ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

AL-İ İMRAN

61

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةَ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ

 

61. Sana ilim geldikten sonra kim onun hakkında seninle tartışırsa de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra lanetleşelim, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim. "

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:

 

1- Mübahale (Lanetleşme):

2- Peygamberliğin Belgelerinden Birisi:

3- Torun, Evlat Kabul Edilebilir mi?

 

1- Mübahale (Lanetleşme):

 

Ya Muhammed!: "Sana ilim" Hz. İsa'nın Allah'ın kulu ve rasulü olduğuna dair bilgi "geldikten sonra kim onun" İsa hakkında "seninle tartışırsa" ve sana karşı iddialarda bulunursa "de ki: Gelin ... " Haydi buyurun ...

 

Bu ifade aslında üstünlüğü ve değeri olan kimseler için kullanılır. Daha sonra bu kelime gelmesi istenen herkes için kullanılmaya başlandı. İleride En'am Süresi'nde (151. ayette) buna dair daha etraflı açıklamalar gelecektir.

 

" ... çağıralım" buyruğu cezm mahallindedir. "Oğullarımızı" ifadesi, kız çocukların oğullarına "ebna: oğullar" denileceğine delildir. Çünkü Peygamber (s.a.v.), Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i getirdi; Hz. Fatıma onun arkasında, Hz. Ali de Hz. Fatıma'nın arkasından yürüyerek geldi. Hz. Peygamber de onlara: "Ben dua edersem siz de amin deyiniz" diyordu. İşte Yüce Allah'ın: "Sonra ... dileyelim" buyruğunun anlamı budur.

 

ibtihal dua ederken yalvarıp yakarmak, tazarruda bulunmak demektir. Bu açıklama İbn Abbas'tan nakledilmiştir. Ebu Ubeyde ve el-Kisai ise: Lanet okuyalım, anlamında olduğunu söylemiştir. İbtihal, aslında dua ederken yakarışta lanet okumak olsun başka hususlarda olsun alabildiğine gayret göstermek, tazarru ve niyazını uzunca yapmak demektir. Şair Lebid der ki: "Kavminden, efendi ve yaşlı başlı kimseler arasında (birlikte geldi) Dehr (zaman) onlara baktı da ibtihal etti."

 

Yani onların helak edilmesi için (dua etmekte) alabildiğine gayret gösterdi.

 

Allah ona behletti, ona lanet etti, demektir. el-Behl de lanetlemek anlamındadır. Az miktardaki suya da "el-behl" denilir. Bir kimseyi kendi istediğiyle başbaşa bırakmak halinde (...) ile (...) denilir.

 

Ebu Ubeyde, Allah onu behletti'nin ona lanet etti, lanet etsin anlamında olduğunu söylemiştir.

 

İbn Abbas der ki: Burada sözü edilen kimseler, Necranlıların ileri gelenleri olan es-Seyyid, el-Akib ve İbnu'l-Haris'tir.

 

" ... Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim."

 

2- Peygamberliğin Belgelerinden Birisi:

 

Bu ayet-i kerime, Muhammed (s.a.v.)'ın peygamberliğinin alametlerindendir. Çünkü Hz. Peygamber onları lanetleşmeye davet ettiği halde, bunu kabul etmediler. Bunların büyükleri olan el-Akib'in, kendilerine; eğer lanetleşme isteğini kabul edecek olurlarsa bu vadinin onları yakmak üzere ateşle dolacağını belirtmesinden sonra cizyeyi kabul ettiler. Çünkü Muhammed (s.a.v.) Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir, demişti. Ve siz de biliyorsunuz ki o İsa hakkında açık ve kesin doğruyu getirmiştir. Bu sözleri üzerine Necranlılar Hz. Peygamber'le lanetleşmeyi kabul etmeyip kendi topraklarına her sene Safer ayında bin ve Recep ayında da bin elbise (toplam iki bin elbise) ödemek şartıyla geri döndüler. Resulullah (s.a.v.) da İslam'a girmek yerine onlardan bu cizyeyi kabul ederek onlarla barış yaptı.

 

3- Torun, Evlat Kabul Edilebilir mi?

 

Çoğu ilim adamı der ki: Hz. Peygamber'in Mübahale esnasında Hz, Hasan ile Hz. Hüseyin hakkında: "Oğullarımızı ve oğullarınızı.. çağıralım" buyruğu ile: "Şüphesiz benim bu oğlum seyyiddir'' buyruğu, Peygamber (s.a.v.)'ın iki oğlu" olarak adlandırılmaları onlara hastır. Başkaları için böyle birşey sözkonusu değildir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde her bir sebep ve her bir neseb koparılmış olacaktır. Benim nesebim ve sebebim müstesna."

 

İşte bundan dolayı Şafii mezhebine mensup kimi ilim adamı: "Filanın oğluna" diye vasiyette bulunup da eğer o kişinin kendi sulbünden oğlu yoksa fakat oğlunun oğlu yahut kızının oğlu varsa; o takdirde bu vasiyyet yalnızca oğlun oğlu için geçerlidir, kızın oğlu için geçerli olmaz. Aynı zamanda bu Şafii'nin de görüşüdür. Buna dair daha geniş açıklamalar ileride Yüce Allah'ın izniyle En'am Süresi (84-86. ayetler 2. başlıklarda) ile Zuhruf Süresinde (28. ayet 3. başlıkta) gelecektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Al-i İmran 62-63

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR