HAKİM

el-Müstedrek

MA’RİFETU’S-SAHABE

 

2214- Kureyşlilerin Ebu Zerr'i Dövmesi ve (Kabe'nin) Örtüleri ile Yapısı Arasında Saklanması

2215- Zemzem Suyu içildiği Takdirde Yemek Gibi Doyurucudur

 

Ebu Zerr'in Müslüman oluşuna dair müfesser bir hadis ise Şamlıların (rivayet ettiği) hadistir:

 

5508- ... Bize Ebu Tarafe, Abbad b. er- Reyyan el- Lahmi tahdis edip dedi ki: Ben Urve b. Ruveym el-Lahmi el-Eş'ari'yi şöyle derken dinledim: Bana Amir b. Ludeyn el-Eş'ari -ki Abdulmelik b. Mervan ile birlikte idi- tahdis edip dedi ki: Ebu Leyla el-Eş'ari'yi şöyle derken dinledim: Ebu Zerr bana tahdis edip dedi ki: Benim İslam'a davet edilmem ilk olarak şöyle oldu: Biz yabancı bir kavim idik. Kıtlık musibetine uğradık. Annemi ve adı Uneys olan kardeşimi Necid'in üst taraflarında sıhri akrabamız olan bazı kimselerin yanına bineğe bindirip götürmüştüm. Onların yanına gidip konakladığımız zaman bize ikramda bulundular. Kabileden bir adam bu hali görünce dayımın yanına gidip şöyle dedi: Senin gıyabında Uneys'in hanımının yanına geldiğini biliyor musun? (Ebu Zerr) dedi ki: Bu onun kalbinde yer etti. Ben de develerimi otlamaya gittim. Onun oldukça kederli, üzüntülü bir şekilde ağlamakta olduğunu gördüm. Ağlamana sebep nedir dayıcığım? dedim. Bana durumu haber verdi. Ben: Allah böyle bir şeyden korusun. Bizler hayasızlıktan korkan kimseleriz. Zaman halimizi sarsmış ise de sen ilkin bizi karşıladığın o güzel ve duru hali bulandırmış oldun. Artık bir arada kalmamızın yolu yok dedim. Annemi ve kardeşimi bineğe bindirip, Mekke yakınlarında bir yere konakladık. Kardeşim ben bir şiir ile suyu savunabilecek birisiyim dedi. Kendisi şair birisi idi. Ben: Hayır yapma dedim. Ancak karşı çıkma duygusu onu ileriye götürdü ve nihayet Cureyc b. es-Sımme'nin sürüsüne karşı (suyu) savundu. Allah'a yemin olsun ki o gün Cureyc benim kardeşimden daha güçlü bir şair idi. Sonra her ikisi Haba (denilen) bir kadının hükmüne başvurdular. Hakem kardeşimin Cureyc’den üstün olduğuna karar verdi. Buna sebep ise Cureyc'in o kadını vaktiyle babası ile evlenmesi için talip olması idi. Kadın da o yaşlı bir ihtiyardır, ona ihtiyacım yok demiş ve bundan dolayı Cureyc'e kin beslemişti. Böylelikle onun sürüsünü kendi sürümüze katmış olduk. Bunun sonucunda yaklaşık yüz devemiz oldu.

Ebu Zerr (devamla) dedi ki: Sonra Mekke'ye gittim. Safa’dan başladım.

Safa'nın üzerinde Kureyş'ten bazı kimseler vardı. Bana da Mekke'de dinini değiştirmiş, deli, şair ya da sihirbaz denilen birisinin bulunduğu haberi ulaşmıştı. Bu sebeple: Sizin (böyle olduğunu) iddia ettiğiniz o kişi nerede dedim. Onlar: O dediğiniz kişi işte o gördüğün yerdedir dediler. Onun yanına gittim. Allah'a yemin olsun ki ben onların yanından ancak bir taş atımlık kadar bir mesafe uzaklaşmıştım ki benim üzerime her türlü kemik, taş ve toprakla abandılar. Her tarafımı kana boyadılar. Sonunda Beyt'e (Kabe'ye) vardım ve Kabe'nin örtüleri ile binası arasına girdim. Orada zemzem suyu hariç otuz gün süreyle hiçbir şey yemeden oruç tuttum. Nihayet ayın doğduğu aydınlık bir gecede Huzaa’dan iki kadın geldi ve Beyt'i tavaf etti. Daha sonra isaf ve naile'yi sözkonusu ettiler. Bunlar iki put idi. O putlara (cahiliye mensupları) ibadet ediyorlardı. Ben de başımı örtülerin altından çıkartıp: O putların birini diğerine taşıtınız dedim. Kadınlar buna kızdılar sonra da: Allah'a yemin olsun ki erkeklerimiz burada bulunsaydı sen böyle konuşamazdın deyip, sonra da gittiler. Ben de çıkıp izlerini takip ettim. Nihayet bu iki kadın Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştıklarında Allah Rasulü: "Siz kimsiniz, nerdensiniz, nerden geldiniz ve buraya gelmenize sebep nedir?" diye sordu. Kadınlar da ona durumu haber verdiler. Bu sefer Allah Rasulü: "Peki, siz o dininden dönen (sabii) kimseyi nerede bıraktınız?" diye sordu. Kadınlar: Biz onu örtülerle bina arasında bıraktık dediler. Allah Rasulü kadınlara: "Size bir şey dedi mi?" diye sordu. Onlar: Evet, dediler. Ben de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına varıncaya kadar gittim sonra yanına varınca ona selam verdim. Bana: "Kimsin, kimlerdensin, neredensin, nereden geldin (buraya) gelmene sebep nedir?" diye sordu. Ben de ona haberi bildirmeye koyuldum. Allah Rasulü:

"Peki, nereden yiyip, nereden içiyordun?" diye sordu. Ben: Zemzem suyundan dedim. Allah Rasulü: "O yemek gibi insanı doyuran bir sudur" buyurdu. Beraberinde Ebu Bekr (r.a) da vardı. Ebu Bekr: Ey Allah'ın Rasulü bana ona akşam yemeği yedirmeme izin ver dedi. Allah Rasulü: "Peki" buyurdu. Sonra Rasulullah dışarı çıkıp yürüdü. Ebu Bekr de elinden tuttu. Nihayet Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir'in kapısında durdu. Sonra Ebu Bekir evine girdi, arkasından Taif kuru üzümünden bir miktar kuru üzüm getirdi. Bize avuç avuç vermeye başladı. Biz de ondan karnımızı doyuruncaya kadar yiyip durduk. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Ebu Zerr" dedi. Ben, buyur dedim. Bana dedi ki:

"Bana bir yer kaldırılıp, gösterildi. Orası malı bol bir yerdir. Tihame'den başka bir yer olduğunu da zannetmiyorum. Haydi, çık kavmine git ve onları kabul ettiğin bu dine davet et."

Ebu Zerr (devamla) dedi ki: Ben de çıkıp gittim. Annemin ve kardeşimin yanına geldim. Onlara olanı biteni haber verince, her ikisi de: Senin girdiğin dinden biz yüz çevirmeyiz dediler ve Müslüman oldular sonra hep birlikte çıktık. Nihayet Medine'ye geldik. Ben de kavmime durumu bildirdim. Onlar:

Bizler senin doğru söylediğine inanıyoruz. Muhtemelen biz de Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaşacağız dediler.

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize gelince onu karşıladık. Gıfarlılar ona: Ey Allah'ın Rasulü Ebu Zerr bize senin ona söylediklerini bildirdi. Biz de Müslüman olduk ve senin Allah'ın Rasulü olduğuna şahadet getirdik dediler. Sonra da Eslemliler ve Huzaalılar gelerek her ikisi de: Ey Allah'ın Rasulü şüphesiz biz Müslüman olduk. Kardeşlerimizin ve antlaşmalılarımızın girdiği ne ise biz de ona girdik dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun üzerine: "Eslemlilede Allah silm (barış) yapsın. Gıfarlılara da Allah mağfiret buyursun" buyurdu. Sonra Ebu Bekir elimden tutarak: Ey Ebu Zerr dedi. Ben: Efendim ey Ebu Bekr dedim. O: Sen cahiliye döneminde iken bir ilahın var mıydı (bir varlığa ibadet ediyor muydun) dedi. Ben: Evet, kendimi güneşin önünde durduğumu, sıcağı beni rahatsız edip, adeta bir örtü gibi yere yıkılıncaya kadar ona dua edip, durduğumu (şu anda bile) görür gibiyim dedim. Bana: Peki, hangi tarafa doğru yöneliyordun dedi. Ben: Bilmiyorum, Allah beni nereye döndürüyor idiyse (ben de o tarafa dönüyordum). Bu halim Allah İslam'ı benim içime sokuncaya kadar sürdü.

 

Diğer Tahric: Müslim, 2473; İbn Sad, Tabakat, IV, 219; İmam Ahmed, Müsned, V, 174. Şu kadar var ki Müslim'in lafzı buradakinden farklıdır.

 

 

 

5509- Bize Sadaka b. Abdullah, Nasr b. Alkame’den tahdis etti. O kardeşinden, o İbn Aiz’den, o Cubeyr b. Nufeyr’den şöyle dediğini nakletti: Ebu Zerr şöyle derdi: Andolsun ben kendimi İslam'ın dörtte birini teşkil ederken görmüşümdür. Benden önce yalnız Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr ve Bilal Müslüman olmuştur.

 

 

5510- * ... Bize İkrime b. Ammar, Ebu Zumeyl Simak b. el-Velid’den tahdis etti. O Malik b. Mersed’den, o babasından, o Ebu Zerr’den şöyle dediğini nakletti: Ben İslam'ın dörtte biri idim. Benden önce üç kişi Müslüman olmuştu. Ben de dördüncüleriyim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'nin yanına giderek: es-Selamu aleyke ya Rasulullah eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasuluh dedim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yüzünün sevincini gördüm.

 

Diğer Tahric: İbn Hibban, Sahih, 7134; Taberani, Kebir, 1617; Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, I, 157 hasendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2216- Ebu Zer''den Daha Doğru Sözlü Hiçbir Adamı Ne Gök Gölgelemiş, Ne Yer Taşımıştır