BAKARA 161 / 162 |
إِنَّ
الَّذِينَ
كَفَرُوا
وَمَاتُوا
وَهُمْ كُفَّارٌ
أُولَئِكَ
عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ
اللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ
وَالنَّاسِ
أَجْمَعِينَ خَالِدِينَ
فِيهَا لاَ
يُخَفَّفُ
عَنْهُمُ
الْعَذَابُ
وَلاَ هُمْ
يُنظَرُونَ |
161.
Muhakkak inkar edip de kafir olarak ölenler var ya, işte Allah'ın, meleklerin
ve bütün insanların laneti onların üzerinedir.
162.
Onda ebedi kalıcıdırlar. üzerlerinden azab ne hafifletilir ne de onlara mühlet
verilir.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız:
1- Kafire Lanet Okumak:
2- Kafire Lanet Okumaktan Kasıt:
3- Herkesin Laneti:
1- Kafire Lanet
Okumak:
"Kafir olarak
ölenler" buyruğundaki "vav" harfi hal içindir.
İbnu'l-Arabi der ki:
Bana birçok hocam muayyen bir kafire lanet okumanın caiz olmadığını
söylemiştir. Çünkü o kişinin hangi hal üzere vefat edeceği bilinmemektedir.
Yüce Allah ise bu ayet-i kerimede mutlak olarak lanetlemek için küfür üzere
ölmeyi şart koşmaktadır. Peygamber (s.a.v.)'ın kafir olup muayyen kimselere
lanet okumasına dair gelen rivayetlere gelince; onun bu kimselerin akıbetlerine
dair bilgi sahibi oluşundan dolayıdır. İbnu'lArabi der ki: Bence sahih olan,
halinin zahir olanı ve onu öldürmenin, onunla savaşmanın caiz olması
dolayısıyla muayyen olarak bir kafire lanet okumanın caiz olduğu şeklindedir.
Peygamber (s.a.v.)'dan: "Allah'ım, Amr b. el-As beni hicvetmiş bulunuyor,
o benim şair olmadığımı da biliyor. Allah'ım, sen de ona lanet et, bana
hinrettiği kadar sen de onu hicvet" diye buyurduğu rivayet edilmiştir.
Görüldüğü gibi burada sonunda Amr b. el-As iman etmek, dine bağlanmak ve
müslüman olmakla birlikte Hz. Peygamber ona lanet buyurmuş ve: "Bana
hicvettiği kadar sen de ona hicvet" diyerek adaletli bir talepte
bulunmuştur. Adaleti ve insafı aşmamıştır. Burada Hz. Peygamber'in hicvetmeyi
Yüce Allah'a nisbet etmesi böyle bir niteliğe ta baştan beri Yüce Allah'ın
sahip olması anlamıyla değil, yapılan böyle bir davranışa ceza olmak türünden
Allah'a nisbet etmiştir. Nitekim Yüce Allah'a mekr (hile ve tuzak) alay ve
aldatmanın nisbeti de bu yolludur. Şanı Yüce Allah zalimlerin söylediklerinden
Yüce ve büyüktür.
Derim ki: Belli bir şahsı
tayin etmeksizin genel olarak bütün kafirlere lanet okumak hususunda ise görüş
ayrılığı yoktur. Çünkü Malik'in Davud b. el-Husayn'dan rivayetine göre o
el-A'rec'in şöyle dediğini dinlemiştir: Benim yetiştiğim bütün insanlar Ramazan
ayında bütün kafirlere lanet okurlardı. İlim adamlarımız der ki: İster zimmet
altında olsunlar ister olmasınlar farketmez. Bununla birlikte böyle bir lanet
okumak vacip değildir. Fakat bu iş yapan kimse için mübahtır. Çünkü kafirler
hakkı inkar etmekte, dine ve bu dine mensup olanlara düşmanlık etmekte, aynı
şekilde açıktan açığa içki içen, faiz yiyen, erkek olup da kadınlara benzeyen,
kadın olup da erkeklere benzeyen ve buna benzer hadis-i şeriflerde lanet
edildikleri varid olan, açıktan masiyet işleyen herkesin durumu da böyledir.
2- Kafire Lanet
Okumaktan Kasıt:
Kafire, onu küfürden
alıkoymak, engellemek üzere lanet okunmaz. Aksine ona lanet okumak, küfre bir
ceza ve onun küfrünün çirkinliğini açıkça ortaya koymaktır. Kafir ister ölmüş
bulunsun, ister deli olsun farketmez.
Seleften bazıları ise
şöyle demiştir: Delirmiş ya da ölmüş bir kafire küfrüne ceza olsun ya da onu
küfründen alıkoymak yoluyla olsun lanet okumanın bir faydası yoktur; çünkü o
bundan dolayı etkilenmez. Buna göre bu ayet-i kerime ile anlatılmak istenen şudur:
İnsanlar böyle bir kafire kıyamet gününde lanet okurlar ki, bundan dolayı
etkilensin, zarar görsün ve kalbi acıyla dolsun ve böylelikle bu lanet okuma,
onun küfürünün bir cezası olsun diye. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle
buyurmaktadır: "Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edecek,
kiminiz, kiminize lanet edecektir.'' (el-Ankebüt, 25) Bu ayet-i kerime Yüce
Allah tarafından lanet olunacaklarına dair -lanet edilmelerinin emrolunduğuna
dair değil- haber vermenin delili olduğunu kabul eden bu görüşün delilidir.
İbnu'l Arabi'nin
naklettiğine göre asi kimseye lanet okumak ittifakla caiz değildir. Çünkü
rivayet edildiğine göre peygamber (s.a.v.)'e defalarca içki içmiş birisi
getirildiği halde orada bulunanlardan birisi:
Allah ona lanet etsin,
bu iş dolayısıyla bu adam buraya ne kadar da getiriliyor? deyince Peygamber
(s.a.v.): "Kardeşinize karşı şeytanın yardımcıları olmayınız" diye
buyurmuştur.
Böylelikle Hz.
Peygamber, o kişinin kardeş olarak saygınlığını dile getirmektedir. Bu ise ona
karşı şefkatli olmayı gerektirir. Ayrıca bu hadis, sahih bir hadistir.
Derim ki: Bu hadisi
Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.
Bazı ilim adamları asiye
lanet akumak hususunda görüş ayrılığının bulunduğundan söz eder ve şöyle der:
Peygamber (s.a.v.)'ın: "Kardeşinize karşı şeytanın yardımcıları
olmayınız" buyruğunu haddin ona uygulanışından sonra Nuayman hakkında
söylemiştir.
Kendisine Yüce Allah'ın
emrettiği had uygulanan kimsenin lanet edilmemesi gerekir. Kendisine had
uygulanmayan kimsenin ise ister adı tayin edilsin, ister edilmesin lanet
edilmesi caizdir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) lanet edilmesini gerektiren o hal
üzere devam ettiği sürece kendisine lanet okunması gereken kimseden başkasına
lanet etmemiştir. Bu halinden tevbe edip vazgeçer, haddin de temizlediği
kimseye ise lanet yöneltilemez. İşte bunu Peygamber (s.a.v.)'ın şu hadis-i
şerifi açıkça beyan etmektedir: "Herhangi birinizin cariyesi zina ettiği
takdirde ona had vursun ve (bundan sonra da) onu ayrıca azarlamasın."
İşte bu hadis-i şerif
sahih olmanın yanında, azarlama ve lanetlemenin ancak haddin uygulanmasından ve
tevbeden önce sözkonusu olabileceğini göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen
Yüce Allah'tır.
İbnu'l Arabi der ki:
Mutlak olarak asiye lanet etmeye gelince bu icma ile caizdir. Çünkü Peygamber
(s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bir yumurtayı çaldığı
için eli kesilen hırsıza Allah lanet etsin."
3- Herkesin Laneti:
İşte "Allah'ın,
meleklerin ve bütün insanların laneti" yani Allah'ın rahmetinden
uzaklaştırılmaları "onların üzerlerinedir." Lanet etmek, aslında
kovmak ve uzaklaştırmaktır. Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 88.
ayette) geçmiş bulunmaktadır. Kulların laneti kovmak demektir. Allah'ın laneti
ise azaba uğratmak demektir.
Hasan-ı Basri bu buyrukları
(...) şeklinde merfu olarak okumuştur. O takdirde açıklaması şöyle olur:
Bunların cezaları Allah'ın onlara lanet etmesi, meleklerin onları lanetlemesi
ve bütün insanların onları lanetlemesidir. Nitekim: "Ben Zeyd'in ayakta
durmasından hoşlanmadım, Amr'ın ve Halid'in de" denir. Çünkü burada anlam
Zeyd'in ayakta durmasını, Amr'ın ayakta durmasını, Halid'in ayakta durmasını
hoş görmüyorum, şeklindedir. Ancak el-Hasen'in bu şekildeki kıraati Mushaf'taki
yazılışa muhaliftir.
Bu gibi kimselere bütün
insanlar lanet etmemektedir. Çünkü onların kavimlerinden olanlar onları
lanetlemez, denilecek olursa böyle bir soruya üç şekilde cevap verilebilir:
1- İnsanların çoğu
tarafından yapılan lanete "insanların laneti" denilmesi, çoğunluğun
azınlık hakkındaki laneti diye "tağlib" yoluyla zikredilmiştir.
2- es-Süddi der ki:
Zalime herkes lanet eder. Kafir zalime lanet ettiği takdirde kendisine de lanet
etmiş olur. (Çünkü kafir de zalimdir).
3- Ebu'l-Aliye der ki:
Bundan kasıt kıyamet gününde bütün insanlarla birlikte kendi kavminin de onları
lanetleyeceğidir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sonra kıyamet
gününde kiminiz kiminizi inkar edecek, kiminiz kiminize lanet edecektir."
(el-Ankebut, 25)
Daha sonra Yüce Allah:
"Onda" yani o lanet içinde, yani bu lanetin gerektirdiği ceza
içerisinde "ebedi kalıcıdırlar" diye buyurmaktadır. Onların lanette
ebedi kalmaları lanetin ebediyyen onlara olacağı demektir, diye de
açıklanmıştır.
"Üzerlerinden azab
ne hafifletilir ne de onlara mühlet verilir." Herhangi bir süre dahi
azaptan geriye bırakılmazlar, azapları ertelenmez.
"Ebedi
kalıcıdırlar" buyruğu, "üzerlerine" buyruğundaki zamir halidir.
Bundaki amil be
"üzerlerine" kelimesindeki zarf manasınadır. Çünkü bunda karar bulup
yer etmek anlamı vardır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN