DELAİLU NÜBÜVVE |
HAYBER'İN FETHİNDEN SONRA KAZA UMRESİNDEN ÖNCE YAPILAN
MÜFREZELER |
Ebu Ubeyde bin el-Cerrah'ın Seyfu'l-Bahr Müfrezesi, Açlığa
Maruz Kaldıkları Bu Müfrezede Yüce Allah'ın Denizden Onlara Rızık
İhsan Etmesi
Cabir anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç yüz kişilik bir süvari birliğini Kureyş'in bir kervanını gözetlemek üzere Ebu Ubeyde bin el-Cerrah
komutasında gönderdi. Yemeğimiz bittiği için açlığa maruz kaldık ki ağaç
yaprakları yemeye başladık. Bundan dolayı bu orduya "Yaprak Ordusu"
denilmiştir. Beklerken biri üç tane deve kesmişti. Sonra üç tane daha deve
kesti. Sonra üç tane daha deve kesti, ama en sonunda Ebu
Ubeyde kesmesini yasakladı. Sonunda deniz kıyıya anber denilen bir balık (balina) attı. On beş gün boyunca
etinden yedik ve yağından yağlandık. Böylece bedenlerimiz güç toplayıp kendine
geldi. Ebu Ubeyde balığın
kaburga kemiklerinden bir tane alıp dikti. Orduda bulunan en uzun adam ile en
yüksek deveyi buldu. Adamı bu deveye bindirince, adam devesiyle birlikte
kemiğin altından geçti."
Lafız Cercerai'nin lafzıdır. Remli ise rivayet ederken develeri
kesen kişinin Kays bin Sa'd
olduğunun söylendiğini zikretmiştir.
Buhari, Sahih'de Ali bin el-Medini kanalıyla Süfyan'dan ve
Müslim ise Abdulcebbar bin el-Ala kanalıyla Süfyan'dan rivayet etmiştir.
Vehb bin Keysan bildiriyor: Cabir:
"Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) üç yüz kişilik bir süvari birliğini
Ebu Ubeyde'nin komutasında
deniz sahiline gönderdi. Ben de bu birliğin içindeydim. Yolun bir yerine
ulaştığımızda yiyeceğimiz bitti. Ebu Ubeyde askerlerdeki azıkların toplanmasını söyledi. Bütün
orduda iki torba hurma çıktı. Ebu Ubeyde
bu hurmadan her gün bizlere azar azar veriyordu ki
sonunda bu hurma da bitti. Günde de adam başı bir hurma düşüyordu" dedi.
Cabir'e: "Bir hurma
size nasıl yetsin ki?" diye sorduğumda: "Yetmiyordu, ama o da bitince
tek hurmayı bile arar olduk" dedi ve şöyle devam etti: "Yola devam
edip deniz sahiline yetiştiğimizde sahilde tepeyi andıran bir balina gördük. O
balinanın etinden on sekiz gün boyunca yedik. Bir ara Ebu
Ubeyde balinanın kaburga kemiklerinden ikisinin
çatılarak dikilmesini istedi. Dikildikten sonra devenin biri semeriyle birlikte
onlara değmeden altından geçti."
Lafız ibn Bukeyr'in lafzıdır. Buhari, Sahih'de ibn Ebi Üveys'ten
ve Müslim ise başka bir kanalla Malik'ten rivayet etmiştir.
Ebu'z-Zübeyr bildiriyor: Cabir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizleri Ebu Ubeyde bin el-Cerrah komutasında Kureyş'in
bir kervanını karşılamak üzere gönderdi ve azık olarak bize bir çuval hurma
verdi. Verecek başka da bir şey bulamadı. Ebu Ubeyde günde adam başı bir hurma veriyordu" dedi.
Cabir'e: "Bu bir
hurma ile nasıl idare ediyordunuz?" diye sorduğumda:
"Çocuk gibi hurmayı
ağzımızda tutup emiyorduk. Sonra da üzerine su içiyorduk. Bu şekilde bir hurma
bize sabahtan akşama kadar yetiyordu" dedi ve şöyle devam etti: "Yine
ağaç yapraklarını topluyor ve suyla ıslatıp yiyorduk. Sahile yetiştiğimizde
deniz dışarıya tepeyi andıran bir balık attı. Yaklaştığımızda anber denilen balık türü olduğunu gördük. Ebu Ubeyde önce: ‘‘Bu balık ölü
hükmündedir’‘ dedi. Ancak daha sonra: ‘‘Biz Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Allah yolunda gönderdiği kişileriz. Zorda kalırsanız yiyin’‘ dedi.
Üç yüz kişi bir ay
boyunca bu balığın etinden yedik. Sonunda sağlığımıza ve eski gücümüze
kavuştuk. Balığın gözünün içinden kovalarla yağ çıkarıyorduk. Ondan kestiğimiz
her bir parça bir öküz kadar çıkıyordu. Ebu Ubeyde bizden on üç kişiyi alıp bu balığın göz çukuruna
oturttu. Kaburga kemiklerinden birini yere dikti. Sonra en büyük deveyi
eyerleyip altından geçirdi. Deve kaburga kemiğine değmeden geçti. Balığın
etinin kavurması ile haşlamasından azık olarak yanımıza aldık. Medine'ye
geldiğimizde Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) olanları anlattık. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘O
(balina) Yüce Allah'ın size göndermiş olduğu bir rızıktı.
Elinizde ondan bir şey kaldıysa bize de verin’‘ buyurdu. Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
o etten gönderdiğimizde de yedi.
Lafız ibn Abdan'ın lafzıdır. Müslim, Sahih'de Yahya bin Yahya ve Ahmed
bin Yunus'tan rivayet etmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: