DELAİLU

NÜBÜVVE

HAYBER'İN FETHİNDEN SONRA KAZA UMRESİNDEN ÖNCE YAPILAN MÜFREZELER

 

Halid bin el-Velid'in Müslüman Olması

 

Halid bin el-Velid anlatıyor: Yüce Allah bana hayır dilediği zaman kalbime İslam'ı ve doğru yolu düşürdü. Kendi kendime: "Muhammed'e karşı yapılan şu kadar savaşa katıldım. Katıldığım her bir savaş sonrası da boşuna savaştığımı, er geç Muhammed'in üstün geleceğini düşünüp dururdum" dedim.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hudeybiye'ye geldiği zaman müşriklerden bir atlı birliğiyle karşısına çıktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabıyla Usfan'da karşılaşıp karşılarında bir yerde durdum. Tahrik amaçlı onlara birkaç defa da sataştım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önümüzde ashabına öğle namazını kıldırmaya başlayınca onlara saldırmayı düşündük. Ancak arkasını getiremedik. Hayırlısı da bu oldu. Bizim niyetimizi anlamış olacak ki öğle namazını ashabına korku namazı olarak kıldırdı. Bu durumu gördüğümde içimden: "Bu adam korunuyor" demeye başladım. Oradan ayrılırken kendisi ashabıyla yoluna devam etti. Biz de bulunduğumuz yerden sağa dönüp gittik.

 

Hudeybiye'de Kureyşlilerle anlaşıp, Mekkeliler onu geri çevirdikten sonra kendi kendime: "Geriye ne kaldı? Nereye gideyim? Necaşi'ye mi gideyim? Necaşi bile Muhammed'e tabi olmuş, arkadaşları onun yanında güven içinde yaşıyorlar. Heraklius'a gidersem kendi dinimden çıkıp Hıristiyan ya da Yahudi olmak zorunda kalacağım. Yoksa kusurlarına katlanıp Acemlerin arasına mı karışayım? Yoksa geriye kalanlarla birlikte yerimde mi kalayım?" demeye başladım.

 

Ben bu durumları yaşarken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kaza umresı için geldi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) girişini görmemek için ben ortalıktan kayboldum. Kardeşim Velid bin el-Velid ise umre için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Mekke'ye girmişti. Beni arayınca bulamadı. Bunun üzerine bana bir mektup gönderdi. içinde şöyle yazıyordu: "Bismillahirrahmanirrahim. Sonrasına gelince, senin İslam'a karşı olmandan daha şaşırtıcı bir şey görmüş değilim. Oysa ki sen akıllı birisin. İslam gibi bir dini kim görmezden gelebilir? Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Halid nerede?’‘ diyerek seni sordu. Ben: ‘‘Allah onu getirecektir’‘ dedim. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Onun gibi biri nasıl İslam'ı görmezden gelebilir? Oysa cesaret ve gayretini müşriklere karşı Müslümanların yanında gösterseydi kendisi için daha hayırlı olurdu ve onu başkalarının önüne geçirirdik’‘ buyurdu. Kardeşim! Bundan sonra eline geçen fırsatları kaçırma! Zira daha önce çok iyi fırsatları kaçırmıştın."

 

Bu mektup elime geçince ortaya çıkmayı istedim. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni sorması da İslam'a olan rağbetimi arttırdı. Bir ara rüyamda darlığın ve kuraklığın olduğu bir memleketten ferah ve yemyeşil bir memlekete çıktığımı görmüştüm. Rüya olduğu için çok da önemsememiştim. Ancak Medine'ye gittiğim zaman bu rüyamı Ebu Bekr'e sordum. Ebu Bekr: "Ferah ve yemyeşil olan yer Yüce Allah'ın seni kavuşturduğu İslam dinidir. Darlık ve kuraklık ise içinde bulunduğun şirktir" dedi.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitme kararı aldığımda yanımda kimi götüreceğimi düşündüm. Safvan bin Umeyye ile karşılaştığımda ona: "Ey Ebu Vehb! içinde bulunduğumuz durumu görmüyor musun? Azı dişleri gibi sayımız azaldı. Muhammed ise hem Araplara hem de Acemlere karşı galibiyetler elde etti. Biz de gidip ona tabi olalım. Zira Muhammed'in üstünlüğü bizim de üstünlüğümüz demektir" dedim. Safvan şiddetle karşı çıktı ve: "Tek başıma kalsam dahi ona asla tabi olmam" dedi. Bu şekilde birbirimizden ayrıldık. Safvan'ın bu itirazı karşısında içimden: "Bedir savaşında onun kardeşi ve babası öldürülmüştü" dedim.

 

Daha sonra ikrime bin Ebi Cehl ile karşılaştım. Safvan bin Umeyye'ye söylediklerimi ona da söyledim. ikrime de Safvan'ın bana verdiği karşılığın aynısını verdi. ikrime'ye: "O zaman sana söylediklerimi gizli tut ve kimseye anlatma" dediğimde, ikrime: "Anlatmam" karşılığını verdi.

 

Sonrasında evime gittim ve bineğimin hazırlanmasını söyledim. Bineğime binip çıktığımda Osman bin Talha ile karşılaştım. Önce arkadaşım olduğunu ve teklifimi kabul edebileceğini düşündüm. Ancak babalarından öldürülenler aklıma gelince söylemeyi hoş görmedim. Daha sonra ise: "Zaten ben an itibariyle gidiyorum! Söylesem ne olacak?" diye düşündüm.

 

Osman'a içinde bulunduğumuz durumu anlattım ve: "Şu an deliğine sığınmış tilki gibiyiz. Deliğine bir kova su dökülecek olsa çıkmak zorunda kalacak" dedim. Ardından Safvan ve ikrime'ye söylediklerimi ona da söyledim. Osman bekletmeden: "Ben de bugün uyandığımda senin gibi yola çıkmayı düşünüyordum. Bineğim de Munaha vadisinde beni bekliyor" dedi. Onunla diğer gün Yecec denilen yerde buluşmak üzere anlaştık. Benden erken oraya ulaşırsa beni bekleyecek, ben ondan önce ulaşırsam onu bekleyecektim.

 

Diğer gün henüz şafak sökmeden Yecec'de buluştuk. Hemen yola düşüp Hüdat'a ulaştık. Orada Amr bin el-As ile karşılaştık. Bize: "Merhaba!" deyince:

"Merhaba!" karşılığını verdik. Bize: "Nereye gidiyorsunuz?" diye sorunca, ona: "Sen nereye gidiyorsun?" karşılığını verdik. "Siz nereye gidiyorsunuz?" diye sorunca: "İslam'a girmeye ve Muhammed'e tabi olmaya gidiyoruz" karşılığını verdik. Amr: "Beni de yola düşüren buydu" deyince birlikte Medine'ye gittik.

 

Harre sırtlarında develerimizi çöktürdüğümüzde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğimiz haberini aldı ve çok mutlu oldu. Güzel giysilerimi giyip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittim. Kardeşimle karşılaştığımda: "Acele et! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğini duydu ve buna çok sevindi. Şu an sizi bekliyor" dedi. Bunun üzerine adımlarımızı daha hızlı atmaya başladık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizleri görünce tebessüm etmeye başladı. Yanına varana kadar da tebessüm edip durdu. Önünde durduğumda ona peygamber olarak selam verdim. Güler yüzle selamıma karşılık verdi.

 

Ona: "Allah'tan başka ilah olmadığına, senin de Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ediyorum" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana hidayeti ihsan eden Allah'a hamdolsun. Akıllı olduğunu biliyor ve bu aklının seni bir gün hayırlı olana yöneltmesini bekliyordum'' buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Hakka yüz çevirerek bir çok yerde sana karşı savaştım. Allah'a dua et de beni bağışlasın" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslüman olmak önceki günahları siler" buyurdu.

 

Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Bu konuda bana güvence ver" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allahım! Halid'in şimdiye kadar senin yolundan insanları çevirmek için yaptıklarını bağışla!" diye dua etti. Benden sonra Amr ve Osman da yaklaşıp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat ettiler. Medine'ye gelişimiz hicretin sekizinci yılının Safer ayındaydı. Müslüman olduğumdan beri de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önemli gördüğü işlerde bana diğer ashabından daha fazla değer verirdi."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Vakıdi'ye Göre Şuca' bin Vehb el-Esedi Müfrezesi