DELAİLU

NÜBÜVVE

HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA

DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huzeyfe bin el-Yeman'ı Müşriklerin Ordugahına Göndermesi, Bu Sırada Meydana Gelen Mucizeler

 

O gece Huzeyfe, sert rüzgar ve görünmeyen orduların desteğiyle müşriklerin üzerine gönderildiğinde Yüce Allah, Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huzeyfe'ye esir düşmeyeceğine ve sOğuktan korunacağına dair verdiği sözünü tasdik eder mahiyette mucize gerçekleşmiştir.

 

İbrahim et-Teymi'nin bildirdiğine göre babası şöyle anlatıyor: Huzeyfe'nin yanındayken bir adam: "Eğer ben Peygamber'e yetişseydim onunla beraber çarpışır ve çarpışmayı tam yapardım" dedi. Huzeyfe ona şöyle karşılık verdi:

 

Sen mi böyle yapacaktın? Ben Ahzab gecesi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberdim. Müthiş bir fırtına ve soğuğa tutulmuştuk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet günü benimle birlikte olmak üzere şu kafirlerin ne yaptığı haberini getirebilen yok mu?" buyurunca kimse cevap vermedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu üç defa tekrar etmesine rağmen kimse cevap vermeyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Huzeyfe! Kalk ve onlardan bize haber getir'' buyurdu. Beni adımla çağırınca itirazıma hiç mahal kalmamıştı. Bana "Kalk git ve haberlerini getir. Sakın yakalanıp ta onları korkutup üzerimize salma'' buyurdu. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından ayrılıp yola düşünce soğuk falan kalmamış, sanki hamamda gidiyormuşum gibi olmuştum. Müşriklerin olduğu yere vardığımda, Ebu Süfyan'ı sırtını ateşe verip ısınırken gördüm. Oku yayıma yerleştirip onu vurmak istedim ama, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları ürkütme'' sözünü hatırladım. Eğer atsaydım kesinlikle onu vururdum. Sonra geriye dönerken sanki yine hamamda gibiydim. Geri dönüp haberi verdiğim zaman tekrar üşümeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazlarını üzerinde kıldığı ve soğuk sebebiyle üstüne örtmüş olduğu abasının bir ucunu da bana örttÜ. Sabah oluncaya kadar öylece uyumuşum. Sabah namazı vakti girince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kalk ey uykucu!'' buyurdu.

 

Müslim bunu Sahih'te Züheyr bin Harb ve ishak bin İbrahim kanalıyla Cerir'den rivayet etmiştir. --- Müslim, cihad 36(99) .

 

 

 

Huzeyfe bin el-Yeman'ın bildirdiğine göre Ahzab gecesi insanlar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) etrafından dağıldılar ve onunla sadece on iki kişi kaldı. Ben soğuktan diz çökmüşken Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelip: "Ey İbnu'l-Yeman, müşriklerin ordugahına git ve durumlarına bak" buyurdu. Ben: ''Ey Allah'ın Resulü! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben soğuktan dolayı değil senden utandığım için kalktım" deyince bana: "Haydi git! Geri dönene kadar ne soğuk, nede sıcak sana bir zarar vermez" buyurdu.

 

Ben de onların ordugahına vardım. Ebu Süfyan'ı, etrafında ileri gelen adamlarıyla beraber ateş yakarken buldum. Gruplar etrafından dağılmıştı. Onların yanına oturunca Ebu Süfyan, aralarına yabancı birinin girdiğini hissetti ve: ''Hepiniz yanındaki arkadaşının elini tutsun" dedi. Hemen sağımdakinin, sonra da solumdakinin elini tuttum. içlerinde biraz durup Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğimde namaz kıldığını gördüm. Bana eliyle:

''Yaklaş" işareti yapınca yaklaştım. Yine: ''Yaklaş" işareti yapınca iyice yaklaştım. Namaz kılarken, üzerinde bulunan giysinin ucunu üzerime sarkıttı. Namazı bitirince: ''Ey İbnu'l-Yeman, otur! Ne haber getirdin?" buyurdu. Ben: ''insanlar Ebu Süfyan'ın etrafını terk etmiş, sadece ufak bir grubun arasında ateş yakmakla meşgul. Allah bize yağdırdığı soğuktan ona da yağdırmış. Ama biz Allah'tan onun ummadığı şeyleri umuyoruz" dedim. --- Hakim, Müstedrek (3/31).

 

 

 

Huzeyfe'nin yeğeni Abdülaziz'in bildirdiğine göre Huzeyfe, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile katıldığı savaşları anlatırken orada olanlar: "Vallahi, eğer biz de orada olsaydık şöyle şöyle yapardık" dedi. Huzeyfe de onlara şöyle karşılık verdi: Bunu temenni etmeyin. Biz Ahzab gecesi saf tutmuş otururken Ebu Süfyan ve beraberindekiler de bizim üst tarafımızdaydı. Yahudi kabilesi Kurayza oğulları bizim alt tarafımızdaydı, ama onların çocuklarımıza saldırmasından çekiniyorduk. Bizi ne ondan şiddetli bir karanlık sarmıştı, ne de ondan şiddetli bir rüzgar. Gelen rüzgarın sesleri fırtınalar gibiydi. Öyle bir karanlık ki hiç birimiz parmağını göremiyordu. Münafıklar Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istiyorlar ve: "Evlerimiz korumasızdır" diyorlardı. Halbuki evleri korumasız değildi. Onlardan kim Peygamber'den izin isterse, hepsine izin verilmişti. izin verilmiş olanlar çekilip gidiyorlardı. Biz üç yüz küsur kişiydik. Biz kişi kişi Nebi'i karşıladık ve onunla yüz yüze geldik. Düşmandan ve soğuktan beni koruyacak, karımın yü nden bir elbisesinden başka bir şey kalmamıştı. O da ancak diz kapağıma kadar geliyordu. Ben diz üstü çöktüğüm sırada Nebi bana gelip: ''Kimdir o?" dedi. Ben:

 

"Huzeyfe" cevabını verince: ''Huzeyfe mi?'' diye sordu. Ben, yere yapıştım ve:

"Evet ey Allah'ın Resulü!" dedim. Kalkmaktan hiç hoşlanmıyordum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kalk'' deyince kalktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Şu toplulukta hayırlı bir şeyler oluyor, git ve haber al gel'' buyurdu. Ben, ashabın içinde soğuktan en fazla üşüyeni ve en korkak olanı idim. Yola çıkarken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allahım! Onu önünden, arkasından, sağından ve solundan, üstünden ve altından gelecek belalardan koru'' diye dua etti. Vallahi artık ne soğuk, ne de korku hissetmiyordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ey Huzeyfe! Bana gelene kadar hiç bir şey yapmayacaksın'' buyurdu. Müşriklerin karargahına yaklaştığımda ateşlerinin korunu ve alevini gördüm. Baktığımda şişmanca bir adamın elini ateşe tutup yüzünü ovarak: "Gidelim gidelim" dediğini gördüm. Daha önce Ebu Süfyan'ı tanımıyordum. Onu bir okla vurmak istedim, ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözünü hatırlayıp vazgeçtim ve aralarına girdim. Bana en yakın Amir oğullarının: "Gidelim" dediklerini gördüm. Vallahi rüzgar sadece onların ordugahı içinde dönüyor ve taşları savurarak bineklerine vuruyordu.

 

Sonra ayrılıp gelirken, aynı yolda yirmi kadar süvari, sarıklı bir halde bana: "Arkadaşına haber ver, Allah müşriklere onun namına yetti" dediler. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiğimde bir örtüye bürünmüş namaz kıldığını gördüm. Geri döner dönmez tekrar titremeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle yaklaş işareti yapınca yaklaştım. Örtüsünü benim üzerime yaydı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zor bir durumla karşılaşınca namaz kılardı. Ben topluluğun haberini kendisine ilettim ve döndüğüm zaman yüklerini yüklemekte olduğunu söyledim. Bunun üzerine Allah: "Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişti. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görüyordu"[Ahzab 9] ayetini indirdi.

 

 

 

imran bin Seri der ki: Huzeyfe bin el-Yeman ile beraberdik .... Uzunca bir hadis nakletti ki içinde Nebi'in Huzeyfe'ye korunması için dua etmesi yer almış olup ayrıca şöyle geçmektedir: Alkame bin Ulase: "Ey Amir! Bineğimin üzerinde olduğum halde rüzgar beni mahvetti" diye bağırdı. Çok şiddetli bir fırtınaya maruz kaldılar. Arkadaşları da bağırıp çağırınca bu durumu gören Ebu Süfyan oradan ayrılmalarını emretti. Ancak rüzgarın şiddetinden bazıları eşyalarını dahi alamadılar.

 

Alkame bin Mersed, Atiyye el-Kahili'den ilave olarak şunları bildiriyor: Hz. Peygamber ile müşriklere arasında iken yolda Huzeyfe bir ata rastladı. Ayrıca iki süvari ortaya çıkıp Huzeyfe'ye: "Arkadaşının yanına dön ve Yüce Allah'ın O'na ordular ve rüzgarla yeteceğini haber ver" dediler. Ravi, Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görüyordu"[Ahzab 9] ayetini okudu.

 

 

 

Diğer rivayette ibare şöyledir: Huzeyfe der ki: "Ey Allah'ın Resulü! Esir edilmekten korkuyorum" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Esir edilmeyeceksin'' karşılığını verdi. Ben: "Bana dilediğini emret ey Allah'ın Resulü!" deyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Gidip düşmanların arasına gir ve: ‘‘Ey Kureyşliler! Yarın savaş meydanında: ''Kureyş nerede? İnsanların liderleri nerede?'' deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de. Sonra Kinane oğullarına git ve: ‘‘Kinane oğulları nerede, güzel ok atanlar nerede?’‘ deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de. Sonra Kays kabilesine git ve: ‘‘Ey Kayslılar! En mahir süvariler nerede?'' deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de.'' Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Gelip beni görünceye kadar da silahını kullanma'' buyurdu. Gidip düşmanın arasına girdim ve onlarla birlikte ateşte ısınmaya, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana söylediklerini yapmaya başladım. Seher vakti olunca Ebu Süfyan kalkıp Lat ve Uzza'ya dua ettikten sonra: "Herkes yanındakinin kim olduğuna baksın" dedi.

 

 

 

Ömer bin el-Hattab'ın azatlısı Zeyd bin Eslem'in bildirdiğine göre bir adam Huzeyfe'ye: "Ey Huzeyfe! Biz sizi Allah'a şikayet ediyoruz. Siz Peygamber'le arkadaşlık yaptınız ve onun vaktine yetiştiniz, halbuki biz yetişemedik. Siz onu gördünüz, biz ise onu göremedik" dedi. Huzeyfe: "Biz, sizin onu görmeden ona olan imanınızı Allah'a şikayet ederiz. Vallahi yeğenim! Bilmem sen Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönemine yetişseydin nasıl olurdun. Ben yağışlı soğuk bir gece olan Hendek harbi gecesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber olduğumuzu görür gibi hatırlıyorum. Ebu Süfyan ile arkadaşları oradaki meydana kamp kurmuşlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gidip müşrikler hakkında bize bilgi getiren kimseyi Allah cennetine sokacak, gidip onlardan bilgi getireni Allah, kıyamette İbrahim Peygambere arkadaş yapacak" buyurdu. Vallahi bizden hiç ayağa kalkan olmadı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine: "Gidip bize onların haberini getiren kimseyi Allah kıyamet günü benim arkadaşım yapacak" buyurdu. Ama Vallahi kimse kalkmadı. Hz. Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Bu işe Huzeyfe'yi yolla" deyince ben, "Vallahi benden başkasını yolla" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Huzeyfe!" deyince "Buyur! Anam babam sana feda olsun" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen gider misin?"buyurdu. Ben: "Vallahi öldürülmekten değil, esir edilmekten korkarım" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Esir edilmeyeceksin" buyurdu. Ben: "Bana dilediğini emret, ey Allah'ın Resulü!" deyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gidip düşmanların arasına gir ve Kureyşlilere: ‘‘Ey Kureyşliler! Yarın savaş meydanında: "Kureyş nerede? İnsanların liderleri nerede?" deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de. Sonra Kinane oğullarına git ve: ‘‘Ey Kinane oğulları! Yarın size: "Kinane oğulları nerede, güzel ok atanlar nerede?" deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de. Sonra Kays kabilesine git ve: ‘‘Ey Kayslılar! En mahir süvariler nerede?" deyip sizi ileri geçirerek savaşmanızı ve öldürülmenizi istiyorlar’‘ de."

 

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Gelip beni görünceye kadar da silahını kullanma" buyurdu. Gidip düşmanın arasına girdim ve onlarla birlikte ateşte ısınmaya, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana söylediklerini yapmaya başladım. Seher vakti olunca Ebu Süfyan kalkıp Lat ve Uzza'ya dua ettikten sonra: "Herkes yanındakinin kim olduğuna baksın" dedi. Yanımda ateşte ısınan biri vardı, ondan önce davranıp elini tuttum ve: "Sen kimsin?" diye sordum. Adam: "Falan oğlu falanım" cevabını verdi. Sabah yaklaşınca bu kişi: "Kureyş nerede? insanların liderleri nerede?" diye seslendi. Bunun üzerine Kureyşliler şöyle dediler: "işte biz dün gece bu konuda uyarılmıştık. Peki Kinane oğulları nerede okçular nerede?" Bunun üzerine Kinaneliler: "işte biz dün gece bu konuda uyarılmıştık. Kays nerede, en iyi süvariler nerede?" dediler. Kays kabilesi de: "işte biz dün gece bu konuda uyarılmıştık" dediler ve müşrikler dağıldılar. Allah ta onlara bir rüzgar göndererek bütün çadırlarını yıkıp kazanlarını devirdi. Hatta Ebu Süfyan'ın devesine binerek kaldırmaya çalıştığını gördüm. Ama deve kalkmıyordu. Eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana silah kullanmamı yasaklamış olmasaydı onu vurabilirdim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip Ebu Süfyan'ın durumunu anlattığımda o kadar güldü ki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) azı dişlerini seyretmeye başladım. --- Ebu Nuaym, Delail (433) ve İbn Hişam, es-Sire (3/186-187).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah'ın (s.a.v.) Ahzab Halkına Dua Etmesi ve Duasının Kabul Edilmesi