EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

21- EL-KADİR

22- EL-KADİİR

23- EL-MUKTEDİR

 

Ümmet bunlar hakkında ittifak etmiştir. Kitap ve Sünnette de varid olmuşlardır. Allah Teala buyuruyor ki: "Muhakkak ki Allah her şeye kadiir (gücü yeten)dir"(Bakara, 20), "Muktedir bir melikin (hükümdarın) nezdinde."(Kamer, 55), "De ki: O ... Kadir olandır."(En'am, 65) Hepsi de kudretten gelir. Kudret de kuvvettir. Kul için sıfat olarak kullanımında bir ihtilaf yoktur. Denilir ki: Kadir bir adam bir şeye gücü yetiyor, yapabiliyorsa. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Ebu Zer (r.a.)'e öfkesine şahit olunca "Ey Kadir, Allah senden kudretlidir."

 

İbnü'l-Arabi (rahimehullah) aktarmıştır. Kadiir sıfat olarak Kadir'den mübalağalıdır. Zeccac (rahimehullah) böyle demiştir.

 

Herevi (rahimehullah) der ki: Kadir ve Kadir aynı manadadır. Bu lafzın farklı türevleri de vardır. Genelolarak güç yetirme, kolay iş görme, el bolluğu manalarında kullanılır.

Buna göre Allah Teala, varlığa ve yokluğa kabil her şeye Kadirdir, muktedirdir. Kadir, ismi, kudret de sıfatıdır, iktidar da fiilidir.

 

Halimi (rahimehullah) der ki: el-Kadir: Gücünün yettiğini yaparak kudretini ortaya koyandır. Bu husus Allah Tealadan yaptıklarına taalluk eder. Nice şeylere de gücü yetip yapmamış da olsa. Ancak dileseydi yapardı. Bundan dolayı muktedir ismini almaya layıktır.

 

Hattabi (rahimehullah) der ki: Hiçbir şeyin kendisine mümteni olmayacağını herhangi bir kuvvetle ona karşı mukavemet edemeyeceği tam kudrete sahip olandır. Şu var ki iktidar daha mübalağalı daha geneldir. Çünkü mutlak olmayı gerektirir. İşte o, muktedir olandır. Kudretiyle makdurat (güç yetiren şeyler) üzerine Zahir olan, onları mağlup edendir. Allah Teala buyuruyor ki: "Muhakkak ki mü'minler cennetlerde ve ırmak başlarındadırlar. Sadakat makamında (meclisinde) muktedir bir hükümranın huzurunda."(Kamer, 54-55) Allah Teala kullarını murad ettiğini yere ulaştırınca kendini muktedir hükümdar sıfatıyla vasfetmiştir. Bu da iktidarının sonsuza devam edeceğini ifade etmiştir. Yine "Ve Allah her şeye muktedir olarak bulunmuştur."(Kehf, 45) buyruğu ilklerden sonlara kadar olanları ifade etmiştir. Buna göre el-Kadir, kudreti tam olan, kudretine hiçbir şekilde acz bulaşmayandır. O da yalnız, Allah'tır. Kudreti mevcudatın hepsinin icadını (var edilmesini) şamildir. Kuvveti ve emri çabaya, alet edavat kullanmaya ihtiyacı bulunmadığındandır. Çünkü bunları kullanan yorgunluğa, bıkkınlığa maruz kalır. Allah bunlardan müstağnidir. Kadir, kudreti olan varlığa delalet eder. Kudret de hayatı ve fiil sıfatlarının hepsini kapsamına alır.

 

Bundan dolayı bazıları der ki: Bu Allah'ın ism-i azam'ı en büyük ismidir. Ümmetten Ehl-i Sünnet icma etmiştir ki: Allah kudret dahilindeki her şeye Kadirdir. Var olsun olmasın, hayır olsun şer olsun, güzelolsun çirkin olsun fark etmez. Bunların yaratılmasında ona ortak olan destekte bulunan herhangi bir varlık yoktur. Allah dalalete düşürenleri kendine destek edinecek değildi. Bilakis o müstağni ve her türlü hamde layık olandır. Kudretle mevsuf her varlığı o yaratmıştır. Kaderlerini de yaratmıştır. Yaratmanın hepsine, var etmenin hepsine, eşsiz yaratmanın hepsine güç yetirme sıfatına sahip olan O'dur. Onun dışındaki kudret ile mevsuf varlıklar ise bunlardan hiçbir şeye güç yetirmekle mevsuf değillerdir. Güç yetirdikleri bir şey var o da "kerb"dir. Bunların hepsi hak olan Kadirin kudreti dahilindedir. Onları da kaderlerini de yaptıklarını yapacaklarını da yaratmıştır. Hidayet ehli bu konuda kma etmiş, alimler ittifak etmişlerdir.

 

Sonra bu icmaı kusurlu bir akıl, kaybetmiş bir zihin bozdu. Fiillerini kendilerinin Allah'ın onlara verdiği bir kudretle yarattığını söylediler.

 

İbnü'l-Arabi (rahimehullah) der ki: Onlarla ihtilafımız bir temel üzerinedir. O da şu: Bize göre Allah kulların fiillerini; hayrını şerrini kudretiyle yaratandır. Onlar ise diyorlar ki: Allah hayrı ve şerri takdir etmiş ancak yaratmamıştır. Bilakis kullara bir kudret yaratmış o kudretle istediklerini yaratırlar. Bundan dolayı "Kaderiyye" diye isimlendirildiler. Çünkü kudreti ve yaratmayı kendilerine atfettiler. Onlar bizim gibi, "Kadere; Hayrına ve şerrine iman ettim" derler, Allah'ın her şeyi bilmesi onlarda, her şeyi yaratması bizdedir. İlmi ikimiz arasında ittifak konusudur. iradesi ve kudreti ile yaratması ise; bize göre kudretiyle yaratmıştır. Onlara göre yaratmamıştır. Bize göre irade etmiştir. Onlara göre irade etmemiştir.

 

Onlarla aramızdaki ihtilaf kudret ve iradenin şerlere ve masiyetlere taalluku ile alakalıdır. Allah onların dediklerinden yücedir. Allah'a ortaklar koydular. Allah da yaratıyor, onlar da yaratıyor. Allah vasfettiklerinden münezzehtir. Allah Teala buyuruyor ki: "Şüphesiz biz her şeyi bir kader üzere yarattık."(Kamer, 49), "Allah sizi de, amellerinizi de (yaptıklarınızı) yaratmıştır."(Saffat, 96), "Deki: Felakın rabbine sığınırım. Yarattıklarının şerrinden. "(Felak, 1-2)

 

Binaenaleyh her mükellefin Allah'ın bir kudrete sahip Kadir olduğunu, bu kudret ile dilediği her şeyi ilim ve iradesine göre yaptığını, yapmakta olduğunu bilmesi vaciptir. Nitekim malumatın hepsini bir ilim ile bilmektedir. İrade edilenleri bir irade ile irade eder. Sıfatlarında bir kusur, isimlerinde noksanlık bulunmaz. Her ayıptan, kötü halden beridir.

 

Sonra şunu bilmelidir: Kulun da bir kudreti vardır. Bu kudreti ile Allah'ın kendisine güç yetirdiği şeyleri kevni kanunlar altında kesbeder. Allah Teala buyuruyor ki: "İşte bu, yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennettir."(Zuhruf, 72), "Kesbettikleriniz (kazandıklarınız )dan dolayı azabı tadın."(A'raf, 39) Ancak her birinin kudreti nakıstır.

 

Kudretleri sadece bir makdur ile meşgulolur. İlmi de yalnız bir malumu iradesi bir murad ile meşgulolur. O kudret de sabit değil geçicidir. Hak olan Kadir, bu kudretle Kadir olan kişiye kullanacağı mahalde ancak fiili yapacağı zaman var eder. Ne öncesinde vardır ne sonrasında olur. Arızi her sıfat gibi arızidir, kalıcı değildir. Kul rabbinin Kadir olduğunu hiçbir şeyin onu aciz bırakamayacağını bilirse, hiçbir şey kudreti dışında kalmayacağı için azabından korkar, her türlü azaba, cezaya Kadir olduğu için azabından emin olmaz. Bunlarla beraber de rahmetinden ümit kesmez.

 

Ondan her türlü hayrı ulaştırmaya Kadir olandan ümit edildiği gibi ümitvar ol.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

24- EL-ĞALİB