HAKİM el-Müstedrek |
GAZA VE SERRİYELER |
1674- Damdam'ın Gelişinden Önce Kureyş Kafirlerinin
Öldürülmesine Dair Atike'nin Gördüğü Rüya 1675- Damdam el-Gıfari'nin Mekke'ye Gelmesi ve
Kureyşlileri Korkutup, Uyarması |
Bize Hafız Hakim Ebu Abdullah
Muhammed b. Abdullah imla yoluyla 401 yılı zülhicce ayında tahdis etti:
Gazveler ve seriyeler ve hicretten itibaren Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'ın vefatına kadar meydana gelmiş sair vakıalar bölümü. Buhari ve Müslim
bu bölüm hakkında sahih olanların özünü ittifakla rivayet etmişlerdir. Bu bölüm
ile ilgili hepsi Ebu'z-Zubeyr Cabir (r.a)’den diye yapılan rivayet yolunun
etrafında dönüp dolaşan pek çok haber de vardır. Müslim -Allah'ın rahmeti
üzerine olsun- bunları tek başına tahriç etmiştir. Ancak kendilerinden tahriç
etmedikleri kimseler arasında ravileri sika olan az sayıda birtakım haberler
daha vardır ki bunları tahriç etmeleri gerekiyordu.
4353- ... Bize Yunus b.
Bukeyr, Ebu İshak'tan tahdis edip dedi ki: Bana Huseyn b. Abdullah b.
Ubeydullah b. Abbas, İkrime’den tahdis etti. O İbn Abbas (r.a.)’dan şöyle
dediğini nakletti:
İbn İshak dedi ki:
Ayrıca bana Yezid b. Ruman da Urve b. ez-Zubeyr’den şunu tahdis etti: Her ikisi
(İbn Abbas ve Urve) dediler ki: Abdulmuttalib (r.a)'ın kızı Atike Damdam b.
İmran el-Gıfari'nin Mekke'de Kureyşlilerin yanına varmadan ügece önce uyuyanın
gördüğü bir rüya gördü. Sabah olduğunda Atike bu rüyayı önemsedi ve onun büyük
bir şeye delalet ettiğini düşündü. Bu sebeple kardeş: el-Abbas b.
Abdulmuttalib'e haber gönderdi ve ona şunları söyledi: Kardeşim bu gece beni
korkutan bir rüya gördüm. Bundan ötürü andolsun senin kavmil: üzerine bir
kötülük ve bir bela gelecektir. Kardeşi: O nedir? deyince, Atike şöyle dedi:
Ben rüyamda şunu gördüm. Bir adam devesi üzerinde gelip el-Abtah'da durdu ve
şöyle dedi: Ey antlaşmalarını bozanlar hanedanı! Haydi savaşa çıkınız. Andolsun
sizler üç yerde (üç gün içinde) yıkılacaksınız. Sonra insanların onun etrafında
toplandıklarını gördüm sonra devesiyle mescide girdiğini ve insanların yine
etrafında toplandığını gördüm sonra devesi onu sırtından kaldırdı. Bir de
baktım ki Kabe'nin tepesindedir. Yine ey antlaşmalarını bozanlar hanedam:
Üç gün içerisinde (üç
yerde) yere yıkılacaksınız dedi. Sonra yine devesi sırtında olduğu halde devesi
Ebu Kubeys'in tepesi üzerinde dikildi ve ey antlaşmalarını bozanlar hanedanı!
Üç gün içerisinde yıkılacağınız yere çıkıp gidiniz. Sonra bir kaya parçası alıp
onu dağın tepesinden aşağıya bıraktı. Taş yuvarlanmaya başladı ve nihayet dağın
dibine kadar ulaşınca parçalanıp dağıldı. Onun bir kısmının girmediği senin
kavmine ait ne bir ev, ne bir diyar kaldı.
Abbas şöyle dedi:
Allah'a yemin olsun ki bu bir rüyadır, onu gizle. Atike:
Sen de onu gizle. Eğer
bu rüya Kureyş'e ulaşacak olursa şüphesiz bize eziyet ederler dedi. Abbas
yanından çıktı ve el-Velid b. Utbe ile karşılaştı. Velid onun arkadaşı idi.
Rüyayı Velid'e anlattı ve o rüyayı saklamasını istedi. Velid ise bunu babasına
anlattı, o da rüyayı başkasına anlatınca rüya yayılmış oldu.
Abbas dedi ki: Allah'a
yemin olsun ben Kabe'ye gidip onu tavaf etmek için sabah gittiğimde bir de ne
göreyim. Ebu Cehil Kureyş'ten birkaç kişi ile birlikte Atike'nin rüyası
hakkında konuşup duruyorlar. Ebu Cehil dedi ki:
Ey Ebu'l-Fadl! Aranızda
ne zaman kadın bir nebi çıktı? dedi. Ben o ne demek oluyor dedim. O:
Abdulmuttalib'in kızı Atike'nin gördüğü bir rüyadan bahsediyorum. Ey
Abdulmuttalib'in oğulları! Erkeklerinizin nebiliği ile yetinmediniz de
kadınlarınızda mı nebiliğe başladı? Atike'nin sözünü ettiği bu üç gün süreyi
bekleyip sizi gözetleyeceğiz. Eğer bu gerçekse olacaktır, değilse sizin
aleyhinize sizler Araplar arasında en yalancı bir ailesiniz diye yazı yazacağız
dedi. Allah'a yemin ederim ki ben ona ne küçük, ne büyük hiçbir şer demedim.
Sadece onun söylediklerini inkar ettim ve: O böyle bir şey görmedi, ben de
böyle bir şey duymadım. Akşam olunca Muttalib oğullarından yamma gelmedik
hiçbir kadın kalmadı. Hepsi de: Bu fasık, bu pis herifin sizin erkeklerinize
dil uzatmasına katlandınız öyle mi? İşte sonra da kadınlara dil uzattı ve sen
bunu duyduğun halde senden (ona karşı çıkmanı sağlayacak) gayret namına bir şey
yoktu (öyle mi?)
Ben de şöyle dedim:
Allah'a yemin olsun ki doğru söylüyorsunuz ama bu hususta bende en ufak bir
gayret görülmedi. Sadece onun söylediğini inkar ettim o kadar. Eğer tekrar aynı
şeyi yapacak olursa andolsun ona karşı çıkacak, hak ettiği tepkiyi
göstereceğim. Üçüncü gün oturup bir şeyler söylesin de ben de ona söğüp sayayım
diye bekledim. Allah'a yemin ederim ben ona doğru dönüyordum, kendisi ise hem
yüzü sert, hem bakışı keskin, hem dili keskin birisi idi. Ansızın baktım ki
mescidin kapısına doğru hızlıca koşuyor. Kendi kendime şöyle dedim: Allah'ım!
Lanet et ona, bütün bunu ona sövmeyeyim diye korktuğundan mı yapıyor? Bir de
baktım ki o benim duymadığım şeyi Damdam b. Amr'ın sesini duymuş. Damdam
el-Abtah'da devesi üzerinde durmuş, devesinin semerini ters çevirmiş,
elbisesini yırtmış, devesinin burnunu kesmiş ve şöyle diyordu: Ey Kureyşliler!
Kervanınıza yetişin, kervanınıza yetişin. Mallarınız Ebu Süfyan ile birlikte
Muhammed ve arkadaşları da ticaretinizin yolunu kesmiş bulunuyor. O halde
imdada koşun. Bu halonu benimle uğraşmaktan alıkoydu. Bundan sonra geriye
sadece azınlık yapmak kaldı ve nihayet biz (Bedir'e gitmek üzere) çıktık. Bedir
günü ise Kureyşliler eşraflarının öldürülmesi, hayırlılarının esir alınması
gibi bir musibete uğradı. Bunun üzerine Abdulmuttalib'in kızı Atike de şu
beyitleri söyledi:
Rüya hak değil miymiş,
halbuki onu doğru kabul ettiniz diye sizi ayıplamıştı Kavmin arasından
kaçabilen çok az oldu
Siz dediğinizi dediniz,
bense yalan söylemedim
Halbuki doğru
söylediğimizi ancak bizzat yalancı olan kişi yalanlar Ve uzunca bir kıssa
zikretti.
Diğer Tahric: Urve'nin
bu hadisi mürsel olup, bunu Taberani Kebir'de (XXIV, 860) buradaki ile aynı İbn
Lehia, Ebu'I-Esved'den, o Urve'den böylece rivayet etmiş bulunmaktadır.
Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, VI, 71'de şöyle diyor: İbn Lehia bir parça zayıftır,
hadisi bununla birlikte hasendir.
Derim ki: Yine bu
yoldan mürsel rivayete de mutabaatta bulunulmuştur. Bu sebeple o sahih bir
mürseldir. İbn Abbas'ın hadisine gelince ben onu Beyhaki'de Hakim'in yolundan
tespit edebildim. O bunu Delailu'n-Nubuvve, III, 30-31'de burada Hakim'in zikrettiği
gibi ve ondan mevsul olarak Urve'den ise mürselolarak rivayet etmiştir. Zehebi
ise İbn Abbas'tan gelen bu mevsul haber hakkında Huseyn zayıftır demektedir.
Derim ki: Hatta ileri derecede zayıftır. İbnu'I-Medini ve Nesai onu terk etmiş,
el-Ukayli onu zındıklıkla itham etmiştir. Şu kadar var ki mürsel rivayetin
zayıf olan mevsul rivayete eklenmesi suretiyle haberin aslının bulunduğu
anlaşılmaktadır. Hatta bundan dolayı ilim adamlarından birden çok kişi dahi
sahih olduğunu söylemiştir. Özellikle yine bunun bizzat Atike'den gelen
Taberani'de zayıf bir senet ile bir şahidi de bulunmaktadır. Mecmau'z-Zevaid,
VI, 69-70'de olduğu gibi. Bu haberi ayrıca İbn Hişam,Siyre, II, 245 ve Vakidi,
Meğazi, I, 28-33'te görebilirsiniz.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
1676- Bedir
Gününde Birisi ez-Zubeyr'e, Diğeri de el-Mikdad'a Ait Olmak Üzere iki At Vardı