MUKADDİME
Kuran-ı Kerim'in
irabı, irabını Öğretmek, Öğrenmeye Teşvik ve Kur'an'ı irablı Olarak Okuyanın
Ecri:
Ebu Bekr el-Enbarı der
ki: Peygamber (s.a.v.)'ın ashabından ve onlara tabi olanlardan (Allah onlardan
razı olsun) Kur'an-ı Kerim'in i'rabının faziletine, i'rabını öğrenmeye teşvike
dair ve yanlış hareke ile okumayı yerip, bunun hoşlanılmayan birşeyolduğunu
belirten birtakım haberler gelmiş, bulunuyor. Bütün bunlar ise, Kur'an-ı
Kerim'i okuyup ezberleyen kimselerin bu ilmi öğrenmek için oldukça gayret
göstermelerini gerektirmektedir.
Bunlardan birisi de
Yahya b. Süleyman ed-Dabbi'nin bize naklettiği şu rivayettir: Yahya dedi ki:
Bize Muhammed b. Said anlattı. Dedi ki: Bize Ebu Muaviye, Abdullah b. Said
el-Makburi'den, o babasından, o da dedesinden, o Ebu Hureyre'den rivayetle dedi
ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kur'an'ı i'rab ile
(açık seçik, tane tane, harflerinin doğru olarak harekeleri belirtilmiş olarak)
okuyun ve onun garib (manalarını bilmediğiniz) kelimelerini araştırın."
(Heysemı, Mecmau'z-Zevaid, 7, 163)
Bana babam anlattı. Bize
İbrahim b. el-Heysem anlattı. Dedi ki: Bize Adem b. Ebi İyas anlattı. Dedi ki:
Bize Ebu't-Tayyib el-Mervezı anlattı. Dedi ki: Bize Abdülaziz b. Ebi Revvad
Nafi'den, o İbn Ömer'den anlatarak dedi ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Her kim Kur'an okuyup onun i'rabını belli etmezse, ona bir melek görevlendirilir.
Bu onun için Kur'an-ı Kerim'in indirildiği şekle uygun olarak okuduğu her bir
harfe on hasene yazar. Eğer bir kısmını i'rablı okur ise, onun için iki melek
görevlendirilir. Bunlar okuduğu her bir harf için yirmi hasene yazarlar. Eğer
tümünü i'rablı okur ise, onun için dört melek görevlendirilir. Bunlar ona her
bir harf için yetmiş hasene yazarlar. " (bk. Heysemı, Mecmau'z-Zevaid, 7,
163)
Cüveybir, ed-Dahhak'tan
rivayetle dedi ki: Abdullah b. Mes'ud dedi ki:
Kur'an'ı tecvidli
okuyunuz ve en güzel seslerle onu süsleyiniz. Kur'an'ı i'rablı okuyunuz, çünkü
o, Arabi bir Kur'an'dır. Allah da Kur'an'ın i'rablı (açık seçik, fasih, tane
tane, harekeleri belli) okunmasını sever.
Mücahid'in bir
rivayetine göre, İbn Ömer dedi ki: Kur'an'ı i'rablı okuyunuz.
Muhammed b. Abdurrahman
b. Zeyd'den rivayete göre o, şöyle demiş: Ebu Bekr ve Ömer (r.a)'e dediler ki:
Kur'an-ı Kerim'in bir bölümünün i'rablı okunmasını harflerini ezberlemekten
daha çok severiz.
eş-Şabi'den gelen
rivayete göre o, şöyle demiştir: Hz. Ömer dedi ki: Kim Kur'an'ı i'rablı olarak
okur ise, Allah katında bir şehid ecri alır.
Mekhul dedi ki: Bana
ulaştığına göre Kur'an-ı Kerim'i i'rablı olarak okuyan kimse, i'rabsız olarak
okuyan kimsenin iki katı kadar ecir alır.
İbn Cüreyc'in, Ata'dan
rivayetine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Arapları üç şey sebebiyle seviniz. Ben Arabım, Kur'an arapçadır, cennet
ehlinin konuşacağı dil de arapçadır." (Hakim, Müstedrek, IV, 87)
Süfyan, Ebu Hamza'dan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: el-Hasen'e, arapçayı öğrenen birtakım
kimselerden söz edildi. O da: Güzel bir iş yapıyorlar dedi. Peygamberlerinin
dilini öğreniyorlar. Yine el-Hasen'e: Bizim lahin yapan (i'rab kurallarına
aykırı okuyan) bir imamımız var, denildi. O da: Onu imamlıktan çekiniz,
cevabını verdi.
İbn Ebi Müleyke'den
şöyle dediği rivayet edilmektedir: Ömer b. el-Hattab (r.a) döneminde bedevi bir
arap (Medine'ye) gelip şöyle der: Muhammed (s.a.v.)'in üzerine indirilen
Kur'an-ı Kerim'den bazı yerleri bana kim okuyup öğretebilir? Adamın birisi ona
Tevbe suresini öğretmeye başladı. Ve:
"Allah ve Resulü,
müşriklerden uzaktır"(mealindeki et-Tevbe, 3 ayet-i kerimesini) Allah
müşriklerden ve Resulünden uzaktır, anlamına gelecek şekilde (...) şeklinde
(...) kelimesini esreli olarak okutur. Bunun üzerine bedevi arap şöyle der:
Allah Resulünden uzaklaştı mı? Eğer Allah Resulünden uzaklaşmış ise ben de
ondan uzaklaşıyorum. Bedevi arabın bu sözleri Hz. Ömer'in kulağına gider. Hz.
Ömer onu çağırıp şöyle söyler:
- Ey bedevi! Sen Allah
Resulünden (s.a.v.) uzak olduğunu mu ilan ettin? Şöyle dedi:
- Mü'minlerin emiri, ben
Medine'ye geldim. Kur'an bilmiyorum. Bana kim Kur'an okumayı öğretir diye
sordum. Bu kişi bana Berae (Tevbe) suresini okuttu ve: (...) şeklinde okuttu.
Bunun üzerine ben de: Peki Allah, Resulünden uzaklaştı mı? Eğer Allah
Resulünden uzaklaşmış ise ben de ondan uzaklaşıyorum, dedim. Bunun üzerine Hz.
Ömer şöyle dedi:
-Bu ayet böyle değildir
ey bedevi!
- Nasıldır ey müminlerin
emiri, diye sorunca, Hz. Ömer der ki:
- Bu: "Muhakkak
Allah ve Resulü müşriklerden uzaktır" şeklindedir. Bu sefer bedevi şu
cevabı verir:
- Allah'a yemin ederim,
ben de Allah'ın ve Resulünün uzak olduklarından uzağım. Bunun üzerine Ömer b.
el-Hattab (r.a), dil bilgisini bilmeyenlerin başkalarına Kur'an öğretmemesini
emretti. Ebu'l-Esved (ed-Dueli)'e de nahiv ilminin esaslarını koymasını
emretti.
Ali b. el-Ca'd dedi ki:
Ben Şu'be'yi şöyle derken dinledim: Arapçayı (arap dili kaidelerini) bilmeden
hadis ile uğraşan bir kimsenin misali, boynuna içinde yem bulunmayan bir yem
torbası asılmış eşeğe benzer.
Hammad b. Seleme de der
ki: Her kim hadis öğrenmeye koyulur, fakat nahiv öğrenmezse, boynuna içinde
arpa bulunmayan bir yem torbası asılmış eşek gibidir.
İbn Atiyye der ki: Kur'an-ı
Kerim'in i'rabı şeriatta asıldır. Çünkü ancak bununla şeriatın kendisi olan
Kur'an'ın anlamları doğru dürüst öğrenilebilir.
İbnü'l-Enbari dedi ki:
Peygamber (s.a.v.)'ın ashabından ve onlara tabi olanlardan (Allah onlardan razı
olsun) Kur'an'ın garip ve müşkil lafızlarına dair dil bilgisi kaideleri ve şiir
ile delil gösterdiklerine dair o kadar çok rivayetler gelmiş bulunuyor ki,
bunlar bu konuda nahiv bilginlerinin izlediği yolun doğruluğunu açıkça ortaya
koymakta, bu yolu izleyenlere tepki gösterenlerin tutumlarının yanlış olduğunu
açıklamaktadır. Bu rivayetlerden bazısı:
Bize Ubeyd b. Abdulvahid
b. Şerik el-Bezzaz anlattı, dedi ki: Bize İbn Ebi Meryem anlattı, dedi ki: Bize
İbn Ferruh haber verdi, dedi ki: Bana üsame haber verdi: Bana İkrime'nin haber
verdiğine göre, İbn Abbas şöyle demiş:
Bana Kur'an-ı Kerim'in
garib (sözlük anlamını bilmekte güçlük çektiğiniz) lafızlarına dair soru
sorduğunuzda, şiiri tetkik ederek o kelimenin manasını bulmaya çalışınız. Çünkü
şiir, arabın divanıdır.
Yine bize İdris b.
Abdülkerim anlattı, dedi ki: Bize Halef anlattı, dedi ki:
Bize Hammad b. Zeyd, Ali
b. Zeyd Cüd'an'dan rivayetle dedi ki: Ben Said b. Cübeyr ile Yusuf b. Mihran'ı
şöyle derken dinledim: İbn Abbas'a Kur'an-ı Kerim'de bir hususa dair soru sorulduğunu
işittim. O, şunları şunları söyledi ve dedi ki: Şairin şöyle şöyle dediğini
duymadınız mı?
Yine İkrime'nin İbn
Abbas'tan rivayetine göre, bir kişi ona Yüce Allah'ın: ''Elbiseni temizle"
(el-Müddessir, 4) buyruğu hakkında soru sormuş, o da şu cevabı vermiş:
"Sözünde durmamak üzere elbiseni giyinme, demektir" dedi ve Gaylan
es-Sakafi'nin şu beyitini örnek gösterdi: "Allah'a hamdolsun ki ben
giymedim, sözünde durmayan bir kimse gibi elbise Ve ben işlediğim bir ayıptan
dolayı da yüzünü örten değilim."
Birisi de İkrime'ye
"ez-Zenim" (el-Kalem, 13) kelimesinin anlamını sorunca İkrime şöyle
der: Bu veled-i zina anlamındadır, der ve; örnek olarak da şu beyti okur:
"Veled-i zinadır, babası kimdir bilinmez Fahişedir onun annesi, onun soyu
alçaktır."
Yine ondan rivayete
göre, "Zenim" kelimesini nesebi belli olmadığı halde bir kavme nesebi
iltihak ettirilen, çirkin ve kötü söz söyleyen ve bayağı kimse demektir, demiş
ve şu beyiti okumuştur: "Zenimdir o. Erkekler fazladan kendilerinden olduğunu
iddia ettiler. Ayak kısımlarının postun enine ilave edildiği gibi. "
Yine İkrime'den rivayete
göre o Yüce Allah'ın: "Gölgeli dalları vardır"(er-Rahman, 48) ayetini
açıklarken şöyle demiş: O ağaçların gölgeleri ve dalları vardır. Şairin şu
sözlerini duymadın mı?: "Ete susamış çift pençeli bir doğanın eline düşmüş
İki yavrusu olan bir erkek güvercini; Gölgeli dallar üzerinde şakıyarak çağıran
Dişi güvercinin sesi, şevkini galeyana getirmedi (mi)?"
İkrime'nin İbn Abbas'tan
rivayetine göre İbn Abbas Yüce Allah'ın: "Bakarsın ki bütün onlar toprağın
üzerinde diridirler"(en-Naziat, 14) buyruğunda yer alan
"es-Sahire" yer demektir, demiştir. ümeyye b. Ebi's-Salt da şöyle
demiştir "Onların yanında deniz eti de var, kara eti de var."
Ibnü'l-Enbari der ki: Raviler şu beyiti de rivayet etmektedirler: "Onda
kara eti de var deniz eti de Ağızlarını açıp istedikleri her şey ebedi olmak
üzere onlarındır."
Nafi' b. el-Ezrak, İbn
Abbas'a der ki: Bana Yüce Allah'ın: "O'nu uyuklama ve uyku
almaz"(el-Bakara, 255) buyruğunda yer alan (...) kelimesinin ne demek
olduğunu söyleyiver. İbn Abbas: O uyuklamadır, der. Çünkü Züheyr b. Ebi Sülma
şöyle demiştir:
"Gece boyunca onu
uyuklama almaz Uyumaz da O: O'nun işinde zayıf görüşlülük ve tutarsızlık
yoktur."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
Kur'an Tefsiri
ve Tefsir Bilenlerin Faziletine Dair Rivayetler