DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER |
Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ashabıyla Birlikte Ebu Talib'in Mahallesine Sığınması;
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Öldürmek İsteyen Kimseleri Bundan
Meneden Haşim Oğulları ve Muttalib Oğullarına Karşı Müşriklerin Yazmış Olduğu
Anlaşma Belgesinde Zuhur Eden Mucize
ibn Şihab ez-Zühri
bildiriyor -ancak lafız Ebu'l-Hasan bin Fadl el-Kattan'ın lafzıdır-: Müşrikler,
Müslümanlara karşı olanca var güçleriyle onlara eziyet etmeye başladılar.
Müslümanların üzerlerindeki bela şiddetlenmiş ve artık dayanma güçleri
kalmamıştı. Kureyşliler de açıkça Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
öldürmek için toplanmaya ve tuzaklar kurmaya başlamıştı. Ebu Talib,
Kureyşlilerin böyle yaptığını görünce Abdulmuttalib oğullarını topladı ve
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi mahallelerine alıp onu
öldürmek isteyenlere karşı korumalarını emretti. Bunun üzerine bu iş için
Abdulmuttalib oğulları Müslümanlarıyla ve kafirleriyle bir araya toplandılar.
Kimi bu işi akrabalık için yaparken, kimi de iman ve inançlarından dolayı
yapıyordu. Kureyşliler, Abdulmuttalib oğullarının Resulullah'ı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) koruduklarını ve bu iş için de bir araya geldiklerini
anlayınca, kendileri de bir araya toplandı. Artık Abdulmuttalib oğullarıyla bir
arada oturmama, onlarla alışveriş etmeme, evlerine gitmeme ve bunu Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürmek için kendilerine teslim etmelerine kadar
devam ettirme yönünde karar aldılar.
Sonra bu kararları, bir
belge haline getirip imzaladılar. Bu belgeye göre Haşim oğullarından
gelebilecek barış teklifini asla kabul etmeyecekler ve öldürmek üzere
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine teslim etmedikçe, onlara
karşı acımasız olacaklardı. Haşim oğulları, mahallelerinde üç yıl süreyle
boykot altında kaldılar. Bela ve musibetleri daha da şiddetlenmişti. çarşıya
gidemez olmuşlardı. Mekke'ye satış için getirilen gıda maddeleri kendilerine
ulaşmadan önce müşrikler hemen gidip satın alıyorlardı. Böyle yapmakla da
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kanını akıtma amacına ulaşmak
istiyorlardı.
Ebu Talib, insanların uyumak
üzere yataklarına girecekleri esnada Resulullah'a da (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendi yatağına uzanmasını söylerdi. Böylece, ona karşı kötülük yapmak
veya suikastta bulunmak isteyen kimselerin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendi yatağında uyumuş olduğunu görsünler isterdi. Ama insanlar uykuya
daldıktan sonra Ebu Talib, kendi oğullarından, kardeşlerinden veya amcası
oğullarından birine emir verir, onlar da gider, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yatağına uzanıp yatarlardı. Resulullah'a da (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gelip onların yatağına yatmasını söylerdi.
Üçüncü yılın başında
Abdimenaf ve Kusayy oğullarından bazı adamlar ile Haşim oğullarının
kadınlarının doğurduğu bazı Kureyşli kimseler bu zulmü kınamaya başladılar.
Akrabalık bağlarını kopardıklarını ve hakkı hafife aldıklarını gördüler. Bu
sözleşmeyi bozmak için hemen o gece toplanıp karar aldılar. O esnada da Yüce
Allah, bir güve göndererek o hıyanet belgesinde yazılı olan çoğu maddeleri yok
ettirmişti. Bu belge Kabe'nin tavanında asılı idi. Belgede sadece şirk, zulüm
ve akrabalık bağlarını koparmaya dair hususlar kalmıştı. Belgede yazılı ne
kadar Allah ismi varsa, güve onları yiyip yok etmişti. Allah, müşriklerin
belgesinin başına gelenleri de Resulü'ne bildirmişti. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bunu Ebu Talib'e anlatınca, Ebu Talib:
"Hayır, parlak
yıldızlara and olsun ki Muhammed, bana yalan söylememiştir" dedi. Böyle
dedikten sonra Abdulmuttalib oğullarından olan akrabalarıyla birlikte Mescid-i
Haram)a gitti.
Mescid, Kureyşli
müşriklerle dolu idi. Müşrikler Ebu Talib'in ve adamlarının kendilerine doğru
gelmekte olduklarını görünce bunu yadırgadılar ve Ebu Talib ile adamlarının
maruz kaldıkları sıkıntılardan kurtulmak için mahallelerinin dışına çıktıklarını
ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine teslim etmek üzere
geldiklerini sandılar. Ancak Ebu Talib: "Bizimle sizin aranızda bazı
hadiseler meydana geldi. Fakat şimdi onları size anlatacak değilim. Siz
yazdığınız sözleşme belgesini getirin bakalım. Belki aramızda bir barış
anlaşması yapılabilir" dedi.
Ebu Talib, belgeyi
getirmeden belgeye bakmalarından korktuğu için böyle konuşmuştu. Nihayet onlar
kendilerinden emin olarak ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendilerine teslim edileceğinden şüpheleri olmaksızın belgeyi getirip ortaya
koydular ve: "işte şimdi kavminizin tamamını bir araya getirecek bir
karara razı olmanızın zamanı geldi. Çünkü bizimle sizi, birbirimizden ayıran
bir adam idi. Onu, kavminizin helak olması ve aşiretinizin fesada düşmesi için
sebep kılmıştınız" dediler.
Bunun üzerine Ebu Talib
şöyle dedi: "Biz, içinde adalet bulunan bir teklif ile size geldik. Çünkü
kardeşimin oğlu Muhammed, yalan söylemeksizin bana: ‘‘Yüce Allah, elinizde
bulunan bu belgeden uzaktır. Bu belgede bulunan isimlerini yok etmiştir. Sadece
hıyanet ve bizimle ilişkinizi kesmenize dair maddelerle, bize haksızlık yaparak
baskı yapmanıza dair hususlar belgede kalmıştır’‘ diye haber verdi. Eğer durum,
yeğenimin bana anlattığı gibi ise artık aklınızı başınıza alın. Vallahi bizden
son kişi de ölünceye kadar onu size teslim etmeyiz. Ama bana anlattığı şeyler
asılsız ise, o zaman biz onu size teslim ederiz. Artık onu isterseniz
öldürürsünüz, isterseniz de hayatta bırakırsınız."
Müşrikler: "Söylediği
şeye razı olduk" dediler ve belgeyi açtılar. Ancak durumun, doğru sözlü ve
sözü doğrulanan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verdiği gibi
olduğunu gördüler. Kureyşliler durumun, Ebu Talib'in dediği gibi olduğunu
görünce: "Vallahi bu, sizin arkadaşınızın yaptığı bir sihirden başka bir
şey değildir" dediler. Sonra kafirliklerine, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile kavminden Müslümanlara karşı uyguladıkları hale şiddetle geri
döndüler. O sırada Abdulmuttalib oğulları: "Aslında yalan ve sihirbazlığa,
bizden başkaları daha layıktır. Siz bunu nasıl görüyorsunuz? Biz biliyoruz ki,
bize karşı verdiğiniz boykot kararı, bizim yaptığımıza nispetle sihirbazlık ve
büyücülüğe daha yakındır. Eğer siz büyücülük üzerinde ittifak etmiş olmasaydınız,
elinizde bulunduğu halde bu belgeniz bozulmazdı. içinde yazılı olan Allah
adları silinmez ve zulme dair maddeler de olduğu gibi yerinde kalmazdı.
Sihirbaz olanlar, biz miyiz, yoksa siz misiniz?" dediler.
Abdumenaf ve Kusayy
oğullarından bazı kişiler ile Haşim oğullarının kadınlarının doğurduğu,
aralarında Ebu'l-Bahteri, Mut'im bin Adiy, Züheyr bin Ebi Umeyye bin el-Muğire,
Zem'a bin el-Esved, Hişam bin Amr'ın da bulunduğu bazı Kureyşliler: "Biz
bu belgede yazılı bulunan maddelerden beriyiz" dediler. Hişam bin Amr,
Amir bin Luey oğullarından şerefli ve itibarlı şahsiyetlerden olup belge
yanında bulunan kişi idi. Bunun üzerine Ebu Cehil: "Bu, gece vakti
kararlaştırılmış bir iştir" deyince, Ebu Talib onların belgesi hakkında
bir şiir okudu. Şiiri ile o belgede yazılı bulunan zulüm maddelerinden beri
olduklarını bildiren ve o belgedeki maddeleri bozan topluluğu methetmeye
başladı. Bu arada, Necaşi'yi de methetti.
Musa bin Ukbe
rivayetinde bu beyitleri zikretmiştir. Hocamız Ebu Abdullah el-Hafız bu kıssayı
"Ebu Cafer el-Bağdadı- Muhammed bin Amr bin Halid Halid - ibn Lehia -
Ebu'l-Esved - Urve bin ez-Zübeyr" kanalıyla bu şekilde rivayet etmiştir.
--- İbn Hişam, es-Sire (1/371), İbn Sa'd (1/1/139), Taberi (2/335) ve İbn
Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/84).
ibn ishak der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi ile gönderildiği şeyi yerine
getirince (risaletini tebliğ edince), Haşim oğulları ile kendisine kavimleri
gibi muhalif olan Muttalib oğulları Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
müşriklere teslim etmeyi kabul etmedi. Haşim oğulları ile Muttalib oğulları
böyle yapınca, müşrikler Muhammed'e ulaşamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine
toplanarak ve kendi aralarında bir anlaşma yaparak bir belge yazdılar. Bu
belgede artık Haşim oğulları ile Muttalib oğullarından kız alınmayacağı, onlara
kız verilmeyeceği, onlarla alışveriş yapılmayacağı yönünde maddeler yazdılar ve
bu belgeyi Kabe'ye astılar. Sonra Müslümanları yakalayarak bağlamaya ve onlara
eziyet etmeye başladılar. Belalar çoğalmış ve fitne çok büyümüştü."
Sonrasında ravi kıssayı
uzunluğuyla zikrederek, Müslümanların Ebu Talib'in mahallesine (Şi'b-i Ebi
Talib) sığınmasını, burada yaşadıkları eziyetleri ve hatta mahallede açlıktan
ağlayan çocukların seslerinin işitildiğini, Kureyşlilerin yaşadıkları bu
şeylerden artık rahatsız olduklarını, yazdıkları zulüm içeren belgeyi artık
istemediklerini zikretti. Yine Yüce Allah'ın rahmetiyle bu belgeye güve
göndererek isimlerinin yenilerek belgeden yok edilip silinmesini, onda sadece hıyanet
ve bağların kesilmesine dair maddelerin kaldığını, Yüce Allah'ın bu durumu
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdiğini, Resulullah'ın da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu Ebu Talib'e bildirdiğini aktardı. Sonra da
Ebu Talib ile Kureyşliler arasında belge hakkında cereyan eden olayı Musa bin
Ukbe'nin rivayeti yönünde zikretti.
Musa bin Ukbe der ki:
"Yüce Allah anlaşma belgelerini bozunca Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendisiyle birlikte olan grupla Ebu Talib'in mahallesinden çıktı ve
Kureyşlilerle bir arada yaşamaya başladı."--- İbn Hişam, es-Sire (1/371)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: