DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER |
Savaş İçin İzin
Verilmesi; Cihadın Farz Kılınması ve Müşrikler ile Ehl-i Kitab'ı Affetmenin
Neshedilmesi
Urve bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinde Fedek'te dokunmuş kadife
bulunan bir eşeğe binmişti. Arkasında da Usame bin Zeyd vardı. Nebi, Bedir
olayından önce Haris bin el-Hazrec oğulları arasında (mahallesinde) bulunan
Said bin Ubade'yi ziyarete gidiyordu. Yolda giderken, aralarında Abdullah bin
Ubey'in de bulunduğu, oturan bir grubun yanından geçtiler. O mecliste
müslümanlar, müşrikler, putperestler ve Yahudiler hep birlikte karışık
oturuyorlardı. Müslümanlar arasında Abdullah bin Revaha da vardı. Eşeğin
çıkardığı toz orada oturanların üzerine gelince ibn Ubey cübbesiyle burnunu
kapattı ve: "Bize toz çıkarmayın" dedi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) selam verdikten sonra durdu ve bineğinden indi.
Onları Yüce Allah'ın
yoluna davet edip onlara Kur'an okudu. Bunun üzerine Abdullah bin Ubey bin
Selul: "Ey sen! Eğer söylediğin doğru ise bundan daha güzel bir şeyolamaz.
Fakat oturduğumuz yerlerimize kadar gelip o sözlerle bizi rahatsız etme. Sen
kendi evine git, orada sana gelene onu anlatırsın" deyince, Abdullah bin
Revaha: "Hayır, ey Allah'ın Resulü! Bizim oturduğumuz yerlerde de yanımıza
gel, biz bu işi severiz" dedi. Bunun üzerine müşrikler, Müslümanlar ve
Yahudiler karşılıklı olarak birbirlerine sövüp saymaya koyuldular. Az kalsın
birbirlerine girişeceklerdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları
teskin etmeye çalışıp durdu, sonunda teskin oldular.
Daha sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğine bindi ve Sa'd bin Ubade'nin yanına girip
(Abdullah bin Ubeyy'i kastederek): "Ey Sa'd! Sen Ebu Hubab'ın şöyle şöyle
dediğini duymadın mı?''' buyurunca, Sa'd bin Ubade şu karşılığı verdi: "Ey
Allah'ın Resulü! Sen onu affet ve görmezlikten gel. Sana hak ile Kitab'ı
indirene yemin olsun ki Allah senin üzerine indirdiği hak ile seni bize
gönderdiği sırada bu belde halkı ona taç giydirmek ve başlarına hükümdar olarak
geçirmek üzere anlaşmış bulunuyorlardı. Fakat Allah, seni verdiği hak ile bunu
geri çevirince hevesi kursağında kaldı. işte senin o gördüğün işi bundan dolayı
yapmıştır." Bunun üzerine de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
affetti.
Hem Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem de ashabı, Yüce Allah'ın emrettiği şekilde
müşrikleri ve Ehl-i Kitabı mazur görüp verdikleri sıkıntılara da
sabrediyorlardı. Zira Yüce Allah: "Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız
konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takva
gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir"[Al-i
İmran 186] buyurmuştur. Yine Yüce Allah: "Ehl-i Kitab'dan çoğu, hakikat
kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü,
sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar
hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye
kadirdir"[Bakara 109] buyurmuştur.
Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Yüce Allah'ın emri doğrultusunda onların yaptıklarını
affetmeye çalışıyordu. Sonunda Yüce Allah onlara karşı savaşma iznini verdi.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir savaşına çıktığı zaman, Yüce
Allah, Kureyş kafirlerinin ileri gelenlerinin canını aldı. Bunun üzerine de ibn
Ubey bin Selul ve beraberindeki putperestler: "Bu, durumun Müslümanların
lehine döndüğünün göstergesidir" dediler ve İslam dini üzere Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat edip Müslüman oldular.
Lafız Şuayb kanalıyla
Ebu'l-Yeman'ın lafzıdır. Ma'mer'in rivayeti ise: "Bunun üzerine de
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu affettt kısmına kadardır.
Buhari, Sahih'de
Ebu'l-Yeman'dan ve Müslim ise ishak ve Abd bin Humeyd kanalıyla Abdurrezzak'tan
rivayet etmiştir. --- Buhari, edeb (115). - Müslim, el-cihad ve's-Sire 40
(116).
Said bin Cübeyr
bildiriyor: ibn Abbas: "Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme
uğramaları sebebiyle izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeye
gücü yeter''[Hac 39] ayetini okur ve: "Bu, savaş hakkında nazil olan ilk
ayettir" dedi.
ibn Ebi Necih
bildiriyor: Mücahid: "Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme
uğramaları sebebiyle izin verildi"[Hac 39] buyruğunu açıklarken şöyle
dedi: "Bazı müminler Mekke'den Medine'ye hicret ederken Kureyş kafirleri
peşlerinden çıktılar. Yüce Allah bu ayeti indirerek onlarla savaşmalarına izin
verdi. Müminler de bu kafirlerle savaştılar."
Süddi der ki: Savaş
hakkında nazil olan ilk ayet: "Kendilerine savaş açılan müslümanlara,
zulme uğramaları sebebiyle izin verildi"[Hac 39] ayetidir.
Muhammed bin Nasr der
ki: Yüce Allah bu yönde ilk olarak izin verdiği zaman müminlere bütün
kafirlerle savaşmak emredilmedi. Sadece kendileri ile savaşanlar ile
savaşmaları emredildi. Ayette zikredildiği gibi kendilerine zulmeden ve onları
yurtlarından çıkaranlarla savaşmalarına izin verildi. Yüce Allah: "Sizinle
savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü
Allah aşırı gidenleri sevmez. Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi
çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha
kötüdür. Mescid-i Haram'ın yanında, onlar savaşmadıkça siz de onlarla
savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün"[Bakara 190]
buyurmaktadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiği zaman etrafında putperestler ve Ehl-i Kitab
vardı. Ancak Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan hiç kimseyle
savaşmadı ve kimseye karşı savaş hazırlığında bulunmadı. Sadece Kureyş ile
savaştı. Bunu da Yüce Allah'ın kendilerine zulmedenler ve kendilerini
yurtlarından çıkaranlarla savaşmayı emrettiği için yapmıştı. Medine'de de
EhliKitab'dan müşrikler ve putperestler vardı. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ve ashabına eziyet etmekteydiler. Yüce Allah onların eziyetlerine
karşı sabretmelerini ve onları bağışlamalarını emrederek: "Sizden önce
kendilerine kitap verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan üzücü birçok söz
işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki,
bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir"[Al-i İmran 186]
buyurdu. Yine: "Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan
sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi, inandıktan sonra küfre
döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, görmezden
gelin"[Bakara 109] buyurmaktadır.
Bazen de Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine eziyet edenleri, gerek görmesi
durumunda tek tek de öldürtmüştür.
Şafii der ki: Yüce Allah
"Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle izin
verildi''[Hac 39] ayeti ile Müslümanların müşriklere karşı savaşı
başlatmalarına izin vermiştir. Bunu da Kitab'ında açıklarken: "Onları
bulduğunuz yerde öldürün, Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.
Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'ın yanında, onlar
savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün.
İnkar edenlerin cezası böyledir"[Bakara 191] buyurmuştur.
Şafii der ki: Bu ayetin
Mekke ahalisi hakkında indiği söylenmektedir.
Çünkü onlar Müslümanlara
karşı en çok düşmanlık edenlerdi. Daha sonra Allah'ın buyurduğu gibi
Müslümanlara onlara karşı savaşmaları emredildi. Yine bunların neshedildiği ve
müşriklerin kendileriyle savaşmalarına kadar onlarla savaşmalarının
yasaklandığı ya da Yüce Allah'ın: "Fitne tamamen yok edilinceye ve din de
yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın''[Bakara 193] buyruğuna
istinaden sadece haram ayda savaşmalarının yasaklandığı söylenmektedir. Bu ayet
te cihad farz kılındıktan sonra inmiştir.
Şafii der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hicretinden bir zaman sonra Yüce
Allah bazı kişileri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tabi olmakla
nimetlendirmiştir. Allah'ın yardımı ve onların sayısının çok olmasıyla daha
önce hiç olmadığı kadar bir güce sahip oldular. işte o zaman Yüce Allah mübah
olan cihadı:
"Savaş, hoşunuza
gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken,
siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu
seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz"[Bakara 216] buyurarak farz
kıldı. Yine Yüce Allah: "Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını,
kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah
yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler"[Tevbe 111] buyurmaktadır.
Daha Sonra Şafii, cihad
hakkındaki diğer ayetleri de zikretti.
ibn Abbas der ki: "Allah'ın
emri gelene kadar onları affedin, görmezden gelin. Allah muhakkak her şeye
Kadir'dir"[Bakara 109] ayeti, "Puta tapanlara aldırış etme''[Hicr 94]
ayeti ve müşrikleri affetmekten bahseden bunlara benzeyen ayetler:
"Onları bulduğunuz
yerde öldürün"[Bakara 191] ayeti, "Kitap verilenlerden, Allah'a,
ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamber'inin haram kıldığını haram
saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle
cizye verene kadar savaşın''[Tevbe 29] ayeti ve "Fitne tamamen yok
edilinceye ve din de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla
savaşın"[Bakara 193] ayetiyle neshedilmiştir. Ayette zikredilen fitneden
kasıt ise şirktir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Nebi'in
(s.a.v.) Katıldığı Savaşlar ve Gönderdiği Askeri Birlikler