DELAİLU

NÜBÜVVE

MEKKE'NİN FETHİ

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Şartlı Olarak Mekke Halkına Eman Vermesi Hakkında Ensar'ın Konuşması ve Yüce Allah'ın Bu Konuşmaları Resulü'ne Bildirmesi

 

Abdullah bin Rebah anlatıyor: Heyet olarak Muaviye'nin yanına gittik. Beraberimizde Ebu Hureyre de bulunmaktaydı. O zaman birbirimiz için yemekler yapardık. Bizi en çok evine davet eden kişi Ebu Hureyre idi. Ben de (kendi kendime): "Ben de yemek yapıp onları yanıma davet edeceğim" dedim ve aileme yemek yapmalarını söyledim. Akşam üzeri Ebu Hureyre ile karşılaştığımda: "Bu gün davet benim yanımdadır" dedim. Ebu Hureyre:

"Benden önce davrandın ey Ensar'ın kardeşi!" dedi ve ben de onları davet ettim.

 

Ebu Hureyre yanımıza geldiğinde: "Ey Ensar topluluğu! Size, sizinle ilgili bir olayı öğreteyim mi?" dedi (Abdullah bin Rebah ta Ensari idi) ve sonra Mekke'nin fethinden bahsedip şöyle devam etti: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'ye geldiği zaman Halid bin el-Velid'i ordunun bir kanadına, Zübeyr bin el-Avvam'ı da diğer kanadına komutan tayin etti. Ebu Ubeyde'yi de zırhsızlara kumandan tayin etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni görünce: "Ey Ebu Hureyre!'' diye seslendi. "Buyur ey Allah'ın Resulü! Emrindeyim" dedim. Bunun üzerine: "Bana Ensar'ı çağırı yanıma Ensar'dan başkasıyla gelme" buyurdu. Ben de öyle yaptım. (Ensar toplanınca) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Kureyş'in serserileri ile tabilerini bulun ve onları ekin biçer gibi biçin'' buyurdu. Yola çıktık ve bizden her kim birini öldürmek istediyse onu öldürdü. Hiç kimse bize doğru bir şey gönderemiyordu.

 

Ebu Süfyan gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Kureyş askerlerinin sesi kesildi. Bu günden sonra Kureyş diye bir şey kalmadı" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu SüfYan'ın evine sığınan güvende olacaktır! Silahını bırakan güvende olacaktır!'' buyurdu. Bunun üzerine herkes silahını bıraktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kabe'ye geldi ve Hacer-i Esved'i istilam etti. Sonra yedi defa tavaf yaptı ve Makam'ın arkasında iki rekat namaz kıldı. Sonra yayı ile geldi ve yayın ucuyla putlardan bir putun gözüne dürterek: "Hak geldi batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur" demeye başladı.

 

Sonra Safa tepesine çıktı ve Kabe'ye bakıp ellerini kaldırarak Allah'a hamd etmeye ve dua etmeye başladı. Ensar da yanında: "Bu zata memleketi için rağbet, aşireti için şefkat geldi!’‘ demeye başladı. Bu esnada vahiy geldi. Vahiy geldiği zaman bu bize karşı gizli kalmazdı. Vahiy gelmesi bitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ensar topluluğu! Siz: ‘‘Bu zata memleketi için rağbetı aşireti için şefkat geldi’‘ dediniz. Vallahi ben Allah'ın kulu ve peygamberiyim. Önce Allah'a sonra size hicret ettim. (Benim için) hayat sizin hayatınız, memat sizin mematınızdır" buyurdu. Bunun üzerine Ensar ağlayarak yanına gelip: "Vallahi bunu Allah'a ve Resulü'ne kıyamadığımız için söyledik" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah ve Resulü sizi doğruladı ve mazur gördü" buyurdu.

 

 

 

Abdullah bin Rebah bildiriyor: Ebu Hureyre: "Ramazan ayında Muaviye'nin yanına bazı heyetler gelmişti" diyerek biraz eksik ve biraz fazlasıyla söz konusu hadisi zikretti. ilavede bulunduğu şunlardı: Kureyş farklı kabilelerden bir takım serseriler ve tabiler toplayarak: "Bunları ileri sürelim, şayet ellerine bir şey geçerse onlarla beraber oluruz. isabet alırlarsa biz de bizden istenileni veririz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kureyş'in serserilerini ve tabilerini görüyor musunuz?'' buyurdu. Sonra iki elini birbiri üzerine koyarak: "Onları ekin biçer gibi biçin'' buyurdu.

 

Vahiy olayında ise şu eklemede bulunmuştur: "Vahiy geldiğinde vahyin gelişi bitinceye kadar hiç kimse gözünün ucuyla bile Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bakmazdı. Vahiy gelmesi bitince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ensar topluluğu!'' diye seslendi. Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Emrindeyiz'' deyince: ''Siz: ‘‘Bu zata memleketi için rağbet, aşired için şefkat geldi’‘ dediniz'' buyurunca, Ensar: "Evet öyle bir şeyoldu" karşılığını verdiler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vallahi ben Allah'ın kulu ve peygamberiyim. Önce Allah'a sonra size hicret ettim ...'' Sonrasında diğer kısmı aktarmıştır.

 

Müslim, Sahih'de Şeyban bin Ferruh kanalıyla rivayet etmiştir.

 

Ayrıca Behz bin Esed kanalıyla Süleyman'dan: "Evine girip kapısını kapatan kimse güvende olacaktır'' ziyadesiyle rivayet etmiştir.

 

Yine Hammad bin Seleme kanalıyla da Sabit'ten bu ziyade ile aktarmıştır. Sanki onlara şartlı bir şekilde eman vermeden önce öldürülmelerini emretmişti. Hadisin devamı da buna delalet etmektedir. Daha önce meğazi alimlerinden de aktardığımız bu yöndedir. 

 

 

 

 

Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'yi fethetmek için yola çıktığı ve Allah size fethi nasip ettiği zaman ki o gün sadece dört kişi öldürülmüştü, Kureyş'in ve müşriklerin ileri gelenleri Kabe'ye girdiler.

 

Kılıçların inmeyeceğini (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerini affetmeyeceğini) zannediyorlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kabe'yi tavaf edip iki rekat namaz kıldıktan sonra Kabe'nin yanına gidip kapının kollarından tutarak, halka: ''Ne dersiniz ve (size) ne (yapacağımı) zannedersiniz?" diye sordu. Halk: "Sen yumuşak ve merhametli bir yeğen ve amca oğlusun" karşılığını verince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Size, Yusuf'un söylediği gibi söylerim. Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir''[Yusuf 92] buyurdu. Bunun üzerine halk, sanki kabirlerinden çıkarılmış gibi çıkıp (küfrü terk edip) İslam'a girdiler.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Mekke'nin Fetih Gününde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öldürülmelerini Emrettiği Kişiler ve Bu Kişilerin Verdiği Emana Dahil Olmaması