DELAİLU

NÜBÜVVE

PEYGAMBERLİĞİNDEN EMİN OLMAK İÇİN YAHUDİLERİN RESULULLAH'A (Sallallahu aleyhi ve Sellem) SORULAR SORMASI VE İÇLERİNDEN BAZILARININ MÜSLÜMAN OLMASI

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisine Sorulacak Olan Soruları Sorulmadan Haber Vermesi

 

Vabisa el-Esedi der ki: iyilik ve kötülüğün ne olduğunu sormak üzere Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiğimde henüz konuşmadan: "Ey Vabisa! İyilik ile kötülüğün ne olduğunu sormak için geldin'' buyurdu. "Seni hakla gönderene yemin olsun ki evet, bunu sormak için gelmiştim'' dediğimde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İyilik, yaptığında içini rahatlatan şeydir. Kötülük ise insanlar aksi yönde sana fetva verse de yapması içine sinmeyen şeydir'' buyurdu. --- Ahmed, Müsned (4/227).

 

 

 

Vabisa anlatıyor: iyilik ve kötülük konusunda sormadık hiçbir şey bırakmama niyetiyle Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldim. Cemaati yara yara ilerlerken bana: "Ey Vabisa! Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uzak dur!" demeye başladılar. Ancak: "Bırakın da yanına yaklaşayım!" karşılığını verdim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Vabisa! Yaklaş! Ey Vabisa! Yaklaş!'' buyurunca yanına kadar, dizlerim dizlerine değecek şekilde yaklaştım. Bana:

 

''Ey Vabisa! Neyi sormak için geldiğini sana söyleyeyim mi?'' buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Söyle" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bana iyilik ile kötülüğün ne olduğunu sormak için geldin'' buyurunca: "Evet!" dedim. Bunun üzerine parmaklarını bir araya getirdi. Bir yandan göğsüme vurup bir yandan da şöyle buyurdu: ''Ey Vabisa! Bir şey yapacağın zaman ilk önce kalbine danış, kendine sor! Bil ki iyilik, kalbini rahatlatan ve içine sinen şeydir. Kötülük ise insanlar aksi yönde sana fetva verse de kalbini rahatsız eden ve içine sinmeyen şeydir.'' --- Ahmed, Müsned (4/228) ve İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (6/181-182).

 

 

 

Abdullah bin Ömer anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında otururken biri Ensarlı, diğeri de Sakifli iki adam soru sormak için geldiler. Ensarlı olan daha acele davranıp öne geçince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğerine: "Ey Sakifli kardeşim! Soru sormada Ensarlı senden daha önce davrandı" buyurdu. Ensarlı adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ben sıramı ona veriyorum" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sakifli olan adama: "İstediğini sor! Ama istiyorsan hangi soruları sormak için geldiğini sana söyleyeyim" buyurdu. Sakifli adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bunu yapman daha çok hoşuma gider" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gece namazı, rüku, secde, oruç ve gusül konusunu sormak için geldin" buyurunca, Sakifli: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki, bunları sormak için gelmiştim" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Gece namazı konusunda, gecenin başı ve sonunda kıl, ortasında ise uyu" buyurunca, adam: "Ey Allah'ın Resulü! Gecenin ortasında kılsam?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Artık sana kalmış" buyurdu ve şöyle devam etti: ''Rükuya gelince, rükuya gittiğin zaman avuç içlerini dizlerine koy ve parmaklarını aç. Sonra başını rükudan kaldır. Bütün eklemlerin yerli yerine yerleşecek şekilde ayakta dur. Secdeye gittiğin zaman alnını yere iyice yapıştır. Sadece yere değdirip kaldırma. Oruca gelince, her ayın, eyyamu'l-bid denilen on üç, on dört ve on beşinci günlerini tut."

 

Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensarlı olan adama döndü ve: "Ey Ensarlı kardeşim! İstediğini sor! Ama istiyorsan hangi soruları sormak için geldiğini sana söyleyeyim" buyurdu. Ensarlı adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bunu yapman daha çok hoşuma gider" deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kabe'ye gitmek için evinden çıkışının karşılığında alacağın sevabı, Arafat'ta vakfe yapmanın karşılığında alacağın sevabı, başını tıraş etmenin karşılığında alacağın sevabı, Kabe'yi tavaf etmenin karşılığında alacağın sevabı, cemreleri atmanın karşılığında alacağın sevabı sormak için geldin" buyurdu. Ensarlı: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki evet, bunları sormak için gelmiştim" deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Kabe'yi ziyaret için evinden çıktığında bineğinin attığı her bir adımda sana beş iyilik yazılıp beş kötülüğün de silinir. Arafat'ta vakfe yaptığın zaman Yüce Allah dünya semasına iner ve meleklere: ‘‘Bunlar beni görmedikleri halde rahmetimi umarak ve azabımdan korkarak üstü başı dağılmış, toz içinde dört bir taraftan bana gelen kullarımdır. Ya beni görüyor olsalardı ne yaparlardı?’‘ buyurur. Şayet çöldeki kum taneleri veya yağmur damlaları veya dünya günleri kadar günahın olsa dahi Yüce Allah bunları yıkayıp temizler. Cemreleri atmanın sevabı Rabbinin katında senin için saklanacaktır. Başını tıraş ettiğin zaman başından düşen her bir kıl için sana bir iyilik yazılıp bir günahın silinir. Kabe'yi tavaf ettiğin zaman günahlarından tamamen temizlenirsin. "

 

isnadı hasen olan bir şahidi vardır.

 

 

 

Abdullah bin Ömer der ki: "Ensar'dan bir adam -sanırım Sakifli bir adamdı- Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Sana bazı sorular soracağım, cevaplarını vermeni istiyorum’‘ dedi ... "

 

Sonrasında ravi bir önceki hadisin mana olarak aynısını zikreder. Ancak cemreler konusunda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cemreleri attığı zaman bunun sevap olarak karşılığını kişi bilemez ve tam karşılığını ancak kıyamet gününde alabilir'' buyurduğunu zikreder. Tavaf konusunda da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Annesinden doğduğu gün gibi günahlarından temizlenir'' buyurduğunu aktarır.

 

Aynısı Enes bin Malik'ten de rivayet edilmiştir.

 

 

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından Enes bin Malik bildiriyor: "Hayf mescidinde (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile otururken) biri Ensar'dan, diğeri de Sakif kabilesinden iki adam geldi. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verip hayır duada bulundular. Sonra: "Ey Allah'ın Resulü! Sana soru sormak için geldik" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘İstiyorsanız bana soracağınız soruların ne olduğunu sizlere bildireyim. İsterseniz de susup sormanızı bekleyim’‘ buyurunca: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Sen söyle de Allah'a olan imanımız -veya yakinimiz- artsın’‘ dediler ... "

Sonrasında ravi, sormak istedikleri soruları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara bildirmesini ibn Ömer'in rivayetinde geçtiği gibi nakleder. Ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk tavafı zikredip: ''Kabe'yi tavaf etmene gelince, attığın her bir adımda Yüce Allah sana bir iyilik sevabı yazıp bir günahını siler ve dereceni bir derece yükseltir. Tavaf sonrası kıldığın iki rekatlık namaz karşılığında İsmail oğullarından bir köleyi azat etmiş gibi sevap alırsın. Safa ile Merve arasında sa'y yapmanın karşılığında da yetmiş köleyi azat etmiş gibi sevap alırsın" buyurduğunu bildirir.

 

Yine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vakfeyi zikrettikten sonra: ''Cemreleri atma konusuna gelince, attığın her bir taş karşılığında seni cehenneme sokup helak edecek büyük günahlardan bir tanesi silinir. Keseceğin kurbanın sevabı ise Rabbinin katında senin için saklanır" buyurduğunu bildirir ve şöyle devam eder:

 

Sakifli olan adam: "Ey Allah'ın Resulü! Benim ne soracağımı söyle" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bana namaz konusunu sormak için geldin'' buyurdu ve şöyle devam etti: ''Abdest alırken yüzünü yıkadığın zaman günahların parmaklarının tırnaklarından dökülüp gider. Başını meshettiğin zaman günahların başından dökülüp gider. Ayaklarını yıkadığın zaman günahların ayak parmaklarının tırnaklarından dökülüp gider. Namaza durduğun zaman okuyabildiğin kadarıyla Kur'an'dan kıraatini yap. Rükuya gittiğin zaman ellerini dizlerinin üzerine iyice yerleştir ve parmaklarının arasını ayır. Rükuyu güzelce yaptıktan sonra secdeye gidince alnını yere iyice koy. Secdeyi de güzelce yap. Gecenin başı ile sonunda namaz kıl.'' 

 

Sakifli: "Ey Allah'ın Resulü! Gecenin tümünde kılsam?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Artık sana kalmış" buyurdu.

 

 

 

Said bin Mes'ud, kabilesi olan Kinde'den iki adamdan bildiriyor: Bir defasında gün bize çok uzun gelince "Ukbe bin Amir el-Cüheni'nin yanına gidelim" dedik. Onu evinin gölgesinde otururken bulduk. Ona: "Gün bize çok uzun gelince yanına gelip sohbet edelim dedik" dediğimizde Ukbe: "Bana da gün çok uzun gelince buraya gelip oturdum" karşılığını verdi. Sonra bize dönüp şunu anlattı: Zamanında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hizmetini görürdüm. Bir gün evden çıkarken kapıda ellerinde mushaflarla Ehl-i Kitab'dan adamlarla karşılaştım. "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına girmek için kim bize izin ister" dediklerinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına girip durumu bildirdim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlarla ne işim olabilir! Bana bilmediğim şeyleri soruyorlar! Oysa ben Rabbimin bana bildirdiğinden başkasını bilmeyen bir kulum!" buyurdu. Sonra bana: ''Abdest için bana su getir'' buyurdu. Su getirdiğimde abdest alıp Mescid'e çıktı. iki rekat kıldıktan sonra bana: ''O adamları yanıma geçir. Ashabımdan kim varsa onları da geçir" buyurdu. Yüzünde bir mutluluk ve sevinç görülüyordu. Adamlara izin verdiğimde içeriye girdiler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: ''İsterseniz siz henüz konuşmadan bana sormak için geldiğiniz soruları sizlere söyleyeyim. İsterseniz de ben söylemeden siz sorun'' buyurunca, onlar: "Neyi soracağımızı sen söyle" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bana Zu'l-Karneyn'i sormak için geldiniz'' buyurdu ve şöyle devam etti: ''Zu'l-Karneyn, Romalı biriydi. Yüce Allah ona hükümdarlık ihsan edince yola çıkıp Mısır sahillerine kadar geldi. Orada İskenderiye şehrini kurdu. Şehrin inşasını bitirince Yüce Allah ona bir melek gönderdi. Melek onu alıp gökle yer arasında bir yere yükseltti ve ona: ‘‘Aşağıya bak ne görüyorsun?’‘ diye sordu. Zu'l-Karneyn: ‘‘İki şehir görüyorum’‘ karşılığını verdi. Melek onu biraz daha yukarılara çıkardı ve: ‘‘Şimdi bak aşağıda ne görüyorsun?’‘ diye sordu. Zu'l-Karneyn:

 

‘‘Bir şey göremiyorum’‘ karşılığını verdi. Melek: ‘‘O gördüğün iki şehir yuvarlak olan denizdir ve Allah bu denizden sana farklı yerlere yollar açacaktır. Gideceğin yerlerde cahilleri eğit, alimlere de gereken değeri ver’‘ dedi. Denizi aştıktan sonra Zu'l-Karneyn iki sarp dağ arasında bir set inşa etti. Seddin yapımını bitirince yeryüzünde gitmeye devam etti ve yüzleri köpek yüzlerine benzeyen bir toplulukla karşılaştı. Onları geçince kısa boylu bir toplulukla karşılaştı. Onları da aştıktan sonra yılanların bulunduğu bir yere geldi. Her bir yılan da koca bir kayayı yutabiliyordu. Onları da aştıktan sonra turnaların bulunduğu bölgeye geldi.''

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik. O da (Batı'ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu"[Kehf 84-85] ayetlerini okudu ve: ''O'nun hakkında bizim Kitab'ımızda bunları buluyoruz'' buyurdu.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Riğal'in Mezarının Yerini ve İçindeki Altını Bildirmesi