BAKARA 223 |
نِسَآؤُكُمْ
حَرْثٌ
لَّكُمْ
فَأْتُواْ
حَرْثَكُمْ
أَنَّى
شِئْتُمْ
وَقَدِّمُواْ
لأَنفُسِكُمْ وَاتَّقُواْ
اللّهَ
وَاعْلَمُواْ
أَنَّكُم
مُّلاَقُوهُ
وَبَشِّرِ
الْمُؤْمِنِينَ |
223. Kadınlarınız
sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz
için önden gönderin. Allah'tan da korkun. Bilin ki herhalde siz O'na
kavuşacaksınız. Mü'minlere müjdele!
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Nüzul Sebebi:
2- Arka Yoldan Yaklaşmak Haramdır:
3- Tarlaya Dilediği Gibi Varmanın
Gerçek ve Doğru Anlamı:
4- Önden Birşeyler Göndermek:
5- Allah'ın Huzuruna Çıkmaktan Korkmak:
6- Mü'minlere Müjdele Buyruğu:
1- Nüzul Sebebi:
Yüce Allah'ın:
"Kadınlarınız sizin için bir tarladır" buyruğu ile ilgili olarak
lafız Müslim'e ait olmak üzere hadis imamları tarafından Cabir b. Abdullah'ın şöyle
dediği rivayet edilmektedir. Yahudiler; erkek, hanımma arka tarafından önden
yaklaşırsa; çocuk şaşı olur, derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin
için bir tarladır, o halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın" ayet-i
kerimesi nazil oldu. ez-Zühri'den gelen rivayette şu fazlalık da vardır:
"Dilerse başını önüne eğmiş, (yüzükoyun) dilerse eğmemiş olarak şu kadar
var ki hep aynı yolda olmalıdır." Bu kelime (sad harfi ile simam kelimesi)
sin harfi ile: (Ve iğne deliği anlamına gelen): Simam şeklinde de rivayet
edilmektedir. Bu açıklamayı Tirmizi yapmıştır.
Buhari de Nafi'den şöyle
dediğini rivayet etmektedir: İbn Ömer Kur'an-ı Kerim okudu mu okumasını
bitirmedikçe konuşmazdı. Bir gün elimdeki Kur'an-ı Kerim'den onun okumasını
takip ediyordum. Bakara Suresi'ni okudu. Nihayet bir yere kadar geldi ve şöyle
dedi: Bunun ne hakkında nazil olduğunu biliyor musun? Ben: Hayır dedim. o: Bu
şu hususa dair nazil olmuştur, dedi. Sonra okumasına devam etti. Abdüssamed'den
de şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bana babam anlattı, bana Eyyub Nafi'den o
İbn Ömer'den naklederek dedi ki: "O halde tarlanıza dilediğiniz gibi
varın" ayetiyle ilgili olarak dedi ki hanımına ... den varır. el-Humedi
dedi ki burada (söylemediği şey ile) ferci kastediyor.
Ebu Davud da İbn
Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: İbn Ömer -Allah ona mağfiret
buyursun- yanılmıştır. Ensardan şu putperest insanlar şu yahudilerle birlikte
idiler. Ve onlar da kitap ehli idi. O bakımdan Ensar yahudilerin ilim
itibariyle kendilerinden üstün oldukları görüşünde idiler. Bu nedenle
işlerinden pek çoğunda onlara uyuyorlardı. Bu kitap ehlinin yaptıkları işlerden
birisi de kadınlarına ancak yanları üzere yatarken yaklaşmaları idi. Bu şekilde
kadın en az açılıp saçılırdı. Ensardan olan bu kimseler ise bunu onlardan alıp
uygulamışlardı. Şu Kureyşlilerden olanlar ise görülmedik bir şekilde kadınları
yatırıyorlar, yüzyüze, arkalarını dönmüş olarak, sırtları üstünde yatırarak
onlardan zevk alıyorlardı. Muhacirler Medine'ye gelince onlardan birisi
Ensardan bir kadın ile evlendi. Aynı şeyleri ona yapmak isteyince bu konuda ona
tepki gösterdi ve bize yanımız üzere yatarak geliniyordu. Sen de ya böyle
yaparsın veya benden uzak dur, dedi. Nihayet aralarındaki anlaşmazlık büyüdu.
Peygamber (s.a.v.)'a durum ulaşınca Yüce Allah: "O halde tarlanıza
dilediğiniz gibi varın" buyruğunu indirdi. Yani yüzyüze, arkalarını dönmüş
olarak ve sırt üstü yatmış olarak. Bununla da çocuğun geldiği yeri
kastediyordu.
Tirmizi de İbn Abbas'tan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: Hz. Ömer, Resulullah (s.a.v.)'ın yanına
gelip şöyle dedi: Ey Allah'ın Resulü helak oldum. Hz. Peygamber ona: "Seni
helak eden nedir?" diye sorunca Hz. Ömer: Bu gece yolu mu değiştirdim,
dedi, Resulullah (s.a.v.) ona herhangi bir cevap vermedi. Resulullah (s.a.v.)'a
bunun üzerine şu ayet-i kerime vahyolundu: "Kadınlarınız sizin için bir
tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın." (Hz. Peygamber
devamla buyurdu ki): "İster yüzyüze, ister arkadan gel. Fakat arka yoldan
ve ay hali vaktinde uzak dur." Tirmizı dedi ki: Bu hasen sahih bir
hadistir.
Nesai'nin Ebu'n-Nadr'dan
rivayetine göre Ebu'n-Nadr, İbn Ömer'in azadlısı Nafi'e şöyle demiş: Senin
aleyhine pek çok şey söylenir olmuş. Güya sen İbn Ömer'den onun kadınlara arka
yoldan yaklaşılacağına dair fetva verdiğini söylüyormuşsun. Nafi' dedi ki:
Andolsun bana yalan söylüyorlar. Fakat ben sana durumun nasıl olduğunu haber
vereceğim. Onun yanında olduğum bir gün İbn Ömer bana mushafı verdi ve bana
okumaya başladı. Nihayet: "Kadınlarınız sizin için bir tarladır"
ayetine ulaştı. Nafi' dedi ki: (İbn Ömer dedi ki:) Bu ayetin durumunun ne
olduğunu biliyor musun? Biz Kureyşliler kadınların başlarını eğdirirdik.
Medine'ye girip de Ensar hanımlarıyla evlenince kendi kadınlarımızdan
istediğimizi onlardan da istedik. Baktık ki onlar bu işten hoşlanmıyor ve bunu
büyük bir iş görüyorlar. Ensar, kadınlarına yanları üzerine yatarak
yaklaşıyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kadınlar sizin için bir
tarladır, o halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın" buyruğunu inzal
buyurdu.
2- Arka Yoldan
Yaklaşmak Haramdır:
Bu hadis-i şerifler,
ilişkinin ekin yerinde olması şartıyla bütün şekil ve hallerin mübah olduğu
hususunda açık nastırlar. Yani ister arkadan, ister önden, ister çömelerek,
ister sırt üstü yatırarak ister yanı üzere yatırarak nasıl isterseniz
yaklaşabilirsiniz. Ancak yaklaşılması gereken yerden başkasından varmak mübah
değildir, asla olmaz da.
Ayet-i kerimede
"el-hars: Tarla"nın sözkonusu edilmesi varılması gereken yerin başka
yoldan varmanın haram kılındığının delilidir. "Hars" bir benzetmedir.
Çünkü kadınlar, zürriyetin ekildiği yerdir. "Hars" lafzı özel olarak
fercden başka bir yerden yaklaşmanın mübah olmadığı anlamını vermektedir. Çünkü
tohumun ekildiği yer orasıdır. Sa'leb şu beyitleri nakletmiştir: "Şüphesiz
ki rahimler arazilerdir, bizim için ekilen Orada ekin ekmek bize; orayı
yeşertmek ise Allah'a aittir."
Kadının ferci yer
gibidir. Nutfe tohum gibidir. Çocuk da yetişen bitki gibidir. O bakımdan burada
hars (ekin, tarla) ekin ekilen yer demektir. Bunun ayet-i kerimede tekil olarak
zikredilmesi masdar oluşundandır. Tıpkı; bir adam oruçludur, bir topluluk
oruçludur, derken her ikisinde de savm kelimesinin (masdar ve) tekil olarak
kullanılması gibi.
3- Tarlaya Dilediği
Gibi Varmanın Gerçek ve Doğru Anlamı:
Yüce Allah'ın: "O
halde tarlanıza dilediğiniz gibi yarın" buyruğunun anlamı ashabın,
tabiinin ve fetva imamlarının cumhuruna göre şudur: Az önce açıkladığımız gibi
hangi şekilde olursa olsun, ister yüzyüze, ister arkasını dönmüş olarak. ..
Ayet-i kerimedeki (...) edatı,
hem soru için hem de birden fazla yönü olan durumu haber vermek için gelir. Bu
kelime sözlüine "Nasıl, nerede, ne zaman" edatlarından daha genel
kapsamlıdır. İşte Arapçada bu edatın kullanılışı böyledir. İnsanlar bu ayet-i
kerimedeki (...) edatını bu lafızlarla tefsir etmişlerdir.
Sibeveyh bunu
"nasıl ve nereden" edatlarıyla bir arada tefsir etmiştir. Bunu
"nerede" diye açıklayanlardan bir kesim, arka yoldan ilişki kurmanın
mübah olduğu kanaatine ulaşmıştır. Bu sözlerin kendisine nisbet edildiği kimseler
arasında Said b. el-Müseyyeb, Nafi', İbn Ömer, Muhammed b. Ka'b el-Kurazı,
Abdülmelik b. el-Macuşun da vardır. Bu, Malik'ten de (güya) kendisine ait olan
''Kitabü's-Sır" adındaki bir kitapta da nakledilmektedir. Ancak Malik'in
ileri gelen arkadaşları ile onların hocaları böyle bir kitabın varlığını kabul
etmezler. Malik "bir sır kitabı" sahibi olmaktan daha Yüce ve değerli
bir insandır. Bu görüş el-Utbiye'de nakledilmektedir.
İbnu'l-Arabı'nin
zikrettiğine göre ise İbn Şaban böyle bir sözün ashaptan ve tabiinden büyükçe
bir kalabalığa ve Malik'e ait olmasının caiz olduğunu kaydetmektedir. Buna dair
birçok rivayeti "Cimau'n-Nisvan ve Ahkamu'l-Kur'an" adlı eserinde
kaydetmektedir. Ancak el-Kiya et -Taberı de şöyle demektedir: Muhammed b. Ka'b
el-Kurazı'den onun bu şekilde bir sakınca görmediği rivayet edilmektedir. O bu
konuda Yüce Allah'ın: "Alemlerden erkeklere varırsınız ha?! Halbuki
Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi de terkedersinız. "(eş-Şuara,
165-1'66) buyruğunu yorumlayarak şöyle derdi: Bu ifadenin takdiri şöyledir: Siz
böyle bir işin benzerini zevcelerinize yapmıyorsunuz. Eğer bu işin benzerini
zevcelere yapmak mübah olmasaydı, böyle bir ifade sahih bir ifade olmazdı.
Çünkü mübah kılınan öbür taraf, onun bir misli değildir ki siz bu işi
yapıyorsunuz ve onun misli olan mübah işi terkediyorsunuz denilebilsin. el-Kiya
der ki: Ancak böyle bir açıklama tartışılır. Zira bunun anlamı şudur: Sizler
Rabbinizin sizin için yaratmış olduğu zevcelerinizdeki şehvet ve arzunuzu
teskin edecek şeyleri bırakıyorsunuz, halbuki ilişkinin lezzeti her ikisinde de
gerçekleşmektedir. Bu anlamda alındığı takdirde sözü geçen buyruğun azar için
olması sözkonusu olur. Yüce Allah'ın:
"İyice temizlendiler
mi o zaman Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.'' (el-Bakara, 222)
ile birlikte: "O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın'' buyruğunu
beraber mütalaa ettiğimiz takdirde, kadınlara yaklaşılacak yerin özel bir yer
olduğunun delilini ve bunun yalnızca çocuğun geldiği yere münhasır olduğunu
görürüz.
Derim ki: İşte bu
mes'elede hak ve doğru olan budur. Ebu Ömer İbn Abdi'l-Berr'in zikrettiğine
göre ilim adamları kendisi ile (fercinin elverişli olmadığından dolayı) ilişki
kurulamayan ve er-retka denilen kadınların bu durumlarının bir kusur teşkil
ettiğini ve bundan dolayı (böyle bir cariyenin) geri çevrileceği hususunda
ihtilaf etmediklerini zikretmektedir. Ancak bu konuda tek bir istisna, Ömer b.
Abdülaziz'den pek kuvvetli bir yolla gelmeyen retka olsun, başkası olsun geri
çevrilemeyeceğine dair bir rivayet vardır. Ancak fukahanın tümü buna muhalif
kanaattedir. Çünkü nikahtan maksat, yaklaşmaktır. Bu husus üzere ilim
adamlarının icma etmeleri, duburun (arka yolun) ilişki kurulacak yer olmadığının
delilidir. Eğer orası ilişki kurmak için bir yer olsaydı, fercinden ilişki
kurulamayanın geri çevrilmemesi gerekirdi. Yine doğurmayan kısır kadının geri
çevrilemeyeceği hususunda da icma etmişlerdir. Bu mes'elede sahih olan görüş
bizim açıkladığımız şekildir. İmam Malik ve arkadaşlarına buna dair nisbet
edilen kanaatler batıldır, onlar böyle şeylerden beri ve uzaktırlar. Çünkü
kadına yaklaşmanın mübah olduğu yer, ekin yeri olarak tahsis edilmiştir. Zira
Yüce Allah: "O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın" diye
buyurmuştur. Diğer tarftan eşlerin yaratılışındaki hikmet, neslin çoğalmasıdır.
Neslin geldiği yerden başkası nikah ile mübah olmuyor. İşte hak olan budur.
Ebu Hanife'nin
arkadaşları da şöyle demiştir: Böyle bir kimse (karısına arka yoldan yaklaşan
kimse) ile erkekle lutilik yapan hüküm itibariyle bize göre aynıdır. Çünkü
pislik çıkan yerdeki pislik ve rahatsızlık verici şeyler, ay hali kanından daha
fazladır. O bakımdan orası daha da çirkin ve kötüdür.
İbnu'l-Arabi de
"el-Kabes''adlı eserinde şöyle der: Şeyh, İmam Fahru'l İslam Ebu Bekr
Muhammed b. Ahmed b. el-Husayn -ki zamanının fakihi ve imamıdır- dedi ki: Ferc
otuzbeş (rakamına) çok benzer, dedi ve elini çıkartıp bu sayıyı gösterdi. Ve
dedi ki: Küçük abdestin bozulduğu yer otuzun altında kalan yerdir. Zekerin
girdiği yer ile ferc beşi andıran yerdir. Yüce Allah arızi necaset dolayısıyla
ay halinde ferci haram kılmıştır. O bakımdan her zaman orada bulunan necaset
dolayısıyla arka yolu haram kılması, öncelikle sözkonusudur.
İbn Vehb ve Ali b.
Ziyad, İmam Malik'e Mısır'da birtakım kimselerin böyle birşeyi caiz kabul
ettiğini naklettiklerini bildirince bu işi nefretle reddetti ve bunu nakledeni
hemen orada yalanlayarak: Hakkımda söyledikleri yalandır, hakkımda söyledikleri
yalandır, hakkımda söyledikleri yalandır, dedikten sonra: Siz Arap değil
misiniz? Yüce Allah: "Kadınlarınız sizin için bir tarladır" diye
buyurmuyor mu? Hiç ekin, bitkinin bittiği yerden başka bir yerde ekilir mi?
Muhalif kanaati savunan
kimselerin Yüce Allah'ın: "Dilediğiniz gibi" buyruğunun genel ifade
olması dolayısıyla bütün yolları kapsadığını delil diye göstermesine gelince;
bunda delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü bu ifadenin genelliği zikrettiğimiz
şeyler ile tahsis edilmiştir. Ayrıca bu konuda Resulullah (s.a.v.)dan sahih,
hasen ve meşhur değişik metinlerle on iki tane sahabinin rivayet ettiği
hadislerle tahsis edilmiştir. Bu hadislerin hepsi kadınlara arkalarından
yaklaşmanın haram olduğunu ifade etmektedir. Ahmed b. Hanbel bunları
Müsnedinde, Ebu Davüd, Nesai, Tirmizi ve başkaları da eserlerinde zikretmiştir.
Ebul Ferec İbnu'l-Cevzi bu hadisleri bütün rivayet yollarıyla
"Tahrimu'l-Mahalli'l-Mekruh" adlı bir cüzde toplamıştır. Hocamız
Ebu'l-Abbas'ın da yine bu hususta "İzhar-u Edbari men Ecaze'l-Vat'a
fi'l-Edbar" adını verdiği bir cüz'ü vardır.
Derim ki: İşte bu
mes'elede kendisine uyulması gereken hak ve sahip olan budur. Allah'a ve ahiret
gününe iman eden bir kimsenin bu hususta, ondan sahih olarak nakledilmiş olsa
dahi bir alimin yanılmasını (delil diye) sözkonusu etmemesi gerekir. Çünkü
bizler alimin yanılması üzerinde durmaktan sakındırılmış bulunuyoruz. İbn
Ömer'den buna muhalif (yani arkadan yaklaşmaya cevaz verdiğine muhaliD ve bu
işi yapanı tekfir ettiğine dair rivayet gelmiştir. Ona yakışan da budur. Allah
ondan razı olsun.
Aynı şekilde Nafi' de
ondan böyle bir rivayeti yalanlamıştır. Nitekim az önce kaydettiğimiz Nesai'nin
de zikrettiği rivayette bunu gördük. Malik de böyle bir cevazı terketmiş ve
bunu büyük bir iş görmüştür. Kendisine bunu caiz gördüğüne dair rivayeti nisbet
edenlerin yalancı olduğunu söylemiştir. Darimi Ebu Muhammed, Müsned'inde
Ebu'l-Hubab Said b. Yesar'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
İbn Ömer'e dedim ki:
Benim cariyelere başka yoldan yaklaşmam hakkında ne dersin? O: Başka yoldan
yaklaşmak ne demek? diye sorunca ona arka yolu sözkonusu ettim. Şöyle dedi:
Müslümanlardan herhangi bir kimse böyle birşey yapıyor mu?
Huzeyme b. Sabit'ten
senedini de kaydederek dedi ki: Resulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken
dinledim: "Ey insanlar, muhakkak Allah haktan haya etmez. Sakın kadınlara
arka yoldan yaklaşmayınız." Bunun bir benzeri Ali b. Talk'tan da
gelmiştir. Ayrıca Ebu Hureyre'den senedini kaydederek Peygamber (s.a.v.)'ın
şöyle buyurduğumı zikretmektedir: "Her kim bir kadına arka yoldan
yaklaşırsa kıyamet gününde Yüce Allah ona bakmaz."
Ebu Davud et-Tayalisi de
Müsned'inde Katade'den o Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o Abdullah b. Amr
yoluyla Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "İşte
bu küçük lutiliktir." Bununla kadına arka yoldan yaklaşmayı
kastediyor.
Tavus'tan da şöyle
dediği rivayet edilmektedir: Lut kavminin işi önceleri kadınlara arkalarından
yaklaşmak şeklinde başlamıştı.
İbnu'l-Münzir der ki:
Resulullah (s.a.v.)'dan birşey sabit olduğu takdirde ise onun dışında kalan
hiçbir şeye ihtiyaç duyulmaz.
4- Önden Birşeyler
Göndermek:
Yüce Allah'ın: "Ve
kendiniz için önden gönderin" buyruğunun anlamı yarın size faydalı olacak
şeyleri önden gönderin şeklindedir. Mef'ul (yarın), hazfedilmiştir. Yüce
Allah'ın şu buyruğunda ise mef'ul açıkça ifade edilmiştir: "Kendiniz için
önceden ne hayır gönderirseniz Allah nezdinde onu bulacaksınız.
"(el-Bakara, 110) Buna göre anlamı: Kendiniz için önden itaat ve salih
amel gönderiniz, demek olur.
Çocuk ve nesil arayarak
bunu yapınız, diye de açıklanmıştır. Çünkü çocuk dünya ve ahiretin hayrıdır.
Şefaatçi ve cehenneme karşı bir kalkan olabilir.
Bundan kastın iffetli
kadınlarla evlenmek olduğu da söylenmiştir. Böylelikle çocuk salih ve temiz
olur. Burada kastın henüz baliğ olmamış çocukların önceden ölmesi olduğu da
söylenmiştir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kimin
önünden henüz baliğ olmamış üç çocuk giderse, bu konudaki kasemin gereğinin
yerine getirme hali dışında ateş ona dokunmayacaktır." Buradaki kasemin
yerine getirilmesi ile ilgili açıklamalar Yüce Allah'ın izniyle Meryem
Süresi'nde (71. ayet 1. başlıkta) gelecektir.
İbn Abbas ve Ata ise der
ki: Cima esnasında önceden Allah'ı zikrediniz demektir. Hz. Peygamber'in şu buyruğunda
olduğu gibi: "Sizden herhangi bir kimse hanımına yaklaşırken
"Allah'ın adıyla, Allah'ım, şeytanı bizden uzak tut ve yine şeytanı bize
verdiğin rızıktan da uzak tut, diyecek olursa, eğer onlardan bir çocuk doğması
takdir edilirse şeytan ebediyyen ona zarar veremez." Bu hadisi Müslim
rivayet etmiştir.
5- Allah'ın Huzuruna
Çıkmaktan Korkmak:
"Allah'tan da
korkun." Bu bir sakındırma ve bir uyarmadır "ve bilin ki siz O'na
kavuşacaksınız." Bu, sakındırma hususunda mübalağayı gerektiren bir
haberdir. Yani o iyiliğinizin de kötülüğünüzün de karşılığını verecektir.
İbn Uyeyne, Amr b.
Dinar'dan rivayetle dedi ki: Ben Said b. Cübeyr'i İbn Abbas'tan şöyle dediğini
rivayet ederken dinledim: (İbn Abbas) dedi ki: Resulullah (s.a.v.)'ı hutbe irad
ederken şöyle buyurduğunu dinledim: "Şüphesiz Yüce Allah'ın huzuruna
çıplak ayaklı, elbisesiz yürüyerek ve sünnet edilmeksizin çıkacaksınız."
Daha sonra Resulullah (s.a.v.): "Allah'tan da korkun ve bilin ki herhalde
siz O'na kavuşacaksınız" buyruğunu okudu. Bu hadisi bu manada Müslim
rivayet etmiştir.
6- Mü'minlere Müjdele
Buyruğu:
Yüce Allah'ın:
"Mü'minlere müjdele" buyruğu iyilik işleyen, hidayet sünnetlerini
araştırıp yapan kimseye ünsiyet kazandıran, ünsiyet veren bir buyruktur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN