ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NİSA

22

وَلاَ تَنكِحُواْ مَا نَكَحَ آبَاؤُكُم مِّنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتاً وَسَاء سَبِيلاً

 

22. Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın. Ancak geçmiş olan müstesna. Şüphe yok ki o, bir hayasızlıktı. İlahi gazaba sebep iğrenç bir işti ve kötü bir yoldu.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- üvey Anneyi Nikahlamanın yasaklanışı ....

3- Geçmiş Olanın İstisnası:

4- Bu Nikahın Yasak Kılınış Sebebi:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

Yüce Allah'ın: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" buyruğu ile ilgili olarak denildiğine göre, insanlar Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal olmadığı gibi ... " (en-Nisa, 19) ayetinin nüzulünden sonra, babalarının hanımlarının rızasıyla evlenmeye devam ettiler. Ve bu durum: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" ayeti nazil oluncaya kadar böylece devam etti. Böylelikle böyle bir evlilik her durumda haram oldu. Çünkü nikah kelimesi hem cima, hem evlenmek hakkında kullanılır.

 

Şayet baba bir kadın ile evlenmiş yahut, nikahsız olarak onunla ilişki kurmuş ise, ileride de Yüce Allah'ın izniyle açıklanacağı gibi onun oğluna haram olur.

 

2- üvey Anneyi Nikahlamanın yasaklanışı ....

 

Yüce Allah'ın: "Nikahladığı" buyruğundan kastedilenlerin kadınlar olduğu söylendiği gibi, akid olduğu yani babalarınızın Allah'ın dinine muhalif olan fasid nikahını yapmayın, anlamında olduğu da söylenmiştir. Çünkü Yüce Allah, nikahın ne şekilde olacağını sağlam esaslara bağlamış, şartlarını da geniş geniş açıklamıştır. Bu görüş, Taberi'nin de tercih ettiği görüştür. Buna göre; "... den: (mealde: .. ları)" edatı, (...) kelimesine taalluk etmektedir."Nikahladığı" ise mastardır.

 

Taberi der ki: Şayet bunun anlamı, babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın şeklinde olsaydı, o takdirde; (...)'ın yerine (...)'in gelmesi gerekirdi. Buna göre buradaki yasak, onların da, babalarının yaptıkları fasid nikah gibi nikah yapmamalarıdır. Ancak (maksadın kadınlar olduğunu söyleyen birinci) görüş daha sahihtir. O takdirde (...) edatı, (...) ve (...) edatlarının anlamında olur.

 

Bunun böyle olduğunun delilide, ashab-ı kiramın ayet-i kerimeyi bu manada alıp kabul etmiş olmalarıdır. Buradan, çocukların babalarının evlenmiş oldukları kadınları nikahlamalarının yasak olduğuna delil getirmişlerdir.

 

Araplar arasında oğlun, babasının hanımını ondan sonra nikahlamayı alışkanlık haline getirmiş bir takım kabileler vardı. Bu uygulama Ensar arasında bağlayıcı bir uygulamaydı. Kureyşliler arasında ise, karşılıklı rıza ile mübahtı. Nitekim Amr b. Umeyye'nin babasının ölümünden sonra, babasının hanımı ile evlendiğini biliyoruz. Bu kadından Müsafir ve Ebu Muayt adındaki çocukları olmuştur. Bu sebepten Umeyye'den ise Ebu'l-'İs ve diğer çocukları vardı. Umeyye oğulları, Müsafir ile Ebu Muayt'ın hem kardeşleri hem amcaları idiler. Bu şekilde evlenenlerden birisi de Saffan b. Umeyye b. Halef idi. O, babasından sonra, babasının hanımı olan el-Esved b. el-Muttalib b. Esed kızı Fallite ile evlenmişti. Umeyye ise, henüz karısı hayatta iken öldürülmüştü. Yine bu tür evlilik yapanlardan birisi de Manzur b. Zebban'dı. O da babasının, Harice'nin kızı Müleyke adındaki hanımı ile evlenmişti. Bu kadın ise önceden Manzur'un babası Zebban b. Seyyar'ın nikahı altında idi.

 

Bu kabilden evlenenlerden bir diğer kişi ise, Hısn b. Ebi Kays'dır. O, babasının hanımı olan Ma'n kızı Kubeyşe ile evlenmişti. el-Esved b. Halef de babasının hanımı ile evlenmişti.

el-Eş'as b. Sevvar der ki: Ebu Kays, ensardan salih kimselerdendi. Vefat ettikten sonra oğlu Kays, babasının hanımı ile evlenmeye talib olmuş, o da şöyle demişti: Ben seni oğlum biliyorum. Fakat Resulullah (s.a.v.)'a gidip onunla danışayım. Bunun üzerine Resulullah'a gidip durumu bildirdi. Yüce Allah da bu ayet-i kerimeyi indirdi.

 

Araplar arasında kızıyla da evlenenler vardı. Bu kişi ise, Hacib b. Zürare idi. Bu Mecusilik dinine girmiş ve bu kötü işi yapmıştı. Bunu da en-Nadr b. Şumeyl "Kitabü'l-Mesalib" adlı eserinde zikretmiştir. Yüce Allah da mü'minlere, babalarının yaptıkları bu uygulamayı böylelikle yasaklamış oldu.

 

3- Geçmiş Olanın İstisnası:

 

Yüce Allah'ın: "Ancak geçmiş olan müstesna" buyruğu geçmiş ve daha önce olup bitmiş olan müstesna demektir.

 

Seler geçmiş, senden önce geçmiş bulunan ataların ve akrabaların hakkında kullanılan bir tabirdir.

 

Buradaki istisna munkatı'dır. Yani, ama geçmiş olandan uzak durunuz ve onu terkediniz. Buradaki; "Ancak" kelimesinin "sonra" anlamına geldiği de söylenmiştir. Yani geçmişte yapılan bu uygulamadan sonra ... demektir. Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Onlar orada ilk ölümden başka ölümü tatmazlar." (ed-Duhan, 56) Bunun anlamı ise: İlk ölümden sonra ölümü tatmazlar, şeklindedir.

 

Burada yer alan: "Ancak geçmiş olan müstesna" buyruğunun, geçmiş olan da dahil olmak üzere nikahlamayın, anlamında olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Bir mü'min diğer bir mü'mini -yanlışlıkla olması müstesna- öldüremez" (en-Nisa, 92) buyruğunda olduğu gibi. Yani hata yoluyla dahi öldüremez, demektir. ayet-i kerimede şu anlamda olmak üzere takdim ve tehir olduğu da söylenmiştir: Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayınız. Çünkü bu büyük bir hayasızlık idi. İlahi gazaba sebep iğrenç bir işti. Ve o kötü bir yoldu. Geçmiş olan müstesna. Bir görüşe göre de ayet-i kerimede: "Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" buyruğu dolayısıyla hazfedilmiş ifadeler vardır. Bu ifadeler de şöyledir: Sizler bunu yapacak olursanız, cezalandırılır ve sorgulanırsınız. Ancak geçmiş olan müstesna.

 

4- Bu Nikahın Yasak Kılınış Sebebi:

 

Yüce Allah'ın: "Şüphe yokki o, bir hayasızlıktı. (İlahi gazaba sebep iğrenç bir işti ve kötü bir yoldu)." Bunun ardından Yüce Allah böyle bir nikahı alabildiğine ve arka arkaya kötüleyici ifadelerle yerdi. Bu ise böyle bir işin ilerisi olmayacak şekilde son derece çirkin olduğunun delilidir. Ebu'l-Abbas dedi ki: Ben İbnü'l-Arabi'ye bu şekildeki makt nikahına dair soru sordum o şöyle dedi: Bu makt nikahı, kişinin babasının hanımı ile babasının onu boşamasından yahut ölmesinden sonra evlenmesidir. Böyle evlilik yapan adama ise, dayzan adı verilir. İbn Arafe dedi ki: Bir kimse babasının hanımı ile evlenip ondan çocuğu olacak olursa, onun bu çocuğuna araplar el-makti (yani makt nikahının çocuğu) adını verirlerdi. Makt, asıl itibarı ile buğzetmek anlamındadır. Bu kelime (...)'den gelir.

 

Buğza ve gazaba uğrayan kimseye de; (...) denilir. Araplar, bu şekilde babasının hanımı ile evlenen kimseye Makti derlerdi. Yüce Allah da o bakımdan böyle bir nikah ve evliliğe "Makt" adını vermiştir. Çünkü bu, bu işi yapanı gelip bulan gazabı gerektiren bir iştir.

 

Ayet-i kerimeden maksadın, kişinin babaların herhangi bir şekilde ilişki kurmuş olduğu kadın ile ilişki kurmayı yasaklamak olduğu da söylenmiştir. Ancak babaların cahiliyye döneminde, nikahlamak yoluyla değil de, zina yoluyla ilişki kurmuş olduğu kadınlar, bundan istisna edilmiştir. İşte bu tür kadınlarla sizin evlenmeniz caizdir. Daha önce babalarınızın zina yoluyla ilişki kurmuş olduğu kadınlarla nikah akdi yaparak, ilişki kurmanız sizin için caizdir. Bu açıklamayı İbn Zeyd yapmıştır. Bu açıklamaya göre istisna muttasıl olur. O takdirde bu, -ileride de açıklaması geleceği üzere- zinanın mahremliği gerektiren bir sebep olmayacağı hususunda asli bir delil olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nisa 23

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR