EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
33- EL-MUSTETİ |
İbnü'l-Arabi zikretmiştir. Dedi ki: isim
olarak ne Kur'an ne de sünnette varid
olmuştur. Ancak fiil olarak gelmiştir: "Rabbin bize gökten bir maide (sofra) indirebilir mi (indirmeye istitaa
edebilir mi?).
İstitaa: Kudret ve kuvvettir. Ta-a- fiilinden türemiş "İstifal" kalıbındandır. Fiilin manası boyun eğmek
demektir. Şöyle diyebiliriz, sahip olduğu kudretten dolayı her mevcud ona itaat eder. Allah Teala
şöyle buyurur: "Ona ve yeryüzüne isteyerek veya istemeyerek gelin, dedi.
Dediler ki: İsteyerek geldik."(Fussilet, 11) Alimlerimiz şöyle dedi: Allah Teala
"müsteti" olmakla vasfedilemez.
Çünkü Allah'ın isimleri ancak tevkif yani nastan
alınır. Çünkü isimler arasında "musteti"
geçmemiştir. Bu iddialarına göre Allah Teala'yı
"Darr, Nafi" ile
de vasfetmemeleri gerekir. Çünkü nas
olarak bu isimle varid olmamıştır. Bilakis sadece
fiil olarak varid olmuştur. Ancak onlara göre bu fiil
kemal fiillerinden olunca bunu isim olarak saydılar. Aynı anlayış "istitaa"da olmalıydı. Çünkü bu da kemal sıfatıdır.
Derim ki: Bu onlara
yüklenen bu gereklilik lazım değildir. Çünkü ed-Darr,
en-Nafi isimleri sayan Ebu Hüreyre hadisinde isim olarak geçmiştir. Sanki o bunu
okumadı. Halbuki hadiste "el-Müsteti"
geçmez. Bu yönden ikisi farklıdır. Bu konuda isnad
edilen fiillerden isim türetme esas alınırsa o zaman isimler sayılamayacak bir adete ulaşırdı. Doğru olan nassta
geçmesine bağlı kalmaktır.
İbnü'l-Arabi der ki: Denilirse ki: Nasılolur da "istitaa
edebilir mi?" (yani gücü yeter mi?) dediler? Denilir ki: Bunu iman etmeden
önce söylemişlerdi. Bu izah yanlıştır. Çünkü ardından "kalbimiz mutmain
olsun."(Maide, 113) demişlerdir.
Derim ki: Bunun doğruluğu
tartışmalıdır. Çünkü havariler peygamberlerin halis dostları, sırdaşları,
yardımcılarıdır. Malum olduğu üzere de peygamberler Allah'ı ve ona vacip olan
sıfatları biliyor bir hal üzere gelirler. Allah için hangi sıfatlar caizdir,
hangileri caiz değildir, bilirler. Bunu da ümmetlerine tebliğ etmek üzere
gönderilirler. Hal böyleyken onların hususi arkadaşlarına, onlarla içli dışlı
olan yakınlarına bu bilgi nasıl gizli kalsın da Allah'ın kudretini
bilmesin?" bu konuda ancak şu söylenebilir:
Bu söz onlardan değil
onlarla beraber olanlardan sadır olmuştur. Nitekim bazı cahil bedeviler Nebi
(s.a.v)'e, "Bize de bunların zat-u envat'ı
olduğu gibi bir zat-u envat yap." dediler.
Musa'nın kavminden de bazıları, "Bunların ilahları olduğu gibi bize de
ilah (put) yap."(A'raf, 138) Allah en iyisini
bilir. Bu mana tefsirde maide suresinin tefsirinde
anlattıkları şekilde izah edilmiştir.
İbnü'l-Arabi der ki: Şöyle denildi.
Manası, fiilin yapılabilirliğini ortaya çıkarmaktır. Örneğin, birine
"Benimle bu işi yapabilir misin?" dersin. Sende onun yapılabileceğini
bilirsin. Ancak senin gayen ondaki gücü (fiilin) keşfetmektir.
Derim ki: Bu izaha göre
Havariler, Allah'!, Allah'ın bu taleplerine ve başka
şeylere gücünün yettiğini biliyorlardı. Bu bilgileri haberi ve delile dayalı
bir bilgiydi. Onlarda bunu muayene (gözle görmüş olma) bilgisine ulaştırmak
istiyorlardı. Bundan dolayı da İbrahim "Rabbim bana göster"(Bakara,
260) dedi. İbrahim bu hususu haberi ve istidIali
(nazari) olarak bilmişti. Ancak şüpheye mahal bırakmayan müşahede (gözle görme)
derecesini istemişti. Çünkü nazari ve haberi bilgiye bir taraftan şüphe bir
taraftan itiraz söz konusu olabilir. Müşahede ilmine ise bunlardan hiçbiri varid olmaz. Bundan dolayı, Havariler, "kalplerimiz de
mutmain olsun" dediler. İbrahim (a.s) da "kalbim, mutmain olsun
diye" demişti. Bu güzel bir tevildir.
İbnü'l-Arabi der ki: Doğru olan şu:
Manası: Rabbin buna kadir mi?
Yani, rabbinin kudreti
böyle bir şeye yaratmak ve var etmek açısından taalluk eder mi? Buna kudretin
takdiri olarak taalluk edeceği malumdur. Fakat kudretin yettiği her şey
gerçekleşecek, olacak diye bir şart yoktur.
Derim ki: Buna göre
"Rabbin güç yetirir mi?" ifadesi rica yollu ve Allah'a karşı edep
etme usulünce bir taleptir. Zira Allah'ın sabık ilminde mümkün olan her şey
gerçekleşecek vuku bulacak değildir. Bu herkes için de geçerli değildir.
Ali, İbn
Abbas, Said b. Cübeyr,
Mücahit, Kısai bu fiili "yestetiu"
şeklide değilde "testetiu"
şeklinde okumuşlardır. Muaz b. Cebel'in "Nebi
(s.a.v) bize "testetiu" okutmuştur"
dediği nakledilir. Manası: Rabbine dua edebilir misin bize bir maide indirsin. Kısaİ dışındaki kurra fiilin ilk harfini "ya" olarak
okumuşlardır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: