DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER

OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendini Arap Kabilelerine Arz Etmesinde Eban bin Abdillah el-Beceli'nin Konumu ve Mefruk bin Amr ve Arkadaşlarının Kıssası

 

Ali bin Ebi Talib der ki: Allah, Peygamber'ine kendisini Arap kabilelerine arz etmesi emrini verdiğinde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu vazifeyi yapmak üzere çıktı. Beraberinde ben ve Ebu Bekr es-Sıddik vardı. Arap meclislerinden bir meclise geldiğimizde önce Ebu Bekr es-Sıddik onlara yaklaşarak selam verdi. Ebu Bekr her hayır işinde önde olan idi. Ebu Bekr, neseb ilmini iyi bilen biriydi. Onlara: "Siz hangi kavimdensiniz?" diye sorunca: "Rabia kabilesindeniz" cevabını verdiler. Ebu Bekr: "Siz hangi Rabia'dansınız? Rabia'nın üst kısmından mı, yoksa alt kısmından mısınız?" deyince: "Hayır, üst kısmındanız" dediler. Ebu Bekr: "Üst kısmının neresindensiniz?" diye sorunca: "Zühlü Ekber boyundan" cevabını verdiler. "Avf vadisinden hiç özgür yoktur diyen Avf, sizden midir?" diye sorunca: "Hayır" dediler. "Irzı koruyan, komşuyu himaye eden Cessas bin Murre sizden midir?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler. "Sancak sahibi ve dirilerin zirvesi olan Bistam bin Kays sizden midir?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler. "Hükümdarları öldürüp üzerlerindeki eşyaları yağmalayan Havfezan sizden midir?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler. "Bağlı sarığın sahibi olan Müzdelef sizden'midir?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler. "Siz Kinde'den, emirlerin dayılarımısınız?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler. "Siz Lahmi hükümdarların yakınları mısınız?" diye sorunca, yine: "Hayır" dediler.

 

Ebu Bekr: "Öyleyse siz, Zührü Ekber'den değil, Zührü Asğar'dansınız" deyince, Şeyban oğullarından genç biri kalkıp:

"Bize sorana bizim de sormamız gerekir Bizden ne istediğini de bilmemiz gerekir" dedi.

Sonra da: "Eyadam! Sen bize sordun ve biz hiçbir şeyi gizlemeden sana cevap verdik. Sen kimlerdensin?" dedi. Ebu Bekr: "Ben Kureyş'liyim" deyince, genç: "Güzel, güzel! Kureyşliler efendilik ve reislik ehlidirler. Sen, Kureyş'ten kimlerdensin?" dedi. Ebu Bekr: "Teym bin Murre oğullarındanım" cevabını verdi. Genç: "Vallahi hedefi, tam ortadan vurdun! Fihr kabilelerini toplayan ve bu yüzden Kureyş'te kendisine toparlayıcı denilen Kusay sizden midir?" deyince, Ebu Bekr: "Hayır" karşılığını verdi. Genç: "Mekke'de adamlarınız zayıf düştüğünde kendi kavmi için tiridi ufalayan Hişam sizden midir?" diye sorunca, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç: "Gökte uçan kuşlara yemek veren ve yüzü karanlık gecede ay gibi parlayan Şeybetü'l-Hamd Abdulmuttalib sizden midir?" deyince, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç:

 

"Sen, ziyaret tavafına gelenlere yemek yedirenlerden misin?" deyince, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç: "Sen, Kabe'nin perdedarlığını yapanlardan mısın?" deyince, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç: "Sen, hacılara su temin edenlerden misin?" deyince, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç: "Sen, Nedve ehlinden misin?" deyince, Ebu Bekr yine: "Hayır" dedi. Genç: "Sen, hacılara yemek yedirenlerden misin?" deyince, Ebu Bekr, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitmek için devesinin yularını çekti. Bunun üzerine genç:

"Hayır seline, bir hayır tanesi düştü.

 

Bu sel, bazen o taneyi kırar, bazen de kaldırır" dedikten sonra: "Vallahi eğer kalsaydın sana Kureyş'ten haber verirdim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti. Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr! Çetin bir bedeviyle karşılaştın değil mi?" dediğimde: "Evet, ey Ebu'l-Hasan! Her belanın üstünde, daha büyük bir bela vardır. Bela da söze bağlıdır" karşılığını verdi.

 

Sonra başka bir meclise geldik. Sükunet ve vakar içerisindeydiler. Ebu Bekr öne geçip selam verdi ve: "Sizler hangi kavimdensiniz?" diye sordu. Onlar da: "Biz Şeyban bin Sa'lebe kabilesindeniz!" deyince, Ebu Bekr, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bakarak: "Annem babam sana feda olsun! Bunlar kendi kabilelerinin en azizleridir" dedi. Aralarında Mefruk bin Amr, Hani bin Kabisa, Müsenna bin Harise, Nu'man bin Şerik bulunmaktaydı. Mefruk, dil ve hitabet bakımından onlardan üstündü. Onun göğsünün üzerine düşen iki saç örgüsü vardı ve Ebu Bekr'e en yakın olan idi. Ebu Bekr kendisine: "Sayınız ne kadardır?" diye sorunca: "Biz bin kişiden fazlayız. Bin kişi de azlıktan dolayı mağlup olamaz" karşılığını verdi. Ebu Bekr: "Sizde korunma şekli nasıldır'?" diye sorunca: "Biz var olan kuvvetimizle korunuyoruz. Her kavmin de bir kuvveti vardır" diye cevap verdi. Ebu Bekr: "Sizinle düşman arasında savaş durumu nasıldır?" diye sorunca: "Biz karşılaştığımız zaman düşmana çok öfkeleniriz. Öfkelendiğimiz zaman da çok şiddetli bir şekilde çarpışırız. Biz hızlı koşan atları çocuklara, silahları da süt veren develere tercih ederiz. Yardım Allah'ın katından gelir. Bazen biz galip geliriz, bazen de onlar bizi mağlup ederler. Sanırım sen Kureyş'in kardeşisin" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr (Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göstererek): "Eğer Allah'ın Resulü olduğu haberi size ulaştıysa işte bu kendisidir" dedi.

 

Mefruk: "Öyle bir şey dediği haberi bize ulaştı" dedikten sonra: "Ey Kureyş'in kardeşi! Sen neye davet ediyorsun?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öne geçip oturunca Ebu Bekr kalkıp giysisiyle Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gölgelendirdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

 

"Sizi, Allahtan başka ilah olmadığına, onun tek olduğu ve ortağı olmadığına, benim de onun peygamberi olduğuma şahitlik etmeye davet etmekle birlikte beni barındırmanızı, bana yardım etmenizi, Allah'ın beni görevlendirdiği şeyi yerine getirmem için beni korumanızı istiyorum. Kureyşliler Allah'ın emrine karşı geldi ve Allah'ın peygamberini yalanladı. Hakkı bırakıp batıla sarıldı, halbuki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve hamd edilmeye layıktır.''

 

Mefruk (bir daha): "Ey Kureyş'in kardeşi! Sen bizi neye davet ediyorsun?

Vallahi bundan daha güzel sözler işitmedim" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de, onların da rızkını biz verıriz-; kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız. Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletti olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti. Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"[En'am 15 -153] ayetlerini okudu.

 

Mefruk, yine: "Ey Kureyş'in kardeşi! Başka neye davet ediyorsun? Vallahi bu dünyalıların kelamı değildir" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor''[Nahl 90] ayetini okudu. Bunun üzerine Mefruk bin Amr: "Ey Kureyşli kardeş! Vallahi sen ahlakın güzelliklerine ve güzel amellere davet ediyorsun. Seni yalanlayan ve karşı çıkan topluluk aptal demektir" dedi.

Sonra Mefruk, Hani bin Kabisa'nın söze karışmasını istercesine: "işte bu Hani bin Kabisa'dır. Bizim önderimizdir, dinimizin sahibidir" dedi. Bunun üzerine Hani: "Ey Kureyş'in kardeşi! Senin sözlerini dinledim. Ancak öncesi ve sonu olmayan bir celse ile bizi davet ettiğin şeyi düşünmeksizin hemen dinimizi terk edip senin dinin üzerine sana tabi olmamız, görüşte bir sapma, akılda da bir çılgınlık olur! Zira zillet ancak acelecilikle beraber gelir. Bizim arkamızda bir kavim vardır. Biz onların hakkında herhangi bir ahit yapmayı sevmeyiz. Sen dönüp gideceksin, biz de gideceğiz. Biz de düşüneceğiz, sen de düşüneceksin" dedi. Sonra Hani, Müsenna bin Harise'nin söze karışmasını istercesine: "işte bu insan bizim hocamızdır ve savaşta önderimizdir" dedi.

 

Bunun üzerine Müsenna bin Harise: "Ey Kureyş'in kardeşi! Sözlerini dinledim ve dinimizi bırakıp senin dinin üzere olmamız konusunda cevabım, Hani bin Kabisa'nın cevabıdır. Biz halkın üzerinde konduğu iki su arasında bulunuyoruz. Bunlardan biri Yemame, diğeri de Sümame suyudur" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu iki su da nedir?" diye sorunca, Müsenna şu karşılığı verdi: "Onların biri Kisra'nın nehirleri ve diğeri Arap topraklarındaki sulardır. Kisra'nın nehirlerine gelince orada bulunanların suçu bağışlanmaz ve özrü kabul edilmez. Arap toprakları tarafındaki suya gelince orada bulunanların suçu bağışlanır ve özrü kabul edilir. Kisra bizden herhangi bir hadise çıkarmamak ve bir şeyler ihdas eden kimseyi barındırmamak üzere bir söz aldığı için biz o yere konmuş bulunuyoruz. Sanırım bizi davet ettiğin şey kralların hoşuna gitmeyen işlerdendir. Eğer Arap tarafında sana yardım etmemizi istersen bunu kabul ederiz!"

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz bana kötü bir cevap vermediniz ve doğruyu söylediniz. Çünkü Allah'ın dini ancak bütün taraflarıyla onu koruyanlarla kaim olur. Kısa bir müddet sonra Allah onların Perslerin yurdunu ve Kisra nehirlerini size verecek, onların kızlarını eşiniz yapacaktır. Bütün bunlardan sonra, siz Allah'ı tesbih ve tenzih edecek misiniz?" buyurunca, Nu'man bin Şerik: "Allahım! Sana bu sözü veriyoruz" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik)"[Ahzab 45,46] ayetlerini okudu.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr'in elinden tutarak kalktı ve: "Ey Ebu Bekr! Arapların Cahiliye'den kalma ne iyi ahlakları vardır. Yüce Allah onunla birbirlerine saldırmalarına mani oluyor. Onlar da bu ahlak sayesinde birbirlerini kollayıp koruyorlar" buyurdu.

 

Sonra Evs ve Hazrec kabilelerinin meclisine gittik. Bunlar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat ettikten sonra oradan ayrıldık. Ebu Bekr'in onların nesebini iyi tanımasından dolayı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çok memnun olduğunu gördüm. --- Ebu Nuaym, Delailu'n-nübüvve (1/237-241).

 

 

 

Hasan bin Sahib der ki: Ebu Hatım er-Razi bu hadisi benden yazdı. Derim ki: Metruk bir ravi olan Muhammed bin Zekeriyya el-Gallabı de bunu Şuayb bin Vakıd kanalıyla Eban bin Abdillah el-Secelı'den aynı sened ve manası ile aktarmıştır. Meçhul başka bir kanalla bir öncekinin aynısı Eban bin Tağleb'den rivayet edilmiştir.

 

 

 

Başka bir kanalla söz konusu hadisin aynısı Ali bin Ebi Talib'den: "Allah, peygamberine kendisini Arap kabilelerine arz etmesi emrini verdiğinde ben de yanında olmak üzere Mina'ya Çıktı" şeklinde rivayet edilmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Sa'd bin Muaz, Sa'd bin Ubade ve Mekke'de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yardımları Konusunda Kubeys Dağından İşitilen Ses