BAKARA 93 |
وَإِذْ
أَخَذْنَا
مِيثَاقَكُمْ
وَرَفَعْنَا
فَوْقَكُمُ
الطُّورَ
خُذُواْ مَا
آتَيْنَاكُم
بِقُوَّةٍ
وَاسْمَعُواْ
قَالُواْ
سَمِعْنَا
وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ
فِي
قُلُوبِهِمُ
الْعِجْلَ
بِكُفْرِهِمْ
قُلْ بِئْسَمَا
يَأْمُرُكُمْ
بِهِ
إِيمَانُكُمْ
إِن كُنتُمْ
مُّؤْمِنِينَ |
93. Hani Biz sizden
söz almış ve Tur'u üstünüze kaldırıp: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve
dinleyin" (demiştik). Onlar: "Dinledik, isyan ettik" demişlerdi.
(Çünkü) küfürleri yüzünden buzağı kalplerine içirilmişti. De ki: "Eğer
mü'minler iseniz, imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür!"
"Hani Biz sizden
söz almış ve Tur'u üstünüze kaldırıp: 'Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve
dinleyin' (demiştik)." Bu buyruğa dair açıklamalar daha önceden
(el-Bakara, 63-64. ayetlerde) geçmiş bulunmaktadır.
"Dinleyin"
itaat edin, anlamındadır. Yalnızca söylenen sözü idrak edip kavrayın, şeklinde
bir emirden ibaret değildir. Anlatılmak istenen ise dinledikleriniz gereğince
amel edin, onlara bağlı kalın şeklindedir.
Namaz kılan kimsenin
söylediği: Semiallahu limen hamideh (Allah kendisine hamdeden kulunu
işitmiştir) sözlerinin anlamı da onun dileğini kabul etti, isteğine icabet
etti, demektir. Şair der ki: "Allah'a dua ettim, nihayet şundan korktum:
Allah dediğimi işitmez (kabul buyurmaz) diye."
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Dinlemek, itaat etmek ve teslim olmak Temim oğulları için
daha hayırlıdır ve daha esenliklidir."
"Onlar: Dinledik,
isyan ettik, demişlerdi." Bu, dilleriyle söyleyerek gerçekten ifade
ettikleri bir söz mü yoksa bizzat söylenmiş bir söz yerine geçen işledikleri
bir fiil olup burdaki ifadenin mecaz mı olduğu hususunda farklı görüşler
vardır. Nitekim şair şöyle demiştir:
"Havuz doldu ve:
Yeter bana artık, dedi Yavaş ol, ağır ol, karnımı doldurdun, dedi."
Bu, onların: "Biz
bize indirilene iman ederiz" (ayet, 91) şeklindeki sözlerine karşı
aleyhlerine bir delillendirmedir.
"Küfürleri yüzünden
buzağı"nın sevgisi "kalplerine içirilmişti." Yani kalplerine bu
sevgi içirilir oldu. İfade bir teşbih ve bir mecazdır. Buzağının sevgisinin ve
ilah olduğunun kalplerinde iyice yer ettiğini ifade etmektedir. Hadis-i şerifte
de şöyle buyurulmuştur: "Fitneler has ır gibi çubuk çubuk kalplere
sunulur. Hangi kalbe bu (fitneler) içirilirse ona siyah bir nokta
konulur..." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. Deyim olarak: Onun kalbine
filan şeyin sevgisi içirildi denilir. Şair Züheyr de der ki: "İçimdeki bir
sevgiden sonra ayıkıp kendime geldim Sevgi dediğin şey kalbine içirdiğin bir
zehirdir."
Burada buzağının sevgisi
"yemek" ile değil de "içmek" ile ifade edilmiştir. Çünkü
içilen su iç taraflarına ulaşacak şekilde azalara nüfuz eder. Yiyecek ise bu
şekilde nüfuz edemez. Bu manayı tabiinden birisi daha da ileriye götürerek
hanımı Asme hakkında bir şiir söylemiştir. O hanımına yaptığı bir iş
dolayısıyla kızmış, hanımını boşamıştı, hanımını da oldukça seviyordu. İşte
onun sevgisini dile getirirken şunları söyler:
"Asme'nin sevgisi
içime nüfuz etti, kalbimin; Çok basittir sevginin görünen kısmı görünmeyenine
göre. Ulaştı sevgisi içeceğin dahi ulaşmadığı yerlere Kederin de sevginin de
ulaşmadığı yerlere, Onunla birlikte olduğum zamanları hatırladığımda neredeyse
Uçacak oluyorum eğer bir insan uçarsa."
es-Süddi ve İbn Cüreyc
de der ki: Musa (a.s) buzağıyı törpü ile törpüledi ve onu suya serpti.
İsrailoğullarına da: Haydi bu sudan içiniz, dedi. Hepsi o sudan içti. Buzağıyı
seven kimsenin dudakları üzerinde törpülenen altının tozları dışarı çıktı. O
sudan kim içtiyse mutlaka delirdiğine dair bir rivayet de el-Kuşeyri tarafından
nakledilmektedir.
Derim ki: Buzağının suya
savurulmasına Yüce Allah'ın: "Sonra Biz onu denize darmadağın edip
savuracağız. "(Taha, 97) buyruğu delalet etmektedir. Suyun içilmesi,
törpülenen tozların dudaklar üzerinde görülmesi iddiasını ise Yüce Allah'ın:
"Buzağı kalplerine içirilmişti" buyruğu reddetmektedir. Doğrusunu en
iyi bilen Allah'tır.
"De ki: Eğer
mü'minler iseniz, imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür!" Yani sizin:
Bize indirilene iman ederiz, sözlerinizle sahibi olduğunuzu iddia ettiğiniz
imanınız size ne kötü şeyleri emretmektedir!
Denildiğine göre bu
buyruk, Peygamber (s.a.v.)'e hitap olup bu şekilde onları azarlamalarını emretmektedir.
Yani Ya Muhammed, onlara de ki: Sizin bu yaptığınız ve bu imanınızın size
yapmayı emrettiği bu şeyler ne kadar kötüdür!
"Ne kadar
kötüdür" anlamına gelen (bi'se) buyruğuna dair açıklamalar daha önceden:
(Bakara, 90. ayet-i kerimede) geçmiş bulunmaktadır. Hamd yalnızca Allah'a
mahsustur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN