ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MAİDE

49

وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن

بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ أَن يُصِيبَهُم

بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيراً مِّنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ

 

49. Onların heva ve heveslerine uymayarak aralarında Allah'ın indirdiğı ile hükmet ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni vazgeçirirler diye sakın onlardan. Şayet yüzçevirirlerse bil ki, bazı günahlarından dolayı Allah onları cezalandırmak ister. Gerçekten insanların çoğu fasıktırlar.

 

Yüce Allah'ın: "Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" buyruğuna ve bunun, Hz. Peygamberi (hükmedip etmemek hususunda) muhayyer bırakan buyruğu neshedici olduğuna dair açıklamalar, daha önceden geçmiş bulunmaktadır. İbnü'l-Arabi der ki: Bu, büyük bir iddiadır. Çünkü, nesh'in şartları dört tanedir. Bunlardan birisi de hangisinin önce, hangisinin de sonra indiğini tesbit ederek nüzul tarihini bilmektir. Bu iki ayet hakkında bilinmemektedir. O halde bunlardan birisinin ötekini nesh ettiğini iddia etmeye imkan kalmamış ve böylelikle bu emir olduğu halde kalmış bulunmaktadır.

 

Derim ki: Ebu Cafer en-Nehhas'dan bu ayet-i kerimenin nüzulünün daha sonra olduğuna dair açıklamayı zikretmiş bulunuyoruz. Buna göre bu ayeti kerime nasihtir. Şu kadar var ki, ifadede: Dilediğin takdirde "aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" diye bir takdire gitme hali müstesnadır. Çünkü, bundan önce Hz. Peygamber'in bu hususta muhayyer olduğuna dair açıklamalar geçmişti. Burada muhayyerlik ifade eden ibare, önceki buyruğun buna delaleti dolayısıyla hazfedilmiş bulunmaktadır. Bu hazfin sebebi ise bu buyruğun öncekine atfedilmiş olmasıdır. Buna göre muhayyerliğin hükmü, tıpkı üzerine atfedilmiş olanın hükmü gibidir. Her ikisi de bu hususta muhayyerlikte ortaktır. Sonraki buyruk, öncekinden kopuk değildir. Kopuk olursa bunun bir anlamı da olmaz, sahih de olmaz. O halde, buna göre Yüce Allah'ın: "Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" buyruğunun, daha önce geçen: "Eğer hükmederse, aralarında adaletle hükmet'' (el-Maide, 42) buyruğu ile: "Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet, ya da onlardan yüzçevir'' (el-Maide, 42) buyruklarına atfedilmiş olması kaçınılmazdır. Buna göre, buradaki: "Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" buyruğunun anlamı şudur: Sen, hükmedecek olursan ve hükmetmeyi tercih edecek olursan, bu şekilde (yani adaletle) hükmet. O halde bütün bu buyruklar muhkem olur, mensuh değildir. Zira nasih hiçbir zaman mensuha atfedilmek suretiyle mensuhla irtibatlı olmaz. Peygamber (s.a.v.)'ın buna göre bu hususta muhayyer bırakılması mensuh değil, muhkemdir. Bu açıklamayı Mekki rahimehullah yapmıştır.

 

"Hükmet" buyruğu, nasb mahallinde ve: "Sana da Kitabı ... indirdik" buyruğundaki Kitaba atfedilmiştir. Yani, ve Biz sana, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet diye hüküm indirdik. Bunun da anlamı şudur: Yani, Allah'ın Kitabında sana indirdiği gereğince aralarında hükmet demektir.

 

"Ve ... seni vazgeçirirler diye sakın onlardan" buyruğundaki (...j "(...) Sakın onlardan" buyruğunda yer alan ve "onlar" anlamına gelen "he ile mim" zamirinden bedeldir. Bu, ya bedel-i iştimaldir, veya mefulün leh'dir. Yani, seni sakındırmak istiyecekleri için ... demektir.

 

İbn İshak'dan nakledildiğine göre o, şöyle demiştir: İbn Abbas dedi ki: Aralarında İbn Suriya, Ka'b b. Esed, İbn Saluba, Şas b. Adyy'in de bulunduğu yahudi ilim adamlarından bir topluluk bir araya gelerek şöyle dediler: Gelin Muhammed'e gidelim. Belki onu dininden uzaklaştırabiliriz. Çünkü, o da bir insandır. Onun yanına gidip şöyle dediler: Ey Muhammed, sen de bilirsin ki biz, yahudilerin bilginleriyiz. Sana uyacak olursak, yahudilerden hiçbir kimse bize muhalefet etmez. Ancak bizimle bir topluluk arasında bir anlaşmazlık vardır. Biz, onları da getirir senin hükmüne başvururuz. Sen de sana iman etmemiz için bizim lehimize ve onların aleyhine hükmet. Resulullah (s.a.v.) bunu kabul etmeyince, bu ayet-i kerime nazil oldu. 

 

(Burada, "vazgeçirmek" anlamı verilen) "fitnenin asıl anlamı, önceden de geçtiği gibi denemek, sınamak demektir. Diğer taraftan bunun farklı manaları da vardır. Burada Yüce Allah'ın: "Seni vazgeçirirler" buyruğunun anlamı, seni alıkoyarlar, geri döndürürler şeklindedir. Fitne, şirk anlamına da kullanılır. Yüce Allah'ın: ''Fitne, katilden de büyüktür" (el- Bakara, 217) buyruğu ile: ''Hiçbir fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşınız" (el-Enfal, 39) buyruğunda olduğu gibi. Yine fitne, ibret anlamına da gelebilir. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: ''Rabbimiz, bizi kafirlere fitne (konusu) yapmaN (el-Mümtehine, 5); ''Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuna fitne (konusu) yapma. "

 

Fitne, bu ayette de görüldüğü gibi, doğru yoldan alıkoymak şeklinde de olabilir.

Yüce Allah'ın: "AralarındaAllah'ın indirdiği ile hükmet" buyruğunun tekrarlanması ise, ya tekid içindir veya Yüce Allah'ın, herbirisinde ayrı ayrı Allah'ın indirdiği gereğince hükmetmesini emretmiş olduğu farklı birtakım durumlar ve hükümler ile ilgilidir.

Ayet-i kerimede Peygamber (s.a.v.)'ın unutmasının mümkün olduğuna dair delil de vardır. Çünkü Yüce Allah: "Seni vazgeçirirler diye" diye buyurmaktadır. Bu ise, onun ancak unutması halinde sözkonusu olabilir, kasten mümkün olamaz.

 

Burada hitab ona olmakla birlikte maksat ondan başkasıdır, da denilmiştir. Buna dair açıklamalar, Yüce Allah'ın izniyle ileride el-En'am suresinde gelecektir.

 

Yüce Allah'ın: "Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından ... " buyruğunun anlamı ise, Allah'ın sana indirdiğinin tümünden ... demektir. Çünkü bazan, bazı (bir "kısım") kelimesi, bütün anlamında da kullanılabilir. Şairin şu mısraında oluduğu gibi: "Veya kimi canları ölüm vakitsiz gelip alır."

 

Burada (...): Vakitsiz alır, yerine (...): Ona ulanır, şeklinde de rivayet edilmiştir. Şair "burada kimi canlar" ile bütün canları kastetmiştir. Yüce Allah'ın: ''Ben size, ihtilaf ettiğiniz şeylerin bazısını açıklayayım diye geldim'' (ez-Zuhruf, 63) buyruğunu da bu şekilde açıklamışlardır. İbnü'I-Arabi der ki: Doğrusu, "bazı'' kelimesinin bu ayet-i kerimede asıl anlamında kullanıldığı ve bununla maksat ise recm veya onların istedikleri şekilde hüküm vermesi olduğudur. Çünkü onlar, Hz. Peygamberi kendisine indirilenlerin tümünden vazgeçirmek maksadında değillerdi. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

Yüce Allah'ın: "Şayet yüz çevirirlerse" buyruğu: Eğer senin hükmünü kabul etmeyip hükmünden yüz çevirecek olurlarsa, "bil ki, bazı günahlarından dolayı Allah onları cezalandırmak ister" yani, sürgüne göndermek, cizye ve öldürmek suretiyle onları azaplandırmak ister, demektir. Nitekim böyle de olmuştur.

 

Yüce Allah'ın: "Bazı" diye buyurması ise, bazı günahları karşılığında cezalandırılmalarının, onların mülklerinin başlarına yıkılıp geçirilmesi için yeterli oluşundan dolayı idi.

"Gerçekten insanların çoğu fasıktırlar" buyruğu ile de yahudileri kastetmektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Maide 50

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR