DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) KENDİSİNDEN SONRA MEYDANA GELECEK
OLAYLARI HABER VERMESİ |
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Zer'in Ölümü
Konusunda Önceden Söyledikleri, Fitne Zamanında Onun Medine'den Ayrılmasını
Tavsiye Etmesi
Abdullah bin es-Samit'in bildirdiğine göre Ümmü
Zer şöyle demiştir: "Vallahi Ebu Zer'i Osman
sürmüş değildir! Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
‘‘Yapılar Sel' dağına kadar ulaştığı zaman Medine'den çık!’‘ buyurdu. Yapılar
da Sel' dağına varıp orayı da aşınca Ebu Zer, Şam'a
doğru çıktı...."
Sonrasında ravi, Ebu Zer'in Medine'ye geri
dönmesi, oradan Rebeze'ye gitmesi ve orada ölmesi
hakkındaki söz konusu hadisi zikreder.
Ümmü Zer anlatıyor: Ebu Zer'in ölüm
anı yaklaşınca ağlamaya başladım.
Ebu Zer: "Neden ağlıyorsun?" diye sorunca:
"Nasıl ağlamayayım? Çölün ortasında ölüyorsun! Bana giyecek sana da kefen
olmaya yetecek giysim bile yok" karşılığını verdim. Ebu
Zer şöyle dedi: "Sevin ve ağlama! Bir gün bir grupla Resulullah'la
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
birlikteyken: ‘‘İçinizden birisi çölde vefat edecek ve cenazesinde birkaç mümin
hazır bulunacaktır’‘ buyurduğunu işittim. Orada bulunanların her biri de bir
kasabada veya kalabalığın bulunduğu bir mekanda öldü ve içlerinde benden başka
da kimse kalmadı. Çölde ölecek olan kişi de benim. Vallahi ne yalan söyledim,
ne de bana yalan söylendi. Sen yolu gözle!"
Ona: "Peki nasıl
olacak, zira hac zamanı da geçti ve yolcu kalmadı" dediğimde, Ebu Zer: "Sen gidip yolu gözle!" karşılığını
verdi. Sonrasında kum tepelerinin üzerine çıkıp yolu gözlemeye ve arada dönüp Ebu Zer'le ilgilenmeye başladım. Bu şekilde yolu gözlerken
uzaktan bir kafilenin develeri üzerinde salınarak gelmekte olduğunı
gördüm. Uzaktan kuş gibi görünüyorlardı. Giysimi salladığımda beni görüp
hızlıca bana doğru geldiler. Yanıma gelip durduklarında durumu anlattım.
"Bu adam kim?" diye sorduklarında: "Ebu
Zer" dedim. "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabından olan Ebu Zer mi?" diye sorduklarında:
"Evet!" dedim.
Bunun üzerine
kafiledekiler, "Anamız babamız ona feda olsun!" diyerek Ebu Zer'in yanına geldiler. Ebu
Zer onları görünce şöyle dedi: "Size müjdeler olsun! Bir gün bir grupla Resulullah'la (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) birlikteyken: ‘‘İçinizden birisi çölde vefat
edecek ve cenazesinde birkaç mümin hazır bulunacaktır’‘ buyurduğunu işittim.
Orada bulunanların her biri de bir kasabada veya kalabalığın bulunduğu bir
mekanda öldü. Vallahi ne yalan söyledim, ne de bana yalan söylendi. Şu an ise
işte gördüğünüz gibiyim. Şayet karıma giysi bana da kefen olmaya yetecek giysim
olsaydı ondan başkasıyla kefenlenmezdim. Allah aşkına içinizden yönetici ya da
bilirkişi ya da postacı ya da (kabile) temsilci(si) olan kişi beni
kefenlemesin."
Ancak Ensar'dan olan bir genç hariç orada bulunanların hepsi bu
sıfatlardan birini taşıyordu. Genç: "Amcacığım! Ben seni kefenlerim!
Heybemde annemin bana eğirip diktiği iki giysim ile üzerimdeki elbiseler
var" deyince, Ebu Zer: "Beni sen
kefenle!" karşılığını verdi. Yanına gelenler arasında Ensarlı
olan bu genç onu kefenledi. Namazını kıldıktan sonra hepsi de Yemenli olan
kişilerle onu defnettiler. --- Ahmed, Müsned (5/155) ve İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye
(6/207).
Yine bu hadiste Ebu Zer'in karısına şöyle dediği zikredilir: "Sevin ve
ağlama! Zira Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ‘‘Herhangi iki müslümanın
iki veya üç çocuğu ölür de sabredip karşılığını Yüce Allah'tan beklerlerse
hiçbir zaman cehennem ateşini görmezler’‘ buyurduğunu işittim."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: