HAKİM el-Müstedrek |
MA’RİFETU’S-SAHABE |
2651- Buceyr'in kardeşi Kabb'ı islam'a davet etmesi 2652- Kabb b. Zuheyr'in Müslüman olması |
6536- * ... Bize İbrahim
b. el-Munzir el-Hizami tahdis etti. Bana el-Haccac b. Zurrukaybe b. Abdurrahman
b. Kabb b. Zuheyr b. Ebi Sul ma el-Müzeni babasından tahdis etti. O dedesinden
şöyle dediğini nakletti: Zuheyr'in iki oğlu Kabb ve Buceyr yola çıktı ve
nihayet Ebrak el-Azzaf denilen yere kadar geldiler. Bu sefer Buceyr Kab'a şöyle
dedi: Bu adama -Rasulullah (Sallallahı aleyhi ve Sellem) kastediyor- gidip de
ne dediğini dinleyip gelinceye kadar sen buradan ayrılma dedi. Kabb orada
kaldı, Buceyr çıkıp gitti. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına
geldi. Allah Rasulü ona Müslüman olmayı tekli etti, o da Müslüman oldu. Bu
durum Kabb'a ulaşınca şöyle dedi:
"Benden Buceyr'e
bir mektup (mesaj) bildirin Bunun dışında başka sana neyi gösterdi
(Seni) ne bir anneyi, ne
bir babayı izlerken görüp alışmadığım bir ahlaka
(yöneltti)
Ve sen o ahlak üzere bir
kardeşini de bulmuş değilsin Ebu Bekr sana susuzluğu gideren bir kase içirdi
Ve el-Me'mun (olan o
Nebi) sana ondan içirdi bir daha içirdi."
Bu beyitler Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a ulaşınca kanının he der olduğunu bildirdi ve:
"Kabb ile karşılaşan
onu öldürsün" buyurdu. Buceyr bunu kardeşine yazdığı bir mektupla bildirdi
ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın onun kanının heder ettiğini
belirterek ona şöyle dedi: Kendini kurtarmaya bak. Ellerinden kurtulabileceğin
kanaatinde değilim. Bundan sonra ona şöyle bir mektup yazdı: Şunu bil ki
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına gelip de Allah'tan başka
hiçbir ilah olmadığına Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şahitlik getirip
de bu şahitliğini kabul etmediği hiç kimse olmaz. Bu sebeple benim bu mektubum
sana ulaşır ulaşmaz Müslüman ol ve gel dedi. Kab da Müslüman oldu ve Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı kendisiyle övdüğü o kasidesini söyledi. Sonra
gelip devesini Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın mescidinde çöktürdü
sonra mescitten içeriye girdi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı
ile beraberdi. Ashabı arasındaki durumu sofranın etrafında halka olmuş bir
topluluğun durumu gibi idi. İç içe halkalar halindeki ashabı arasında bunlara
bir defa dönüp onlarla konuşuyor, öbürlerine bir defa dönüp onlarla
konuşuyordu. Kab dedi ki: Mescidin kapısında devemi çöktürdüm ve nitelikleri
ile Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı tanıdım. Oturanların üzerinden
geçtim ve nihayet onun önünde oturdum. Müslüman olup, Allah'tan başka hiçbir
ilah olmadığına ve senin Allah'ın Rasulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah'ın
Rasulü bana eman ver dedim. Allah Rasulü: "Sen kimsin?" dedi. Ben:
Ben, Kab b. Zuheyr'im dedim. Allah Rasulü: "Şöyle diyen sen miydin?"
buyurdu. Sonra Ebu Bekir'e dönerek:
"Nasıl demişti ey
Ebu Bekr?" diye sordu. Ebu Bekr (r.a) ona beyiti okudu:
"Ebu Bekir sana
suya kandıran bir kase içirdi
Ve o emredilen kişi
ondan sana bir defa içirdi, bir defa daha içirdi." Kabb: Ey Allah'ın
Rasulü ben böyle demedim deyince, Allah Rasulü: "Na-
sıl demiştin?"
buyurdu. Ben: Ben, ancak şöyle demiştim dedim:
"Ebu Bekir sana
suya kandıran bir kase içirdi
Ve o me'mun (güvenilir)
sana ondan bir defa içirdi, bir daha içirdi." Bunun üzerine Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a yemin olsun ki o (kendi şah-
sını kastediyor)
me'mundur (güvenilir birisidir)" buyurdu. Sonra Kabb ona kasidenin
tamamını sonuna kadar okudu ve bu kasideyi el-Haccac b. Zurrukaybe'ye sonuna
kadar yazdırdr. İşte o kaside şudur: Kab b. Zuheyr'in "Banet Suad"
kasidesi
"Suad ayrıldı bu
sebeple bugün kalbim ayrılıktan hastadır Onun peşinden zelil düşmüş bir
köledir, vurulmuş zincirlerinden fidye verilerek kurtarılmış değildir Ayrılık
sabahında ayrılıp göç ettiklerinde Suad Süzgün bakışlı, sesi nağmeli bir ceylan
yavrusu idi sanki Gülümsediği vakit hafif ıslak, parlak ve ince dişleri çıkar
ortaya Ağzı sanki defalarca hoş şaraptan içmişçesine güzel kokuyor Sakiler o
şaraba vadinin akan temiz suyundan katıp, (sertliğini) kırmışlardır Kuşluk
vakti dururken şimal rüzgarının soğuttuğu sudur o
Ondan (güzel suyun
katılmış olduğu bu şaraptan) rüzgarlar ona karışmış çer çöpü alır gider,
tertemiz eder Yağmur bulutlarının sel ile doldurduğu o vadi sularının üzeri
kabarcıklarla kaplanır Eğer o verdiği sözünde durup verilen öğütleri kabul
etseydi Gerçekten de bulunmaz, eşsiz bir dost olurdu Ama o öyle bir dosttur ki
kanına karışmıştır sanki Musibetler tattırmak, yalan söylemek ve sözünde
durmamak Onun hiçbir hali diğerine uymuyor
Tıpkı gulyabanilerin
elbiselerinde kılıktan kılığa girmeleri gibi Onun verdiği sözde durması
Ancak eleğin su tutması
gibidir (Sözünde) durmamakla ün salmış (urkuba) benzer onun verdiği sözleri
(Kısaca) onun verdiği sözlerin gerçekle hiçbir ilgisi yok
Seni temennilerde
bulunman için yaptığı teşvikleri de, verdiği sözleri de
ancak kuruntudur
saptırmaya götüren rüyaların peşine takılmaktır
Yine de umar ve ümit
ederim sevgisinin devam edip, yakınlaşmasını Elimize senin yapacağın bir bağışın
geçeceğine inanmasam dahi Suad öyle bir diyardadır ki bizi ulaştıramaz ona
Hızlıca koşup giden asil
develerden başkası Ona ulaştıramaz (beni) asla
Koşmaya dayanıklı, iri
yarı sağlam develer olmasa Öyle develer ki hızlı gidişlerinden kulakları arkasındaki
çukurdan başlayarak ter dökerler ve oldukça terlerler (yorgunluğa aldırmazlar)
Yola öyle alışkındırlar
ki yolun belli başlı işaretleri olmasa dahi gidecek-
leri yeri bilir ve
bulurlar.
Yumuşak ve kaygan derisi
üzerinde yürür keneler sonra kaydırır onları Göğsünün ve böğürlerinin üzerinde
Her yanından etine
dolgundur yabani deveyi andırır
Ön bacakları göğsünün
kemiklerinden uzaktır (hızlı gitse dahi bacakları
göğsüne değmez)
Gözlerinden boğazlandığı
yere Burnundan çenelerine kadar yüzü uzunlamasına taşı andırıyor Hurma dalını
andıran çok kıllı kuyruğunu sallar Sağılmamış, eksilmemiş dolu memeler
üzerinden Burnu tümsektir, uzun kulaklarından anlar develerden anlayan kişi
asil
olduğunu Hem yanakları
da -asaletinden- güzel ve yumuşaktır Ayakları üzerinde hızlıca koşar ve yetişir
önünden gidenlere Sağlam (ağacı) kuru mızrağı andıran bacaklarının yere
basışları da fazla değildir (hızlıca koşar) Nesebi karışmamış asildir, kardeşi,
babası Amcası, dayısı belli, boynu uzun ve hızlıdır Bacaklarının etleri esmer
mızrakları andırır Çakıl taşlarını darmadağın eder ayakları sert olduğundan
tepelere çıkmak için dala ihtiyacı yoktur Bir gün yükseltir onu yerin
tümsekleri Bazen görünür, bazen kaybolur parlak seraplar tümseklerin önünde
Aşırı sıcaktan ötürü terli iken attığı hızlı adımları Küçük tepelerdeki
serapları aşarken
Bukalemunun güneş
sıcağından piştiği bir günde Güneş gören tarafları köz ateşte pişmiş ekmeği
andırır Saçları ağarmış çocuğunu kaybetmiş feryat ederek (saçını başını
yolarken) ellerini kaldırıp indiren bir kadına Kalkıp da çocukları yaşamayan
kadınların cevap vermesi halinde daha hızlı hareket eden kadın gibi (hızlıca
yürür) Çokça ağıt yakıp, feryat ediyor, pazuları gevşektir (elleri hızlı
hareket ediyor) Onun büyük evladının öldüğünü haber verdiklerinde aklı başından
giden (kadın gibidir) Fesatçılar (devemin) iki yanında koşarak
Ey İbn Ebi Sulma
şüphesiz sen öldün diyorlar Babasız kalasıcalar açılın yolumdan dedim Rahman'ın
takdir ettiği her neyse olacaktır Her ana evladının esenliği uzun sürse dahi
Bir gün kambur bir araç
üzerinde taşınacaktır Aldım haberi Allah Rasulü beni tehdit etmiş diye
Rasulullah nezdinde affedilmek umulur elbet Geldim Rasulullah'a özür beyan
ederek
Özür kabul edilir,
Rasulullah'ın nezdinde Sana fazladan Kur'an'ı veren (Allah) hidayetini
arttırsın Onda pek çok öğütler ve geniş açıklamalar vardır Laf götürüp
getirenlerin sözlerine bakarak sorumlu tutma beni Hiç suçum olmadı benim
hakkımdaki dedikodular çok olsa dahi Ben bir huzurda ayakta duruyor ve öyle
şeyler duyup görüyorum ki İşitseydi eğer fil dahi bunları Titrer dururdu şayet
Allah Rasulünün yanında Allah'ın izniyle bir emanı yoksa
Nihayet sağ elimi koydum
ona itaatle ve karşı çıkmayarak (Düşmanlarımdan) intikam alanın eline ve sözü
söz olan (emirlerine itaat edilen)in Onunla konuşurken andolsun çok korktum
ondan Ve bana: Sana (birtakım suçlar) nispet ediliyor ve (bundan ötürü) sorgu-
lanacaksın dedim Azı
dişleri sivri, keskin bir arslan (tarafın)dan (sorgulanacaksın) İç içe
ormanların ta içinde yuvasında bulunan Sabah çıkar avına (bu arslan) et getirir
zaten yanlarında et bulunan iki yavrusuna Önlerinde küçük parçalar halinde
saçılmış bulunuyor Geniş vadinin yaban eşekleri ondan dolayı zayıf (aç) kalır
Onun vadisinden yiğit erkek kafileleri dahi yürüyemez Onun vadisinden ne zaman
kahramanlar geçse Paramparça ettiği elbiselerini mutlaka bir kenara atar Şüphe
yok ki Rasul kendisiyle aydınlanan bir nurdur, Allah'ın seçilmiş kılıçlarından
keskin bir kılıçtır. Kureyş'ten bir topluluk arasında Mekke vadisinin içinde Müslüman
olunca o yiğitlere söz söyleyenleri buradan ayrılın (hicret edin) dedi Ordular
karşılaşınca (düşmanları) geri çekildiler ama kendileri zayıflarıyla da,
kalkanı olmayanlarıyla da geri çekilmedi Silahsızları dahi ve hatta binek
üzerinde doğru dürüst duramayanları bile Burunları kemerli kahramandır onlar,
giysileri Davud'un savaş için dokuduğu zırhlardır Boydan boya örter onları o
parlak beyaz zırhları, halkaları geçmiştir içiçe İç içe geçmiş diken halkaları
gibi sapasağlamdır Parlak beyaz develerin yürüyüşü gibi yürürler Siyah kısa
boylular kaçtıkları vakit Mızraklarıyla bir kavmi yenseler dahi çok sevinmezler
Kendilerine zarar verilse de tahammülsüz değildirler (Darbe alırlarsa)
darbeleri ancak göğüslerine alırlar (çünkü kaçmazlar) Onların ölüm meydanlarından
geri kalışları olmaz."
6537- Bana Muhammed b.
Abdurrahman el-Avkas, İbn Cud'an'dan tahdis edip dedi ki: Kab b. Zuheyr b. Ebi
Sulma Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a mescitte: "Suad ayrıldı
bu sebeple kalbim bugün ayrılıktan hastadır Onun peşinden zelil düşmüş bir
köledir, vurulmuş zincirlerinden fidye verilerek kurtarılmış değildir."
(Başlayan kasidesini mescitte okuduo)
6538- * ... Bana
Muhammed b. Fuleyh, Musa b. Ukbe’den şöyle dediğini tahdis etti: Kab b. Zuheyr
"Baned Suad" kasidesini Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a
Medine'de mescidinde okudu.
"Şüphe yok ki Rasul
kendisiyle aydınlanan bir nurdur Allah'ın çekilmiş kılıçlarından keskin bir
kılıçtır Kureyş'ten bir topluluk arasında Mekke vadisinin içinde
Müslüman olunca o
yiğitlere söz söyleyenleri buradan ayrılın (hicret edin) dedi" beyitini
okuyunca, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elbisesinin yeni ile
söylediklerini dinlemeleri için oradakilere işaret etti. (Musa) dedi ki: Daha
önce Buceyr b. Zuheyr de kardeşi Kab b. Zuheyr b. Ebi Sulma'ya yazdığı
mektubunda onu korkutup, İslam'a davet etmişti ve bu hususta da birkaç beyit
söylemişti: "Kab'a kim bildirir ne dersin haksız yere
Kınadığım ve de daha
sağlam olan (din)i kabule ne dersin Lat'a da değil, Uzza'ya da yalnız bir ve
tek Allah'a (inan) Kurtulursun kurtuluş vaktinde ve esenlik bulursun
Öyle günde (kurtulursun)
ki kimse kurtulamaz ve kaçamaz Kalbi tertemiz bir müslümandan başka (Babamız)
Zuheyr'in dini hiçbir şeydir ve batıldır (Onun babası) Ebu Sulma'nın dini de
bana haramdır."
Bu İbrahim b.
el-Münzir el-Hizami'nin toplayıp bir araya getirdiği birçok senedi bulunan bir
hadistir.
6539- *Nitekim bunu bize
Ebu'l-Abbas Muhammed b. Yakub tahdis etti, bize Ahmed b. Abdulcebbar tahdis
etti. Bize Yunus b. Bukeyr, İbn İshak'tan tahdis etti.
Bize Fakih Şeyh Ebu Bekr
b. İshak ile Ali b. el-Fadl b. Muhammed b. Akil el-Cerrahi -lafız ikisinin
olmak Üzere- haber verip dediler ki: Bize Ebu Şuayb el-Harrani bildirdi, bize
Ebu Cafer en-Nufeyli tahdis etti, bize Muhammed b. Seleme, Muhammed b.
İshak'tan tahdis edip dedi ki: Rasulullah Taif dönÜşÜ Medine'ye geldiği vakit
Buceyr b. Zuheyr b. Ebi Sulma da kardeşi Kab b. Zuheyr b. Ebi Sulma'ya
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a Mekke'de kendisini hicvedip, eziyet
edenlerden birtakım kimseleri öldÜrdÜğÜnÜ haber verdiği Kureyş şairlerinden
geriye İbnu'z-Zibara ve Hubeyre b. Vehb'in kaldığını ve onların da dört bir
yana dağıldıklarını haber vermek Üzere mektup yazdı (ve ona şöyle dedi): Eğer
senin kendi adına bir ihtiyacın varsa Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'a uçarcasına git. O tövbe ederek kendisine gelen hiçbir kimseyi
öldÜrmÜyor. Şayet bunu yapmayacak olursan kendini kurtarmaya bak. Kabb daha
önceleri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a dil uzattığı birkaç beyit
söylemişti. Öyle ki bu beyitler ondan rivayet edilmiş ve ona ait oldukları
bilinen beyitler haline gelmişti. Onun söyledikleri şunlardı: "Benden
Buceyr'e bir mektup ulaştırın
Benim dediklerimi kabul
ediyor musun vay senin haline ediyor musun Yapmayacaksan eğer bana haber ver
Bundan başka sana hangi yolu gösterdi Anneni de, babanı da sahip olduklarını
görmediğin bir ahlaka (mı) ve sen babanı dahi sahip olduğunu görmediğin bir
huyu mu gösterdi Sen yapmayacaksan eğer üzülmeyeceğim
Ve sen tökezleyecek
olursan geçmiş olsun diyecek değilim el-Me'mun (el-emin) sana içirdi bir kase
ve kandın ona el-Me'mun ondan sana bir defa içirdi ve bir daha içirdi."
Devamla dedi ki: Kab'ın
"el-me'mun" demesinin sebebi Kureyş'in Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'a ona böyle (el-emin) demesinden dolayı idi. Kabb bu haberi alınca
yeryüzü ona dar geldi, kendisi için korktu ve düşmanları arasından yanında
bulunan bazı kimseler onun hakkında dedikodular yaydı ve o öldürülecek dediler.
Kabb hiçbir çıkar yol bulamayınca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı
methettiği o kasidesini söyledi ve korktuğunu, yanındaki söz alıp taşıyanların
yalanlarını zikretti. Sonra çıkıp Medine'ye geldi, Cuheyne’den olup kendisiyle
tanıştığı birisinin yanına misafir oldu. -Bana zikrolunduğuna göre- Sabah
olunca onu sabah namazının kılındığı vakİtte Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'ın yanına götürdü. İnsanlarla birlikte o da namaz kıldı sonra ona
işaret ederek Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı gösterdi, işte
Rasulullah budur, onun yanına kalk git ve ondan eman iste dedi. Bana
zikrolunduğuna göre o Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına kalkıp
gitti, elini eline koydu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
tanımıyordu. Şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü Kabb b. Zuheyr tövbe ederek,
Müslüman olarak senden eman dilemek üzere geldi. Ben onu senin yanına getirecek
olursam onun tövbesini kabul eder misin dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) "Evet" buyurdu. Kabb: Ey Allah'ın Rasulü ben Kabb b.
Zuheyr'im dedi. İbn İshak dedi ki: Bana Asım b. Ömer b. Katade tahdis edip dedi
ki: Ensardan bir adam üzerine atılarak şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü beni
Allah'ın düşmanı ile baş başa bırak onun boynunu vurayım dedi. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bırak onu çünkü o tövbe ederek ve
yaptıklarından vazgeçerek gelmiş bulunuyor." Kabb kendilerinden olan bu
adamın bu yaptıklarından ötürü ensarın bu kuluna kızdı. Çünkü muhacirler
arasından onun hakkında hayır ile konuşmayan kimse yoktu. İşte Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'ın huzuruna geldiği vakit söylediği Baned Suad kasidesini
okudu. Kasideyi sonuna kadar zikretti ve ona şu beyitleri de ilave etti:
"Bu devenin
bakışının keskinliği yolun kaybolan izlerini görmekte öyle mahirdir ki
(Bu haliyle) sert ve zor
arazilerde öğlen sıcağının battığı zamanlarda etrafını iyi gören yaban öküzünü
andırır Boynu iridir (cüssesi de) bacakları büyük (yol alma ve yük taşıma gücü
üstündür) Yaratılışı itibariyle erkek develere hazırlanmış diğer dişi
develerden çok üstündür
Ayakları üzerinde
hızlıca koşar ve yetişir önünden gidenlere
Sağlam (ağacı) kuru
mızrağı andıran bacaklarının yere basışları da fazla değildir (hızlıca koşar)
Kervanda develere ezgi söyleyen kişi -kül rengi küçük çekirgeler aşırı sıcaktan
hızlıca uzaklaşırken- artık öğlen vakti dinlenmeye geçin der Yerin
tümseklerinin onu yükseklere çıkardığını görünce Parıltılarla birlikte
(seraplar karışıyordu birbirine) Kendisinden hayır beklediğim her bir arkadaş
bana Ben seninle uğraşamam seninle uğraşamayacak kadar işim var dedi Dengi olan
rakibiyle karşılaşacak olursa Helal olmaz bu (arslan) için rakibini yenmeden
terk etmesi" (İbn İshak) dedi ki: Asım b. Ömer b. Katade dedi ki: (Kabb):
"Siyah kısa boylular kaçtığı vakit" ifadesini kullanırken bunlarla
ensar topluluğunu kastetmişti. Buna sebep ise arkadaşlarının o yaptığı hareket
olmuştu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın ashabı arasından Kureyşli
muhacirleri de özellikle methedince ensar ona kızdı. Müslüman olduktan sonra
ensarı överek Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
geçirdikleri güzel sınavları ve onların hayırlı ve bereketli konularını
sözkonusu ederek şöyle dedi:
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2653- Kabb'ın
Ensarı Övmesi "Hayatın şan şerefini seven kişi