Melekler, peygamberlere insan suretinde gelirlerdi. Nitekim melekler, Hz. İbrahim ile Hz. Lut'a insan suretinde gelmişlerdi. Hz. Cebrail, Peygamber (s.a.v.)'e Dihye el-Kelbi suretinde gelirdi. Yani, eğer melek inmiş olsaydı, peygamberlere meleğin gelmesindeki adet üzere mutlaka onu da bir insan suretinde göreceklerdi. Eğer melek, asli suretinde inmiş olsaydı onu göremeyeceklerdi. Biz onu, bir insan suretinde göndermiş olsaydık, bu sefer işin içinden çıkamaz ve şöyle derlerdi: Bu da senin gibi bir sihirbazdır.

 

ez-Zeccac der ki: Yüce Allah'ın: "Ve herhalde onları ... şüpheye düşürürdük. " buyruğu, onların başkanları, zayıf ve güçsüzlerini içine düşürdükleri şüphe gibi bir şüpheye düşürürdük, demektir. Çünkü başkanlar zayıflara: Muhammed bir insandır. Onunla sizin aranızda bir fark yoktur, diyorlar ve böylelikle onları şüphe ve tereddüde düşürüyorlardı. Yüce Allah onlara, eğer insan suretinde bir meleği indirmiş olsaydı, yaptıkları gibi yine şüphe ve karışıklığa düşürmek için bir yollarının bulunacağını bildirmektedir.

 

(...): Karıştırmak demektir. Mesela; (...): İşi ona karışık gösterdim denilir. Bu kelime ise aslında elbise ve benzeri şeylere bürünüp örtünmek anlamındadır. Yüce Allah ''Şüpheye düşürürdük" diye buyurmak suretiyle bunu kendisine izafe etmesi, yaratma cihetiyledir. Buna karşılık: "Başkalarını düşürmekte oldukları" buyruğunda da fiili kendilerine izafe etmesi ise kesb yönüyledir.

 

Daha sonra Yüce Allah, Peygamberine -salat ve selam ona- teselli vermek ve gönlünü hoş etmek üzere: "Andolsun senden önce geçen peygamberlerle de alayedildi ... kuşatıverdi" diye buyurmaktadır. Yani, peygamberleriyle alayetmelerinin bir cezası olarak, o peygamberlerin ümmetlerine helak edilmeleriyle sonuçlanan azap indi.

 

(...): İndi, (mealde; kuşattı) anlamındadır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: ''Kötü tuzak ancak sahiplerini kuşatır. "(Fatır, 43)

 

Yüce Allah'ın: " ... dıkları" buyruğundaki; (...); (...) anlamındadır.

Mastar anlamında olduğu da söylenmiştir. Alaylarının akibeti kendilerini çepeçevre kuşattı, demek olur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

En’am 11-12

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR