DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) KENDİSİNDEN SONRA MEYDANA GELECEK
OLAYLARI HABER VERMESİ |
Yüce Allah'ın
"Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce
geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına,
onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları
korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde
bulunmuştur ...''[Nur 55]
Buyruğu, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisinden Sonra Ümmetine Fetihler Vaadetmesi ve
Yüce Allah'ın Bu Vaadleri Tasdik Etmesi
Ebu Said el-Hudri'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Dünya
tatlı ve çekicidir. Yüce Allah da sizleri dünyada hakim kılacak ve ona karşı
nasıl bir tutum içinde olduğunuza bakacaktır. Onun için Allah'a karşı takvalı,
kadınlardan yana da dikkatli olun! Zira İsrail oğullarında ilk fitne, kadınlar
konusunda çıkmıştır.''
Müslim, Sahih'de
Bundar'dan rivayet etmiştir.
Ubey bin Ka'b'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Bu ümmete yüksek konumlara gelecekleri, saygınlığının artacağı,
düşmanlara karşı kendilerine yardım edileceği ve yeryüzünde hakim olacakları
müjdesini ver. Ancak onlardan ahiret amelini dünyalık kazanmak için yapanların
ahirette herhangi bir nasibi olmayacaktır.'' --- Ahmed, Müsned (5/134).
Ubey bin Ka'b der ki:
Cebrail, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve şöyle
dedi: "Bu ümmete müjdele ... "
Sonrasında ravi bir
önceki hadisin aynısını zikreder.
Ubey bin Ka'b der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bu ümmete saygınlığının
artacağı, düşmanlara karşı kendilerine yardım edileceği ve yeryüzünde hakim
olacakları müjdesini ver. Ancak onlardan ahiret amelini dünyalık kazanmak için
yapanların ahirette herhangi bir nasibi olmayacaktır.''
Saiğ der ki: "Bu
hadisi Abdulaziz bin Müslim ve Muğire bin Müslim olmak üzere iki kişi rivayet
etmiştir.''
Misver bin Mahreme,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Bedir savaşına katılan ve
Amir bin Luey oğullarının müttefiki olan Amr bin Avf'tan bildiriyor: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Ebu Ubeyde bin el-Cerrah'ı Bahreyn'e cizyeyi alması için
göndermişti. Zira Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bahreyn ahalisiyle
anlaşma yapmış ve başlarına Ala bin el-Hadrami'yi vali olarak atamıştı. Ebu
Ubeyde, Bahreyn'den mal ile dönünce Ensar onun döndüğü haberini aldı. Ebu
Ubeyde'nin dönüşü sabah namazı vaktine denk gelmişti. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldırdıktan sonra Ensar önüne çıktı. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların bu halini görünce tebessüm etti ve:
"Sanırım Ebu
Ubeyde'nin bir şeyler ile geldiğini duydunuz" buyurdu. Ensar: ''Evet, ey
Allah'ın Resulü!'' dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "O zaman müjdeler olsun size! Sizi sevindirecek
haberi de bekleyin. Vallahi sizin fakir olmanızdan endişe etmiyorum. Ancak
sizin için endişe ettiğim şey, dünya nimetlerinin sizden öncekilerde olduğu
gibi önünüze serilmesi, onların dünyalık yarışına girdikleri gibi sizin de
yarışmanız, onların oyalandığı gibi sizin de oyalanmanızdır."
Buhari, Sahih'de ismail
bin Ebi Uveys'ten ve Müslim ise başka bir kanalla Zühri'den rivayet etmiştir.
Cabir der ki:
(Evlendiğimde) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Etrafı
saçaklı oda döşemeleriniz var mı?" diye sordu. "Ey Allah'ın Resulü!
Nasıl olsun?" dediğimde: ''Ama ilerde süslü döşemeleriniz olacak!"
buyurdu. Şimdi karıma: "Şu süslü döşemeleri kaldır" dediğimde bana:
"Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda: ‘‘İlerde süslü
döşemeleriniz olacak’‘ buyurmadı mı?" karşılığını veriyor. Ben de onu
kendi haline bırakıyorum.
Aynı isnadla Süfyan mana
olarak benzerini nakletmiş, ancak burada Cabir'in: "Nereden süslü
döşemelerim olacak?" dediğini zikretmiştir.
Buhari ve Müslim,
Sahih'de Abdurrahman bin Mehdi'den rivayet etmişlerdir.
Süfyan bin Ebi Züheyr
en-Numeyri der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurduğunu işittim: "Yemen fethedildiğinde (Medine'den) bazıları aileleri
ve kendilerine uyanlarla birlikte oraya göçmek için harekete geçerler. Oysa
düşünseler Medine'de kalmalarının kendileri için daha hayırlı olduğunu
anlarlardı. Sonra Şam fethedilir. Yine (Medine'den) bazıları aileleri ve
kendilerine uyanlarla birlikte oraya göçmek için harekete geçerler. Oysa
düşünseler Medine'de kalmalarının kendileri için daha hayırlı olduğunu
anlarlardı. Sonra Irak fethedilir. Yine (Medine'den) bazıları aileleri ve
kendilerine uyanlarla birlikte oraya göçmek için harekete geçerler. Oysa
düşünseler Medine'de kalmalarının kendileri için daha hayırlı olduğunu
anlarlardı.''
Buhari ve Müslim,
Sahih'de farklı kanallarla Hişam'dan rivayet etmişlerdir.
Avf bin Malik el-Eşcai
der ki: Tebuk savaşı sırasında deriden çadırı içinde bulunan Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına geldiğimde bana şöyle buyurdu: ''Ey Avf! Kıyamet
kopmaya yakın altı şeyin gerçekleşmesini bekle! Birincisi benim ölümümdür.
Diğeri, Beytu'l-Makdis'in fethedilmesidir. Diğeri, koyunların telef olması gibi
sizi telef edecek olan vebadır. Diğeri mallarınızın çoğalmasıdır ki içinizden
birine yüz dinar verilecek olsa dahi memnun kalmayacaktır. Sonra Araplardan her
bir aileye bulaşacak olan bir fitnedir. Sonra Bizanslılarla aranızda
gerçekleşecek bir anlaşmadır. Fakat bu anlaşmaya ihanet edip seksen sancak
altında size saldırıya geçecek, her sancağın altında da on iki bin askeri
olacaktır.''
Buhari, Sahih'de Humeydı
kanalıyla Velid bin Müslim'den rivayet etmiştir.
Ebu Zer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''(Para birimi olarak)
kıratın kullanıldığı bir bölgeyi fethedeceksiniz. O bölgenin ahalisine iyi
davranın, zira onlarla aramızda bir yakınlık ve hısımlık vardır. Ancak orada
bir kerpiç yeri için bile kavga eden birilerini gördüğünüzde o bölgeden
ayrıl.''
Müslim, Sahih'de
Ebu't-Tahir ve başkası kanalıyla ibn Vehb'den rivayet etmiştir, Rabia ise
Abdurrahman'ın kardeşidir,
ibn bin Ka'b bin
Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: ''Mısır'ı fethettiğiniz zaman Kıptilere iyi davranın. Zira onlarla
aramızda bir yakınlık ve hısımlık vardır.''
Abdurrahman bin Ka'b bin
Malik, babasından bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurduğunu işittim: ''Mısır'ı fethettiğiniz zaman Kıptilere iyi davranın. Zira
onlarla aramızda bir yakınlık ve hısımlık vardır.'' --- Ahmed, Müsned (5/174),
Buradaki yakınlık ve
hısımlıktan kasıt, Hz. ismail'in annesinin onlardan olmasıdır.
Lafız ismail'in
lafzıdır. Aynısı başka kanallarla da Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) rivayet edilmiştir.
Ahmed bin Hanbel
bildiriyor: Süfyan'a, Zühri'nin "Onlarla aramızda bir yakınlık ve hısımlık
vardır" şeklinde naklettiği hadis sorulunca: "Bazıları Hz. ismail'in
annesi Hacer'in Kıpti'lerden olduğunu söylemiştir. Bazıları da Hz. ibrahim'in
annesi Mariye'nin Kıpti olduğunu söylemiştir" dedi.
Adiy bin Hatim der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken adamın biri gelip ona
fakirlikten yakındı. Bir başka adam gelip yol kesmelerden (eşkıyalardan)
yakındı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Adiy bin Hatim! Sen
Hire kentini gördün mü?'' diye sordu. "Görmedim, ama bana çokça
anlatıldı" dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Şayet ömrün yeterse kadınların Hire'den çıkıp Allah'tan başka hiç
kimsenin korkusunu taşımadan Kabe'ye tavafa gelebileceklerini göreceksin. Yine
ömrün yeterse Kisra'nın hazinelerinin de ele geçirildiğini göreceksin!''
buyurdu.
Ona: "Kisra bin
Hürmüz'ün hazineleri mi?" diye sorduğumda: "Evet, Kisra bin
Hürmüzi" karşılığını verdi ve şöyle devam etti: "Şayet ömrün yeterse
göreceksin ki kişi zekat olarak ayırdığı bir avuç dolusu altın veya gümüşü
kendisinden alacak birini arayacak, ama bulamayacaktır. Sizden biriniz Yüce Allah'a
kavuştuğu günde Allah'la arasında hiçbir tercüman (aracı) olmayacaktır. Yüce
Allah sizden birine: ‘‘Sana emirlerimi tebliğ eden bir elçi göndermedim mi?’‘
diye sorunca, kişi: ‘‘Evet, gönderdin’‘ diyecek. Yüce Allah: ‘‘Sana mal verip
ihsanlarda bulunmadım mı?’‘ diye sorunca, kişi: ‘‘Evet, verdin’‘ diyecek. Sonra
kişi sağına ve soluna bakındığında cehennemden başka bir şey göremeyecektir.''
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yarım hurma ile de olsa (sadaka olarak
vererek) kendinizi cehennem ateşinden koruyun! Bunu da bulamayanlar güzel bir
söz söyleyerek bunu yapsın'' buyurdu.
Ben kadınların Hire'den
yola çıkıp da Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan Kabe'yi
tavaf için geldiklerini gördüm. Kisra bin Hürmüz'ün hazinelerini ele
geçirenlerin arasında ben de vardım. Sizin de eğer ömrünüz yeterse, Allah'ın
Resulü Ebu'l-Kasım'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana söylediği, kişinin bir
avuç dolusu altın veya gümüşle zekat olarak vermek üzere çıkışı, ancak verecek
kimseyi bulamayışı sözünün gerçekleştiğini göreceksiniz.
Buhari, Sahih'de
Abdullah kanalıyla Ebu Asım'dan rivayet etmiştir.
Ben de bunu başka bir
eserde Ebu Asım'ın lafzıyla zikrettim. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), altın ve gümüş konusundaki sözünü Yüce Allah Ömer bin Abdulaziz
döneminde gerçekleştirmiştir. Bu da inşaallah daha sonra zikredilecektir.
Muhacir bin Mismar
bildiriyor: Amir bin Sa'd, Cabir bin Semure el-Adevi'ye: "Bize
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğin bir şeyler anlat"
şeklinde haber yollayınca, Cabir şu karşılığı verdi: "Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Kureyş'ten olan on iki halife görev yapıncaya
kadar bu din kaim kalacaktır. Kıyamete yakın ise yalancı peygamberler ortaya
çıkar. Ondan sonra müslümanlardan bir topluluk ortaya çıkacak, Kisra ve
hanedanlığının beyaz sarayındaki hazineleri ele geçireceklerdir. Yüce Allah
birinize rızık verdiği zaman harcamaya önce kendinden ve ailesinden başlasın.
Ben Havz'a (cennetteki havuza) giden öncünüz olacağım’‘ buyurduğunu
işittim."
Müslim, Sahih'de
Muhammed bin Rafi' kanalıyla ibn Ebi Fudeyk'ten rivayet etmiştir.
Hemmam bin Münebbih der
ki: Ebu Hureyre'nin bize bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur: "(pers hükümdarı) Kisra helak olacak ve yerine
başka bir Kisra gelmeyecektir. (Bizans hükümdarı) Kayser de helak olacak ve
yerine başka bir Kayser gelmeyecektir. Onların hazinelerini (ele geçirecek ve)
Allah yolunda harcayacaksınız."
Müslim, Sahih'de
Muhammed bin Rafi' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) helak olacak Kayser'den kastı, o zamanlar Şam
hükümdarı olanıdır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Şam bölgesinde
Rumların hakimiyetinin biteceğini bildirmiş, Yüce Allah da Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözünü tasdik edip Şam bölgesinde onların
hakimiyetini bitirmiştir. Hatta Rumlar tüm dünyada hakimiyetlerini yitirmiştir.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), gönderdiği mektuba saygı göstermesinden
dolayı Kayser hakkında: "Onun saltanatı devam edecektir'' buyurduğu için
sadece Rum (Anadolu) bölgesinde hakimiyetleri devam etmiştir. Bu hakimiyet de
istanbul'un fethine kadar sürecektir. Kisra ise Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) mektubunu yırtınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onun hakkında: "Onun saltanatı da parçalanacaktır'' buyurmuş, sonradan
Perslerin herhangi bir hakimiyeti kalmamıştır.
Daha önce de
zikrettiğimiz gibi Şafii, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
"Onun saltanatı da parçalanacaktır'' sözü ile "Onların hazinelerini
(ele geçirecek ve) Allah yolunda harcayacaksınız'' sözünün Ebu Bekr'in
hilafetine işaret ettiğini söylemiştir. Zira Kisra hanedanlığının hazineleri
ele geçirildikten sonra Medine'ye getirilmiştir. Bunları bir kısmı Ebu Bekr,
kalan büyük kısmı da Ömer zamanında getirilmişti. Ebu Bekr ve Ömer de bu
hazineleri Müslümanların ihtiyaçları için harcamıştır. Bundan da anlıyoruz ki
bunları harcayacak olan kişi, harcamaya yetkili ve zamanının yöneticisi olan
kişidir. Böyle yaparak da isabet etmiştir. Doğruya ulaşmak Allah'ın
sayesindedir.
Hasan bildiriyor:
"Kisra'nın kürkü Ömer bin el-Hattab'a getirildi ve önüne konuldu. Suraka bin
Malik bin Cu'şum da orada bulunuyordu. Ömer, Kisra bin Hürmüz'ün bileziklerini
Suraka'ya doğru attı. Suraka bunları takınca dirseklerine kadar geldiler. Ömer
bilezikleri Suraka'nın kolunda görünce: ''Allah'a hamdolsun ki Kisra bin
Hürmüz'ün bilezikleri Müdlic oğullarından bir bedevi olan Suraka bin Malik bin
Cu'şum'un elinde duruyor’‘ dedi ... " Sonrasında ravi hadisin kalanını
zikreder.
Şafii der ki: Ömer'in
bilezikleri Suraka'ya vermesinin sebebi, zamanında Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Suraka'ya ve bileklerine bakıp: "Kisra'nın bileziklerini
taktığını görür gibiyim'' demesidir. Ömer, bilezikleri Suraka'ya verdiğinde
ona: "Onları tak!" dedi. Suraka takınca da Ömer: "Bu bilezikleri
Kisra bin Hürmüz'den alıp Müdlic oğullarından bir bedevi olan Suraka bin
Cu'şum'a giydiren Allah'a hamdolsun" dedi.
Adiy bin Hatim der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Hire bana köpeğin sivri dişleri
gibi gösterildi ve siz orayı fethedeceksiniz'' buyurdu. Adamın biri kalkıp:
"Ey Allah'ın Resulü! (Fethedildiğinde) Bukayle'nin kızını bana verir
misin?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Senin olsunrı
buyurdu. Hıre fethedildiği zaman kızı bu adama verdiler. Kızın babası adama
gelip: "Bu kızı bana satar mısın?" diye sordu. Müslüman adam:
"Evet, satarım" dedi. Kızın babası: "Kaça satarsın? Fiyatı sen
belirle" deyince, Müslüman adam: "Bin dirheme" karşılığını
verdi. Kızın babası: "Tamam alıyorum" dedi. Müslümanlar kızı satan
adama: "Şayet otuz bin dirhem isteseydin yine de alırdı"
dediklerinde, adam: "Binden daha büyük bir rakam var mı ki?"
karşılığını verdi.
Abdullah bin Havale
el-Havali der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Biri Şam'da, biri
Irak'ta, biri de Yemen'de olmak üzere üç topluluk haline geleceksiniz" buyurdu.
Ona: "Ey Allah'ın Resulü! (Şayet o zamana yetişirsem) hangisinde olmamı
tavsiye edersin?" diye sorduğumda, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: ''Şam'da olmaya bak! Eğer oraya gitmeyi tercih
etmezseniz o zaman Yemen'e gidin! Oraya giderseniz de havuzlarından için. Yüce
Allah, Şam ve Şam halkına yönelik bana teminat verdi.'' --- Ahmed, Müsned
(5/34).
Abdullah bin Havale
el-Ezdi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Biri Şam'da, biri
Irak'ta, biri de Yemen'de olmak üzere üç topluluk haline geleceksiniz''
buyurdu. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! (Şayet o zamana yetişirsem) hangisinde
olmamı tavsiye edersin?" diye sorduğumda, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: ''Şam'da olmaya bak! Eğer oraya gitmeyi tercih
etmezseniz o zaman Yemen'e gidin! Oraya giderseniz havuzlarından için. Yüce
Allah, Şam ve Şam halkına yönelik bana teminat verdi.'' --- Ebu Davud, cihad
(2483) ve Ahmed, Müsned (4/110; 5/33).
Ebu idris der ki:
"Kefili Yüce Allah olan kişi yolunu şaşırmaz."
Abdullah bin Havale der
ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken
yiyeceğimizin, giyeceğimizin ve her türlü şeyin azlığından yana yakındık, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Sevinin! Vallahi ben sizin için malın azlığından
değil çokluğundan endişe ediyorum. Vallahi durumunuz bu şekilde devam edecek,
ancak sonunda Pers, Bizans ve Himyer topraklarını fethedeceksiniz. Yine biri
Şam'da, biri Irak'ta biri de Yemen'de olmak üzere üç askeri karargahınız
olacak. Öyle ki birine yüz dinar verildiği zaman bunu çok az bulacak’‘ buyurdu,
‘‘Ey Allah'ın Resulü!
Birkaç nesildir Rumların yaşadığı Şam bölgesini onların elinden kim alabilir?’‘
diye sorduğumda: ‘‘Vallahi Yüce Allah bölgenin fethini ve hakimiyetini sizlere
ihsan edecektir. Onlardan geriye beyaz gömlekler giyen, başlarının arkası
tıraşlı, binekleri dahi olmayan az sayıda kişiler kalacaktır. Sizlerden siyah
tenli kısa saçlı olan kişi bile onlara ne emrederse onu yapacaklardır’‘
buyurdu," Sonrasında ravi hadisin gerisini zikreder. --- Ebu Davud, cihad
(2483) ve Ahmed, Müsned (4/110).
Ebu Alkame der ki:
Abdurrahman bin Cübeyr'in şöyle dediğini işittim: ''Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabı bu hadiste zikredilen durumu Cüz bin Süheyl
es-Sülemi'nin üzerinde görmüşlerdir. Cüz o zamanlar Acemlerin başında
bulunuyordu. Bir mescide gittikleri zaman cemaat hem ona hem de yanındakilere
bakar, onun etrafında nasıl durduklarını gördüklerinde de Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiği durumun gerçekleşmesi karşısında
hayrette kalırlardı''
ibn Zuğb el-İyadi
anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından Abdullah bin
Havale bana misafir oldu. Zamanında ona yıllık iki yüz (dinar) verilmek
istenmiş, ancak kabul etmeyip sadece yüz (dinar) alacağını söylemişti. Ona:
''Bize anlatıldığı gibi sana yıllık iki yüz (dinar) verilmek istenip de senin
sadece yüzünü kabul ettiğin doğru mu?'' diye sorduğumda misafirim olmasına
rağmen bana: ''Annesiz kalasıca! Yıllık yüz (dinar) ibn Havale'nin neyine
yetmiyor?'' karşılığını verdi ve bize şunu anlattı:
"Zamanında
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizleri Medine'nin çevresinde bir yere
ganimet elde etmek için yaya olarak göndermişti. Ancak ganimet elde edemeden
geri döndük. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çektiğimiz sıkıntılı durumu
görünce: ‘‘Allahım! Onları bana bırakma! Zira bu konuda yetersiz kalabilirim.
Diğer insanlara da bırakma ki onları değersiz görebilirler. Onları kendi
başlarına da bırakma ki aciz düşebilirler. Onların rızıklarına sen kefil ol''
diye dua etti.
Sonra: ‘‘Şam bölgesinin
fethi size ihsan edilecek, Persler ile Rumların hazinelerini aranızda
paylaşacaksınız. Her birinizin o kadar çok malı olacak ki birine yüz dinar
verildiği zaman bunu çok az bulacak’‘ buyurdu. Ardından Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) elini başıma koydu ve: ‘‘Ey İbn Havale! Hilafetin mukaddes
topraklara kadar ulaştığını gördüğünde depremler, belalar ve büyük fitneler
gelmek üzeredir, kıyamet de şu elimin başına yakınlığından daha yakın
demektir’‘ buyurdu." --- Ahmed, Müsned (5/288).
Burada Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) -Allah bilir- kıyametten kastı, o neslin dağılıp
yok olmasıdır. Persler ile Rumların hazinelerinden kasıt ise Şam
fethedildiğinde bu iki kesimden orada olanlardır ve onların hazinelerinin ele
geçirilmesidir. Zira bu durum gerçekleşmiştir.
Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Irak kafizine, Şam müddüne ve
dinarına, Mısır da irdebine engel oldu. Sonra başladığınız yere geri döndünüz.
Başladığınız yere geri döndünüz! Başladığınız yere geri döndünüz!'' buyurdu.
Ebu Hureyre'nin eti ve kanı da buna şahittir.
Yahya der ki:
"Burada Ömer henüz söz konusu bölgelerden cizye almaya başlamadan önce
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kafız ile dirhemin (dinarın) bu
bölgelerden alınacağını bildirmiştir''
Müslim, Sahih'de Ubeyd
bin Yaiş kanalıyla Yahya bin Adem'den rivayet etmiştir.
Ebu Ubeyd el-Herevi der
ki: "Bu hadiste Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) henüz olmamış olan bir
şeyi haber vermiştir, ancak Allah'ın ezeli ilminde gerçekleşmiştir. Allah'ın
ezeli ilminde olduğu için de lafız geçmiş zaman kalıbıyla gelmiştir.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu olayı henüz gerçekleşmeden önce
haber vermesi onun peygamberliğinin bir delili, Hz. Ömer'in bu yönde farklı
şehirlerdeki kafirlerden cizye almasından da razı olduğunun
göstergesidir."
Bu bölgelerden kafız,
müd, dinar ve irdebin verilmemesi iki farklı şekilde açıklanmıştır. Birincisi,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu bölgelerdeki insanların Müslüman
olacağını, bu şekilde de ödemenin üzerlerinden düşeceğini önceden bilmiştir.
Bunun da delili hadiste Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Başladığınız yere
geri döndünüz!" sözüdür. Zira Allah'ın ezeli ilmi ve takdirinde onların
Müslüman olacağı yazılmıştır. Bu takdire göre de başladıkları yere geri
dönmüşlerdir.
"Irak kafizine
engel oldu'' sözünden kastın onların itaatten el çekeceği olduğu da
söylenmiştir. Bu da farklı bir açıklama olsa da birinci açıklama daha makuldür.
Bunun farklı bir
açıklamasına yönelik Ebu Nadra'dan gelen rivayette şöyle geçer: Cabir bin
Abdillah: "Iraklılara dirhem ve kafizin (yiyeceğin) gitmeyeceği zaman çok
uzak değildir" dedi. Ona: "Ey Ebu Abdillah! Neden?" diye
sorduklarında Cabir: "Acemlerden dolayı! Onlar buna engel olacaktır"
karşılığını verdi. Az bir susup bekledikten sonra da: "Şamlılara dinar ve
müddün (yiyeceğin) gitmeyeceği zaman çok uzak değildir" dedi. Ona:
"Neden?" diye
sorduklarında Cabir: "Rumlardan dolayı! Onlar buna engel olacaktır"
karşılığını verdi. Sonra Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen:
"Ümmetimden öyle bir halife gelecek ki malı saymadan avuç avuç
dağıtacaktır'' dedi.
Sonra yine
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen: "Canım elinde olana
yemin olsun ki din başladığı noktaya geri dönecek, iman en başta olduğu gibi
Medine'ye çekilecek, her iman sahibi Medine'de toplanacaktır'' dedi. Yine
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen: "Medine'yi beğenmeyip
ondan ayrılan her bir kişinin yerine Yüce Allah ondan daha hayırlısını
getirecektir. Bazıları başka yerlerde malların bol ve ucuz olduğunu duyup oraya
gideceklerdir. Oysa düşünseler Medine'de kalmalarının kendileri için daha
hayırlı olduğunu anlarlardı'' dedi.
Müslim, Sahih'de Ebu
Musa'dan rivayet etmiştir.
Ebu Said el-Hudri'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki bir topluluk savaşa çıktığı zaman
onlara: ‘‘İçinizde ResUlullah'ın ashabından kimse var mı?’‘ diye sorulur.
Onlar: ‘‘Evet var!’‘ deyince Yüce Allah bundan dolayı onlara fethi nasip eder.
Sonra insanlara öyle bir zaman gelir ki bir topluluk savaşa çıktığı zaman
onlara: ‘‘İçinizde, ResUlullah'ın ashabından birinin arkadaşı olan var mı?’‘
diye sorulur. Onlar: ‘‘Evet var!’‘ deyince Yüce Allah bundan dolayı onlara
fethi ihsan eder. Sonra insanlara öyle bir zaman gelir ki bir topluluk savaşa
çıktığı zaman onlara: ‘‘İçinizde ResUlullah'ın ashabından birinin arkadaşıyla
arkadaşlık eden var mı?’‘ diye sorulur. Onlar: ‘‘Evet var!’‘ deyince Yüce Allah
bundan dolayı onlara fethi ihsan eder.''
Buhari, Sahih'de Ali ve
başkası kanalıyla Süfyan bin Uyeyne'den ve Müslim ise Züheyr bin Harb kanalıyla
Süfyan bin Uyeyne'den rivayet etmiştir.
Evs bin Abdillah bin
Bureyde, kardeşi kanalıyla babasından, o da babasından bildiriyor: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İleride ordular
gönderilecek! Sen de Horasan'a gidecek ordunun içinde olmaya çalış. Sonra Merv şehrinde
ikamet et, zira bu şehri Zü'l-Karneyn inşa etmiş ve bereketli olması için dua
etmiştir. Bu şehrin ahalisine kötülük dokunmaz.'' --- Heysemi, Mecmau'z-Zevaid
(10/64).
Abdullah bin Bureyde'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Benden sonra ordular gönderilecek! Siz de Horasan'a gidecek ordunun
içinde olmaya çalışın. Sonra Merv denilen şehrinde ikamet edin. Zira bu şehri
Zü'l-Karneyn inşa etmiş ve bereketli olması için dua etmiştir. Bu şehrin ahalisine
kötülük dokunmaz.'' --- Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (10/64).
Başka bir ravi
zinciriyle bir öncekinin aynısını aktarılmıştır.
Abdullah bin Bureyde,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle
buyurdu: "Ey Bureyde! Benden sonra ordular gönderilecek! Sen de doğuya
doğru gidecek ordunun içinde olmaya çalış. Sonrasında yine ordular
gönderilecek; sen de Horasan denilen yere gönderilen ordunun içinde olmaya
çalış. Sonra bu bölgenin değişik yerlerine de ordular gönderilecek; sen Merv
denilen şehre gönderilen ordunun içinde olmaya çalış ...'' Devamında ravi
öncekinin aynısını zikreder.
Evs bin Abdillah'ın
rivayette tek kaldığı bir hadistir ve bunu kendisinden başka rivayet eden
yoktur. Doğrusunu da Allah bilir.
iran'ın fethi konusunda
da sahih hadisler rivayet edilmiştir. Alimlerden bazıları bunun Horasan'a kadar
Farsça konuşan tüm bölgeler hakkında olduğunu söylemiştir. Bunu diyenlerden
bazıları da bunda Evs bin Abdillah'ın bu rivayetine dayanmıştır. Doğruya ulaşmak
Allah'ın sayesindedir.
Ebu Hureyre der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında oturmuşken Cuma Suresi
nazil oldu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sureyi okurken "(Allah, o
peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da
göndermiştir"[Cuma 3] ayetine yetişince orada bulunanlardan bir adam
bunların kimler olduğunu sordu. Adam aynı şeyi üç defa sorunca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini orada bulunan Selman el-Farisi'nin üzerine
koydu ve: ''İman Süreyya yıldızının yanında olsa bile bunun kavminden birileri
onu elde edecektir" buyurdu.
Buhari, Sahih'de
Abdulaziz bin Abdillah kanalıyla Süleyman bin Bilal'dan ve Buhari ile Müslim,
Abdulaziz bin Muhammed bin Sevr'den rivayet etmiştir. Müslim de Yezid bin el-Asam
kanalıyla Ebu Hureyre'den kısa bir şekilde aktarmıştır
Ebu Hureyre der ki:
Selman, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken ashabdan
bazıları: "Yüce Allah'ın Kur'an'da zikrettiği [Muhammed 38] ve yüz
çevirmemiz halinde bizim yerimize getireceği, bizim gibi olmayacak olanlar
kimler?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Selman'ın ayağına
dokundu ve: "Bu ve bunun kavmi! Canım elinde olana yemin olsun ki iman
Süreyya yıldızında olsa dahi Farisilerden bazıları onu elde edeceklerdir''
buyurdu. --- Tirmizi (3260).
Abdullah bin Busr der
ki: Yiyeceğin az olduğu bir zamanda Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bir koyun hediye edildi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine:
"Şu koyundan yemek
yapın, ekmek de doğrayıp içine katın'' buyurdu. Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), dört kişinin taşıyabildiği Garra denilen bir sinisi vardı.
Diğer gün kuşluk namazını kıldıktan sonra yemek sinisi getirildi ve yemek için
etrafında oturuldu. Yemeğe oturanlar fazla olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) dizleri üzerine çöküp oturdu. Bedevinin biri: "Bu oturuş da ne
oluyor?" deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah
beni büyüklenen kibirli biri değil, mütevazı biri kıldı. Sininin ortasından
değil kenarlarından yiyin ki bereketli olsun" karşılığını verdi. Sonra
şöyle buyurdu: ''Alıp yiyin! Canım elinde olana yemin olsun ki Pers ve Rum
topraklarını fethedeceksiniz! Yiyecekler o kadar çok olacak ki Allah'ın ismi
zikredilmeden yenilecektir.'' --- İbn Mace, et'ime (3263).
Abdurrahman bin Cübeyr
der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından olan
Müstevrid'in, Amr bin el-As'ın yanındayken: "Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ‘‘Size karşı en sert tavrı Rumlardan görürsünüz! Helak
olmaları da kıyamete yakın olacaktır’‘ buyurduğunu işittim" dediğini
duydum. Bunun üzerine Amr bin el-As ona: "Bu hadisi rivayet etmemen
konusunda seni uyarmamış mıydım?'' diye çıkıştı.
Şayet rivayet sahih ise,
Amr'ın ona bu şekilde çıkışmasının sebebi Müslümanların onlara karşı
savaşmaktan geri durmalarının önüne geçmek içindir. Diğer hadislerinden de
anladığımız burada Rumların helakinden kasıt, Kostantiniyye'nin
fethedilmesidir. Doğrusunu da Allah bilir.
Enes bin Malik der ki:
"Kostantiniyye'nin fethedilmesinin kıyamete yakın olacağı söylenirdi.''
Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizler Acemlerden
kırmızı benizli, yassı burunlu, küçük gözlü, yüzleri deri kaplı kalkanları
andıran Huzistanlılar ve Kirmanlılarla savaşmadan kıyamet kopmayacaktır. "
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yine: ''Kıldan nalınlar giyen topluluklarla savaşmadıkça
kıyamet kopmayacaktır'' buyurdu.
Buhari, Sahih'de Yahya
kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
Ebu Abdillah Muhammed
bin Abbad der ki: "Bana bildirilene göre Babil ahalisi kıldan nalınlar
giyerlermiş."
Kıldan nalınlar giyen bu
topluluk da Rey bölgesinde isyan eden ve Müslümanlar arasında geniş çaplı bir
fesada ve ölümlere sebep olan Haricilerdir. Daha sonra ise bunlarla savaşılmış
ve Yüce Allah'ın inayetiyle de helak olmuşlardır.
Ebu Hureyre der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere Hind bölgesine yapılacak
bir gazvenin sözünü verdi. Şayet o zamana yetişirsem malımı ve canımı ortaya
koyacağım. Şehit olursam en üstün şehitlerden, geri dönersem de (cehennemden)
azat edilmiş Ebu Hureyre olacağım."
Amr bin Şurahbil der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Rüyamda peşimden siyah koyunların
geldiğini, onların da peşinden beyaz koyunların geldiğini gördüm. Beyazlar
siyahların arasına girince siyahlar görünmez oldular" buyurdu. Bu rüyasını
Ebu Bekr'e anlatınca, Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Siyah koyunlar sana
tabi olan Araplardır. Onların da peşinden Acem olanlar gelir ve o kadar
kalabalık olurlar ki Araplar görünmez olurlar" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Doğrudur! Seher vakti melek de rüyayı bana bu
şekilde yorumlamıştı" buyurdu.
Mürsel bir hadistir.
Husayn da Abdurrahman bin Ebi Leyla kanalıyla mana olarak bir kısmının aynısını
Nebi'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mürsel olarak rivayet etmiştir.
Enes'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Rüyamda
kendimi Ukbe bin Rafi'nin evinde gördüm. Orada bize İbn Tab'ın hurmalarından
hurma getirildi. Ben bunu dünyadayken yükselmeye, ahirette de iyi bir akıbete,
dinimizin de kemale erdiğine yordum."
Müslim, Sahih'de
Ka'nebi'den rivayet etmiştir.
Hasan bildiriyor: Ebu
Bekr'in Sa'd adında bir kölesi vardı ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hizmetinde bulunurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun
hizmetinden memnun kaldığı için Ebu Bekr'e: ''Ey Ebu Bekr! Sa'd'ı azat et''
buyurdu. Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Ondan başka hizmetimizi görecek
biri yok" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Sana
esirler geliyor'' buyurdu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisinden Sonra Gelecek Halifeleri Önceden
Bildirmesi