HAKİM el-Müstedrek |
HABEŞİSTAN’A İLK HİCRET |
1650- Tafsilatlı Bir Şekilde Akabe Bey'ati |
4310- * ... Bize Yahya
b. Suleym, İbn Huseyn’den tahdis etti. O Ebu'zZubeyr'den, o Cabir b. Abdullah
el-Ensari'den rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on yıl
boyunca hac mevsimlerinde Mecenne ve Ukh panayırlarında Mina'da kaldıkları
yerlerinde onların peşinden gidip durdu. "Beni kim himaye eder? Bana kim
yardım eder de Rabbimin risaletlerini tebliğ edeyim? Bunu yapana da cennet vardır"
diyordu. Ama ne ona yardım edecek, ne onu barındıracak kimseyi buluyordu. Hatta
bir kimse Mısır’dan yahut Yemen'den akrabasının yanına gider, kavmi ona gelerek
Kureyş'in gencinden seni fitneye sakın düşürmesin diye kendini koru diyorlardı.
O ise onların yüklerini bıraktıkları yerler arasında yürüyor, onları aziz ve
celil olan Allah'a davet ediyorlardı. Kendileri ise parmakla ona işaret
ediyorlardı. Nihayet Allah bizim Yesrib’den (yanına) gitmemizi sağladı. Bizden
bir adam gidip ona iman etti ve ona Kur'an okuyup öğretti. O kişi de ailesi
halkının yanına geliyor, onun Müslüman olmasıyla Müslüman oluyordu. Sonunda
ensar evlerinden Müslüman olduklarını açığa vuran Müslümanlardan bir grubun
bulunmadığı hiçbir ev kalmadı. Allah bizi onun yanına gönderdi, biz de kendi
aramızda danışıp toplandık ve şöyle dedik: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Mekke dağlarında ne zamana kadar kovalanıp duracak ve o korku yaşamaya
devam edecek dedik. Bineklerimize binip hac mevsiminde onun huzuruna vardık.
Akabe'de bey'at etmek üzere bizimle sözleşti. Amcası Abbas ona şöyle dedi:
Kardeşimin oğlu sana gelen bu kimselerin ne olduklarını bilmiyorum. Ben Yesrib
halkını tanıyan birisiyim. Bunun üzerine birer ikişer onun yanında toplandık.
el-Abbas yüzlerimize bakınca şöyle dedi: Bunlar tanımadığımız kimselerdir,
bunlar genç kimselerdir dedi. BizEy Allah'ın Rasulü! ne üzerine sana bey'at
edeceğiz? dedik. O şöyle buyu!"du: "Çalışkanlık ve tembellik
hallerinizde dinleyip itaat etmek, zorluk Ye darlıkta infakta bulunmak, iyiliği
emredip kötülükten alıkoymak, Allah uğrunda hiçbir kınayıcının kınamasının
etkisi altında kalmamak üzere sözünüzü söyleyeceğinize, yanınıza gelecek
olursam bana yardım edip kendinizi, eşlerinizi, çocuklarınızı koruduğunuz gibi
beni koruyacağınu üzere bana bey'at ediniz, bunun karşılığında size cennet
vardır."
Biz de ona bey'at etmek
üzere kalktık. Yetmiş kişinin yaşça en küçüğü olan Es'ad b. Zürare onun elini
tuttu ve şöyle dedi: Yavaş olun Yesribliler bizler yanına gelmek için
bineklerimizi ancak onun Allah'ın Rasulü olduğune bilerek geldik. Bugün onun
çıkartılması bütün Araplardan ayrılmak, en hayırlılarınızın öldürülmesi ve
kılıcın tepenize inmesi demektir ama sizler b'size gelip dokunduğu vakit hem
buna, hem de hayırlılarınızın öldürülmesine ve bütün Araplardan ayrı kalmaya
sabredecekseniz bunu alıp kabul ediniz. ecrinizi de verecek olan Allah'tır.
Ancak sizler kendinizden bir şekilde korkuyorsanız onu bırakınız. Bu da aziz ve
celil olan Allah nezdinde sizin için bL:mazeret olur. Hepsi: Ey Es'ad!
Önümüzden elini çek. Allah'a yemin ederiz le biz ne bu bey'atten vazgeçeriz, ne
de onu geri veririz dediler. (Cabir) dedi ki:
Sonra biz teker teker
onun yanına kalkıp gittik ve karşılığında bize cennet: vermek üzere bizden bu
bey'ati aldı.
Bu Akabe bey'atini
anlatan kapsamlı, senedi sahih bir hadis olmakla birlikte Buhari ve Müslim bunu
tahriç etmemişlerdir.
Diğer Tahric: İbn
Hibban, Sahih, 6274, 7012; Beyhaki, Delailu'n-Nubuvve, ll, 442;
es-Sünenu'l-Kübra, ıX. 9. Ayrıca Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, VI, 46
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
1651- Akabe
Bey'ati ile Medine'ye Hicret Arasındaki Fasıla