DELAİLU

NÜBÜVVE

HAYBER SAVAŞINA DAİR

BÖLÜMLER

 

Cafer bin Ebi Talib ile Arkadaşlarının ve Eş'arilerin Habeşistan'dan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yanına Hayber'e Gelmesi, Ganimetten Onlara ve Başkalarına Pay Verilmesi, Pay Alamayanlar. Bu Konuda Peygamberliğe Dair İşaretler

 

Ebu Musa anlatıyor: Bizler Yemen'deyken Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zuhur ettiği haberini aldık. iki kardeşimle birlikte yanına hicret etmek için çıktık. Kardeşlerimden biri Ebu Ruhm, diğeri ise Ebu Burde idi ve ben her ikisinden de küçüktüm. Kabilemden elli küsur -Ravi der ki: Ebu Musa ‘‘elli iki veya elli üç kişi’‘ de demiş olabilir- kişiyle beraber bir gemiye binip yola çıktık. Gemimiz bizi Habeşistan'daki Necaşi'nin yanına götürdü. Orada Cafer bin Ebi Talib ve arkadaşlarıyla karşılaştık. Cafer: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizleri buraya gönderdi ve burada kalmamızı söyledi. Siz de bizimle kalın" deyince hepimiz birlikte dönene kadar onunla birlikte Habeşistan'da ikamet ettik.

 

Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiğimizde Hayber'i fethetmişti.

 

Ganimetlerden bizlere de hisse verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cafer bin Ebi Talib ile gemide gelenler dışında Hayber'in fethine katılmayan hiç kimseye ganimetten pay vermedi. Ama Hayber savaşına katılmamış olmamıza rağmen Cafer ile arkadaşlarına ve bizlere hisse verdi. Bazı insanlar bize, yani sonradan gemiyle gelenlere: "Biz sizden önce hicret ettik" derdi.

 

Bizimle beraber gelenlerden biri olan Esma binti Umeys, Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Hafsa'nın yanına ziyaret için girdi. Esma, Necaşi'ye hicret edenlerle birlikte hicret etmişti. Esma, Hafsa'nın yanındayken Ömer içeriye girdi. Esma'yı görünce: "Bu kim?" diye sordu. Hafsa: "Esma binti Umeys" cevabını verdi. Ömer: "Şu Habeşli olan, gemiyle gelen kadın mı?" diye sorunca, Esma: "Evet!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer ona: "Sizden önce hicret ettik, bunun için Resulullah'ta (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sizden daha fazla hak sahibiyiz" dedi. Esma buna kızdı ve: "Yanılıyorsun ey Ömer! Hayır Vallahi! Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberken açınızı doyurur, cahilinize öğütler verirdi. Oysa biz uzak ve kin tutanların diyarı olan Habeşistan'daydık. Sadece Yüce Allah ve Resulü için oradaydık. Vallahi bu dediğini Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aktarana kadar ne yemek yer, ne de bir şeyler içerim! Biz ki orada eziyet görüyor ve korku içinde yaşıyorduk. Bunu da Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söyleyecek ve isteyeceksem ondan isteyeceğim! Ben ne yalan söylerim, ne saparım, ne de buna bir şeyeklerim!" diye çıkıştı.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğinde ise Esma: "Ey Allah'ın Resulü!

Ömer şöyle şöyle dedi!" diyerek söylediklerini aktardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki sen ona ne dedin?'' diye sorunca, Esma: "Ona şöyle şöyle dedim" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar bende sizden daha fazla hak sahibi değiller. Zira onun ve arkadaşlarının bir hicreti varken, siz gemi ahalisinin iki hicreti vardır'' buyurdu.

 

Sonradan Esma şöyle derdi: "Ebu Musa ve gemi ahalisi gruplar halinde yanıma gelip bu hadisi sorarlardı. Zira dünyada, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlar hakkında bu söylediğinden daha sevindirici bir şey yoktu."

 

Ebu Burde'nin bildirdiğine göre Esma şöyle demiştir: Ebu Musa'nın yanıma gelip bu hadisi tekrar tekrar benden dinlediğini bilirim. Dinledikten sonra da: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Sizin biri Necaşiye biri de yanıma olmak üzere iki hicretiniz vardır’‘ buyurdu" derdi.

 

Buhari ve Müslim, Sahih'de Ebu Kureyb'den rivayet etmişlerdir.

 

 

 

Cabir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber'den döndüğünde Cafer de Habeşistan'dan döndü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu karşılayıp alnından öptü ve: "Vallahi Hayber'in fethine mi, yoksa Cafer'in gelişine mi, hangisine sevineceğimi bilemiyorum" buyurdu.

 

Sevri ise Eclah'tan Cabir'i zikretmeden mürsel olarak aktarmıştır.

 

 

 

Cabir der ki: "Cafer bin Ebi Talib, Habeşistan'dan geldiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu karşıladı. Cafer, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu karşıladığını görünce sevinçten oynamaya başladı. Yani Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan saygısından dolayı tek ayak üzerinde sekerek yürüdü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu gözlerinin arasından öptü."

Sevri'ye kadar olan isnadında tanınmayan bir ravi vardır.

 

 

 

Musa bin Ukbe der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber ganimetlerini sadece öncesinde Hudeybiye'de bulunan Müslümanlar arasında paylaştırdı.

 

Hayber savaşına da Hudeybiye'ye katılanlar dışında katılan olmadı. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hudeybiye'de bulunmayan hiç kimsenin Hayber savaşına katılmasına izin vermedi."

 

 

 

Söylendiğine göre -ki Allah doğrusunu bilir- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'deyken içlerinde Ebu Musa'nın da bulunduğu Eşlarlı bir topluluk geldi. Bunlar Habeşistan'dan gelmişlerdi. içlerinde Tufeyl ve Ebu Hureyre'nin de bulunduğu bir grup Devsli de onlarla birlikte gelmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunların geldiğini görünce bu gelişlerini boşa çıkarmamanın daha doğru olacağını düşünmüştür.

Söylendiğine göre Hayber ganimetlerine onları da ortak etmiştir. Ashabına da onları ortak etmelerini isteyince onlar da bunu kabul etmişlerdir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

 

Ebu Hureyre der ki: Medine'ye geldiğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'deydi ve orayı fethetmişti. Ganimetlerden bana da pay vermesini istediğimde, Said bin el-As'ın iki oğlundan biri: "Ey Allah'ın Resulü! Ona pay verme!" diyerek itiraz etti. Ben: "Bu adam ibn Kavkal'ın katilidir!" dediğimde, Said bin el-As'ın oğlu: "Tavşan kılıklı şu adama hayret ediyorum! Hurma ağacının tepesinden üzerimize sarkıyor da müslüman bir adamı öldürmemden dolayı beni ayıplıyor. Oysa Yüce Allah, ona benim elimle (Cennetle) ikramda bulunmuş ve beni onun eliyle kafir olarak öldürterek rezil etmemiştir" karşılığını verdi.

 

 

 

Buhari, Sahih'de Ali bin Abdillah kanalıyla Süfyan'dan rivayet etmiş, ancak "Hurma ağacının tepesinden" yerine "Devenin üzerinden" lafzını kullanmıştır.

 

 

 

Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Eban'ı bir birliğin başında Medine'den Necd taraflarına gönderdi. Eban başında bulunduğu birlikle Hayber'e geldiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'i fethetmişti. Atlarının kemerleri de liftendi. "Ey Allah'ın Resulü! Onlara (Hayber ganimetlerinden) pay verme" dediğimde, Eban: "Ey tavşan kılıklı" Hurma ağacının tepesinden üzerimize sarkıp da bunu diyen sen misin?" diye çıkıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ey Eban! Otur!" buyurdu ve Hayber ganimetlerinden onlara bir pay vermedi.

 

 

 

Zühri de aynı isnadla benzerini rivayet ederken "Hurma ağacının tepesinden" yerine "Devenin üzerinden" lafzını kullanmıştır.

 

 

 

ibn Şihab der ki: Hayber ahalisine yardıma gelenlerden biri de Fezare oğullarıydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara haber gönderdi ve Hayber'den bir yer verme karşılığında yardımdan vazgeçip geri dönmelerini istedi. Ancak Fezare oğulları bunu kabul etmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'i fethedince Fezare oğullarından orada bulunanlar gelip: "Bize söz verdiğin yeri ver" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Zu'r-Rukaybe dağı sizin olsun" buyurdu. Fezare oğulları: "O zaman seninle savaşırız" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''O zaman Cenef su kaynağında görüşürüz" buyurdu. Feza re oğulları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu tehdidini duyunca kaçarak Hayber'den çıktılar.

 

Lafız ismail'in lafzıdır. ibn Fuleyh ise rivayet ederken "Cenef" yerine "Cenfa" lafzını kullanır ve: "Cenfa, Fezare oğullarına ait bir su kaynağıdır" der.

 

 

 

Vakıdi, hocalarından bildiriyor: İslam'a geçtikten sonra güzel bir Müslüman olan Ebu Şuyeym el-Müzeni şöyle anlatırdı: Hayfa ahalisine yardım için Uyeyne bin Hısn ile birlikte çıkmıştık. Ancak sonradan Uyeyne bizi geri çevirdi. Hayber'e yakın Hitam denilen yerde gece vakti mola verdik. Oradayken korkuya kapıldığımızda Uyeyne: "Müjdeler olsun! Rüyamda Hayber'deki Zu'r-Rukaybe dağının bana verildiğini gördüm. Muhammed'in boynu elime geçti" dedi.

 

Hayber'e ulaştığımızda Uyeyne, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'i fethettiğini gördü. Ona: "Ey Muhammed! Müttefiklerimden elde ettiğin ganimetleri bana ver. Zira sana bulaşmadım ve sana karşı savaşmadım" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yalan söylüyorsun! Sen bağrışları duyunca kabilenin yanına kaçtın'' buyurdu. Uyeyne: "Ey Muhammed! Bana bir şeyler ver" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zu'r-Rukaybe senin olsun" buyurdu. Uyeyne: "Zu'r-Rukaybe ne oluyor?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rüyanda aldığını gördüğün dağ!'' karşılığını verdi. Bunun üzerine Uyeyne oradan ayrıldı.

 

Uyeyne evine geri döndüğü zaman Haris bin Avf yanına geldi ve şöyle dedi: "Ben sana boşuna uğraştığını söylememiş miydim? Vallahi Yüce Allah, Muhammed'i batı ile doğu arasına hakim kılacaktır. Yahudiler bize bunları söylüyorlardı. Şahadet ederim ki Ebu Rafi' Sellam bin Ebi'l-Hukayk'ln: ‘‘Harun oğullarından çıktığı için peygamberlik konusunda Muhammed'i çekemiyoruz. Oysa o, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Yahudiler bu konuda beni dinlemiyorlar. Bizlerden ona verilecek iki kurbanlık vardır. Biri Yesrib, diğeri de Hayber'dir’‘ dediğini işittim. Sellam'a: ‘‘Bütün yeryüzüne mi hakim olacak?’‘ diye sorduğumda: ‘‘Tevrat'ı Musa'ya indirene yemin olsun ki evet, olacak. Ancak böyle dediğimi Yahudilerin bilmesini istemem’‘ dedi."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'de Seleme bin el-Ekva'nın Yarasına Üflemesiyle Yaranın İyileşmesi