ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BAKARA

91

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ بِمَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ نُؤْمِنُ بِمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَيَكْفُرونَ بِمَا وَرَاءهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِّمَا مَعَهُمْ

قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنبِيَاءَ اللّهِ مِن قَبْلُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

 

91. Onlara: "Allah'ın indirdiğine iman edin" denildiği zaman: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve arkasından geleni de inkar ederler. Halbuki o beraberlerindekini doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: "Madem ki mü'min idiniz, öyleyse daha önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?"

 

"Onlara: Allah'ın indirdiğine" Kur'an-ı Kerim'e "iman edin" tasdik edin "denildiği zaman: Biz, bize indirilene" Tevrat'a "iman ederiz" onu tasdik ederiz "derler ve arkasından geleni" yani el-Ferra'ya göre onun dışında kalanları, Katade'ye göre de ondan sonra geleni "de inkar ederler." Ebu Ubeyde de Katade'nin görüşünü benimsemiştir. İki görüş arasında da fark yoktur.

 

el-Cevherı der ki: Vera, arka anlamındadır, ön anlamına kullanıldığı da olur. O bakımdan bu kelime zıt anlamlı kelimelerdendir. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde: "Çünkü arkalarında her gemiyi zorla gasbeden bir kral vardı." (el-Kehf, 79) diye buyurmaktadır ki burada da "önlerinde .. " anlamındadır. Bu kelimenin küçültme ismi: "Vurayyie" şeklinde gelir ve şazz bir kelimedir.

 

Ayet-i kerimede bu kelimenin mansub gelmesi, zarf olduğundandır. el-Ahfeş'e göre merfU olarak ve muzaf olmayarak kullanılması halinde, nilüı uzaklık anlamını ifade eder ve o taktirde isim olur. O taktirde de irab olmayan (gayr-i mütemekkin) bir isim olup "min kablu, min ba'du: önceden, sonradan" isimlerine benzer. Tanık olarak da (el-Cevheri) şu beyiti zikretmektedir:

 

Ben sana (gelecek bir zarardan yana) emin olmazsam ve eğer Sana kavuşmak da ancak ötelerin ötesinden olabiliyorsa ... "

 

Derim ki: Şefaat hadisinde İbrahim (a.s.)'in söyleyeceği belirtilen: " ... Ben ancak uzaktan uzağa bir halil idim." ifadesi de bu kabildendir. Bu kelime torun anlamına da gelmektedir.

 

"Halbuki o ... gerçektir" buyruğu müpteda ve haber; "doğrulayıcı" buyruğu, Sibeveyh'e göre te'kid edici haldir. "Beraberlerindekini" buyruğunda yer alan (...) lam harfi ile cer mahallindedir, "beraberlerinde" buyruğu onun sılasıdır.

 

"Halbuki o beraberlerindekini doğrulayıcı bir gerçektir. De ki: Madem ki mü'min idiniz" yani iman edilmesi gereken şeylere inanan kimseler idiniz "öyleyse daha önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?" Yüce Allah onların kendilerine indirilenlere iman ettiklerini söyledikleri sözlerini reddetmekte, bu hususta onları yalanlayıp azarlamaktadır. Anlamı şudur: Size bu iş yasaklandığı halde neden Allah'ın peygamberlerini öldürmüş bulunuyorsunuz?

 

Burada hitap Muhammed (s.a.v.)'in huzurunda bulunanlara olmakla birlikte kastedilenler geçmişleridir. Geçmişlerin çocuklarına bu şekilde hitabın yöneltiliş sebebi ise, peygamberleri öldüren o kimseleri veli ve dost edinmeleridir. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Eğer Allah a, Peygambere ve ona indirilene iman ediyor olsalardı onları veliler edinmezlerdi.'' (el-Maide, 81) Onları veli edindiklerine göre onlar da veli edindikleri kimselerin durumundadırlar, demektir. Şöyle de açıklanmıştır: Onlar atalarının yaptıkları işe razı oduklarından dolayı bu öldürme işi de onlara nisbet edilmiştir.

 

"Öldürüyorsunuz" fiilinin, anlam itibari ile mazi olmakla birlikte muzari' gelmesinin sebebi, "daha önce" anlamındaki buyrukla herhangi bir karışıklığın önlenmiş olmasındandır. Herhangi bir karışıklığa meydan vermeyecekse mazinin muzari', muzari'in mazi anlamında kullanılması mümkündür. el-Hutay'a da şöyle demiştir: "Hutay'a şahitlik etti (edecek) ki; Rabbimin huzuruna çıkacağı gün Özür dilemek Velid'e daha uygundur."

 

Görüldüğü gibi burada "tanıklık etti" "edecek" manasınadır.

 

"Madem ki mü'min idiniz" niçin peygamberlerin öldürülmesine razı oldunuz?

Buradaki "Madem ki" edatının (...) anlamında olduğu da söylenmiştir. (Buna göre buyrukların anlamı şöyle olur: "Öyle ise Allah'ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz? Siz (esasen) iman etmiyordunuz. ")

 

Buyruktaki "(...) şeklinde olup Elif harfi, istifham (soru) ile haberi birbirinden ayırd etmek içindir. Burada vakf yapmamak gerekir. Çünkü burada sonuna (sakin) bir "he" getirmeden vakıf yapılırsa lahn (dil hatası) olur, kabul gören hat şekline ilavede bulunmuş olur.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Bakara 92

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR