ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BAKARA

211

 

سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَمْ آتَيْنَاهُم مِّنْ آيَةٍ بَيِّنَةٍ وَمَن يُبَدِّلْ نِعْمَةَ

اللّهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُ فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 

211. İsrail oğullarına sor: Biz onlara apaçık nice ayetler verdik, diye. Kim Allah'ın nimetini kendisine geldikten sonra değiştirirse şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.

 

"İsrailoğullarına sor" buyruğunda yer alan ve "sor" anlamına gelen; (...) kelimesi burada hemzesiz olarak gelmiştir. Denildiğine göre Arapların bu kelimede yer alan vasl elif'inin burada yazılmaması buna karşılık (...) kelimesinde yazılması ile ilgili olarak iki görüş vardır.

 

Birincisine göre kimisinde yazılır, kimisinde yazılmaz. Kur'an-ı Kerım'de her iki şekilde de kullanılmıştır. Bu bakımdan hemzenin yazılıp yazılmaması hususunda mushaf hattına tabi olmak gerekir.

 

İkinci açıklamaya göre ise bu kelimenin kullanıldığı söz dizisinin değişikliğine göre hemze yazılır veya yazılmaz. Başlangıç olan sözlerde hemze yazılmaz. Burada yer alan "İsrailoğullarına sor" buyruğunda "buna hangileri kefildir? dıye"(el-Kalem, 40) buyruğunda hemze yazılmazken atfedilmesi halinde hemze yazılır. Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: "Ve o kasabaya sor. "(Yusuf, 82); "Ve Allah'tan lütfundan isteyiniz. "(en-Nisa, 32) buyruklarında olduğu gibi. Bu açıklamaları Ali b. İsa yapmıştır.

 

Ebu Amr'ın İbn Abbas'tan yaptığı bir rivayete göre o bu kelimeyi (bu ayet-i kerimede) aslı üzere (...) şeklinde okumuştur. Kimisi de harekeyi "sin"e nakledip vasıl "elif"ini ölduğu gibi bırakmak suretiyle (...) şeklinde okumuştur.

 

"Biz onlara apaçık nice ayetler verdik diye" buyruğu ile kastedilen şudur: Muhammed (s.a.v.)'ın durumu ile ilgili onu tanıtıcı ve peygamberliğine delalet eden şekilde onlara gelen ayetler ne kadar da çoktur!

 

Mücahid el-Hasen ve başkaları der ki: Bununla kast edilen, Musa (a.s)'ın getirmiş olduğu denizin yarılması, buluttan gölgeler, asa, el ve buna benzer mucizelerdir. Yüce Allah peygamberine onları azarlamak ve başlarına kakmak üzere onlara böyle bir soru sormasını emretmektedir.

 

"Kim Allah'ın nimetini kendisine verdikten sonra değiştirirse ... " Her ne kadar kendilerine işaret olunanlar İsrailoğulları ise de herkesi kapsayan genel bir lafızdır. İsrailoğullarına işaret olunmasının sebebi ise, kitaplarında bulunanları değiştirmeleri ve Muhammed (s.a.v.)'ın peygamberliğini inkar etmeleridir. Bu bakımdan buradaki ifadeler Yüce Allah'ın nimetini değiştiren herkes hakkında geçerlidir. Taberi der ki: Buradaki nimetten kasıt İslam'dır. Bu da birinci açıklamaya yakın bir açıklamadır. İfadenin kapsamına Kureyş kafirleri de girer. Çünkü Muhammed (s.a.v.)'in peygamber olarak aralarından gönderilmesi onlara bir nimettir. Onlar bu nimeti kabul ve ona karşılık şükür edecekleri yerde, küfür ve inkarla değiştirdiler.

 

"Şüphesiz Allah cezası pek şiddetli olandır." Bu, tehdit manasını ihtiva eden bir haberdir.

İkab (ceza); ("topuk ve sol" gibi anlamlara gelen) el-akib"den gelmiştir.

 

Sanki ceza veren kişi (muakib) cezalandırdığı kimsenin topuğunun izleri ardından yürüyor gibi kabul edilerek bu kelime verilmiştir. Binicinin ukbesi (ata binmek üzere topuğunu dayadığı yer) ile tencerenin ukbesi (ariyeten tencere alan bir kimsenin yemek pişirdikten sonra tencerenin dibinde bir miktar yemek bırakıp sahiplerine geri vermesi) de buradan gelmektedir. İkaab ve ukubet (ceza) ise genelde günahın akabinde olurlar. (...): Günahı dolayısıyla onu cezalandırdı, demektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Bakara 212

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR