ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BAKARA

55

/

56

 

وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّى نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْكُمُ الصَّاعِقَةُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ {55}

 

 ثُمَّ بَعَثْنَاكُم مِّن بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ {56}

 

55.  Bir de hatırlayın ki siz: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görmedikçe sana kat'iyyen iman etmeyiz" demiştiniz. O anda siz bakıp dururken yıldırım sizi yakalamıştı.

56.  Sonra sizi ölümünüzden sonra tekrar dirilmiştik. Şükredesiniz diye.

 

Buyruğuna dair açıklamalarımızı beş başlık halinde ele alacağız:

 

1- israiloğullarının Allah'ı Görmek istemeleri:

2- Açıktan Açığa Allah'ı Görme isteği:

3- Böyle Bir isteğin Cezası:

4- Ölümden Sonra Diriliş:

5- Öldükten Sonra Diriltilenlerin Mükellefiyeti:

 

1- israiloğullarının Allah'ı Görmek istemeleri:

 

"Bir de hatırlayın ki ... demiştiniz" buyruğu (daha önceki buyruğa) atfedilmiştir. "Sana kat'iyyen iman etmeyiz"; yani seni tasdik etmeyiz. "Allah'. apaçık görmedikçe .. " sözünü söyleyenlerin Hz. Müsa'nın seçtiği yetmiş kişi olduğu söylenmektedir. Şöyle ki: Şanı Yüce Allah, kendi kelamını onlara işittirince arkasından Hz. Müsa'ya: " .. sana kat'iyyen iman etmeyiz" demişlerdi. Mucizelerinin açıkça ortaya çıkmasından sonra peygamberlere iman etmek ise vaciptir (farzdır). Bunun üzerine Yüce Allah onlara semadan bir ateş gönderdi ve bu ateşle onları yaktı. Daha sonra Hz. Müsa Rabbine dua etti ve Allah o kişileri diriltti. Nitekim Yüce Allah: "Sonra sizi ölümünüzden sonra tekrar diriltmiştik" diye buyurmaktadır. A'raf süresinde bu yetmiş kişinin kıssasına dair açıklamalar -inşaallah- gelecektir.

 

İbn Fürek der ki: Onların bu şekilde cezalandırılış sebebi, Hz. Müsa'ya: "Allah'ı bize açıkça göster. "(en-Nisa, 153) diyerek rü'yet talebini çığırından çıkarmalarından dolayı da olmuş olabilir. Halbuki böyle birşeyi gerçekleştirmek Müsa (a.s) için mümkün olan birşey değildi.

 

Yüce Allah'ın görünmesinin mümkün olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir. Bid'atçilerin çoğunluğu dünyada da ahirette de Allah'ın görülmesini kabul etmezler. Ehl-i Sünnet ve Selef-i Salihın ise dünyada da ahirette de Allah'ın görülmesinin mümkün olduğunu, ahirette de vukubulacağını kabul etmektedirler. Buna göre Hz. Müsa'nın beraberindeki bu kişiler imkansız olan bu görmeyi istemiş değillerdi. Nitekim Hz. Müsa'nın kendisi de böyle bir istekte bulunmuştu. Allah'ın görünmesi ile ilgili olarak açıklamalar -inşaallahEn'am ve A'raf sürelerinde gelecektir.

 

2- Açıktan Açığa Allah'ı Görme isteği:

 

"Apaçık" yani alenı bir şekilde Allah'ı görmedikçe. İbn Abbas'ın açıklamasına göre, gözle Allah'ı görmedikçe demektir. Apaçık (cehren) kelimesinin anlamı zahir olmak demektir. Kıraatin cehren yapılması ise izhar edilmesi yani açığa vurulması demektir. Masiyetlerin cehren işlenmesi açıktan açığa yapılması demektir. Emiri cehren gördüm, demek ise birşeyin arkasında gizlenmeksizin doğrudan gördüm, demektir. İbn Abbas (...) kelimesini (...) şeklinde he harfini üstün okumuştur ki iki ayrı söyleyiştir.

 

"Apaçık (cehreten)" kelimesinin iki türlü anlaşılması mümkündür. Birincisi bu onların Hz. Müsa'ya yaptıkları hitabın bir sıfatı olabilir; yani onlar bu isteklerini Hz. Müsa'ya açık ve yüksek sesle söyleyip ilan ettiler, demektir. O takdirde bu ifadede takdim ve tehir var demek olur. İfadenin de takdiri şöyle olur: Hani açık ve yüksek bir sesle ey Müsa.. demiştiniz. İkinci açıklamaya göre bu kelime onların Yüce Allah'ı görme isteklerinin sıfatı şeklindedir. Yani onlar Yüce Allah'ı, apaçık ve gözleriyle görmek istediler demektir. O takdirde bu ifadede herhangi bir takdim ve tehir sözkonusu değildir. Cehren (apaçık), kelimesinin te'kiden zikredilmesi ise rüyada görmek ile gözle görmek arasındaki farkı beyan etmek içindir. (Yani onların Allah'ı uyanıkken gözleriyle görmek istediklerini belirtmek istemiştir).

 

3- Böyle Bir isteğin Cezası:

 

"O anda siz bakıp dururken" cümlesi hal cümlesidir. "Yıldırım sizi yakalamıştı." Surenin baş taraflarında "yıldırım"ın ne anlama geldiği (19. ayette) açıklanmıştır. Ömer, Osman ve Ali "es-Sa'ke" şeklinde okumuşlardır. İbn Muhaysin, bütün Kur'an-ı Kerim'de bu kelimeyi bu şekilde okumuştur.

 

Burada: Onlar bakıp dururken nasıl ölmüş olabilirler, diye bir soru sorulursa, buna şu şekilde cevap verilir: Araplar filanın oğullarının evleri birbirini görür derken, evlerinin karşılıklı olduğunu anlatmak isterler. Siz kendi halinize ve size gelen ölüm ve yıldırım ın etkilerine "bakıp dururken" yıldırım sizi yakaladı anlamındadır da denilmiştir.

 

4- Ölümden Sonra Diriliş:

 

"Sonra sizi ölümünüzden sonra tekrar dirilttik." Katade der ki: Önce öldüler ve canları alındı, daha sonra ise ec ellerini tamamlayıncaya kadar diriltildiler. en-Nehhas der ki: Bu Kureyşlilerden olup da öldükten sonra dirilişe iman etmeyenlere karşı ve ayrıca kendilerine böyle bir haber verilmek suretiyle de Kitap ehline karşı bir delil getirmektir. Yani: Ölümden sonra diriltmek suretiyle size yaptığına karşı "şükredesiniz diye" demektir.

 

Şöyle bir açıklama da yapılmıştır: Onlar başkasının ibret alacağı şekilde hareketten kesilmek anlamında öldüler, sonra da bu durumdan kurtarıldılar. Zaten diriltmenin asıl anlamı serbest bırakmak demektir.

 

Hayır, diriltmenin (ba's)'ın asıl anlamı birşeyi yerinden kıpırdatıp harekete getirmek demektir. Mesela, dişi deveyi harekete getirdim, anlamını ifade etmek üzere bu tabir kullanılır. İmriu'l Kays der ki: "Vesamimi genç delikanlılar ki seher vakti onları harekete geçirdim (ba's) Hepsi de kimi şaşkın kimi sarhoş gibi kalktılar."

 

Şair Antere de şöyle demektedir: "Ve nice soylu arkadaş ki onları ben uyandırdım (ba's) Geceleyin uykusuzluktan boyunları bükük halde."

 

Kimisi de: "Sonra sizi ölümünüzden sonra tekrar diriltmiştik" buyruğunu daha önce bilgisiz olduğunuz halde size öğretmiştik diye açıklamıştır.

 

Derim ki: Birinci açıklama şekli daha doğrudur. Çünkü kullanılan ifadelerde asl olan hakikattir. Bu ölüm bir cezalandırma ölümü idi. Şanı Yüce Allah'ın: "Binlerce kişi oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkanları görmedin mi.? Allah onlara: Ölün, dedi sonra da onları diriltiver di." (el-Bakara, 243) buyruğu da ileride geleceği üzere bu türdendir.

 

5- Öldükten Sonra Diriltilenlerin Mükellefiyeti:

 

el-Maverdı der ki: Öldükten ve bu konuda zorunlu bilgiyi gerektiren halleri açıkça gördükten sonra, diriltilen kimselerin mükellefiyetlerinin devam edip etmediği hususunda iki görüş vardır. Birinci görüşe göre, akıl sahibi herhangi bir kimsenin teabbüdden uzak durmaması için tekliflerinin devam ettiği şeklindedir. İkinci görüşe göre zorunlu bilgiyi değil de bu husustaki istidlali nazarı itibare alarak tekliflerinin sakıt olduğu şeklindedir.

 

Derim ki: Birinci görüş daha doğrudur. Çünkü İsrailoğulları havada üzerlerine düşmek üzere olan dağı gördüler, ateşin etraflarını çevirmiş olduğunu gördüler, bu zorunlu olarak onları iman etmeye mecbur etti. Bununla birlikte teklifleri de devam etti. Hz. Yunus'un kavmi de onlar gibidir. Mükellef olmaktan çıkmalarına imkan yoktur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Bakara 57

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR