MAİDE 90 / 92 |
يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُواْ
إِنَّمَا
الْخَمْرُ
وَالْمَيْسِرُ
وَالأَنصَابُ
وَالأَزْلاَمُ
رِجْسٌ مِّنْ
عَمَلِ
الشَّيْطَانِ
فَاجْتَنِبُوهُ
لَعَلَّكُمْ
تُفْلِحُونَ
{90} إِنَّمَا
يُرِيدُ الشَّيْطَانُ
أَن يُوقِعَ
بَيْنَكُمُ
الْعَدَاوَةَ
وَالْبَغْضَاء
فِي الْخَمْرِ
وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ
عَن ذِكْرِ
اللّهِ
وَعَنِ الصَّلاَةِ
فَهَلْ
أَنتُم
مُّنتَهُونَ
{91} وَأَطِيعُواْ اللّهَ
وَأَطِيعُواْ
الرَّسُولَ
وَاحْذَرُواْ
فَإِن
تَوَلَّيْتُمْ
فَاعْلَمُواْ
أَنَّمَا
عَلَى رَسُولِنَا
الْبَلاَغُ
الْمُبِينُ {92} |
90. Ey
iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir.
Artık bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.
91.
Muhakkak şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakmak, sizi Allah'ı
anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
92.
Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz,
biliniz ki, Peygamberimize düşen açıkça tebliğden ibarettir.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
onyedi başlık halinde sunacağız:
1- Ayet-i Kerimelerde Yasaklanan
Hususlar:
2- içkinin Tedrici Olarak Haram Kılımşı
ve Nüzul sebebi:
3- içkiyi Haram Kılan Ayetlerin
inişinden Önceki Durum
4- Rics:
5- Bu Pis Şeylerden Uzak Durma Gereği:
6- içki'nin Necaseti:
7- Uzak Durmanın Kapsamı:
8- içki ve Diğer Necis Şeyleri Satmanın
Hükmü:
9- Şarabı Sirkeye Dönüştürmenin Hükmü:
10- Şarap Kendiliğinden Sirkeye
Dönüşürse:
11- Şarabın Mülkiyet Altına
Alınabileceği Görüşü Zayıftır:
12- Zar ve Satranç Oyunları da
Haramdır:
13- Nesih Hükmünün Mükellef Açısından
Sübutu için Nasih Hükmün Varlığı Yeterli midir?
14- içki ve Kumarın Zararları ve 91.
Ayetin Nüzul Sebebi:
15- Şeytan, Allah'ı Anmaktan ve Namaz
Kılmaktan da Alıkoymak ister:
16- Şarap, Kumar ve Benzerlerinden
Vazgeçiş:
17- Allah'a ve Resule itaat'ın Gereği:
1- Ayet-i Kerimelerde
Yasaklanan Hususlar:
Yüce Allah'ın: "Ey
iman edenler" buyruğu, bütün mü'minlere bu hususları terketmeye dair bir
hitaptır. Zira bunlar, cahiliye döneminden beri yapageldikleri ve nefislere
hakim olan birtakım arzu ve kötü adetlerden ibaretti. Mü'minlerden pek çok
kimsenin nefislerinde henüz bunlardan bir takım kalıntılar devam ediyordu.
ibn Atiyye der ki:
Kuşları uçurtma ve böylelikle bundan geleceğe dair hükümler çıkarma hevesleri,
kitaplardan fal bakma ve buna benzer günümüz insanlarının yaptıkları şeyler de
bu kabildendir.
İçki (el-Hamr) henüz
haram kılınmamıştı. içkinin haram kılınışı ise, Uhud vak'asından sonra,
hicretin üçüncü yılında olmuştu. Uhud vak'ası ise hicretin üçüncü yılı Şevval
ayında cereyan etmişti. Hamr kelimesinin türeyişi ile ilgili açıklamalar, daha
önceden (el-Bakara 219. ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Yine kumar
(el-Meysir)'in türediği köke dair açıklamalar da el-Bakara Suresi'nde (219.
ayet, 4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Ayet-i kerimede geçen
"el-Ensab"ın putlar olduğu söylendiği gibi, zar ve satranç olduğu da
söylenmiştir. Bu ikisine dair açıklamalar ise, Yunus Suresi'nde Yüce Allah'ın:
''Artık haktan sonra dalaletten başka geriye ne kalır" (Yunus, 32. ayetin
tefsirinde, 5. başlıkta) buyruğu açıklanırken gelecektir.
el-Ezlam ise, fal
oklarıdır. Yine buna dair açıklamalar, bu sı'lrenin baş tarafında (3. ayetin
tefsirinde 18. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Denildiğine göre, bunlar,
Beytullah'da beyt'in bakıcıları ve putların hizmetkarları yanında
bulunuyorlardı. Kişi, herhangi bir ihtiyacını karşılamak istediğinde, gelir ve
bu oklardan birisini çekerdi. Şayet üzerinde: "Rabbim bana emretti"
yazısı bulunan ok çıkarsa, hoşuna gitsin veya gitmesin o ihtiyacı olan şeyi
karşılamaya giderdi.
2- içkinin Tedrici
Olarak Haram Kılımşı ve Nüzul sebebi:
İçkinin haram kılınışı,
tedricı bir şekilde ve birçok olay münasebetiyle gerçekleşmişti. Çünkü İslamdan
önce, araplar içki içmeye çok düşkün idiler. İçki hakkında ilk nazil olan
buyruk: "Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: ikisinde de hem büyük bir
günah, hem de insanlar için bazı faydalar vardır" (el-Bakara, 219)
buyruğudur. Yani, içki ticaretinde bazı faydalar vardır, demektir.
Bu ayet-i kerime nazil
olunca kimi insanlar, içki içmeyi terk ettiler ve:
Büyük günahı bulunan bir
şeye ihtiyacımız yoktur, dediler. Kimileri de içki içmeyi terk etmeyip: Biz, bu
içkinin menfaatini alalım, günahını terk edelim, dediler.
Bu sefer:
"Sarhoşken ... namaza yaklaşmayın" (en-Nisa, 43) ayeti nazil oldu.
Yine bazı kimseler içki içmeyi terketti ve bizi namazdan alıkoyan birşeye
ihtiyacımız yoktur, dediler.
Diğer bazıları ise:
"Ey iman edenler,! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis
işlerindendir" (mealindeki) bu ayet-i kerime nazil oluncaya kadar içmeye
devam ettiler. Bu ayet-i kerimenin nüzulü ile birlikte içki içmek onlar için
kesin olarak haram oldu. O kadar ki, kimileri: Allah, şaraptan daha kesin ve
ağır bir ifadeyle herhangi bir şeyi haram kılmış değildir, dediler.
Ebu Meysere der ki: Bu
ayet-i kerimenin inişine sebep, Ömer b. el-Hattab'dır. Çünkü o, Peygamber
(s.a.v.)'a içkinin kusurlarını zikretmiş ve içki içmekten dolayı insanların
başına gelenleri anlatmıştı. Haram kılınması için de Yüce Allah'a dua etmiş ve:
Allah'ım, içki hususunda bize rahatlatıcı açıklamalarda bulun, diye dua
etmişti. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil olmuş, Hz. Ömer de: Vazgeçtik,
vazgeçtik demişti. Bu husus, el-Bakara Süresi (219. ayetin tefsirinde) en-Nisa
Süresi'nde (43. ayet 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Ebu Davud, İbn Abbas'tan
şöyle dediğini rivayet eder: "Ey iman edenler! sarhoşken ...
namazayaklaşmayınız"(en-Nisa, 43) ile: "Sana içkiyi ve kumarı
sorarlar, de ki: ikisinde de hem büyük bir günah, hem de insanlar için bazı
faydalar vardır" (el-Bakara, 219) ayetlerini el-Ma ide Süresi'nde bulunan:
"İçki, kumar, putlar ve fal okları ... " ayeti nesh etmiş
bulunmaktadır.
Müslim'in Sahih'inde de
Sa'd b. Ebi Vakkas'tan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Kur'an-ı Kerim'den
bazı ayetler benim hakkımda nazil olmuştur ... Bu arada şunu da zikretti.
Ensar'dan bir topluluğun yanına gittim. Bana: Gel sana yemek yedirelim ve şarap
içirelim, dediler. Bu ise, şarabın haram kılınışından önce idi. Onlarla beraber
bir bostana gittik. Yanlarında kızartılmış bir deve başı ile bir tulum şarap
vardı. Onlarla birlikte yedim, içtim. Yanlarında ensar ve muhacirlerden söz
edildi, Muhacirler ensardan hayırlıdır, dedim. Adamın birisi, devenin çene
kemiğini alarak onunla bana vurdu ve burnumu yaraladı. -Bir rivayette- de
burnumu çatlattı denilmektedir. Sa'd'ın burnu çatlak kalmıştı. Bunun üzerine
Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına gittim, durumu bildirdim. Bu sebeple de Yüce
Allah benim hakkımda -yani, kendisi hakkında şarapla ilgili olarak-:
"İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Artık
bunlardan kaçının ... " buyruğunu indirdi.
3- içkiyi Haram Kılan
Ayetlerin inişinden Önceki Durum
Bu hadisler, içki
içmenin o dönemlerde mübah, uygulamada ve onlar tarafından reddolunmayacak ve
değiştirilmesine gerek görülmeyecek şekilde bir maruf (uygun görülen bir iş)
olduğunu göstermektedir. Peygamber (s.a.v.)'ın de bunu ikrar ettiği (ses çıkarmadığı)na
delalet etmektedir. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur. Zaten az önce de geçtiği
üzere, en-Nisa suresindeki: "Sarhoşken namaza yaklaşmayınız" ayeti de
buna delalet etmektedir.
Acaba, sarhoş edecek
miktarı içmek onlar için mübah mıydı? Hz. Hamza ile ilgili hadis, bu hususta
gayet açıktır: Hz. Hamza, Hz. Ali'ye ait iki dişi devenin böğürlerini delmiş,
hörgüçlerini kesmişti. Hz. Ali de durumu Peygamber (s.a.v.)'a haber verince,
Hz. Hamza'nın yanına geldi. Hz. Hamza, Peygamber'e karşı gösterilmesi gereken
saygı ve ihtimama uymayan ağır bir takım sözler sarfetti. Bu ise Hz. Hamza'nın
sarhoşluk veren içki dolayısıyla aklının başından gittiğine delalet etmektedir.
Bundan dolayı, hadisi rivayet eden şöyle demektedir: Rasulullah (s.a.v.) Hz.
Hamza'nın sarhoş olduğunu anladı. Sonra Peygamber (s.a.v.), Hz, Hamza'nın bu
yaptığına karşı çıkmadığı gibi, bundan dolayı azarlamadı. Ne sarhoşken, ne de
daha sonra böyle bir şey yaptı. Hatta Hz. Hamza: Siz babamın kölelerinden başka
bir şey misiniz ki deyince, gerisin geri dönüp yanından çıkıp gitmişti.
Bu ise, usulcülerin
söyledikleriyle naklettiklerine uygun düşmemektedir.
Çünkü onlar şöyle
derler: Sarhoşluk bütün şeriatlerde haram idi. Çünkü şeriatler kulların
maslahatları içindir. Onları fesada götürmek için değildir. Bütün maslahatların
aslı ise akıldır. Nitekim bütün fesatların asıl kaynağı aklın gidişidir, o
halde aklı gideren, yahut aklı karıştıran herşeyin yasaklanması gerekir. Ancak,
Hz. Hamza ile ilgili bu hadis, Hz. Hamza'nın içki içmekle sarhoş olmayı kastetmediği,
fakat bu hususta içki çabuk etki göstererek aklını örttüğü de ihtimal
dahilindedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
4- Rics:
Yüce Allah'ın:
"Rics: Pis" buyruğu ile ilgili olarak İbn Abbas, bu ayet-i kerimedeki
"rics"in gazab olduğunu söylemiştir. Kokuşmuş, necaset ve pisliklere
de "rics" denilebilir. "Ze" harfi ile "ricz" ise,
yalnızca azab anlamındadır. "Riks" sadece necaset hakkında
kullanılır. Rics ise her ikisi hakkında da kullanılır.
"Şeytanın pis
ışlerindendir" buyruğunun anlamı ise, şeytan bu işe itmek ve o işi süslü
göstermek suretiyle bunu yapar, demektir.
Şöyle de denilmiştir: Bu
hususta kendisine uyuluncaya kadar bütün bu işleri baştan beri ilk yapan
şeytanın kendisidir.
5- Bu Pis Şeylerden
Uzak Durma Gereği:
Yüce Allah: "Artık
bunlardan kaçının" diye buyurmakla, bunları uzaklaştırın, bir kenara
bırakın, demek istemektedir. Böylelikle Yüce Allah, bu işlerden uzak durmayı
emretmektedir. Hadislerdeki nasslar ve ümmetin icmaı ile birlikte bu emir
sigası sonucunda, "uzak durmak" haram kılmak manasında olmuştur. İşte
içki bununla haram kılınmış oldu. Müslüman ilim adamları arasında Maide
Süresi'nin içkiyi haram kılan buyruğu ihtiva ettiği hususunda görüş ayrılığı
yoktur. Yine bu sürenin, Medine'de son inen sürelerden olduğu kabul edilmiştir.
Bununla birlikte leşin, kanın ve domuz etinin haram kılındığı buyruklar ise,
Yüce Allah'ın: "De ki: Bana vahyolunanlar arasında ... başka haram
kılınmış birşey bulmuyorum'' (el-En'am, 145) buyruğu ile diğer ayetlerde haber
kipi şeklinde varid olmakla birlikte içki hakkında bu haram kılma nehiy ve bir
yasak şeklinde varid olmuştur ki, bu da haram kılmanın en kuvvetli ve en
pekiştirilmiş ifade şeklidir.
İbn Abbas şöyle
demektedir: İçkinin haram kılındığına dair buyruk nazil olunca Rasülullah (s.a.v.)'ın
arkadaşları, biri diğerinin yanına giderek şarap haram kılındı ve şirke denk
kılındı, dediler. Yani, Yüce Allah şarabın haram kılınışını, putlar için hayvan
kesmek ile birlikte zikretmiştir ki, bu bir şirktir.
Daha sonra Yüce Allah:
"Ta ki, kurtuluşa eresiniz" buyruğu ile de kurtuluşa ermeyi bu
emirlere bağlı kalarak zikretmiştir. Bu da vücubun (yani, bu emirlere bağlı
kalışın) te'kidine delalet etmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
6- içki'nin Necaseti:
İçkinin (hamrın) haram
kılınıp, şeriatın onu pis görmesi, hakkında "rics " tabirini kullanıp
ondan uzak durmayı emretmiş olmasından cumhur, onun necis olma hükmünü de
anlamıştır. Ancak bu hususta Rabia, el-Leys b. Sa'd, Şafii'nin arkadaşı
el-Müzenı, müteahhir Bağdat'lı kimi ilim adamları bu hususta onlara muhalefet
edip, içkinin tahir olduğu görüşünü kabul etmişler; haram kılmanın, yalnızca
onu içmek olduğunu söylemişlerdir. Said b. el-Haddad el-Kuravı de şarabın
temizliğine, Medine yollarında dökülüşünü delil göstermiş ve şöyle demiştir:
Eğer necis olsaydı, ashab (Allah hepsinden razı olsun) bu işi yapmaz ve
Peygamber yollarda def'i hacette bulunmayı yasakladığı gibi bunu da yasaklardı.
Buna şöyle cevap
verilir: Ashab-ı kiramın bu işi yapmasının sebebi, şarabı içine dökecekleri
giderlerinin ve kuyularının olmayışından dolayıdır. Zira, onların çoğunlukla
görülen durumları, evlerinde helalarının bulunmayışı şeklindeydi. Nitekim Aişe
(r.anha) da evlerde hela edinmekten tiksiniyor olduklarını ifade etmiştir.
Dökülmek kastıyla
şarabın Medine dışına taşınması ise, bir külfet ve bir zorluktur. Diğer
taraftan böyle bir işe kalkışmak, derhal yapılması vacib olan bir işi de
ertelerdi. Ayrıca, bunun pisliğinden sakınmak da mümkündü. Çünkü Medine'nin
yolları genişti. Şarap da öyle yolun her tarafını kaplayacak nehir gibi akacak
şekilde fazla değildi. Aksine, sakınmanın mümkün olduğu bazı yerlerde şarap
akmıştı. Diğer taraftan bunun, Medine yollarında açıktan açığa dökülmesi gibi
bir faydası vardı. Haram kılınması muktezasınca onun telef edilmesi ve ondan
yararlanmamak şeklindeki uygulamanın yaygınlık kazanması gibi. Nitekim,
insanlar da bunu peş peşe yapmış ve bu husus da aynı davranışı göstermişlerdi.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Denilse ki: Necis olmak
şer'i bir hükümdür. Bu hususta ise bir nass yoktur. Bir şeyin haram kılınması
ise necis olmasını gerektirmez. Şeriatta haram olup da necis olmayan nice şey
vardır.
Deriz ki: Yüce Allah'ın:
"Rics" buyruğu, içkinin necis olduğuna delalet etmektedir. Çünkü
rics, dilde necaset demektir. Diğer taraftan eğer biz hakkında nass
bulmadığımız sürece bir hüküm vermemek gibi bir kaideye riayet edecek olursak,
şeriat işlemez hale gelir. Çünkü, şeriatteki nasslar azdır. Sidiğin, kazuratın,
kanın, meytenin ve bundan başka birtakım şeylerin necis olduklarına dair hangi
nass vardır? Bunlar, ancak ifadelerin zahirlerinden, umumlarından ve
kıyaslardan anlaşılır. el-Hac Süresi'nde (30-31. ayet, 3. başlık ve devamında)
bu hususa dair açıklamalar, Yüce Allah'ın izniyle- gelecektir.
7- Uzak Durmanın
Kapsamı:
Yüce Allah'ın:
"Artık bunlardan kaçının" buyruğu, hiçbir şekilde ve herhangi bir şey
ile yararlanmamak üzere, mutlak olarak kaçınıp uzak durmayı gerektirmektedir.
Ne içmek suretiyle, ne satmak, ne sirkeye dönüştürmek, ne tedavi ve ne de başka
herhangi bir yolla. Bu konuda varid olmuş hadisler de buna delalet etmektedir.
Müslim'in İbn Abbas'tan
rivayetine göre bir adam, Rasulullah (s.a.v.)'e şarap dolu bir kırbayı hediye
etti. Rasulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi: "Allah'ın bunu haram kıldığını
biliyor musun?" Adam: Hayır deyince, (İbn Abbas) dedi ki: Bir adama
gizlice bir şey söyledi. Rasulullah (s.a.v.) ona: "Ona ne
fısıldadın?" diye sordu. Adam: Ben ona bu şarabı satmasını söyledim. Hz.
Peygamber şöyle buyurdu: "Onu içmeyi haram kılan, onu satmayı da haram kılmıştır."
Bunun üzerine adam kırbayı açtı ve içinde ne varsa boşalıncaya kadar öylece
tuttu.
İşte bu, söylediğimize
delalet eden bir hadis-i şeriftir. Zira, onda caiz olan herhangi bir fayda ve
menfaat bulunsaydı, Rasulullah ölü koyun ile ilgili olarak: "Niçin postunu
alıp tabaklamadınız da ondan yararlanmadınız." dediği gibi mutlaka
açıklardı.
8- içki ve Diğer Necis
Şeyleri Satmanın Hükmü:
Müslümanlar, içki ve kan
satımının haram olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Bunda ise, pisliklerin, sair
necasetlerin ve yenilmesi helal olmayan şeylerin satışının da haram olduğuna
bir delil vardır. İşte bundan dolayı -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır- Malik,
hayvan pisliklerinin satışını mekruh görmüştür. İbnü'l-Kasım ise, faydalı oluşu
dolayısıyla buna ruhsat vermiştir. Ancak kıyas, Malik'in görüşü
doğrultusundadır. Şafii'nin görüşü de böyledir. Ayrıca bu hadis de bunun
doğruluğuna delalet etmektedir.
9- Şarabı Sirkeye
Dönüştürmenin Hükmü:
Fukaha'nın cumhuru,
şarabı sirkeye dönüştürmesinin kimseye caiz olmadığını kabul etmişlerdir.
Şayet, şarabı sirkeye dönüştürmek caiz olsaydı, Rasulullah (s.a.v.) adamın
kırbasının ağzını açıp şarabı dökmesine imkan vermezdi. Çünkü sirke bir maldır.
Malın boşa harcanması, zayi edilmesi ise yasaklanmıştır. Hiçbir kimse de
müslümana ait bir şarabı döken kişinin, müslümana ait bir malı telef ettiğini
söylememektedir. Osman b. Ebi'l-As'da bir yetime ait bir şarabı dökmüştür.
Peygamber (s.a.v.)'dan şarabı sirkeye dönüştürmek hususunda izin istenmiş,
fakat kendisi: " Hayır" diyerek bunu yasaklamıştır. Hadis ehli ile
Rey ehlinden ilim adamlarından bir kesim bu kanaattedir. Suhnun b. Said de buna
meyletmiştir.
Bir başka kesim ise
şöyle demektedir: Şarabın sirkeye dönüştürülmesinde bir mahzur olmadığı gibi,
bir insanın müdahelesiyle veya başka bir yolla sirkeye dönüşmüş şaraptan
yemenin de mahzuru yoktur. Bu, es-Sevri, el-Evzai, el-Leys b. Sa'd ve
Kufe'lilerin görüşüdür.
Ebu Hanife der ki: Şayet
şaraba misk ve tuz atar, bu da bir çeşit marmelata dönüşür ve şarap halinden başka
bir hale geçerse caizdir. Fakat, marmelat hususunda Muhammed b. Hasan ona
muhalefet ederek şöyle demektedir: Şaraba ancak sirkeye dönüştürmek için
müdahale yapılır.
Ebu Ömer (b.
Abdi'l-Berr) der ki: Iraklılar, şarabın sirkeye dönüştürülmesi hususunda
Ebu'd-Derda'yı delil gösterirler. Bu rivayet, Ebu İdris el-Havlani'den, o,
Ebu'd-Derda'dan pek kuvvetli olmayan bir yolla rivayet edildiğine göre,
Ebu'd-Derda, şaraptan dönüşmüş marmelatı yer ve: Güneş ile tuz bunu tabakladı,
dermiş. Ancak, Ömer b. el-Hattab ve Osman b. el-As, şarabın sirkeye
dönüştürülmesi hususunda ona muhalefet ettiği gibi, sünnetin varid olduğu yerde
herhangi bir kimsenin görüşü delil teşkil edemez. Başarı Allah'tandır.
Şarabın sirkeye
dönüştürülmesinin yasaklanışının, şarabın haram kılındığı ilk sıralarda,
İslam'ın (bu yasağın) ilk yıllarında olma ihtimali de vardır. Böylelikle, şarap
içmenin yasaklanışı üzerinden fazla bir zaman henüz geçmediği için, şarap
alıkoymaya kimse devam etmesin. Bu ise, bu konudaki alışkanlığa son vermek istemekten
dolayı idi. Eğer durum böyle idiyse, o takdirde buradaki yasak, şarabın sirkeye
dönüştürülmesiyle ilgili olmadığı gibi, şarabın dökülmesi emrinin verilmesi,
sirkeye dönüştürülmesinden sonra yenilmesine de engel teşkil etmez.
Eşheb de Malik'ten şöyle
dediğini rivayet etmektedir: Hıristiyan bir kimse, bir şarabı sirkeye
dönüştürecek olursa, onu yemenin bir mahzuru yoktur, Aynı şekilde müslüman bir
kimse de onu sirkeye dönüştürüp Allah'tan mağfiret taleb ederse yine hüküm
böyledir. Bu rivayeti ise, İbn Abdi'l-Hakem Kitabında zikretmektedir.
Fakat, sahih olan
Malik'in, İbnü'l-Kasım ve İbn Vehb'in rivayetine göre söylediği: Müslümanın,
sirkeye dönüştürmek kastıyla şaraba müdahale etmesi de helal değildir, onu
satması da helal değildir; ama, o şarabı tutup döksün, şeklindeki sözüdür.
10- Şarap
Kendiliğinden Sirkeye Dönüşürse:
Malik'in ve
arkadaşlarının: Eğer şarap kendiliğinden sirkeye dönüşecek olursa, o sirkeyi
yemenin helal olduğu hususunda farklı görüşleri yoktur. Bu, Ömer b. el-Hattab,
Kabisa, İbn Şihab ve Rabia'nın görüşü olduğu gibi; Şafii'nin iki görüşünden
birisi de böyledir. Ayrıca Şafii mezhebine mensub ilim adamlarının çoğunluğunun
kanaatine göre Şafii'nin mezhebinden çıkartılan sonuç da budur.
11- Şarabın Mülkiyet
Altına Alınabileceği Görüşü Zayıftır:
İbn Huveyzimendad,
şarabın mülk edinilebileceğini zikretmektedir. O, bu görüşe, şarap vasıtasıyla
boğaza tıkanan lokmaların giderilebileceğini ve yangının söndürülebileceğini
söyleyerek varmıştır. Ancak bu, Malik'e ait olduğu bilinmeyen bir nakildir.
Bilakis bu, şarabın tahir olduğu görüşünü kabul edenlerin kanaatine göre
verilebilecek bir hükümdür. Eğer şarabı mülk edinmek caiz olsaydı, Peygamber
(s.a.v.) onun dökülmesini emretmezdi. Aynı şekilde, mülkiyet bir tür menfaat
sağlamaktır. Onu dökmek suretiyle de bu menfaat iptal edilmiştir. Hamd, Allah'a
mahsustur.
12- Zar ve Satranç
Oyunları da Haramdır:
Bu ayet-i kerime, kumar
olsun olmasın, zar ve satranç oyunlarının haram olduğuna delalet etmektedir. Çünkü
Yüce Allah, şarabı haram kıldığı buyruğunda bunun haram kılınışına sebep teşkil
eden hususu da şöylece açıklamaktadır: "Ey iman edenler! İçki, kumar ...
şeytanın pis işlerindendir." Bu ayet-i kerimeden sonra da: "Muhakkak
şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ... ister" diye
buyurmaktadır.
Her bir oyunun azı,
çoğunu da arkasından getirir ve bu oyuna dalanlar arasında kin ve düşmanlığı
salar. Allah'ı zikretmekten, namazdan alıkoyar. O halde bu oyunlar da şarap
gibidir. Böyle olmaları tıpkı içki gibi haram olmalarını gerektirmektedir. İçki
içmek sarhoşluk verir. Sarhoşken ise namaz kılınamaz. Ancak, zar ve satranç
oyunlarında bu özellik yoktur; denilse;
Buna şöyle cevap
verilir: Şanı Yüce Allah, içki ve kumarı haramlık hükmünde bir arada zikretmiş,
her ikisini de insanlar arasında düşmanlık ve kin salmakla nitelendirmiş,
Allah'ı zikretmekten, namazdan alıkoyduklarını ifade buyurmuştur.
Bilindiği gibi şarap
sarhoşluk vermekle birlikte, kumar sarhoşluk vermez.
Ancak, bu hususta içki
ve kumarın birbirlerinden ayrı olmaları,-taşıdıkları ortak özellikler
dolayısıyla- Allah nezdinde haram kılınmaları bakımından aynı seviyede
olmalarına engel değildir. Yine şarabın azı sarhoşluk vermez. Tıpkı zar ve
satranç oynamanın sarhoşluk vermediği gibi. Ama, şarabın azı da çoğu gibi
haramdır. O halde, sarhoşluk vermese dahi zar ve satrançla oynamanın şarap gibi
haram olmasına karşı çıkılamaz. Diğer taraftan oyuna başlamakla birlikte gaflet
insanı sarar. Kalbi istila eden bu gaflet ise sarhoşluğun yerini tutar. Şayet
şarap sarhoşluk verip bu sarhoşluk sonucunda namazdan alıkoyduğu için haram
kabul ediliyorsa, o halde insanı gaflete düşürüp, bunun sonucunda da namazdan
alıkoyduğundan dolayı zar ve satrançla oynamak da haram kabul edilmelidir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
13- Nesih Hükmünün
Mükellef Açısından Sübutu için Nasih Hükmün Varlığı Yeterli midir?
Hz. Peygambere bir şarap
tulumu hediye eden kişi ile ilgili hadis, (içkinin helal olduğunu ifade eden
buyrukları) nesh edici buyruğun, o kişiye varmamış olduğuna; onun o da önceki
mübahlığı esas alarak hareket ettiğine delalet etmektedir. İşte bu şuna
delildir: Bazı usul alimlerinin söylediği gibi hüküm, nesh edici buyruğun
varlığı ile kalkmaz. Bu hadisin de delalet ettiği gibi, nesh edici buyruğun
mükellefe varmasıyla kalkar. Sahih olan görüş de budur. Çünkü Peygamber
(s.a.v.) o kişiyi azarlamamış, bunun yerine ona hükmü açıklamıştır. Zira o, ilk
buyruk gereğince amel etmekle muhataptır. Muhatap olduğu o buyruğu terkedecek
olsaydı, isyankar olunacağı hususunda görüş ayrılığı yoktur. Her ne kadar
neshedici buyruk fiilen varid olmuşsa da bu böyledir.
Nitekim Kuba mescidinde
namaz kılanlar için de böyle olmuştur. Onlar, haberci gelip kendilerine,
(Beytü'l-Makdis'e yönelerek namaz kılmayı) nesh eden buyruğun indiğini
bildirinceye kadar, Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılıyorlardı. Haber
kendilerine gelince, Ka'be'ye doğru yöneldiler. Nitekim bu husus, el-Bakara
süresinde (142. ayet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamd olsun.
Yine o sürede, hamr'dan,
onun türeyişinden ve meysir'den (kumardan) da söz edilmişti. (2/219. ayet, 1 ve
2. başlıklar) Bu sürenin baş taraflarında da dikili taşlar ile fal oklarına
dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. (5/3. ayet, 17 ve 18. başlıklar) Cenab-ı
Allah'a hamd olsun.
14- içki ve Kumarın
Zararları ve 91. Ayetin Nüzul Sebebi:
Yüce Allah:
"Muhakkak şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakmak. ..
ister" ayeti ile kullarına, şeytanın düşmanlık ve kini, aramıza içki ve
başka şeylerle düşürmek istediğini bildirmektedir. O bakımdan bizi bunlardan
sakındırdı ve bunları bize yasakladı.
Rivayete göre, ensardan
iki kabile şarap içtiler ve sarhoş oldular. Biri ötekine hoş olmayan şeyler
yaptı. Ayıktıklarında, onlardan birisi yüzünde kendisine yapılanların
etkilerini gördü. Bunlar ise kardeş gibiydiler. Kalplerinde kin namına birşey
yoktu. Onlardan birisi: Eğer kardeşim bana şefkatli olsaydı, bunu bana
yapmazdı, dedi. Böylelikle aralarında kin başgösterdi. Bunun üzerine Yüce Allah
da: "Muhakkak şeytan içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ...
ister" ayetini indirdi.
15- Şeytan, Allah'ı
Anmaktan ve Namaz Kılmaktan da Alıkoymak ister:
Yüce Allah: "Ve
sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister" buyruğu ile bize şöyle
diyor: Sarhoş olduğunuz vakit Allah'ı zikredemez, namaz kılamazsınız. Namaz
kılacak olsanız dahi, Ali'nin başına geldiği gibi siz de karıştırırsınız. Bu
hususun Abdurrahman (b. Avf)'ın başından geçtiği en-Nisa süresinde daha önce
anlatıldığı gibi (4/43. ayet, 1. başlık) de rivayet edilmiştir.
Ubeydullah b. Ömer de
der ki: el-Kasım b. Muhammad'e, satranç hakkında, o bir kumar mıdır? Zar
hakkında, da o bir kumar mıdır? diye sorulmuş, o da şu cevabı vermişti: Allah'ı
anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoyan herşey bir kumardır. Ebu Ubeyd der ki: O,
bu açıklamasını Yüce Allah'ın: "Sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan
alıkoymak ister" buyruğundan hareketle yapmıştır.
16- Şarap, Kumar ve
Benzerlerinden Vazgeçiş:
"Artık vazgeçtiniz
değil mi?" Ömer (r.a) bunun "vazgeçiniz" lafzının ifade ettiği
manadan ayrı olarak ağır bir tehdit olduğunu da görünce: Vazgeçtik, dedi.
Peygamber (s.a.v.) da münadisine, Medine yollarında: Şunu bilin ki, şarap artık
haram kılındı diye seslenmesini emretti. Bunun üzerine küpler kırıldı ve şarap
Medine yollarında akacak kadar yollara döküldü.
17- Allah'a ve Resule
itaat'ın Gereği:
Yüce Allah'ın:
"Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin ve sakının" buyruğu, bu
haram kılmayı daha bir te'kid etmekte, tehdidi ağırlaştırmakta, emre uyma
gereğini, yasak kılınan şeyden vazgeçmeyi pekiştirmektedir. "Ve Allah'a
itaat edin" buyruğunun atf ile gelmesi de güzeldir. Çünkü, bundan önceki
ifadelerde de "vazgeçin" anlamı yer almıştır. Allah Rasulu hakkında
"itaat edin" buyruğunun tekrarlanması ise te'kid içindir. Daha sonra
emre muhalefet etmekten de sakındırmakta ve yüz çevirip geri dönmeye karşılık
da ahiret azabı ile tehditte bulunarak şöyle buyurmaktadır: "Eğer yüz
çevirirseniz" yani, muhalefet edecek olursanız, "bilin ki Haram
olduğunu bildirmekle emrolunduğunu haram kılmak hususunda peygamberimize düşen
açıkça tebliğden ibarettir." Kendisine isyan olunması veya itaat
olunmasına göre cezalandırmak, yahut mükafat vermek ise, Peygamber gönderene
aittir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN