DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) KATILDIĞI GAZVELER VE GÖNDERDİĞİ ASKERİ BİRLİKLER BÜYÜK BEDİR SAVAŞI

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir'e Gidiş Sebebi, Atike binti Abdilmuttalib'in gördüğü Rüya ve Yüce Allah'ın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir'deki Yardımı

 

Yüce Allah şöyle buyurdu: "Siz vadiye en yakın ve onlar da en uzak yamaçta idiler; kervanın süvarileri sizden daha aşağıdaydı. Savaş için buluşmak üzere sözleşmeye kalksaydınız, vaktini tayinde anlaşmazlığa düşerdiniz; fakat Allah mahvolan, apaçık belgeden ötürü mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye olacak işi yaptı. Doğrusu Allah işitir ve bilir.''[Enfal 42]

 

 

 

Tövbeleri kabul edilen üç kişiden biri olan Ka'b bin Malik der ki: "iki gazve dışında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katıldığı hiçbir gazveyi kaçırmadım. Sadece Gazvetu'l-Usra (Tebuk seferi) ve Bedir savaşına katılamadım. Allah, Bedir savaşına katılmayan hiç kimseyi kınamamıştır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisiyle beraber çıkan ashabıyla birlikte, Kureyş müşriklerinin Ebu Süfyan bin Harb başkanlığındaki kervanına baskın yapmak için gitti." Ravi bundan sonra hadisin devamını zikretti.

 

Akil'in, Zühri'den olan rivayetinde şu ibare yer almıştır: "Kureyş kervanına baskın yapmak için yola çıktı ve sonunda planlanmamasına rağmen Allah onları düşmanlarıyla karşı karşıya getirdi."

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Muhammed bin Yahya kanalıyla Ahmed bin Ebi Şuayb ile Yahya bin Bukeyr'den rivayet etmiştir. --- Buhari, tefsir 18(4677)

 

 

 

ibn Abbas ve Urve bin ez-Zübeyr anlatıyorlar: Atike binti Abdilmuttalib, Damdam'ın Mekke'ye gelmesinden üç gece önce rüya görünce, gördüğü rüyadan korktu ve kardeşi Abbas bin Abdilmuttalib'e haber göndererek: "Ey kardeşim! Allah'a yemin ederim ki bu gece beni korkutan bir rüya gördüm. Bu rüyadan, senin kavminin üzerine bir kötülük ve musibetin gelmesinden korktum" dedi. Hz. Abbas: "Ne gördün?" diye sorunca ise şöyle cevap verdi:

"Kendi devesi üzerine binmiş olarak gelen bir adam Ebtah'ta durdu. Sonra: ‘‘Ey gaddarlar! Üç gün içinde öleceğiniz yerlere gidin!’‘ diye bağırdı. Halk etrafında toplandıktan sonra devesiyle Mescid(-i Haram)a girdi. insanlar da onun peşinden oraya girdiler. Adam devesiyle Kabe'nin üzerine çıktı ve: ‘‘Ey gaddarlar! Üç gün içinde öleceğiniz yerlere gidin!’‘ diye bağırdı. Sonra onun devesiyle Ebu Kubeys dağının zirvesine çıkarak: ‘‘Ey gaddarlar! Üç gün içinde öleceğiniz yerlere gidin!’‘ diye bağırdı. Sonra bir kaya parçasını alıp aşağıya yuvarladı. Kaya parçası, dağın eteğine vardığında dağıldı. Dağılan parçalardan her biri, Mekke'deki evlerden birinin içine girdi. Mekke'deki evlerin odalarından her birine o kaya parçası girmişti." Hz. Abbas: "Vallahi bu, gerçek bir rüyadır. Sen bunu gizle ve hiç kimseye anlatma" dedi. Atike de: "Sen de kimseye anlatma. Eğer Kureyş bunu duyarsa bize zarar verirler" dedi.

 

Hz. Abbas oradan ayrılınca dostu olan Velid bin Utbe bin Rabia'ya rastladı ve rüyayı ona anlatarak kendisinden duyduğunu kimseye söylememesini, gizlemesini istedi. Velid ise, rüyayı babası Utbe'ye anlattı. Böylece haber Mekke'de yayıldı. Hz. Abbas şöyle dedi: Ertesi sabah tavaf etmek için Kabe'ye gittim. Ebu Cehil bin Hişam da Atike'nin rüyasını anlatmakta olan Kureyşlilerin meclisinde oturmuştu. Ebu Cehil, beni görünce: "Ey Ebu'l-Fadl! Tavafını bitirdiğin zaman yanımıza gel" dedi. Tavafı tamamlayınca yanlarına gidip onlarla beraber oturdum. Ebu Cehil: "Ey Abdulmuttalib oğulları! Sizin içinizde bu kadın peygamber ne zaman çıktı?" deyince: "Neden bahsediyorsun?" karşılığını verdim. Ebu Cehil şöyle dedi: "Atike'nin gördüğü rüya! Ey Abdulmuttalib oğulları! Siz erkeklerinizin peygamberlik iddiasında bulunmalarıyla kanaat etmemiş miydiniz ki, kadınlarınız da peygamberlik iddia ediyor? Atike şöyle bir rüya gördüğünü iddia etmiş; rüyasında gördüğü kişi kendisine: ‘‘Üç gün içinde ölüm yerlerinize gidin’‘ demiş. O halde sizi üç gün bekleriz. Eğer onun dediği gibi bir şey görülmezse bu sizin aleyhinize olur, sizin aleyhinize bir yazı yazarız ki, sizin Araplar arasında en yalancı aile olduğunuzu ilan ederiz."

 

Hz. Abbas der ki: "Ben onunla ilgilenmedim ve böyle bir şeyolduğunu inkar ettim. Sonra birbirimizden ayrıldık. Akşam olunca Abdulmuttalib oğullarından olan bütün kadınlar yanıma gelip şöyle dediler: "Şu yoldan çıkmış, pis Ebu Cehil'in erkeklerinize dil uzatmasına, sonra da kadınlarınıza dil uzatmasına ses çıkarmadın. Söylediklerine razı oldun ve dediklerini inkar ettin." Onlara şöyle karşılık verdim: "Vallahi ben bunu yaptım. Fakat ben onunla fazla ilgilenmedim. Allah'a yemin ederim ki, onun karşısına çıkacağım. Eğer yeniden böyle yaparsa, ben sizin yerinize onun hakkından gelirim!"

 

Atike'nin rüya görüşünün üçüncü gününde sabahleyin dışarı çıktım. Allah'a yemin ederim ki ben, ona doğru yürüyordum ki ona dokunayım da dediği bazı şeyleri tekrarlasın ve onunla kavga edeyim. O, hafif hiddetli bir yüze, lisana ve bakışa sahip bir adam idi. Mescid(-i Haram)ın kapısına doğru çıktığı zaman hızlı yürüyordu. içimden: "Allah lanet etsin. Bu, benden mi kaçıyor?" dedim. Bir de baktım ki o, benim duymadığım bir şeyi duymuş:

Damdam bin Amr'ın sesini duymuştu. Damdam, vadinin içinde devesinin burnunu kesmiş, semerini tersine çevirmiş, gömleğinin önünü, arkasını yırtmış, Mekke vadisinin ortasında, deve üzerinde, avazının çıktığı kadar şöyle bağırıyordu: "Ey Kureyş topluluğu! Muhammed ve ashabı, ticaret kervanınızın, Ebu Süfyan'ın yanındaki mallarınızın önüne gerildiler! Ona erişebileceğinizi sanmıyorum! Yetişin! Yetişin!" Başa gelen iş, beni de, onu da birbirimizle uğraşmaktan alıkoydu. Hemen hazırlanıp yola çıktık ve Bedir'de Kureyş'in başına gelenler geldi. Kureyş'in ileri gelenleri öldürüldü, birçOğu esir edildi.

 

Atike, gördüğü rüya ve Kureyş'in bu rüya hakkında söyledikleriyle ilgili şu mısrayı söyledi:

 

Gördüğüm rüya gerçek değil miymiş Kavimden hezimete uğrayıp kaçarak gelenler onun doğruluğunu ispatlamaktadır Yalan söylemediğim halde yalan söyledi dediniz Bizim doğru sözümüzü ancak yalancı olan yalanlar.

 

Ebu Abdillah, Meğazi kitabında onun uzun bir şiirini zikretmiştir. --- İbn Hişam, es-Sire (2/245-247) ve Hakim, Müstedrek (3/19-20).

 

 

 

Zühri, Muhammed bin Yahya bin Hibban, Asım bin Ömer bin Katade, Abdullah bin Ebi Bekr ve başka alimler Bedir savaşını anlatırken şöyle dediler:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan bin Harb'ın kırk süvariyle birlikte Şam'dan kervanla döndüğünü işitti. Bunlar arasında, Mahreme bin Nevfel ve Amr bin elAs ta vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müslümanları çağırıp: "Ebu Süfyan, Kureyş'in ticaret kervanıyla dönmektedir. Öyleyse ona doğru gidiniz. Belki de Allah sizi onunla ganimetlendirir" buyurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazılarıyla yola çıkarken, bazıları onunla gitmediler. Çünkü onlar, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir savaşla karşılaşacağını tahmin etmediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç yüz küsur kişiyle yola çıktı. Bunların çoğu piyadeydi. Aralarında seksen kişi deveye binmiş ve bir kişi de atlıydı. Atlı olanın Mikdad olduğu söylenmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yolda Hz. Ali ve Mersed bin Ebi Mersed el-Ganevı ile bir deveye ortaklaşa biniyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Benu Dinar geçidinden, Akık'e uğrayarak ilerledi ve Irku'z-Zabye'ye vardığında bedevilerden bir adamla karşılaştı. Ona, kervanın durumunu sordular, ama bir haber alamadılar. Ebu Süfyan, Hicaz'a yaklaşınca haberlere kulak veriyor ve kafilesine korktuğu için her rastladığı adama soruyordu. Nihayet bir kafileden müslümanlarla ilgili bilgi alınca Damdam bin Amr el-Gifarı'yi kiralayarak, Kureyş'e gidip mallarına sahip çıkmalarını, Muhammed'in ashabıyla birlikte o kafileye doğru geldiğini onlara haber vermesini söyledi. Damdam bin Amr da süratle Mekke'ye gitti ve: "Ey Kureyş topluluğu! Muhammed ve ashabı, ticaret kervanınızın, Ebu Süfyan'ın yanındaki mallarınızın önüne gerildiler! Ona erişebileceğinizi sanmıyorum! imdat! imdat!" diye bağırdı. Kureyşliler: "Muhammed ve ashabı bu kervanın, ibnu'l-Hadrami'nin kervanı gibi olduğunu mu zannediyorlar" diyerek binekleriyle çıktılar. Ebu Leheb dışında Kureyş'in ileri gelenlerinden herkes bu sefere katıldı. Ebu Leheb Mekke'de kaldı ve yerine As bin Hişam bin el-Muğire'yi gönderdi. Kureyşliler dokuz yüz elli savaşçıyla yola çıktılar. Bunların iki yüzü atlıydı. Yanlarında def çalıp şarkı söyleyerek müslümanları hicveden kadınlar da götürdüler. Onlara katılan Talib bin Ebi Talib Cuhfe'ye varınca Mekke'ye geri döndü. Cuheym bin es-Salt'ın gördüğü bir rüya, Ebu Cehil'e anlatılınca:

 

"Bu da yine Muttalib oğullarından başka bir peygamber" dedi.

Cuheym şöyle bir rüya görmüştü: Bir süvari Kureyş ordusunun yanında durdu. Onunla birlikte bir devesi de vardı. Sonra: "Falan, öldürüldü, falan öldürüldü!" diyerek Kureyş'in ileri gelenlerinden Bedir'de öldürülenlerin adını saydı. Sonra adam, devesinin göğsüne vurarak ordunun içine gönderdi. Ordunun çadırlarından bütün çadırlara onun kanından bulaştı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu minval üzere ilerledi ve Safra'ya yaklaştıklarında Ebu Süfyan'a dair haber toplamak üzere Cüheyne kabilesinden Besbes bin Amr ve Adiyy bin Ebi'z-Zağba'yı gönderdi. Onlar gidip Bedir'e vardılar ve vadide bir tepeye develerini çöktürerek kırbalarını suyla doldurmak istediler. Bu sırada münakaşa eden iki cariye gördüler ve birinin diğerine: "Kervan yarın veya yarından sonra gelecek" dediğini işittiler.

 

Mecdi bin Amr cariyelerin arasına girip: "Doğru söyledi" dedi. Besbes ve Adiyy bunu işitince develerine binip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek durumu haber verdiler. Onlar döndüğü sırada Ebu Süfyan korkmuş olarak geldi. Kervanının önüne ilerleyip Mecdi bin Amr'a: "Bu su başında tanımadığın birini fark ettin mi?" diye sordu. O: "Allah'a yemin olsun ki hayır, sadece şu tepeye develerini çökertip, kırbalarını suyla dolduran ve sonra giden iki süvari gördüm" cevabını verdi. Bunun üzerine Ebu Süfyan, Besbes ve Adiyy'in develerini çökerttikleri yere gelip develerinin terslerini aldı, ufaladı ve onlarda taneler bulup: "Allah'a yemin olsun ki bunlar Yesrib yemleridir" deyip hızla döndü ve kervanının yönünü çevirip onu sahile doğru götürdü. Nihayet kervanını kurtardığını görünce, Kureyş'e haber gönderip: "Muhakkak ki Allah kervanınızı, mallarınızı ve adamlarınızı kurtarmıştır, geri dönünüz" dedi. Ebu Cehil şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki Bedir'e varmadıkça geri dönmeyiz, yemek yiyeceğiz, develerimizi boğazlayıp içki içeceğiz, cariyeler bize şarkılar söyleyecek, Araplar bizim bu yürüyüşümüzü işitecek ve bundan sonra devamlı olarak bizden korkmaya devam edecekler." Ahnes bin Şarik: "Ey Zühre oğulları! Muhakkak ki Allah sizin mallarınızı ve dostunuzu kurtarmıştır, dönünüz" deyince Zühre oğulları geri döndüler. Böylece ne onlar ve ne de Adiyy bin Ka'b oğulları (Bedir'de) hazır bulunmadılar.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola devam edip Zefar vadisinin bir yerine gelince, Kureyşlilerle ilgili haber geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu durumu sahabeyle istişare edince Ebu Bekr görüşünü söyledi. Sonra Hz. Ömer kalkıp görüşünü söyledi. Sonra Mikdad bin Amr kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! sana emredilen şeye devam et. Biz seninle beraberiz. Vallahi, israil oğullarının Hz. Musa'ya: "Sen ve Rabbin gidin savaşın. Doğrusu biz burada oturacağız!" dedikleri gibi demiyoruz. Ancak: "Sen ve Rabbin gidin savaşın. Doğrusu biz de sizinle birlikte savaşacağız. Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bizi Berku'l-Gimad'a götürsen bile oraya varıncaya kadar seninle birlikte ve seninle omuz omuza savaşırız." Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona güzel şeyler söyleyip ona dua ettikten sonra:  

 

"Bana görüşünüzü söyleyin ey insanlar'' dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'ın görüş bildirmesini istiyordu. Çünkü Ensar'ın sayıları bir hayli çoktu. Onlar, Akabe'de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat ettikleri zaman şöyle demişlerdi: "Ey Allah'ın Resulü! Memleketimize kavuşuncaya kadar sen sorumluluğumuz altında değilsin. Bize kavuştuğun zaman artık sen bizim zimmet ve himayemizdesin. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruduğumuz şeylere karşı seni de koruruz." Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'ın Medine dışındaki düşmanlara saldırmayacaklarından korkuyordu. Çünkü onlar, sadece Medine'de kendisini koruyacaklarına söz vermişlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu söylediği zaman Sa'd bin Muaz: "Allah'a yemin ederim ki sanki sen bizi kastediyorsun, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet'' cevabını verince Said şöyle dedi: "Biz sana iman ettik. Seni tasdik ettik. Senin getirdiğin şeyin gerçek olduğuna şahadette bulunduk. Bunun için sana itaat etmek ve emirlerini dinlemek üzere sana söz veriyoruz. Şu halde istediğin şeye devam et, ey Allah'ın Resulü! Biz seninle beraberiz. Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, eğer bize şu denizi göstersen ve ona dalsan, seninle beraber biz de o denize dalarız ve hiç birimiz senden geri kalmayız. Bizim düşmanlarımızı yarın bizimle karşılaştırmandan hoşnutsuzluk duymayız. Biz savaşta sabırlı kimseleriz. Cephede karşılaşma anında sadakatliyiz. Umarız ki Allah, bizimle seni sevindirir. Gözünü aydın kılar. Öyleyse Allah'ın bereketi üzerine yola devam et." Bu sözlerle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevindi ve: ''Yürüyün. Size müjdeler olsun. Çünkü Yüce Allah, iki şıktan birini bana vaad etmiştir. Allah'a yemin ederim ki, şu anda sanki ben müşrik kavmin ölüm yerlerine bakıyorum'' dedi.

 

Kureyşliler gelip vadinin Medine'ye en uzak olan kenarına indiler.

 

Bedir'deki kuyular vadinin Medine tarafındaydı. Allah bir yağmur gönderince vadi yumuşak olduğu için ayaklar içine batıyordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabı, kendileri için yeri ıslatan ve yürümelerini engellemeyen bir yeri seçtiler. Kureyş'in de başına gökten bir yağmur indi ki, bu yağmur onların yürümelerini engelledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan önce su kuyularına varmak için acele edip onlardan önce suya vardı ve orada konakladı. Habbab bin el-Münzir: "Ey Allah'ın Resulü! Allah mı seni buraya yerleştirdi ki, buradan ne bir adım ileriye geçelim, ne de bir adım geri durabilelim? Yoksa sen kendi görüşün ve savaş taktiğin gereği olarak mı buraya yerleştin?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır bu bir görüş, bir harp ve taktik gereğidir'' cevabını verince Habbab şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Burası karargah kurulacak yer değildir. Orduyu buradan al ve bütün kuyuları arkana alıp bir kuyu dışındaki bütün kuyuları kapat. Sonra bir havuz yapıp içini su ile doldur. Böylece biz düşmanla savaşırken su içebiliriz ancak onlar içemezler." Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Gerçekten iyi bir yol gösterdin'l deyip bütün kuyuları kapattı, bir kuyunun yanında havuz yapıp su doldurdular ve kaplarını içine attılar. Sabah olunca Kureyşliler geldiler. Utbe bin Rabia kızıl bir deve üzerinde ordunun önündeydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların tepeden indiklerini görünce: "Allahım! Kureyş tekebbür ve kendini beğenmişlik ile gelmiştir. Sana düşmanlık etmekte ve senin Resulü'nü yalanlamaktadırlar. Allahım! Sabahleyin onları mahvet'' diye dua etti.

 

Sonra ibn ishak, Hakim bin Hizam'ın savaşı bırakmasını, Utbe bin Rabia'nın ona muvafakat etmesini, Ebu Cehil'in ise muhalefet ederek Utbe'yi ayıplamasını, sonunda Utbe'nin mübareze için adam istediğini zikretti. --- İbn Hişam, es-Sire (2/243-261).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Bedir Savaşına Katılan Sahabe Sayısı