AL-İ İMRAN 30 |
يَوْمَ
تَجِدُ
كُلُّ
نَفْسٍ مَّا
عَمِلَتْ مِنْ
خَيْرٍ
مُّحْضَراً
وَمَا
عَمِلَتْ مِن
سُوَءٍ
تَوَدُّ
لَوْ أَنَّ
بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ
أَمَداً
بَعِيداً
وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ
نَفْسَهُ
وَاللّهُ
رَؤُوفُ
بِالْعِبَادِ |
30. O günde herkes ne
hayır ışlediyse ve ne kötülük yaptı ise karşısında onu hazırlanmış bulacak.
Onunla kendisi arasında uzak bir mesafe bulunmasını arzu edecektir. Allah size kendisinden
korkmanızı emreder; Allah kullarını çok esirger.
Yüce Allah'ın: "O
günde" buyruğu; "Allah size kendisinden korkmanızı emreder. O günde
herkes ..... " buyruğuna muttasıl olmak üzere "mansub" gelir.
Bunun Yüce Allah'ın: "Ve dönüş Allah'adır. O günde herkes ... "
buyruğuna muttasıl olduğu da söylenmiştir. "Allah herşeye kadirdir. O
günde herkes" buyruğuna muttasıl olduğu da söylenmiştir. Bunun "O
günü hatırla ki" şeklinde "hatırla" kelimesinin takdiri ile
munkati' (yani yeni bir cümle) olması da caizdir.
Yüce Allah'ın:
"Allah mutlak galiptir, intikam alıcıdır. O gün yer bir başka yere ....
tebdil olunacaktır" (İbrahim, 47-48) buyruğu da (bu yönüyle) buna
benzemektedir.
"Hazırlanmış"
kelimesi ise (...) nın sılasından hazfedilmiş bulunan zamirden haldir. Takdiri
şöyledir: O günde her bir nefis, hayır kabilinden neyi işlediyse onu hazır
bulacaktır. Bu takdir, kaybolan şeyi bulmak anlamında olan: (...) dan gelmesi
halinde sözkonusudur.
Diğer taraftan: Ve ne
kötülük yaptı ise" buyruğundaki (...) ise daha önce geçen, (...) ya
atfedilmiştir. "Arzu edecektir" kelimesi ise; ikinci olarak gelen
(...) dan hal mahallindedir.
Şayet (...) kelimesini
"bilmek" anlamında kabul edersek, o takdirde: "Hazırlanmış"
kelimesi ikinci mef'ul olur. Aynı şekilde: ''Arzu edecektir" kelimesi ise
ikinci mef'ul yerinde olur. Bunun da takdiri şöyle olur: O gün her bir nefis
yaptıklarının karşılığını hazırlanmış olarak bulacaktır.
Diğer taraftan ikinci
(...)'nın mübteda olmak üzere merfu olması, buna karşılık ''Arzu edecektir"
kelimesinin mübtedanın haberi olmak üzere nasb mahallinde olması da uygundur.
(...)'nın ceza (şart edatı) anlamın da olması, uygun düşmez. Çünkü ''Arzu
edecektir" fiili merfudur. Şayet mazi olsaydı ceza (şartın cevabı) olması
caiz olurdu ve o takdirde de buyruğun anlamı şöyle olurdu: Yaptığı kötülüklerin
ise; kendisi ile onun arasında büyük bir uzaklığın bulunmasını arzu edecekti.
Yani doğu ile batı arasındaki kadar uzak bir mesafe olmasını isteyecekti.
(...) edatını şart için
kabul ettiğimiz takdirde, gelecek zaman fiili (muzarı fiil) ancak meczum gelir.
Şu kadar var ki; (cevabın başına gelen) "fa" harfinin hazfedildiği
şeklinde yorumlanması ve şu takdirde olması müstesna olur: Yaptığı kötülüğe
gelince; o nefis ... arzu edecektir. Ebu Ali der ki: Bu, el-Ferra'nın görüşüne
kıyasen böyledir. Çünkü o Yüce Allah'ın: ''Eğer onlara itaat ederseniz elbette
siz de müşriklerden olursunuz" (el-En'am, 121) buyruğu hakkında burada
"fe" harfi hazfedilmiştir, demektedir.
"Uzak bir
mesafe": nihai uzaklık demektir. Çoğulu da (...) şeklinde gelir. Önceden
galip gelmişti, istila etmişti anlamında olmak üzere: (...) denilmektedir. Şair
Nabiğa der ki: "Ancak senin gibisine yahut da senin kendisini geride
bıraktığın kimseye Tıpkı asil bir atın önceden galip gelmesi gibi."
Emed kelimesi
gazapanlamına da gelir. O taktirde mazi ve mastarı (...) şeklinde gelir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN